23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

OKURLARA vrupa Müslümanlardan neden korkuyor?” İslam korkusu neden ve nasıl başladı? Korkunun zaman içinde bugünkü noktaya gelmesinde hangi etkenler rol oynadı? Tarih boyunca yavaş yavaş gelişen bir propaganda süreci içinde İslam korkusu nasıl çığ gibi büyüdü? Bu korkunun ve sürtüşmelerin kökenleri ortaçağ ve yeniçağda nasıl şekillendi? Endülüs’te Müslüman kadınların peçe kullanmasının gerçek nedeni neydi? Osmanlı İmparatorluğu’nun sonunun geldiğini “müjdelediğine” inanılan kuyrukluyıldızlar nerelerde belirmişti? İspanya’da zorla Hıristiyan yapılan Müslümanlara nasıl domuz yediriliyordu? Hz. Muhammed’in tabutunu çalma planları kimden çıkmıştı? Hıristiyanlar İslamın cennette “şarap akan ırmaklar” vaat etmesini hangi propaganda için kullanacaklardır? Hıristiyan erkeklerle yakalanan Müslüman kadınların cezası ne olurdu? Osmanlı toplumunda gerçek şarap tüketimi ne boyuttaydı? Edebiyatçı ve tarihçi Özlem Kumrular İslam Korkusu adlı çalışmasında, tüm bu sorulara yanıt arıyor. Kumrular’la “İslam Korkusu” üzerine söyleştik. “Nâzım Hikmet: Tabu ve Efsane”, Ataol Behramoğlu’nun, Nâzım Hikmet’in evrensel yaratıcılığının kaynakları, şiiri, tiyatrosu ve kişiliği üzerine incelemelerinden oluşuyor. Kitapta, başta Neruda’nınki olmak üzere Nâzım Hikmet üzerine yazılmış şiirlerden örneklerin yanı sıra, yurtdışında usta şair Ritsos’la birlikte katıldığı bir söyleşinin ve yine kendisi hakkında belge değeri taşıyan birkaç önemli yazının çevirileri de yer alıyor. “Mustafa Suphi Destanı” ise Hasan İzzettin Dinamo’nun değerlendirmesiyle “Salt bir destan değil, Behramoğlu’nun, yaşam öğesi yitip gitmiş olan bir devrin kurbanının canlanmasına yardım edecek birçok değerli bilgiyi yıllarca süren araştırıcı zekâsıyla bulup yerli yerine koyduğu” bir yapıt. Behramoğlu’yla kitaplarını konuştuk. Tüm okurlarımızın yeni yılını kutlar, bol kitaplı günler dileriz. Jean Echenoz’dan ‘Koşmak’ “A Somurtkan bir lokomotif Emil Zatopek spor tarihinin en ünlü isimlerinden. Jean Echenoz, Koşmak‘ta Zatopek’in olimpiyat ve dünya şampiyonluğuna uzanan ondan sonra da gelen düşüşünü anlatıyor. ? Ali BULUNMAZ arihin kenarına köşesine sıkışmış kahramanlar, aynı zamanda bir dönem saman alevi gibi parlayıp sönmüş kişiliklerdir de. Göz önünde oldukları anlarda tüm ışıklar üzerindedir ve tüm yaşamları en ince ayrıntısına kadar didiklenir. Onlarınki zorlu bir koşudur öte taraftan. Yorucu, zevkli, acı veren ve baş döndüren. Emil Zatopek’in 1948 Londra Olimpiyatları’ndaki başarısıyla hızlanan koşusu gibi. Günümüz Fransız edebiyatının önemli isimlerinden Jean Echenoz, Zatopek’in ayakkabı atölyesindeki işçilik günlerinden pistlere, maratona ve olimpiyat başarılarına dek uzanan yaşamöyküsünü Koşmak’ta anlattığında, bu büyük yıldız yeniden gündeme geldi. Çekoslovakya’yı bombalamaya devam ediyor. Savaş bitene kadar Emil de çatışmaların ucundan tutup ülkesinin askerlerine kendince yardım eli uzatıyor. Ama koşu hiç eksik kalmıyor, üç bin ve beş bin metrede Çekoslovakya rekorları geliyor. O dönem uluslararası koşulara katılması için ikna edilen Zatopek, Çekoslovakya rekorlarını geliştirmesine rağmen yarışlarda hüsranla tanışıyor. Echenoz, koşuların hepsinde birinci gelmese de Emil’in bir idole dönüştüğünü söylüyor: “Bir sabah gazetelerde saat on sekizde piste çıkacağına dair kısa bir haber yayımlanması, aynı akşam yirmi bin kişinin Masaryk Stadyumu önünde birbirini kırmasına yetiyor.” YAKALANAMAYAN ADAM Bir dünya yıldızı haline gelen Zatopek’in ilginç yaşamöyküsünü anlatan Echenoz, bu somurtkan koşucunun, hızla giderken canının acımasını sevdiğini aktarıyor. Bu özelliği onu büyük bir şampiyon yapıyor. Katıldığı her yarışta ondan birincilik bekleniyor. “Hem koşmak hem de gülmek için yetenekli değilim” diyen Zatopek, Londra’da ilk altın madalyasını kazandığında elleri havada yüzünde somurtkan bir ifadeyle stadyumu selamlıyor. Londra’dan sonraki dünya şampiyonluğunun ardından yüzbaşı yapılan Zatopek, Parti’nin korku saldığı ortamda yarıştan yarışa koşar. Herkesin birbirinden kaçtığı bir zamanda Zatopek, başarılarıyla hep göz önünde: “Emil, insanın ve fiziksel başarılarının sınırlarını aşıyor, kimse tarafından yakalana T Emil Zatopek, 1948 Londra Olimpiyatları’nda kazandığı altın madalyayla ünlenmişti ve “Çek Lokomotifi” lakabını almıştı. TURHAN GÜNAY eposta: turhangunay@cumhuriyet.com.tr cumkitap@cumhuriyet.com.tr REKORLAR VE HÜSRAN Gençlik yılları savaş ve işgalin gölgesinde geçen Zatopek’in o zor zamanların ardından ve biraz da güzel bir tesadüfle kendini pistlere atmasına pek şaşmamalı. Maddi zorluklar içindeki ailesine katkıda bulunmak adına çırpınan Zatopek’in beri yandan da çalkalanan Avrupa’daki sıcak savaş yüzünden kelle koltukta yaşam mücadelesine de değiniyor Echenoz. Echenoz, o yıllarda sporla arasının olmadığını, hele Zlin Yarışı denilen önemli koşuya katılmamak için bahaneler öne sürdüğünü anlatıyor: “Emil’in sporu sevmemesinin nedenlerinden biri bedensel idmanları zaman kaybı ve özellikle de boşa masraf olarak görüp bundan hoşlanmayan babasıydı.” Ama şu da var ki Emil koşmayı seviyor. Sadece koşmayı. Koştukça bu işi daha da sevmeye başlıyor, çalıştığı fabrikayla orman arasında hız denemeleri yapıyor. Koştukça yarış teklifleri geliyor, yarıştıkça da rekorlar. Gel zaman git zaman Prag’da tanınıyor, ünü ülkesine yayılıyor. Bu arada Almanlar maz hale geliyor.” Buruşuk bir yüz, kasılmış bir beden; Zatopek’in pistte hızla giderken ve her seferinde kendini aşarken girdiği şekil. Onca zaferin ardından Budapeşte’de sollanınca “beni geçtiler ama ne yapalım, hâlâ koşmak istiyorum, çok koşmak istiyorum ama yarış kaybeden normal bir koşucu olmak da kötü değil” diyor. Ardı ardına gelen yenilgiler sonrasında “yeter” diyen Zatopek, yarışmayı bırakıyor ama Çekoslovakya’daki yarış başlıyor bu kez. Dubçek’in demokratik atılımlarını destekleyen Emil, ona karşı ülkeyi işgal eden SSCB’nin de hedeflerinden biri oluyor. Uranyum madenine işçi olarak yollanıyor, daha sonra yine Prag’a çöpçü olarak. Arkasından pek çok iş ve en sonunda spor bilgi merkezinde arşivciliğe atanıyor. Ayakkabı işçiliğinden olimpiyat ve dünya şampiyonluğuna ve sonunda arşivciliğe uzanan bir yaşam koşusu. “Çek Lokomotifi” Zatopek‘in hayat öyküsü, Echenoz tarafından roman gibi aktarılıyor. Baş kahramanı ve olayları tamamen gerçek bir roman. ? alibulunmaz@cumhuriyet.com.tr http://bulunmazali81.blogspot.com Koşmak/ Jean Echenoz/ Çeviren: Mehmet Emin Özcan/ Helikopter Yayınları/ 82 s. Fransız edebiyatının önemli yazarlarından Jean Echenoz, Koşmak‘ta dünyaca ünlü atlet Zatopek’in hayat koşusunu roman tadında anlatıyor. İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç?Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız?Yayın Yönetmeni: Turhan Günay? Sorumlu Müdür: Miyase İlknur?Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı?Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş.?İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64?Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL.?Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden/ Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Körükçü/ Reklam Koordinatörü: Hakan Çankaya?Reklam Müdürü: Ozan Altaş ?Tel: 0 (212) 251 98 74750 (212) 343 72 74?Yerel süreli yayın?Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1193 27 ARALIK 2012 ? SAYFA 3
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle