22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

VİTRİNDEKİLER Tarihe Adını Yazdıran 100 Büyük Romancı/ Yayıma Hazırlayan: Sabri Kaliç/ Maya Kitap/ 238 s. Türkiye’nin ilk ve tek Nobel ödüllü yazarı Orhan Pamuk, “Suç ve Ceza”nın yazarı büyük romancı Dostoyevski, İspanyol edebiyatının şaheseri “Don Kişot”a hayat veren Cervantes, Zamanının çok sonrasının romanlarını yazmış Ahmet Hamdi Tanpınar, çağdaş Amerikan edebiyatının gündemden düşmeyen ismi Paul Auster, dünya edebiyatına “Beyaz Diş” ve “Demir Ökçe”yi kazandıran Jack London, eserleri onlarca dile çevrilen Yaşar Kemal, çağdaş Latin Amerika edebiyatının en ünlü yazarı G.G. Marquez, “Siddhartha” ile Doğu felsefesini Batı’ya tanıtan Herman Hesse, modernleşmeye geçişin sancılarını anlattığı romanlarıyla Halide Edip Adıvar, “Sefiller” gibi bir başyapıtın yaratıcısı Victor Hugo, Moby Dick’in peşindeki Herman Melville, dünya çapında bir kalem olan İhsan Oktay Anar, vampirlerin efendisi Kont Drakula’nın yaratıcısı Bram Stoker, Japon edebiyatının Nobel ödüllü ustası Yasunari Kawabata, tarihsel gerçekçi romanların usta yazarı Kemal Tahir, Rus klasiklerinin olmazsa olmazı “Savaş ve Barış”ın yazarı Tolstoy, “Monte Cristo Kontu” efsanesinin yazarı Alexander Dumas, endüstri devriminin sancılarının usta romancısı Charles Dickens... 100 Büyük Romancı’nın hayat hikayeleri, başlarından geçen ilginç ve trajik olaylar, her dönem okunacak romanları hakkında birçok ilginç ve detaylı bilgiyi bulabileceğiniz bir başucu kitabı. Kağıt İnsanlar/ Salvador Plascencia/ Çeviren: M. Begüm Güzel/ Siren Yayınları/ 218 s. Kâğıt İnsanlar. yazarı roman karakterlerinin arasına, kâğıdı olay örgüsüne katan, yıkımı körükleyip küllerinden yeniden doğan, özgün ve çarpıcı bir metin. alınyazısına karşı koymanın, kurmacanın ve başkaldırının, kayıplara rağmen ayakta kalmanın hikâyesi... Kâğıt kadar hassas, kâğıt kadar tanıdık. Kâğıt İnsanlar, sizinle konuşacak. Öykülerini sütunlarla kuracak, mahrem hayatlarını gizlemeye çalışacak. Göğüs kafesinizin içine kâğıttan bir kalp yerleştirip defalarca yırtacak, sonra tekrar yamayacak. Akşam Yemeği/ Herman Koch/ Çeviren: Burcu Duman/ Doğan Kitap/ 270 s. Eserlerinde orta sınıflara getirdiği ironikeleştirel yaklaşımıyla tanınan Hollandalı yazar Herman Koch, yeni romanında da “sıradan” görünen bir olaydan hareketle, bir yandan Hollanda toplumunun sosyal özelliklerini sıkı bir eleştiri süzgecinden geçirirken, diğer yandan da evrensel bir ahlaki sorgulama yapıyor. Paul Lohman, karısı Claire, ünlü bir siyasetçi ve başbakan adayı olan ağabeyi Serge Lohman ve onun karısı Babette, çocuklarının geleceğini konuşmak üzere şık bir restoranda akşam yemeği için bir araya gelirler. Gelecek seçimlerde başbakan olmasına kesin gözüyle bakılan, kameralar karşısında belirli bir karizması olan, ancak aile içinde beceriksizliği ve görgüsüzlüğü gözlerden kaçmayan Serge Lohman yemek boyunca alçakgönülSAYFA 24 ? 25 EKİM 2012 lü bir tavır içindedir. Ancak aile çok geçmeden kendilerini büyük bir ikilemin içinde bulacak ve akşam yemeğinin yönü değişecektir. Paul televizyondaki bir programda, oğlu Michel ve Serge ile Babette’in oğulları Rick’in, güvenlik kameralarına takılmış görüntülerini izler. Bu görüntüler gençlerin bir telefon kulübesinin içinde yatan evsiz bir kadını ateşe verdiklerini göstermektedir. Üstelik bu görüntüler Rick’in üvey kardeşi Beau tarafından cep telefonuna da çekilmiş, Youtube’a düşmüştür. Beau iki genci, görüntülerin tamamını internete koymakla tehdit etmektedir. Şimdilik olayın gerçek faillerini sadece aileleri bilmektedir. Peki onlar ne yapacaklardır? Kendi çocuklarını ele mi vereceklerdir, yoksa olayın üstünü kapatmaya mı çalışacaklardır? Herman Koch Akşam Yemeği’nde çok önemli ahlaki sorular yöneltiyor okuruna. Bir Adı Cehennem/ Adnan Gerger/ Büyülüdağ Yayınları/ 352 s. Bazı romanlar yakın tarihin unutulan, unutturulmak istenen acılarını önümüze getirmekle kalmaz, bizleri o dönemlerin karanlık yüzleriyle de hesaplaştırır. Bir Adı Cehennem, işte böyle bir roman. Bir yanda kanlı senaryoları yaşama geçirmeye çalışanlar, diğer yanda bu senaryoları ortaya çıkaran ve ülkeyi derinden sarsacak belgelere ulaşan yürekli gazeteciler... Bir yanda Dersim’de yaşananlarla yüreği hâlâ kanayanlar, diğer yanda esrarengiz suikastlar... Bir yanda hakları için yürüyen işçiler, diğer yanda onlara acımasızca saldırılması için talimat verenler... Bir yanda karanlık bağlantılar, diğer yanda bu ülkeye hükmetmek için birbirileriyle bazen savaşıp bazen güç birliği yapanlar... Bir yanda büyük bir aşk, diğer yanda bitip tükenmeyen bir vahşet... Yazarının kimliği, romanı daha da özgün bir hale getiriyor... Adnan Gerger sayısız gazetecilik ve edebiyat ödülünün sahibi bir yazar. Bir Adı Cehennem’de Gerger, gazeteci kimliğiyle yakın tarihin karanlık olaylarına ışık tutarken, edebiyatçılığıyla da unutulmaz bir kurguya imza atıyor. Yabancılar, Tanrılar ve Canavarlar/ Richard Kearney/ Çeviren: Barış Özkul/ Metis Yayınları/ 348 s. Kendimiz ve başkaları hakkında nasıl düşündüğümüzle ilgili incelemelerin genellikle gözden kaçırdığı bir nokta var: Yabancılar, tanrılar ve canavarlar gibi büyük muammalar insanın dünyaya bakışını nasıl şekillendiriyor? Richard Kearney yabancıların, tanrıların ve canavarların mit veya fanteziden ibaret olmadığını, bilakis kültürel bilinçdışımızın önemli bir bölümünü oluşturduğunu ortaya koyuyor. Antik Yunan için “barbar”, emperyal Avrupa için “yaban” anlamına gelen yabancı figürünün, bilinmeyenin biz değil de öteki olduğu fikri aracılığıyla, kendi kimliğimizi nasıl tanımladığımızı gösteriyor. Canavar imgesini derinlemesine inceleyen Kearney, antik minotauruslardan ortaçağ demonlarına, oradan günümüzün postmodern düşmanlarına kadar uzanan güçlü örneklerin de yardımıyla, insan benliğinin canavarca bir tarafı olduğunu ortaya koyuyor. Bazı tanrıların bugün bile hâlâ ayakta olmasının, insan psişesinin, sonluluğumuzun ve ölümün zincirlerinden kurtulmak için nasıl yanıp tutuştuğunu gösterdiğini ileri sürüyor. Richard Kearney, en basit korku ve arzularının dış dünyada nasıl tezahür ettiğini görmek ve bunlarla yaşamayı öğrenmek isteyenlere bir kapı aralıyor. Deliler Saltanatı/ İskender Fahrettin Sertelli/ Maya Kitap/ 292 s. On yedinci yüzyıl Osmanlı Sarayı samur ve amber Devri tarihe taşkınlıkları ve deliliğiyle adını yazdıran Sultan İbrahim tahta çıkmıştır. Bir yanda hanedanın bekâsı için Sultan İbrahim’e çeşit çeşit cariyeler sunan haremin hâkimi Valide Kösem Sultan ile hünkarın gözdesi olup büyük zenginliklere, samur kürklere kavuşma hayali kuran cariyeler. Diğer yanda padişahın bozuk akıl sağlığını fırsat bilip onu zevk âlemleriyle oyalayan, iktidar için kan dökmekten çekinmeyen Sadrazamlar: Saray mensuplarının asıl derdi zenginliğinin son demlerini yaşayan Osmanlıdan en büyük payı kapabilmektir. Fakat haremdeki bu hassas denge Cinci Hüseyin Hoca’nın saraya gelmesiyle bozulur. Kısa sürede padişahı etkisi altına alan bu adam herkes için bir tehdittir. Saraydaki mutlak hâkimiyeti bozulanlar Padişah İbrahim’in kontrolünü yeniden ele geçirebilmek için artık her şeyi yapmaya hazırdır. Tarihî bir roman olan Deliler Saltanatı sefahat uğruna harcanan hayatları, iktidar için oynanan şehvet oyunlarını gözler önüne sererek sizlere yavaş yavaş sönmekte olan Osmanlı ihtişamına tanık olma fırsatı sunuyor. Burgazada’da Bir Ağustos Pazarı Gibi/ Ester Heboyan/ Çeviren: Yaşar İlksavaş/ Everest Yayınları/ 150 s. Evi terk etmek, bir bilinmeyene doğru yola çıkmak ve orada kaybolmak. Çocuklukla birlikte geride kalan uzak kent. Ve sonrasında keşfedilecek ülkeler, öğrenilecek lisanlar, tanışılacak yabancı yüzler. Acaba ne kadar konukseverler? Esther Heboyan, yeni bir hayata doğru yola çıkarken anılarını da beraberinde götürenlerin öykülerini anlatıyor. Çocukluk anılarında Burgazada’da bir pazar sabahı, çam kokuları, vapur sefaları ve ilk aşk... Eskide kalan ama eskimeyen öyküler. Likya Yollarında/ Yayıma Hazırlayan: Çağlan Yazıcı/ Uranüs Yayıncılık/ 460 s. Likya yolları, 18. yüzyıldan başlayarak gezginlerin ve araştırmacıların ilgisini çekmiştir; antik kaynakların aktardığı bilgilerin ve söylencelerin peşinden maceralara atılan gezginler Anadolu’nun gizemli yollarına düşmüştür; gemiyle gelip, at ve deve sırtında Likyalıların izini sürmüşlerdir. Bin yıllar boyu yaşayan Likyalıların kentleri bu gezginler tarafından yeniden keşfedildi; Likyalılar kimdi, Anadolu’ya nereden gelmişlerdi; nasıl yaşamışlardı; kentleri, dağları aşan yolları, geride bıraktıkları hep ilgi çekti. Daha sonraki uygarlıklar Likyalıların izinin üstünü örtmeye çalıştıysa da bunu başaramadı; hatta doğanın ağır yıkımı bile bu uygarlığın izlerini silemedi. Likya Yollarında adlı belgesel kitap için Anadolu’nun güneybatısından yola çıkılıp Likyalıların Akdeniz’le Toros Dağları arasında görünen ve görünmeyen yaşam izlerini sürmeye çalışıldı. Yüzyıllar sonra ortaya çıkarılan sokaklarında, caddelerinde izleri arandı Likyalıların. Likya Yollarında kitabında; antik 88 kent, köy, höyük ve tümülüsün yanı sıra Likya buluntularının sergilendiği 8 müzeye de yer veri? liyor. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1184
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle