25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

? lık; Çocuk Kitapları ve Resim; Çocuk ve Gençlik Edebiyatı; Çocuk ve Masal; Çocuk ve Müzik; Çocuk ve Okuma Kültürü; Kitap ve Dil Gelişimi; Türk Edebiyatında Çocuk; Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Tarihi; Çocuk Edebiyatı ve Çeviri; Çocuk Gelişimi ve Edebiyat; Atölye Çalışmaları; Çocuk Edebiyatı ve Yazar” ana başlıklarını taşıyor. Sempozyumla ilgili fotoğraflar, afişler ve basından alıntılar, Ümit Öğmel’in çizdiği sempozyum afişinin kapakta kullanılması da kitaba ayrı bir güzellik katmış. Bildiriler, incelemeler, atölye çalışmaları ve sanatçılarla söyleşilerden oluşan kitap daha öncekilerle birlikte düşünüldüğünde bu alandaki en zengin çalışma olarak değerlendirilebilir. Öğretmen adayları, öğretmenler, akademisyenler, ana babalar, yazar çizer ve yayınevleri için bir başucu kitabı. Kitapta yer alan sonuç bildirgesi ise uyarıcı önerilerle dolu. Sonuç bildirgesinde yer alan önerilerden ikisini paylaşalım: “2. Ulusal Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Sempozyumu Sonuç Bildirgesi”nde de üzerinde durulduğu gibi, “Çocuk Edebiyatı” dersinin 20062007 eğitimöğretim yılında YÖK tarafından uygulamaya koyulan kimi öğretmen yetiştirme programlarından kaldırılması, kimilerinde ise bu dersin saatlerinin azaltılması; öğretmen adaylarının alan eğitimi ve meslek bilgisi edinmeleri bağlamında yaşamsal öneme sahip olan “Çocuk edebiyatı” dersini, okulöncesi ve ilköğretim öğretmeni yetiştiren programlarda; “Çocuk ve Gençlik Edebiyatı” dersini de ortaöğretim öğretmeni yetiştiren programlarda, çağdaş bir anlayışla yapılandırarak ya şama geçirmesi beklenmektedir. Programların yapılandırılmasında, söz konusu derslerin, öğretmen adayları için birer sanat eğitimi süreci olduğu gerçeği göz önünde bulundurulmalıdır.” “2. Ulusal Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Sempozyumu Sonuç Bildirgesi’nde de vurgulandığı üzere; Milli Eğitim Bakanlığı’nın ilk ve ortaöğretim öğrencileri için önerdiği “100 Temel Eser” listeleri, eğitbilim açısından önemli sorunlar yaratmaktadır. Yapılan araştırmalar, dönemi için çok önemli sayılacak çoğu yapıtın günümüz çocuklarının ilgi ve gereksinimlerine uygun olmadığını göstermektedir. Öte yandan bu uygulamanın, bazı yayınevleri tarafından değişik amaçlar için kullanıldığı da bilinmektedir. Listeler, bu durumuyla çocuk ve gençlerin okuma kültürü edinmelerinin önünde önemli birer engeldir ve MEB tarafından uygulamaya son verilmesi beklenmektedir.” Değerli gazeteci, adını her zaman saygıyla andığımız Uğur Mumcu’nun “Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz” sözü her zaman belleğimizde kalsın, işte bilgi sahibi olmak için bize yepyeni fırsatlar sunan ve yoğun bir emek ürünü olan 3. Ulusal Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Sempozyumu (Bildiriler ve Atölye Ça lışmaları) kitabı… Okumak her zaman, daha yaşanılası bir dünya için… 3. Ulusal Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Sempozyumu (Bildiriler ve Atölye Çalışmaları) (2012),Yay. Haz.: Prof. Dr. Sedat Sever ve arkadaşları. Ankara: ÇOGEM Yayınları. ? K İT A P TA N B E YA Z P ER D EY E RE N KL İ K A LE M L ER Yazarlara merak ettiğimiz soruları sorduk. Aslında bu yanıtları okurları da çok merak ediyordu; biz de hem sorduk, hem okurlarıyla paylaştık… Konuğumuz Betül Avunç. “Yeraltında bir delikte bir Hobbit yaşardı” ? Çiğdem GÜNDEŞ aşlıktaki cümleyi yazan, Oxford, İngiltere’de bir üniversitede profesör olan J.R.R. Tolkien’in bir öğrencisidir. Sınavda, cevap kâğıdına sadece bu cümleyi yazan öğrenci bugüne dek sürecek bir serüven başlatacağını bilebilir miydi acaba? Bu cümle, Profesör Tolkien’deki düş gücünü tetikler, ondaki esin perisini harekete geçirir ve o günden sonra Hobbit’in ne olduğunu araştırmaya başlar. Çocukluğunun izleri, savaş yılları, uzmanlaştığı Anglosakson efsaneleri Tolkien’in zengin düş dünyası ile birleşince ölümsüz eserine bir adım daha yaklaşır. Çocuklarına uyumadan önce anlattığı masallar yavaş yavaş şekillenir. Sadece masalları değildir şekillenen; meşhur Orta Dünya’nın da temelleri atılmaktadır. 1937’de Hobbit isimli kitabı yayımlanınca Tolkien ve kahramanları dünyaca tanınır. Biz, onu daha çok Yüzüklerin Efendisi ile tanısak da o üçlemenin temeli “Hobbit”dir. Serüven Hobbit’le başlamıştır. Bilbo Baggins bir cüce, ah affedersiniz daha doğrusu bir hobittir. Yeraltında zevkle döşenmiş, büyük bir delikte yaşamaktadır. Sakin, kendi halinde bir yaşam süren Bilbo, keyfine ve boğazına düşkün biridir. Bir sabah kahvaltını yaptıktan sonra kapısının önünde piposunu keyifle tüttürürken bir adam çıkagelir. Uzun sakallı, kocaman şapkalı, yaşlı adamın elinde bir asa vardır. Bilbo Baggins’i selamlar. Bilbo ilk kez gördüğü bu adamı oradan geçen bir yolcu sanır ama adam özellikle ona gelmiştir. Adının Gandalf olduğunu söyleyen adam Bilbo Baggins’i ve hatta onun babasını da tanıdığını ve onun davetlisi olduğunu iddia eder. Anlattıklarına bakılırsa Bilbo’nun babasını tanıdığı şüphe götürmez bir gerçektir. Ama Bilbo’nun onu davet ettiği kocaman bir yalandır. Keyfi kaçan ve hatta biraz ürken hobbit kapısını kapatıp holünün sakinliğine geri döner. O günü başka bir sürpriz olmadan atlatır. Galdalf’ın elindeki asayla kapısına bir işaret koyduğundan haberi yoktur elbette. Bilbo, ertesi gün yine erken uyanıp kahvaltısını bitirmiş, ikinci kahvaltısı için yediklerini hazmetmeyi beklerken kapı çalınır. Gelenin yine Galdalf olduğunu düşünüp bir B bardak ekler sofraya… Ah Zavallı Bilbo! Aslında tam on üç bardak ve hatta on üç tabak, on üç çatal bıçak eklemesi gerektiğini bilseydi… Davetsiz konuklar ki onlar hiç de böyle düşünmemektedir, üç beş dakika arayla kapıya dayanır. Hepsi sanki Bilbo’nun daveti üzerine gelmiş gibidir. Kapıdan girerken de nazikçe selam verip “Emrinizdeyim,” ya da “Hizmetinizdeyim” derler. Oysa Bilbo onları ilk kez görmektedir. Ardı ardına gelen davetsiz misafirler salona doluşur daha doğrusu masaya kurulurlar. Hep bir ağızdan konuşup şakalaşır ve bu arada da sürekli yemek yerler. Yemek telaşı bittiğinde Bilbo yorgunluktan bayılır kalır. Kendine geldiğinde cüceler, evi temizlemiş, bulaşıkları yıkamış ve bir not bırakıp gitmişlerdir. “Zatıâlilerinizi Sukıyısı’daki Yeşil Ejderha Hanı’nda sabah saat tam 11.00’de bekliyoruz.” ( s,40) bir yanı buna karşı çıksa da baba tarafından gelen maceracı ruhu Hobbit’i koşa koşa Sukıyısı’ndaki Yeşil Ejdarha Hanı’na sürükler. “Beklenmedik Yolculuk” da böylece başlar. Bu beklenmeyen yolculuğun amacı, bir zamanlar çok zengin olan Hobbit ırkına musallat olan ve tüm mal varlıklarını, hazinelerini ele geçirip herkesi perişan eden Ejdarha Smaug’u yakalamaktır. Ondan intikam alıp Hobbit hazinesini kurtarmak ve Smaug’u öldürmek üzere başlayan yolculuk büyücüler, elfler, (İskandinavya ve İngiltere mitolojisinde yer aldığı varsayılan peri halkına verilen ad.) örümcekler, yenilmeyen korkunç goblinlerle dolu unutulmaz bir serüvenin başlangıcıdır aslında. (Hobbit: J.R.Tolkien/ Çeviren: Özlem Kuroğlu/ 13+/ 128 s/ İthaki Yayınları/ 2007) HOBBİTLERİN YOLCULUĞU BEYAZPERDEDE SÜRÜYOR Hobbit Beklenmedik Yolculuk/ 13+ Edebiyat uyarlamaları genelde çok başarılı bulunmasa da Peter Jackson ödevini iyi yapmıştı. Jackson, Yüzüklerin Efendisi üçlemesi ile Tolkien’in yeniden okunmasını, anımsanmasını 2012 ve özellikle gençler tarafından da tanınmasını sağladı. Fantastik edebiyatın –benceağababası olan Tolkien’le bir kez daha buluşmak gerçekten çok heyecan verici. Gösterime başlama tarihi 14 Aralık 2012 olan filme göz atalım biraz da. Yönetmen: Peter Jackson/ Senaryo: Fran Walsh, Philippa Boyens, Peter Jackson, Guillermo Del Toro. Oyuncuların bazıları: Gandalf: Ian McKellen/ Bilbo Baggins: Martin Freeman/ Thorin: Richard Armitage/ Frodo: Eliajah Woods/ Gollum: Andy Serkis. Peter Jackson, bu filmi de üçboyutlu çekmiş. Ancak sinemada çok yeni olan ve seyircinin henüz alışmadığı bir teknik/ hız kullanmış. HFR (High Frame – Yüksek Kalite Oranı) olarak tanımlanan ve en basitçe saniyede 24 karelik hızı iki katına çıkarıp 48 kareyle yapılan çekim olarak anlatabilecek bu teknoloji çok eleştiri almış. Gerek gösterimden önce filmi izleyen eleştirmenler gerek filmin gösterime girdiği bazı ülkelerdeki seyirciler filmin rahatsız edici derece hızlı olduğundan yakınmış. Çünkü bu hızda çekilen bir film izleyicide “gerçekmiş” izlenimi bırakıyor. Filmin çok hareketli olduğu, karakterlerin abartılı ve hatta kimi sahnelerde korkunç olduğu düşünülürse gerçekten izlemenin zor olduğunu söyleyebiliriz. Özellikle, Yeni Zelanda’da, bu üstün teknolojik özelliği yüzünden seyircilerden çok büyük tepki almış. Birçok kişi baş ağrısı, mide bulantısı gibi yakınmalarla salonu terk etmiş. Bir gazete haberine göre seyircilerin çoğu filmi izlerken dönme dolaba binmiş gibi olduklarını söylemiş. Tüm bunları göz önüne aldığımızda özellikle küçük izleyicilerin “şimdilik” Hobbit, Beklenmedik Yolculuk filmini izlemeyi ertelemeleri iyi olur. Ancak 13 yaşından büyük olanlar, fantastik edebiyatı ve filmleri sevenler, Tolkien hayranları, henüz Tolkien’le tanışmamış olanlar kaçırmasın. İyi seyirler ve iyi okumalar! ? ? Aytül AKAL angi türlerde kaç kitabınız var? Çocuk yazını alanında 5 telif, 11 çeviri; yetişkin yazınında 1 telif, 4 çeviri kitabım var. Sizce çocuklar okudukları bir kitabı neden sever? Kitap sürükleyici ve eğlenceli olduğu için, kitaptaki öyküyü ve kahramanları kendi dünyalarına yakın buldukları için, ya da tam tersine kitapta çok farklı bir dünya buldukları ve kitap hayal dünyalarına seslendiği için... Bir okurunuzla aranızda geçen sizin için hoş bir anı... Bir okulda, beşinci sınıflarla yaptığım söyleşiden sonra sıra kitapları imzalamaya gelmişti. Kuyruğa giren çocukların uzattığı kitapları tek tek imzalıyor, bir yandan da onlarla sohbete devam ediyordum. Kuyruğun sonlarına doğru minicik bir oğlan geldi önüme. Kirpi saçlı sarışın başı oturduğum masanın hizasına ancak erişebiliyordu. Elindeki kitabı uzatarak, “Bana da imzalar mısınız?” dedi, utangaç bir gülümsemeyle. “İmzalarım tabii,” dedim, “ama sen pek küçüksün, ne çabuk gelmişsin beşinci sınıfa.” Çocuğun cevap vermesine fırsat kalmadan arkasındaki sarışın kız atıldı: “O bizim sınıfta değil, daha okuma bile bilmiyor, benim kardeşim o,” dedi. Sonra da durumu açıkladı: “Ben evde sizin kitabınızı okurken kardeşim de kitabın resimlerine bakıyordu. Merak ettiğini görünce kitabı ona da okudum. O kadar sevdi ki, bana tekrar tekrar okuttu, ezberledi kitabı. Sizin okulumuza geleceğinizi duyunca ‘Beni de götür!’ diye tutturdu. İnanmazsanız size de okusun, her satırını ezbere biliyor.” Ben şaşkın şaşkın bakarken küçük oğlan kitabı açıp “okumaya” başlamasın mı! Gerçekten ezberlemişti, tek satırını bile atlamıyordu! Çok duygulanmıştım, ona sımsıkı sarıldım ve okuma bilmeyen okurum için imzaladım kitabımı. Son okuduğunuz çocuk kitabı... Son okuduğum çocuk kitabı, Seza Kutlar Aksoy’un Can Yayınları’ndan çıkan “Şeker Kız ve Büyülü Elma”sıydı. Çok güzel bir kitap, bir solukta okudum. ? H SAYFA 26 ? 27 ARALIK CUMHURİYET KİTAP SAYI 1193
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle