23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

T 12 HAZİRAN PAZAR ürkçe Günlükleri FEYZA HEPÇ L NG RLER S abah 9’da (Türkiye’ye göre akşam 7) oturduk televizyonun karşısına. Şakır şakır geliyor seçim sonuçları. Ne hızlı geldi o bilgiler! Neredeyse iki saat içinde seçimin sonucu belli oldu. Sonrasını izlemeye gerek yok. Ne olmuş? Kim ne demiş? Neden demiş? Bakalım balkon konuşmasında Erdoğan ne söyleyecekmiş? Önceki balkon konuşmasında söylediklerinin ne kadarını gerçekleştirmiş ki bu yılki konuşmasını umutla bekleyeyim? yalan yanlış kullanımı… P “Polemik: Bildiğiniz üzere, Fransızca kökenli bu sözcük ‘siyasal, bilimsel, yazınsal konularda sert tartışma, kalem kavgası’ anlamındadır. Kökeninde mutlaka düşünsel bir boyut, ciddi bir altyapı, birikim vardır, olmalıdır. Edebiyatımızda da örneklerini görürüz, köşe yazarlarımız arasında da. Fakat artık her türlü ve son derece sıradan anlaşmazlıklar, çatışmalar da, hatta basitlikler, ağız dalaşları da polemik diye adlandırılıyor. Son güzide (!) örneği, Gülben Ergen Seren Serengil arasında yaşandı bu polemiklerin! Sorunun önemine bakar mısınız, birinin aldığı çizmeden meğer öbürü de almış! Üstelik ona uygun olmayan bir giysiyle birlikte kullanmış! Şimdi bu zırvalığın polemik neresinde?” Gülben Ergen’le Seren Serengil, ağır laflarla birbirilerini suçlayabilirler; ama aralarındaki tartışmaya “polemik” adını vermezler. Bu adı verenler televizyoncular. Seçim sonuçlarını konuşmak için mankenlerin yorumuna gereksinme duyan kafanın, Gülben Ergen’le Seren Serengil’in çizme atışmasına da “polemik” yakıştırması yapması, pek şaşırtmıyor insanı. Görmediğim, dokunmadığım bir kitabın tanıtımını ilk kez yapıyorum. “Kızlar ve Babaları”, Türkiye’ye dönünceye kadar; yani uzun bir süre göremeyeceğim bir kitap… Paradigma Yayıncılık’tan çıktı. Çeşitli mesleklerden 56 kadının babalarını anlattıkları bir kitap. Yazarlarının yalnız meslekleri değil, her şeyleri farklı. Yaşları, doğdukları, yaşadıkları kentler, ülkeleri, dünya görüşleri, çocukluklarına, gençliklerine damga vuran toplumsal olaylar… Her şey… Tek ortak noktaları kadın olmaları ve babalarını anlatmaları. Erkekler, kendilerine örnek aldıkları babalarını sık sık anlatırlar da kadınlardan babalarını anlatmaları pek beklenmez. Oysa ortak yaşamlarının her döneminde kızları kadar babalar da değişiyor; baba kız ilişkileri de değişiyor. Değişmeyen tek şey, gösterilen ya da gösterilmekten özenle kaçınılan sevgi. Babalar gününe yetişmesinin yanı sıra, içinde, babalarını anlatan birçok ünlünün bulunması da kitabın çok ses getirmesini sağladı. Hemen bütün gazeteler özel sayfalarda yer verdi kitaba. Kitabı görmedim; ama hakkında yazılanları dünyanın öbür ucundan büyük bir heyecanla izliyorum. Büyük bir heyecanla; çünkü içinde benim de babama, ölümünden yıllar sonra yazdığım, çok zor yazdığım bir mektup var. Şimdiye dek kimselere söylemediğim, hiç dile getirmediğim bir gerçeği yazıp yazmama konusunda nasıl da kararsız kalmıştım. Kimi gerçekler hiç söylenmemeli mi acaba, diye ne çok düşünmüştüm. Annemin canına kıymasından babamı sorumlu tuttuğum gerçeğiydi bu. Açıklamak, yıllardır içimde kabuk bağlamayı reddeden yarayı sağaltır mıydı; yoksa yeniden mi kanatırdı? Ya herkes babasıyla geçirdikleri en mutlu anları anlatmışsa… Yazım, öz babasını kötüleyen bir kendini bilmezin mektubu olarak sırıtıp durur muydu kitapta? Kendisine söylemediğim; ama yıllar yılı içimde büyüyen suçlamayı yazıya dökmek, kötüleme sayılır mıydı? Bilemedim; ama yazdım işte. feyzahep@gmail.com feyza@feyzahepcilingirler.com 19 HAZİRAN PAZAR Ankara Belediyesi’ndeki “NUMARATAJ” şubesinden, Çankaya Kaymakamlığı’ndaki “APOSTİLLE” levhasından söz ettiğim günlükten sonra Prof. Dr. Emrullah Güney’den, devletin yabancı sözcük kullanma özentisinin derli toplu bir özetini içeren çok önemli bir ileti aldım. Kısaltmaya kıyamadığımdan tümünü aktaracağım: “1950’lerin sonlarında, biz ortaokulda öğrenci iken hep dikkat ederdim. Örneğin, Sıtma Eradikasyon Merkezi vardı. Köylünün dili dönmezdi. Kim uydurmuş bunu? Anlaşılan Fransa’da kalmış bir sağlık yöneticisi, belki bir hekim. ‘Eradikasyon’ ne demek? Ortadan kaldırma, yok etme. İlaçlama yapardık. Tarım Bakanlığı’nın gönderdiği ilaçlama aygıtının adı: ‘Pülverizatör’. Meraklıydım. Açtım baktım sözlüğe: Tozlaştırma... Sıvılaştırılmış zehiri toz durumuna getirip püskürten... Ankara’da Milli Prodüktivite Merkezi var. Fransızca bir söz. Anlamı, verimlilik. Merkezin adı Fransızca; yayın organı ‘Verimlilik’ adıyla aylık bir dergi. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nın Seyir, Hidrografi ve Oşinografi Dairesi var. Birincisi Arapça, İkincisi Fransızca, üçüncüsü İngilizce. Dünyada buna benzer bir örnek var mıdır? Sağlık Bakanlığı birimlerinde yaygın: Fertilite...Verimli, üretken anlamında. Mortalite... Ölüm demek. Traktör girmişti köyde yaşamımıza. Çeken demek, Fransızca ‘traction’dan. Bu tarım makinesinin arkasında çektiği arabaya ‘vagonet’ derdik. Küçük vagon, araba anlamında. 1960 sonrasında YSE, Köy Hizmetleri, köylere ‘gölet’ yapmaYa başladı. Küçük çayların üzerinde. Bu, uyduruk bir söz. Yine Fransızcanın etkisiyle. Gölcük demek istemişler. Türkçe böylesine örselenecek, pırçık pırçık edilecek, kendi elimizle yaralanacak dil midir? Kim uydurmuş bu sevimsiz ‘gölet’i. Gölcük varken. 15 HAZİRAN ÇARŞAMBA Efendim, Gölcük dersek doğal küçük göl anlaşılırdı. Gölet, baraj gölü, yapay göl demektir. Açıklaması sanırım böyledir. Fakat, yanlış. Köylünün ‘patus’ dediği bir tarım aracı var. Aslı Fransızca ‘battre’ eyleminden, dövücü demek olan ‘bateuse’. Bunun daha gelişmişi hem biçen hem döven anlamında: ‘Le moissoneusebateuse’. Ne mutlu ki, onun adına ‘biçerdöver’ demişiz. Gümrükten geçerken sanki, adını sınırın dışında bırakmış; Türkçeleşmiş. İngilizAmerikan dilinde hasat yapan anlamında ‘harvester’ demişler. Artık kalmadı taksi yerine kaptıkaçtı diyen. Ambülans yerine cankurtaran diyen. Restoran yerine aşevi diyen. Nerdeyse ekol, skul diyecekler okul yerine. Dergiler çıkıyor. ‘Maison’ gibi. Fransızca ev... Fakat İngilizce onu da batırıyor. ‘House’ adı daha yaygın.” Bitirirken, “Yazılarınızdan yararlanıyorum. Çok şey öğreniyorum. Teşekkür ederim.” demiş Emrullah Bey! Aman efendim, ne demek! Asıl biz ondan neler öğrendik. Neleri anımsattı bize. Bana “römork”u anımsattı örneğin, Ayvalık’ta zeytin aralarına “tiller” çekilmesini… Kim bilir okurlarıma neleri anımsatacak? Devletin kendi halkının diline düşmanlığı yeni değil ülkemizde. Bu düşmanlığın yüzlerce yıllık bir geçmişi var. Acı olan, hâlâ sürdüğünü görmek… 17 HAZİRAN CUMA Adil İzci’nin değindiği konulardan biri, “polemik” sözcüğünün BULMACA Önce aşağıda tanımları verilen sözcükleri bulmaya çalışın ve her bir harfi bir yatay çizgi üzerine gelecek biçimde yazın. Sonra çizgilerin altlarındaki sayılara göre bu harfleri bulmacadaki aynı sayılı karelere aktarın. (Kara kareler iki sözcük arasını gösterir. Bir satırın sonunda kara kare yoksa bu, sözcüğün alttaki satırın başına sarktığını gösterir.) Bulmaca tamamlanınca, sorulan tanımların karşılığı olan sözcüklerin ilk harfleri yukarıdan aşağıya doğru Albert Camus’nün “Kıyı Günlüğü”nün başlığını oluşturacak; bulmaca karelerindeyse, bu bölümden bir alıntı ve muhteşem betimlemelerin yüklü deneme yapıtının adı ortaya çıkacaktır. 10 M 11 Hazırlayan: İLKER MUMCUOĞLU 1 H 2 J 3 D 4 F 5 L 6 K 7 F 8 A 9 I E 12 B 13 K 14 D 15 B 16 D 17 C 18 M 19 G J. Mutfakta musluk altında bulaşık yıkamaya yarayan tekne. 2 74 60 61 39 20 F 21 G 22 A 23 K 24 G 25 M 26 A 27 K 28 D 29 L 30 K K. “Kadınlar Kitabı”, “Uzun Sürmüş Bir Yaz” ve “Boğazkesen” adlı yapıtları da yaratan yazar. 31 H 32 B 33 A 34 F 35 K 36 E 37 F 38 G 39 J 40 K 73 46 6 67 30 41 H 42 E 43 D 44 A 45 H 46 K 47 A 48 D 49 A 50 K 35 13 40 50 27 23 51 F 52 I 53 D 54 D 55 I 56 L 57 E 58 C 59 L 60 J Tanımlar ve sözcükleriniz: A. “Karagözlüm efkarlanma gül gayri ... öter ötmez ordayım” (B. S. Erdoğan) 61 J 62 A 63 L 64 D 65 A 66 E 67 K 68 E 69 M 70 E 71 I L. “... Yazar” (Ayşe teybi çalıştırdı. Ay, arkamızda kalan tepelerin ardında batmak üzereydi. Bu tür müziği bilirim. Çalgılar uysallıkla, hep birlikte gelir, sonra trompet yalnız başına gözlere dolar, acıyla kıvranırken o, dinleyici de teslim olmuştur bütünüyle. Ciddi olarak dinliyor musun? dedi Ayşe. Her şey umutsuzca yeniden başlar gibi! Evet, dedim, bunun adı böyle olmalı.) 49 8 33 26 62 47 22 44 65 B. Çivit rengi (yalnız ünsüz harflerini) yazacaksınız). 72 I 73 K 74 J 75 D 76 G 77 M 79 M 29 59 5 56 63 M. Burçlar kuşağı. D. Jack London’ın bir romanı. 32 15 12 C. “herşeyi bıraktın havayı bile / erkenden / memureler tıraş ederken / herşeyi bıraktın güle güle / yüzünün anısı tabutlukları ve yüreğime işlendi / yüksek voltajlara alışık gövden / yırtarak geçiyor içimizden / avluların yağlı sessizliğini / köpek gezdiriciler ve onların sahipleri / sana acımıyorlar rahat uyu / ipeklerle örüyor incinmiş boynunu / tüm ip halat urgan ve sicim işçileri” diyen, şimdi ne dediğini duyamadığımız şairi simgeleyen harfler. G. Issız, sessiz ve göze çarpmayan yer. 78 18 69 10 77 25 14 54 53 48 64 88 75 43 16 3 19 24 76 38 21 H. “İç ... iç şarabını / Ko bir yana hicabını” (Recaizade Ekrem) E. Franz Kafka’nın tanınmış bir yapıtı. 1114. sayının çözümü: A. AMBER 66 36 37 11 42 70 68 F. Kıbrıs’ın Yunanistan’la birleşmesini hayal eden Yunan ideolojisi. 41 45 1 31 I. “Bir ... Gecesi” (Adalet Ağaoğlu’nun bir romanı). BU, B. TÜTÜN ZAMANI C. TOZAN ALKAN, D. İBİŞ, E. LOPUR, F. ABEL SANCHEZ, G. İOU, H. LEBBEYK, I. HOMUR HOMUR, J. AĞULUM, K. NVD. Metin: “emperyal oteli’nde bu sonbahar / bu camların nokta nokta hüzün / bu bizim berhava olmuşluğumuz” 58 17 7 34 51 37 4 20 55 9 71 72 52 30 HAZİRAN 2011 SAYFA 31 CUMHURİYET K TAP SAYI 1115
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle