27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

RENKLER SESLER HARFLER AYTÜL AKAL NİLAY YILMAZ ÇİĞDEM GÜNDEŞ MAVİSEL YENER MUSTAFA DELİOĞLU KİTAP GÖLGESİ KİTAPÇI ? A. AKAL, M. YENER N. YILMAZ, Ç. GÜNDEŞ Tepeden tırnağa soru işaretleriyiz... Sevim Ak, yeni kitabı Saçlarında Soru İşaretleri’nde, gizlice ayakkabılara çip takarak insanları izleyen baba metaforunu kullanarak önemli göndermeler yapıyor. Özgürlüğe kaçışı, korkulardan yola çıkarak, başarıyla anlatıyor. Yeni yıl yaklaşıyor sevgili çocuklar. Belki de sevdiğiniz arkadaşlarınıza kitap armağan edersiniz… İşte size birkaç öneri… Bay Porsuk ile Bayan Tilki: 3. Ne Takım Ama!/ Brigitte Lucianni, Resimleyen: Eve Tharlet/ Desen Yayınları/ 32s./ 2012/ 6+ Bay Porsuk ve Bayan Tilki serisinin üçüncü kitabı olan “Ne Takım Ama!”, Obur, Uslu ve Zıpır’ın yeni bir macerasıyla buluşturuyor bizi. Bay Porsuk ve Bayan Tilki aynı evde yaşamaya başladığından beri hayat Obur, Uslu ve Zıpır’a hiç de kolay gelmemektedir. Porsuklar ve tilkilerin birlikte yaşamak için yaratılmadığını düşünen çocuklar bu düşüncelerini test etme fırsatı bulurlar. Kano yarışına katılan çocuklar farklılıklarına ve farklı olmanın yol açtığı tartışmalara rağmen onlar için önemli olan asıl şeyin ne olduğunu keşfederler. “Ne Takım Ama!” çizgi roman okumayı seven çocukları takım olma ve arkadaşlık üzerine düşündürüyor... Bellek Defteri/ Howard Engel/ Çeviren Sinem Çelebioğlu/ Final Yayınları/ 232s./ 2012/ 14+ Dedektif Benny Cooperman, gözünü Toronto’da bir hastanede açtığında günlerdir komada olduğunu öğrenir. Bir çöp konteyneri içinde bulunmuştur ve yanında bir kadın profesörün cesedi de vardır. Ne var ki Benny hafızasını yitirdiği için komadan çıkmış olsa bile o gün ve öncesinde neler olduğuna dair bilgi verecek halde değildir. Çünkü başına aldığı darbe yüzünden “alexia sibe agraphia” hastalığına yakalanmış, sadece eskiye dair yaşadıklarını değil okuma yeteneğini de kaybetmiştir. İçinde bulunduğu şartlar iyi bir dedektif olan Benny’nin bu olayı çözebilmesini daha da zorlaştırmaktadır. Çünkü bir önceki gün neler yaptığını ve öğrendiğini anımsamakta güçlük çekmekte, her günü yeniden yaşamaktadır. Gün geçtikçe iyiye gidiyor olsa da aslında hâlâ tehlike içindedir. Ona yol gösterecek tek şey komadan çıktığı günden itibaren tuttuğu bellek defteridir. Kanada’nın önemli polisiye yazarlarından biri olan Howard Engel’in de tıpkı yarattığı karakter Benny’nin hastalığına yakalanması ve Bellek Defteri’ni bu süreçte yazmış olması öyküye farklı bir katman eklemesi açısından dikkate değerdir. Kısacası, polisiye serüveni içine giren okurları bu ilginç hastalığa dair pek çok bilgi de beklemektedir... Bellek Defteri, polisiye seven genç okurların ilgisini çekecek bir kitap. Bilmecenin İzinde Maceranın Peşinde/ Dursun Ege Göçmen/ Tudem Yayınları/ 120s/ 2012/ 10+ Ozan, kütüphanedeki bir kitabın içinde kendisini maceraya davet eden bir not bulur. Bu notta beş kişilik bir oyun çağrısı vardır. Benzer notları Alaz, Kumru, Berkay ve Tosun da almıştır. Diğer dört kişinin kim olduğunu bilmeyen çocuklar çağrıya uyar ve buluşurlar. Görevleri bir masalın parçalarını birleştirmektir. Ama öncesinde bu masalın neden parçalandığını ve parçaların nasıl kaybolduğunu bilmeleri gerekmektedir. Masalı baştan sona okuyabilenlerin dünyanın en büyük sırrını da öğrendiğini söyleyen çağrı notu çocukları baştan çıkarır. Böylece oyun başlar. Her sabah içlerinden birisi bir not bulacak, notta masalın parçasının nerede olduğunu anlatan şifreli şiiri hep birlikte çözeceklerdir. Sizce birbirinden hiç hoşlanmayan, huyu suyu farklı beş çocuk tehlikeli yerlere gizlenmiş beş bulmacayı ve beş şifreyi çözebilecek mi? 2011 Tudem Edebiyat Ödülü alan kitap sizi de hayatınızın macerasını yaşamaya çağırıyor; hazır mısınız?.. Katilin Gözyaşları/ AnneLaure Bondoux/ Çeviren: Mehmet Erkurt/ On8/ 167 s/ 2011/ 18+ Şili’de, Büyük Okyanus’un en güney ucunda başlar her şey. Poloverdoların çiftliğinde. Poloverdolar yani Bayan Poloverdo, Bay Poloverdo ve oğulları Paolo adeta unutulmuş çiftlikte doğanın sessizliğine ve hüznüne uymuş gibi yapayalnız yaşamaktadır. Arada bir kapılarını çalan bir gezginin bir gecelik zorunlu konuklukları yaşamlarına hareket getiren tek şeydir. Sonra yine yalnızlıklarına dönerler. Ocak ayında, Poloverdoların ıssız, sessiz, gözden uzak çiftliğine gelen yabancıyı da gelip geçici ? ? Mavisel YENER erel bir televizyonda görev yapan, haberlerin arka dokusunu merak eden bir muhabirin dilinden okuyoruz kitabın ilk sayfalarını. Muhabir, son dakika gelişmesi olarak on yaşlarında bir çocuğun kayıp haberini verir. Mert adlı bu çocuk babasının ayakkabı dükkânından akşamüstü saatlerinde çıkmış, geri dönmemiştir. Para bozdurmaya gittiği söylenmiş, akraba, konu komşu evlerinde soruşturmalar sonuçsuz kalmıştır. Çocuğun fotoğraflarını görünce muhabir daha da heyecanlanır. Çünkü onlar, muhabirin bir zamanlar çalıştığı fotoğrafçıda çekilmiştir. Bu fotoğraf onu anıdan anıya sürükler. Saçlarında Soru İşaretleri’nde Mert’in kayboluşunun öyküsü farklı gözlerden aktarılıyor. Mert’in abisi Atıl’ın anlattıklarına bakılırsa, babası o gün Koşturayak Ayakkabıcısı’nda indirim yapmasa Mert kaybolmazmış. O gün dükkânda öyle bir karmaşa yaşanmış ki, Mert’le ilgilenememişler. Aslında, yurtdışında kursa giden annelerinin de suçu yok değilmiş; o gitmeseymiş Mert kaybolmazmış. Annesi pek kaygılı bir tipmiş. Oğlu nereden atlarsa, kiminle karşılaşırsa başına bir felaketin geleceğini düşünürmüş. Pencereler, balkonun kapısı hep kilitliymiş; Mert balkona bile çıkamazmış. Evdeki prizlerin hepsi kapaklıymış. Başına bir iş gelir diye Mert’in dönme dolaba, lunaparktaki alçalan yükselen kayığa binmesi bile yasakmış. Mert, geçirdiği ateşli bir hastalıktan sonra korku duygusunu kaybetmiş. Mert’ten kaçan korku duygusu annesine sığınmış sanki… Mert’in babası ayakkabıcı Hayri kente geleli huyu değişmiş, her şeyden korkar olmuş. Neye dokunsa elinden kaçacakmış hissine kapılıyormuş. Tozunu alıp cilaladığı, isim bile verdiği ayakkabılar satılıp da bir anda yabancılar gidiverince kendini çok kötü hissediyormuş. Kısa sürede buna çözüm bulmuş, ayakkabılara birer çip takmış, onları bilgisayar başında sürekli takip ediyormuş. Günlerden bir gün emlakçı Posbıyık, satın aldığı ayakkabının çipli olduğunu fark edip dayanmış Hayri’nin kapısına. “Ayaklarımı gözetlemekten vazgeç, dükkânını duman ederim” diye gözdağı vermiş. Hayri’ye sorarsanız oğlunu işte bu adam kaçırmış. Mert’in şifreli yazdığı anı defterinin bulunmasının ardından muhabir daha da heyecanlanmış, şifreli defter aralarına gizli bir ortaklık getirmiş sanki. Mert’i bulmak umuduyla, sokak çocuklarının yuvalandığı yerlere gitmiş, onlarla konuşmuş. Posbıyık’ın emlak dükkânı da onu aradığı yerlerden biriymiş. Posbıyık’ın en zayıf noktası izlenme korkusuymuş. İnsanları gizliden izlemeyi seven ruh hastalarına çok kızarmış. “Arkadaşın Y sana kalem Sevim Ak hediye ediyor ‘vay ne incelik’ diyor, alıp masana, başköşendeki kalemliğine koyuyorsun. Gelsin, gitsin evraklar, imzalar hediye kalemden. İki gün içinde ipliği pazara çıkıyor kalemin. Meğerse ucunda kamera takılıymış.” (s, 72) Posbıyık, onlarca gözetlenme öyküsü anlatmış ona, Hayri’nin de çipler aracılığıyla yaptığının bir çeşit röntgencilik olduğunu söylemiş. Sevim Ak, Hayri tiplemesi aracılığıyla, başkalarının özel hayatını merak ederek gizlice izleyenlere eleştiri getirirken ironik bakış açısını da satırlara nakışlamış. Mert özgürlüğe mi kaçtı, kaçırıldı mı, bunu kitabın sonunda öğreneceğiz elbette. Mert’in dilinden okuyacağımız bölümler yüreğimize işleyecek, onun şifreli defterine yazdığı bölük pörçük öyküler içimizi ürpertecek. Mert’in yol arkadaşı Suso’nun anlattıkları, romana ve yaşama farklı pencereler açacak. Kitap, insan hakları, savaş, barış, şiddet, korku, iletişim, hayvan hakları gibi konulara özgürlük temelinde bakışıyla dikkat çekiyor. Mert’in kayboluş öyküsü, kendini bulma öyküsüdür aslında. Sevim Ak, bir çocuğun akıl, sezgi ve düşleri yardımıyla yarattığı dünyayı ustalıklı bir kurguyla ortaya koymuş. Vesveseli bir anne, korkaklığı yüzünden herkesi gözetleyen baba karakterlerini başarıyla oluşturmuş, psikolojik çözümlemelerini satırarasında vermiş. Anne ve baba “korkuyu beklerken” Mert’in keskin “korkmama” duygusuna sahip oluşu hayatın bir yerlerinden yakalıyor okuru. Aile içi iletişimin çocuğun ruhsal dünyasında yarattığı doyum/doyumsuzluk, duyarlı bir dille aktarılmış. Sevim Ak’ın tertemiz Türkçesiyle yoğurduğu kurgu, Mert’in defterine yazdığı masallarla zaman zaman fantastik damardan da can üflüyor romana. Mert’in sırt çantasına doldurduğu soruların yanıtlarını bulmak pek de kolay olmayacak. Fakat fark edeceğiz ki “çoğala çoğala yeni dünyamızın sınırlarını genişleteceğiz…” Mert gibi, geçmişimiz bizi izlemediğinde özgürleşeceğiz belki de… Özgürleşmek için okuyun! Eğlenmek, düşünmek için okuyun! ? www.maviselyener.com *Saçlarında Soru İşaretleri/ Sevim Ak/ Resimleyen: Sedat Girgin/ Can Çocuk/ 173s./ 2012/ 11+ SAYFA 24 ? 27 ARALIK 2012 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1193
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle