Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
V TR NDEK LER Aşk Hafif Bir Uyuşturucudur/ Michel Reynaud/ Çeviren: Sevgi Türker Terlemez/ mge Kitabevi/ 336 s. “Son zamanlarda yapılan araştırmalar, dokunarak ya da duygusal olarak yaşanan aşkın organizmamızı değiştirdiğini anlamamızı sağladı. Sevdiğimiz zaman organizmamızın, hazzın doğal mekaniğini aktifleştiren ve bize daha çok sevme arzusu veren, dolayısıyla daha çok haz duymamızı sağlayan mutluluk maddeleri ürettiğini öğrendik. Hazzın doğal mekaniği içinde gerçekleşen bu akım, tıpkı bağımlılık durumunda olduğu gibi, âşık olma durumunda da bizi “müptela” haline getirebilir: Bu durumda yoksunluk, tahammül edilemez bir şey olarak yaşanır ve tutku, bağımlılığa dönüşür.” Sayısız klinik deneyimlerini, hayvanlar üzerinde ve yazın dünyasında yaptığı araştırmalarla zenginleştiren Michel Reynaud, “Aşk Hafif Bir Uyuşturucudur’da”, sevda durumunun her evresini, biyolojik ve psikolojik görünümleri altında ele alıyor. Aşkın insana nasıl doping verdiğini ve aynı zamanda uyuşturucu bir madde etkisi yaparak acıya, hatta depresyona nasıl dönüştüğünü, bu dönüşüme izin vermeden aşkı nasıl daha keyifli yaşanabileceğini gözler önüne seriyor. Aşk Hafif Bir Uyuşturucudur”, aşka derin saygılarını sunan bilimin ruhlara serpiştirdiği serin bir su. Emperyalist Çağda Modernleşme – Türk Modernleşmesi ve ran/ Celal Metin/ Phoenix Yayınları/ 392 s. Modernleşme bağlamında karşılaştırmalı bir tarih çalışması olan bu kitap, iki İslam ülkesi olan İran Pehlevi ve Osmanlı/Türkiye bağlamında, emperyalizmin yıkıcı etkisinden kurtulmak, bağımsız kalabilmek ve ülkelerini çağdaşlaştırmak isteyen siyasal ve entelektüel seçkinlerin toplumlarını modernleşme sürecine dahil etme çabalarının tarihi hikêyesidir. Modernleşme sürecinde Türk ve İran modernleşme çabalarının nasıl bir yol izlediği; birbirlerini nasıl takip ettiği ve Türk modernleşmesinin İran modernleşmesine nasıl bir etkisinin olduğunu sorunsallaştıran bu kitapta okuyucular İran modernleşmesinin birçok siyasal ve düşün seçkinleri ile tanışacak; onların düşüncelerine ve faaliyetlerine aşina olacak ve yakın dönem İran tarihi hakkında modernleşme bağlamında bilgi sahibi olacak. Okuyucular aynı zamanda, İran modernleşmesi aynasından Türk modernleşmesinin farklı bir okumasıyla da karşılaşacak. Kafesler/ Engin Doğan/ kinci Adam Yayınları/ 298 s. “Dış görünüşleri normaldir, hatta çoğu zaman normalden de iyidir. En önemli özelliklerinden biri kendilerini kolayca sevdirebilmeleridir. Öyle ki yakalandıkları zaman bile, kimse bu insandan böyle bir davranış beklemediğini söyleyecektir. Çevresinde olanları zaman zaman rahatsız eder, bu yüzden herhangi bir suçluluk veya pişmanlık duymaz. Tamamıyla benmerkezci, kendi çıkarları, o anki zevki ve doyumundan başka hiçbir şey düşünmeyen bir kişidir. Hiç kimseye bağlanmaz, hiçbir şeye, hatta en yakınına bile karşı sorumluluk hissetmez.” Engin Doğan “Kafesler”le okuycularının karşısına çıkıyor. İlgi çeken bir kahramanın peşinden insan zihninin karanlık köşelerine ışık tutuyor bu romanında Doğan. SAYFA 26 8 EYLÜL 2011 Bego Dayının Islığı/ smail Gümüş/ Cumhuriyet Kitapları/ 216 s. İsmail Gümüş, 50’li yıllarda edebiyata şiirle adım atmış, ardından edebiyat dünyasında övgüler alan öyküler yayımlamış bir kalem. Yazarın geçtiğimiz aylarda yayımlanan “Boşnak Türküsü” adlı kitabının ardından, bu kez de, Melih Cevdet Anday’ın dediği gibi, ‘insana bakış açısının evrensel niteliğini barındıran öykülerini’, “Bego Dayının Islığı” adıyla okuyuculara sunuyor. Yazar incelikli işlediği bu öykülerinde de Boşnak göçmenlerini, savaş yıllarının yoksunluklarını ve acılarını anlatmanın yanı sıra, insanın yaşamın zorluklarıyla mücadelesini, yalnızlığını ve tutunma çabasını gözler önüne seriyor. Eylül/ Mehmet Rauf/ Say Yayınları/ 300 s. Bireyi merkeze alan ve derin ruhsal tahlillerin yapıldığı “Eylül”, bu yönüyle edebiyatımızın ilk psikolojik romanı olma özelliğini kazanmıştır. Yazıldığı dönemde pek çok esere konu olduğu gibi yasak aşk ve yasak aşkın insan ruhunda ve yaşamında yarattığı fırtınalar, “Eylül”ün de konusunu meydana getirir. Betimlemelerin de anlatımda önemli yer tuttuğu roman 1900’lerin İstanbulu ve günlük yaşamı hakkında önemli ipuçları sunar. Yazıldığı dönemde ilk olarak Serveti Fünun dergisinde tefrika edilen “Eylül”, Mehmet Rauf’un en önemli eseridir. ‘100 Temel Eser’ arasında da gösterilen “Eylül” şimdi Nuriye Bilici’nin günümüz Türkçesine uyarlaması ve yeni baskısıyla okuyucuların karşısına tekrar çıkıyor. Dipteki Çocuk/ John Wray/ Çeviren: mge Tan/ Everest Yayınları/ 328 s. John Wray üçüncü romanı “Dipteki Çocuk”ta okuyucuları şizofreni hastası William Heller’in dünyasını keşfe davet ediyor. Sadece bir tür tanımlanmayı şiddetle reddeden bu roman, hem New York şehrinde ve metrosunda geçen, heyecanını içinde sakladığı gizlerden bir dedektiflik hikâyesi, hem fantastik imgelerle dolu bir yeraltı romanı hem de trajik bir büyüme öyküsü olabilmeyi aynı anda başarıyor. Bir şizofrenin gerçekle olan o ince bağı ve aynada gördüğü suretinin devamlı değişmesi, romandaki kuvvetli ve şaşırtıcı derecede şiirsel anlatıma da olanak sağlıyor. İlk sayfalarında Salinger’ın meşhur karakterini anımsatan fakat yeraltına indikçe etkileyici ve yoğun üslubuyla insan psikolojisinin karanlık yanına doğru ilerleyen William’ın hikâyesinde okuyucular kendi iç dünyalarına dair önemli ayrıntıları da keşfedecek. Yüzücü/ John Cheever/ Çeviren: Tomris Uyar/ Everest Yayınları/ 150 s. Amerika’nın Çehov’u olarak anılan John Cheever, henüz yaşarken klasikleşmiş isimlerden biri. Yeri geldiğinde küçük insanı, yeri geldiğinde ise insanın küçük gördüklerini ironik bir dille anlatan Cheever, “Yüzücü”nün çevirmeni Tomris Uyar’ın da ifadesiyle; “Başkalarına alabildiğine hoşgörüyle bakan, ken dini sürekli hırpalayan, bu iki eğilimi arasında belki yalnızca yazıları aracılığıyla köprü kurabileceğini uman bir yazar” John Cheever. Yazarın kendisinin derlediği ‘Toplu Öyküleri’nin ilk cildi olan “Yüzücü”, radyoların kulak misafirliği yapmayı sağladığı, mutlu ailelerde mutlaka bityeniğinin arandığı ve aşkın geometrik hesaplara dönüştüğü bir dünyaya açılan kapı niteliğinde. Okuyuculara Cheever’ın dünyasında çok önemli bir isim de eşlik ediyor: Tomris Uyar. Felsefe Aracılığıyla Düşünme/ Chris Horner, Emrys Westacott/ Çeviren: Ahmet Arslan/ Phoenix Yayınları/ 304 s. Chris Horner ve Emrys Westacott’un bu kitapta ortaya attıkları en temel iddia; felsefi düşünmenin, sanılanın aksine, herkes tarafından gerçekleştirilebilecek bir uğraş olduğudur. Bu kitap, bazı felsefi problemler üzerinde düşünmeye başlamayı arzu eden insanlar için yazılmış. Bu kitabı okumak için felsefe hakkında daha önceden bilgi edinmiş olup olmamak ise önemli değil. Yazarların buradaki birincil amacı felsefenin en büyüleyici ve en önemli problemlerinden bazılarıyla okuyucunun tanışmasına yardımcı olmak. Kitapta zaman zaman Batı geleneğine mensup büyük düşünürlerin bazılarının düşünceleri tartışılıyor olsa da çalışma, bir felsefe tarihi kitabı değil. Okuyucular soruşturma boyunca bazı felsefi öğretileri tanıyacak, betimleyecek ve değerlendirecek olsak bile, bu kitap bir felsefi öğretiler kataloğu da değil. Yazarlar tüm bunların hepsinden çok yapmaya çalıştığı, felsefi olarak düşünmenin ne anlama geldiğini okuyuculara göstermek. Avrupa’da Hümanizma ve Rönesans Kültürü/ Charles G. Nauert/ Çeviren: Bahar Tırnakçı/ Türkiye ş Bankası Kültür Yayınları/ 328 s. Rönesans Avrupa’sının siyasi ve entelektüel elitlerinin karakterini belirleyen hümanizma kültürünün yükselişini inceleyen bu kitap, tarihin en etkili kültür devrimlerinden birinin belli başlı belirleyici özelliklerinin ufuk açıcı bir sentezini sunuyor. Charles G. Nauert, 14. yüzyıl İtalya’sının benzersiz toplumsal ve kültürel koşullarının ürünü olan hümanizmayı daha geniş bir Avrupa bağlamına yerleştirerek, Kuzey Avrupa’ya yayılışını da ayrıntılı olarak ele alıyor. Hümanizmanın Petrarca’dan Montaigne’e bütün önemli veçheleriyle aktarılması, bu kitabı geleneksel olarak İtalya’daki hümanizma deneyiminin egemen olduğu diğer incelemelerden ayırıyor. Yalnızca hümanizmanın kaynağına değil, uğradığı dönüşümlere ve Rönesans sonrası dönemdeki entelektüel ve dinsel gelişmeler üzerindeki etkilerine de odaklanan yapıt, bu alandaki bütünlüklü çalışmalardan biri. Türkiye’de letişim Sosyolojisinin Kaynakları/ Serdar Öztürk/ Siyasal Kitabevi/ 168 s. Batı’da iletişim sosyolojisiyle ilgili çalışmalar alan dışından kimseler tarafından başlatılmıştır. Propaganda, sinemanın etkileri, basımcılığın ve basının toplumsal değişim, dayanışma ve çatışmadaki yeri gibi konular üzerine yapılan incelemeler iletişim sosyolojisinin temellerini hazırlamıştır. İletişim alanının yavaş yavaş bilimselleşmeye başlamasıyla birlikte özgün katkılar artmıştır. Bu çerçeveden hareket edildi ¥ CUMHURİYET KİTAP SAYI 1125