23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

K K endisi de “trafik kurbanı” olarak anılan Gürbüz Erginer, Edward Burnett Tylor’dan alıntıyla, “kurban”ı, “doğaüstünün lütfunu güvence altına almak ve onun düşmanlığını en aza indirmek için, doğaüstüne sunulan özgün bir hediye” olarak tanımlıyor benzersiz yapıtı Kurban’da. (YKY, 1997, 21) itaplar Adası msaslankara@hotmail.com sadikaslankara@gmail.com Kurban Erginer, alanın öncü yetkesi Sedat Veyis Örnek “öğretmeni”nin şu tanımını da aktarıyor: “İbadetin önemli bir bölümünü teşkil eden kurban, doğaüstü alana giren kudretlerle barışıklığı sağlamak, onların verdiklerine teşekkür etmek ve onlardan bir şeyler istemek için sunulur.” (18) Gürbüz Erginer’in, Kurbanın Kökenleri ve Anadolu’da Kanlı Kurban Ritüelleri alt başlığıyla sunduğu, nicedir aradığım ünlü yapıtını, etnolog öğrencisi, öykücü arkadaşım Murat Darılmaz ulaştırdı da, “Oh!” çektim böylece. “İnsanın kurban olarak sunulduğu dönemden önce ya da sonra ortaya çıktığı konusu kesin olmamakla birlikte çeşitli toplumlarda çeşitli doğaüstü güç ya da güçlere parmak, el, kol, kulak, penis gibi organların vücuttan koparılarak sunulduğu uygulamalar”dan (22, 23) günümüze “kurbanlama” olgusu, değişik biçimlerde tüm canlılığıyla sürüyor. Kökeni totemik kültle ilişkilendirilebilecek “kurbanın, çeşitli toplumların mit ve inançlarında yaygın bir biçimde yer alan ölüp dirilme motifiyle de ilişkisi” söz konusu. (27) Bir kurama göre din, “ilkel insanın, bedeninden ayrı bir ruhu olduğu düşüncesine ulaşmasıyla ortaya çık(ıyor).” (31) “İnsanoğlu varoluşundan bugüne çeşitli yollarla, bu evrenle bağ kurma, bu evrende varolduklarına inandığı çeşitli tasarımların güç, etki ve yeteneklerini dünyevi amaçlar adına kullanabilme çabalarını… sürdür(üyor).” “Söz konusu bu mistik, majik gücün değişik obje ya da doğal öğelerde eğleşerek, onlara farklı özellikler yüklediği tasarımlan(ıyor).” (34, 35) Bu nedenle “kurban kurumunun hem büyü, hem de din içinde yer al(dığı)” (37) söylenebilir. Erginer, “etnoloji tarihine adını yazdırmış ilk etnologlardan” saydığı Homeros’un ünlü İlyada ile Odysseia yapıtlarından örnekler verip kurban için “bu iki destanıyla halkın sahip olduğu inanç sistemini ve buna dayalı uygulamaları büyük… ustalıkla… aktar(dığını)” söylüyor. (68) KURBANLAMA... Erginer, dizge olarak “çeşitli toplumlarda uygulanan, çok değişik amaçlı kurbanlamalar”a yer açıyor yapıtında. Buna göre “çeşitli toplumlarda uygulanan kurban ritüellerinin ortak ve belirgin özelliklerini ortaya koyma(k için), bir anlamda doğaüstü güçlere kurban sunmanın temelinde yatan asal düşünceleri örnekle(yen) kimi uygulamalar”a değiniyor. (73) Kurbanlamada “kurban eden”, “kurban edilen” açısından eylemin etkenlik, edilgenlik dışında salt “kurban” olgusu çerçevesinde alınSAYFA 16 ? 25 EKİM ması gerekiyor. Çünkü kurban, tapınımda bu dünya ile öte dünya arasında belirgin bir aracılık rolü üstleniyor. Ruhlar âleminde ölülere yol göstererek onu bir yerden öte yere geçiriyor, aşılmazlardan aşırıyor vb. Örneklediği olgulardan kalkarak şöyle diyor Erginer: “Bu örneklerdeki ana tema, eski dinlerin çoğunda Musevilikte ve İslami inançtaki öte dünya tasarımında yer alan ‘sırat köprüsü’ ile aynıdır. Bize göre bu, çeşitli inanç sistemleri ve dinlerin kuşku duymaksızın benimsediği ve içine doğan bireyleri bu doğrultuda kültürlediği, insanların ilk atalarıyla başlayıp günümüze ulaşmış, salt tasarıma dayalı, bilinmezliğin ve bundan doğan korkunun, bu dünyadaki yaşam biçimiyle ilgili doğaüstünce gerçekleştirilecek bir tür sınanma kurgusunun ürünüdür.” Gürbüz Erginer, bunu somutlayıcı veri olarak “dul kurbanı”nını örnekliyor: “Kocası ölen kadının, kocasının cenaze töreni sırasında öldürülmesi bir anlamda kurban edilmesi motifi çok yaygın bir uygulama olarak karşımıza çık(ıyor).” Bir başka örnekte, “topluluğun saygın, prestij sahibi erkeklerinin cenaze törenlerinin önemli bir kesimini karıları, arkadaşları ve kölelerinin boğazlanması oluştur(uyor).” “İlkel halklar arasındaki sosyal ve politik yaşamda, daha yüksek bir saygınlığa ulaşmak için bu pratikler bastırılma(yıp), aksine abartıl(ıyor)” ayrıca. (75) Yazar, kimi görüş sahiplerinin bunları “insanın insana kurbanı olarak yorumla(dıkları)”nı (82) vurguluyor bu arada. Mayalardan Azteklerle İnkalara, Sümerlerden Hititlere, Yunanlarla Romalılara vb. uzanarak çarpıcı örnekler aktaran Erginer, “Tanrıları ve diğer doğaüstü güçleri kandırma motifleri”ne de (86) yer açıyor böylece. Demek ki bir biçimde erk, güç, olanak sahiplerinin hep daha çok, daha çok kurban ettikleri, ama böylesi olanakları bulunmayanların daha çok kurban edildikleri bir yuvarlamayla söylenebilir herhalde… “KURBAN ETMEK”, “KURBAN EDİLMEK”... “Kurban” yerine konulduğunuzu, görece de olsa kurban edildiğiniz ya da kurbanlama nesnesi konumuna indirgendiğinizi düşündüğünüz olmuştur elbette yaşamınızın bir diliminde… Gerek birey gerekse toplum yaşamında kurban etme ile kurban edilmenin diyalektik bir temele oturduğu söylenebilir o halde. Demek ki bir kurbanla ma çağında yaşamayı sürdürüyor, bu anlayışın boyunduruğundan bir türlü kurtaramıyoruz kendimizi… Sözgelimi şimdi de bir “Silivri Edebiyatı”ndan söz edilmiyor mu? 12 Mart, 12 Eylül, Sivas kırımlarıyla ortaya çıkan yazınsal birikime benzer bir kırım tepkisi değil mi Silivri de yazınımızda? Artmadıysa eğer “Silivri edebiyatı” bağlamında yayımlanan kitap sayısı 47’ye ulaşmış bulunuyor. (Bak.: Mecit Ünal; Aydınlık, 4.9.2012) Bunların tümüne “Kitaplar Adası”nda yer açabilmek olanaksız. Ama toplumun bunlara ilgisi, kitapların sürekli baskı yenileyişi bir sevgi gösterisi. 12 Mart, 12 Eylül, Sivas odaklı kitaplara ilginin bir benzeri bu da… Gelin bir iki yerinden çekiştirerek örnekleyelim bu kitapları… KURBANDAN ÖTEKİ KURBANA GİDEN YOL... Müyesser Yıldız, Vatan Yahut Silivri’yi (Kırmızı Kedi, 2012), Silivri’dekilerin adlarını tek tek andığı çocuklarına, “Bir de ‘asi’ kızının Silivri günlerini görmeden öbür dünyaya ‘firar’ eden rahmetli baba(sı) Eyüp Yıldız’a” sunuyor. Tuncay Özkan, Anne Hiç Canım Acımadı (Cumhuriyet, 2012) adlı kitabına şu satırlarla giriyor: “Annem beni ‘Kadir Gecesi’ doğurmamış. Ama Ergenekon’dan özellikle ‘Kadir Gecesi’ tutuklanıp Metris Cezaevi’ne yollandım. Dolayısıyla cezaevindeki ilk açık görüş ‘Şeker Bayramı’na denk geldi./ Annem ile görüşme yaptığımız salonun ortasında göz göze geldik. Dudaklarını ısırıyor. Ter içinde. Yüzünü al basmış. İlk sözler çok önemli. Belli ki kahrolmuş. Yaşananlara üzülmüş. Ankara’dan gelmiş./ Ne demeliyim?/ Sustum. Öylece sustum işte. Elini öptüm. Sarıldım. Çıt çıkmıyor ikimizden de.” Mustafa Balbay’ın, “Silivri Üçlemesi” olarak sunulan Cumhuriyet Kitapları yayını Silivri Toplama Kampı/ Zulümhane, Düşünüyorum O Halde SanıMüyesser Yıldız Mustafa Balbay ile Tuncay Özkan... ğım/ Zulümname, Demokrasi Tanrısı/ Zulümdar başlıklı kitaplarını anmamak olası mı? Ne diyordu Balbay ilk kitabın “Önsöz”ünde, ilk satırlarında üstelik: “Bu kitabı Silivri toplama kampının spor salonundan bozma duruşma salonunda ve hapishane kısmının F12 koğuşunda kaleme aldım./ Kamuoyunda ‘Ergenekon’ diye bilinen davanın ‘sanığı’ olarak, tutukluluğumun bir yılı geçmesinin ardından yaşadığım süreci kaleme almayı her şeyden önce bir ‘sorumluluk’ olarak gördüm.” Balbay, ötekiler kaç bin yıldır tutuklu orada? Kâşif Kozinoğlu’nun mezara giderken bıraktığı Sırlar (Aydınlık, 2012), içli bir acının kekre notlarından oluşmuyor mu? Öteki askerlerin, gazetecilerle siyasacıların, bilimcilerle yazarların kaleme aldıkları da var… “Asker” deyip hukuksuzluğu görmezden gelen, başlarını çevirip çürük akıl hince sevinenlere ne demeli? Asker mi kaleme almış, oh olsun deyip bunlara göz atma gereği duymuyorlar diyelim, iyi de yalnızca Balyoz davası kararı sonrasında Cumhuriyet’teki Meriç Velidedeoğlu (28.9), Orhan Erinç (27,28.9), Ali Sirmen (28,29.9), Orhan Bursalı ([10,11 ile] 27.9) yazılarını okusalardı bile sağlıklı yargıya varabilirdi bu insanlar. Böyle düşünenler neden üç maymunu oynuyor inatla? Oysa birazcık gönül indirseler Nilgül Doğan’ın bir romans gibi de okunabilecek Adını Siz Koyun (Bilgi, 2012) başlıklı anı kitabıyla kendi geçmişlerine doğru da duyarlı bir kazı yapabilirler pekâlâ… Nedense o tutarsız, dayanaksız, dediğim dedikçi tutumlarını sürdürüyorlar hâlâ! Derken Şule Perinçek’in, aile fotoğrafına eklediği yan yazı: “Fark etmişiz ki (Doğu’yla) ikimizin şöyle baş başa özel bir fotoğrafı yok. (…) Tam o sırada Memo hızla aramızdan girmiş, kafasını uzatır uzatmaz Doğan düğmeye basmış. İşte bu fotoğraf o. Bu hafta Memedim cezaevinde bir yaş daha büyüyor. Bana parmaklıkların ardından hâlâ böyle ışıl ışıl bakıyor.” Bir başka notu da şöyle Şule Perinçek’in: “26 Eylül evlenme yıldönümümüzdü. Çarşamba’ya denk geldi. Değmeyin keyfime!/ Görüşe girdim, iki dakika sonra bir görevli kocaman beyaz bir zarf getirdi./ ‘Doğu Perinçek’in armağanı’/ Gözlerimizin mavisi yeşili ses geçirmez camları aştı, birbirine karıştı.” Yayımlanan resimde Doğu Perinçek’in el yazısıyla güzellenmiş bir süsleme… (Aydınlık; 16, 30.9.2012) Sonra İlhan Taşcı’nın o haberi: “Balyoz davasında 325 muvazzaf ve emekli subayın aldığı ceza tartışılırken, yargının başındaki isim olan Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 1. Daire Başkanı İbrahim Okur’un Bursa’da asteğmen olarak askerlik görevini yaparken, Askeri Disiplin Mahkemesi’nde ‘emre itaatsizlik’ suçundan yargılanarak askeri cezaevinde yattığı ortaya çıktı. O günleri gazetemize anlatan Okur, ‘Kapının kolunun kapanması korkunçtur’ derken, meslek yaşamı boyunca bir kimse hakkında tutuklama isteyeceği zaman hep ‘o günleri’ düşündüğünü söyledi. Okur, empatinin önemine işaret ederken kimi hâkimlerin cezaevinin ne anlama geldiğini bilmediğini de sözlerine ekledi.” (Cumhuriyet, 27.9.2012) Geldik mi kurbanlamada eşduyum kurma olgusunun önüne? Kurban edilenle aralarında eşduyum kurabilecek belki de yalnızca çocuklar… Her kurban bayramında kesilecek kurban için ağlayanlar da onlar değil mi hep? O halde Cumhuriyetimiz için ağlayacak olanlar çocuklarla gençler… Eşduyum kurarak ağlaması gerekenler de… Hey çocuklar, gençler kurban ettirmeyin Cumhuriyeti! ? 2012 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1184
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle