28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

N.G. Çernişevskiy’den ‘Sanatın Gerçeklikle Estetik İlişkileri’ Doğa ve yaşam perspektifinden sanat Çernişevkiy’in Sanatın Gerçeklikle Estetik İlişkileri isimli tezi Arif Berberoğlu’nun Rusça aslından çevirisi ile ilk kez Türkiyeli okurla buluşuyor. Etkinlik gösterdiği bütün alanlarda devrimci ve yenilikçi olan Çernişevskiy, bilimi devrimci mücadeleden ayırmadı. Hazırladığı tez (Sanatın Gerçeklikle Estetik İlişkileri 1855), felsefe ve estetikte materyalizmi, sanatta gerçekçiliği yüreklice savuyordu. ? Kaya ÖZSEZGİN vrupa estetizminin Kant’tan Hegel’e düşünsel birikimleri karşısında gerçek yaşamdaki güzelliğe dayalı yorum tarzının savunucusu olarak belirir Çernişevski. 1947’de “Kominform” hareketiyle sanatta sosyalist gerçekçiliğin katı sınırlarını çizen Audrey Jdanov’a kadar uzanan süreç, bugün bir hayli geride kalmış görünse de uyandırmış olduğu olumluolumsuz yankılarla çağdaş estetiğin bir başka sayfasını açar önümüze. Rus popülizminin kurucuları arasında önemli bir yere sahip olan Çernişevski; Herzen, Belinsky ve Feuerbach gibi isimleri etkilemekle kalmamış, 1860’larda devrimcidemokrat hareketin önderleri arasında da yerini almış, bizzat Marks tarafından “burjuva iktisadının iflasını ustaca ortaya koyan büyük Rus araştırmacısı” olarak tanımlanmıştı. Sanat yapıtının ideolojik bileşenlerine indirgenemeyeceğini savunan başka yazarlar yanında Garaudy’nin “sınırsız gerçekçilik” manifestosunun ardından “narodnik” düşüncenin temsilcisi Çernişevski’nin sanat ve gerçeklik ilişkisi sorunsalını içeren kitabını yeniden okumak, bu konuyu 1860’ların devrimcidemokrat hareketi açısından bir kez daha gözden geçirilmesini sağlıyor. Onun öncülü olan Hegel’e yönelik eleştirileri, daha da önemlisi, Rus teorik düşünce tarihi açısından önem taşıyan ve 1855’te akademik unvan almak için St. Petersburg Üniversitesi’ne verdiği savunma tezindeki sanat ve gerçeklik ilişkisini irdeleyen görüşleri ve diğer bilimsel çalışmaları, on dokuzuncu yüzyıl Rus gerçekçi sanatının programı üzerinde etkili olmuştu. ÜÇ DEĞİŞİK BİÇİM Hegel, sanat yapıtının önce bir obje olarak, sonra da sanatçının yaratıcı gücünün bir yansıması olarak ele alınması gerektiğini söylerken yapıtla nesnel doğa arasına bir sınır çekmiş oluyordu. Romantik sanat kavramının doruk noktasını oluşturan “sanat ideası” kavramı, sanatı, zihinsel sezginin bir formu olarak yorumlayan Schelling’in görüşünü pekiştirmiş oluyordu. Akılcı bir metafizik üzerine kuruluydu Hegel’in estetik görüşleri. Sanat ihtiyacını doğuran şey SAYFA 8 ? 27 ARALIK A de insanın düşünen bir bilinç sahibi olmasıyla ilgiliydi. Tinsel ve duyumsal olanın uzlaşmasından doğan bir uyumdu sanat Hegel’e göre. Bir başka deyişle sanat, tinin cisimleşmesiydi. Bu Hegelci yorumlar karşısında Çernişevski’nin öne sürdüğü görüşler, karşı düşüncelerden kaynaklanır ve sanatın asıl görevinin “toplumsal değişimleri yansıtmak” olduğu çevresinde biçimlenir. Eleştirileri, Hegel’in ardılı Fischer’i de karşısına alır. Hatta ağır darbelerini daha çok da ona yöneltir Çernişevski. Kitap boyunca vurgu yaptığı başlıca görüş, yaşamı ve doğayı öne çıkaran nesnelci yaklaşımdır: “Güzellik yaşamdır.” Tezindeki ana motifi kitabının başında belirliyor: Olgulardan hareketle varılan çıkarsamalar ve bunların gerçekliği işaret eden göstergeler aracılığıyla sadece yeniden doğrulanmasıyla sınırlı bir çalışmadır Çernişevski’nin tezi. Güzellik kavramı konusundaki görüşü net ve açıktır: Bu kavram idea ile görünüşün tam uymu, bire bir özdeşliğidir (s. 17). Kendi türü içinde “mükemmel” olan güzeldir; güzel, bu tür içinde daha iyisi hayal edilemeyendir. Ancak mükemmel olan her şey de “güzel” değildir. Bu tanım, estetiğin düz bir mantıkla açıklanmasına dayanan ama aynı zamanda görünüşün belirleyici özelliği yanında hayal gücüne de pay tanıyan bir yorumdur. Yaşam, gerçek varlıklarda görülebilir ancak Kant felsefesinde kesin tanımını bulduğumuz “yüce” kavramını, “idea”nın görünüşe üstünlüğü olarak tanımlamak Fischer’le buluşmak anlamına gelecektir ki eksik bir tanım olacaktır bu. Bir nesnenin çevresindeki nesnelerle kıyaslanması için “yüce” gö2012 lır bir şey olması ve yaşamdaki güzelliğin sürekli değişkenliği, bizi başka ölçütler üzerinde düşünmeye götürecektir. Sanatçının “sanatsal yaratım ideası”, genel olarak sadece güzelliği yaratma arzusundan doğmaz. Örneğin bir yazar (Çernişevski’nin kuramında edebiyatın öncelikli bir yeri olduğuna metinde yer yer değiniliyor) bize kendi düşüncelerini, görüşlerini, duygularını iletmek ister, yoksa “salt güzellik”i değil. Ana tez, şöyle özetlenebilir: Doğa ve yaşam sanatın üstündedir (s. 106). Ancak sanat, eğilimlerimizi tatmin ettiği yerde bile bizim isteklerimize bağımlı olmaz, her şeyi hoşumuza giden ya da çoğu zaman tek taraflı anlayışlarımıza uygun düşen renkte ve biçimde göremez. (Çernişevski’nin bu görüşü, nesnel nitelikli bir güzellik kavramının var olmadığı gerçeğine göndermede bulunmaktadır.) Gerçeklik ise bizim irademizden bağımsız olduğu gibi zamana da bağlı değildir (s.107). SANATIN GÜCÜ YORUMLAMA GÜCÜ Salt güzellik, doğadan ve gerçeklikten bağımsız bir kavram olduğuna göre, kuramcının bu kavrama mesafeli yaklaştığı belli oluyor. Modern estetikte ise bu görüşe karşıt bir yaklaşım, sanatın özerk yapısıyla uyumlu bir düzeyde alınır. Ne var ki bir başka yerde, bilimsel yorumlarla estetik hazzın aykırı şeyler olduğu görüşüne yer veriyor Çernişevski. Ayrıca yaratıcı bir sanatçının gücüne ilişkin bütün izleri üzerinde taşıyan bir yapıtın, gene kuramcıya göre, üzerinden 100150 yıl gibi bir zaman geçtikten sonra bize “cansız” ve “gülünç” görüneceğine dair yorumu da (s. 76) bugün aşılmış bir yaklaşımdır kuşkusuz. Bundan, sanat yapıtının “ölü bir nesne” olduğu sonucu çıkarılır belki ama, yazar bu görüşün “yüzeysel” olduğu kanısındadır. Sanatın, insanın güzellik emelini gerçekleştirdiği bir etkinlik olduğu yönündeki yaygın tanıma katılmaz Çernişevski. Daha çok da müziği ele aldığında, doğanın eseri olan bir şarkının, bir başka şarkının yerini tutmuş olmasına (ersatz) dikkat çeker. Sonuç olarak sanatın gücü, ortak alanların gücüdür. Yaşama ve gerçekliğe ait olayların üzerinde bir yeri bulunduğundan söz edilse de doğayı ve yaşamı “kendi güçleriyle” anlayıp yorumlamak gerekecektir. Yorumlama gücünden kaynaklanır sanatın gücü. Ne var ki sanatın bize vermesi gerekeni, doğa ve yaşam verdiği için böyle bir “tekrar” anlamsız olacaktır Çenişevski’ye göre. Yeniden yaratma dışında sanatın bir başka önemi, yaşamın açıklanmasına yönelik işlevi nedeniyledir. On dokuzuncu yüzyıl Rus sanatının gelişme aşamaları üzerinde Çernişevski’nin bu görüşleri kuşkusuz etkili olmuş, yaşamın çeşitli cephelerini sadık bir işçilikle yansıtan resimler bağlamında ve klasik düzeyde bir anlayışın yaygınlaşmasının önünü açmıştır. Çağdaş estetik açılımlar yönünde bakıldığında ise yenilikçi akımlar ve eğilimler, bu görüşlerin günümüzde aşılmış olduğunu ortaya koymaktadır. ? Sanatın Gerçeklikle Estetik İlişkileri/ N.G. Çernişevskiy/ Çeviren: Arif Berberoğlu/ Evrensel Basın Yayın/480 s. Hegelci yorumlar karşısında Çernişevski’nin öne sürdüğü görüşler, karşı düşüncelerden kaynaklanır ve sanatın asıl görevinin “toplumsal değişimleri yansıtmak” olduğu çevresinde biçimlenir. rünmesi gerektiği yolundaki yaklaşım, Çernişevski’nin görüşüne yakındır (s. 35). Bu nedenle, eğer estetik, güzellik bilimi olarak iyiden ve gerçekten söz etme hakkına sahip değilse, yücelikten de söz edemez. İçinde güzelliğin bulunduğu üç değişik biçim, Hegelci okulun ifadesiyle doğadaki güzellik, düşlemdeki güzellik ve sanattaki güzelliktir ki, bu sonuncusuna insanın yaratıcı düşlem gücüyle varılabilir. Estetik duygusu, doyuma ulaşmakla tatmin edilebilen bir duygudur. Bu noktada Çernişevski’nin sanata yüklediği önemli bir görev var: Doğadaki güzellik, bilinçle yaratılmış bir güzellik değildir. Ancak güzelliğin çok az rastlanı CUMHURİYET KİTAP SAYI 1193
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle