Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
V TR NDEK LER ¥ Hediye Evdoksia/ smail Keskin/ Hayykitap/ 208 s. Gençliğini Aramayan Adam/ Ayhan Dayan/ Ben Yazarım Yayınları/ 280 s. Öğretmen kökenli olan ve daha önce kaleme aldığı öyküleriyle tanınan Ayhan Dayan’ın son kitabı “Gençliğini Aramayan Adam” bir roman. Çalışkanlığı ve yaşama tutunma sevinç ve gayretleriyle savaşan bir kırsal kesim insanının ibret dolu yaşamöyküsü “Gençliğini Aramayan Adam”. Bir yandan hayatta başarı için mücadele, öte yandan tıp alanında iyileşmesi olanaksız ortopedik bir hastalığı yaşama sevinci ile başarıya dönüştürmesi konu ediliyor romanda. Herkesi etkileyecek bir yaşamöyküsü romanı “Gençliğini Aramayan Adam”. şrak’ül Kebir/ Roda Uyanık/ Avesta Yayınları/ 350 s. Roda Uyanık, bu romanında Diyarbakırİsfahan arasında geçen kanlı bir yolculuğun hikâyesini anlatıyor. Romanın başkahramanı İşrak’ul Kebir adlı örgüt tarafından kendisine bırakılan sırlarla ve şifrelerle dolu kitapla ışıkların ışığını bulmaya zorlanan bir kadın. Felsefenin, aşkın, tarihin ve siyasetin en acımasız hallerinde devinen Şewn’in mücadelesine Hermes, Zerdüşt ve Suhreverdi destek olur. Bu romanda; Diyarbakır’ın faili meçhul cinayetlerinden Ermenilere ait büyü yapılmış altın mezarlara, İran’ın idam vahşetinden Zerdüştlerin hançer emanetine kadar birçok konuya da değiniliyor. Aklın Çöküşü/ Mustafa Başoğlu/ Su Yayınları/ 160 s. “Aklın Çöküşü”nde binlerce yıldır bilgiyle zenginleşen aklın, bir yandan da iş bölümü nedeniyle sınırlanması anlatılıyor.Yazar, çağımızda, aşırılaşmış iş bölümünün tek yönlü teknik aklı daha da geliştirdiğini; fakat insanın, yaşadığı dünyaya daha dar bir alandan bakmaya başladığını, elbeyin birlikteliğinin ayrışması ve teknolojinin sağladığı kolaylıkların, yetenekleri daha da sınırlandırdığını düşünüyor. Robotik karakter kazanmış seri ve sınırsız üretimin, ilişkileri mekanikleştirdiğini ve bireyci fayda peşinde koşan insan toplumsallığını yitirdiğini bunun sonucunda giderek yalnızlaştığını vurguluyor. Düşüncenin, duygudan kopmaya; kendine ve çevreye yabancılaşan insan, tüketime koşullanmış, uygulamacı, robotik bir kimliğe bürünmeye başladığını anlatıyor. Sonuç olarak da aklın çöküşe geçtiğini düşünüyor. Felsefenin Tesellisi/ Boethius/ Çeviren: Çiğdem Dürüşken/ Kabalcı Yayınevi/ 398 s. Yunan klasikleri ve kültürüne dair zengin bir bilgi dağarcığı ve Hıristiyanlığa dair derin bir kavrayışla Batı Roma’nın son günleri ve felsefi, siyasi ve dini olarak yeni bir dünyanın kurulduğu zamanlarda yaşayan Boethius’un yaşamı; devlet kademelerindeki hızlı yükselişi, imparatora yakınlığı ve toplum ve Senatus nezdindeki saygınlığıyla sürüp giden rüya benzeri görkemli yaşamı bir söylenti, çözülüp giden ilişkiler ve siyasi oyunlarla bir anda yıkıldı.Yargılamaya bile gerek duyulmadan atıldığı zindanda ölümü bekleyen bir vatan haini, kendi deyimiyle bir sürgün hayatı ya şamaya başladı. Yazar “Felsefenin Tesellisi”ni bu sürgün sırasında kaleme aldı ve Boethius’un asla gerçekleşmeyen mahkemesinde kendini savunması, insanlık önünde kendini aklaması olarak da tarihe geçti. Ana Hatlarıyla Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun Sorunları ve Çözüm Yolları/ Mehmet Saray/ Tarihçi Kitabevi/ 148 s. Mehmet Saray, “Ana Hatlarıyla Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun Sorunları ve Çözüm Yolları” adlı eseriyle Türkiye’nin başlıca sorunlarından biri olan Doğu Sorunu’nu mercek altına alıyor ve sorunun çözümüne ilişkin olarak tespit ettiği çeşitli çözüm yollarını okuyucularla paylaşıyor ve çözüm için söylenecek aslında çok söz olmadığını sadece gerçekçi reçetelerle çözüme ulaşılabileceğini belirtiyor. Öğle Olmadan/ Sadi Bülbül/ Cinius Yayınları/ 144 s. Sadi Bülbül’ün “Öğle Olmadan” adlı yapıtında yer alan öykülerin çoğu telefon ve elektriğin lüks sayıldığı, evlerde gaz ve idare lambalarının yakıldığı, günlük gazetelerin kara trenlerle 12 gün sonra geldiği, herkese ‘Aşkım!’ denilmediği, ancak bir dirhem etin bin ayıp örttüğüne inanıldığı ve diğer taraftan ilkokul öğrencilerine kütüphane ve Yunan klasiklerinin tanıtılıp sevdirildiği, Cumhuriyet öğretmenlerinin bulunduğu 1950’lerin küçük bir Anadolu kentinde geçiyor. Öykülerin kahramanları, yazarın çocukluk ve gençlik yıllarının geçtiği Uşak’ta yaşamış gerçek kişilerden oluşuyor. Aradan çok yıllar geçmiş, ancak bu kahramanlar yazarın zihninde hep canlı kalmışlardır. Denizden Yükselen Küresel Hegemonya/ Cengiz Ekin/ Dönence Yayınları/ 258 s. Cengiz Ekin, kitabında bir tez ortaya atıyor. Bir gücün küresel hegemon olabilmesinin denizlerde hegemon olmasına bağlı olduğunu; denizlerde hegemon olabilmenin ise girişim terimiyle özel anlam yüklenen stratejik hamlelere bağlı olduğunu düşünüyor. Girişimin temel belirleyici olmasının ise tarihte daha çok savaşlar yoluyla tesis edilen deniz hegemonyasının günümüzde artık savaşsız el değiştireceği anlamına geldiğini ileri sürüyor. Denizlere hâkim olmakla küresel hegemon olmak arasındaki ilişkiye dikkat çeken önemli teorik yaklaşımlar bulunuyor, fakat denizlerden küresel hegemonyaya geçişte girişimlerin rolünü temel alan bu çalışma mevcut yaklaşımlara yeni bir boyut kazandırmayı amaçlıyor. Kızlar ve Babaları/ Gökhan Yavuz Demir, Alper Kanca/ Paradigma Yayıncılık/ 446 s. Daha önce oğulların babalarını anlattığı bir kitap hazırlamış olan yazarlar bu kez kızların babalarını anlattığı bir yapıt oratya koyuyor. “Babamızla ilgili anılarımız, babamızın kim olduğundan daha önemlidir. Her düşüncem babamı söyler, her biri değişik ötekinden.” düşüncesini savunan yazarlar, farklı meslekten, farklı yaştan, farklı politik görüşlerden 56 kız ve hepsi kendi renginde 56 ¥ baba portresi çiziyor. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1115 İsmail Keskin’in Atina’daki arşiv belgelerden, Selanik’teki muhacir evlerine ve Geyve’nin haritadan silinmiş köylerine varıncaya dek yapmış olduğu yedi yıllık bir tarihçilik çalışmasının ürünü olan romanının kaynağı, aslında hayatın ta kendisi. Yazar, “birlikte yaşam, din değiştirmek, çok dilli ve çokkültürlü hayat, komşuluk, çeteler, kıyımlar” gibi birçok kavramı, tamamen gerçek hayattan alınmış belge ve sözlü tarih anlatılarına dayanarak sunuyor. Okuyucu, küçük bir kız çocuğunun sırtına yüklenen tüm acılara şahit oluyor romanla birlikte. Yüreğimdeki Canavar/ Cristina Comencini/ Çeviri: Gül Batuş/ Can Yayınları/ 254 s. Cristina Comencini, “Yüreğimdeki Canavar”da cinsellik ile sevgi, evlilik ile aşk, insan ile insandaki hayvan arasındaki gerilimi anlatıyor. Günümüz metropol insanının engellere direnen arzularını, kararları ardındaki karanlık içgüdülerini deşifre ediyor. Romanda korkusuz ve önyargısız bir beraberlik yaşayan Franco ve Sabina’nın aşkları anlatılıyor. Ama Sabina’nın hamile kalması, hayatlarını bir anda altüst etmeye yeter. İstenmeyen ya da sıradan bir hamilelik değildir bu. Sabina hamile kaldığı andan itibaren korkunç kâbuslar görmeye başlar... Kirlilik Kavramı ve Aleviliğin Asimilasyonu/ Mevlüt Özben/ Ayrıntı Yayınları/ 104 s. Mevlüt Özben, bu çalışmasında yaşama sevincini ele alıyor. Tüm farklılıkların anlamsızlığını ortaya koyabilecek ve herkes için geçerli olacak şekilde korunması gereken ortak bir insanlık durumu olarak değerlendiriyor yaşama sevincini. Yazar, daha insancıl bir dünyanın ancak bu ortak insanlık durumuna katkı yaparak sağlanabileceğini düşünüyor. Bu çalışmanın bir öyküsü olmadığını sadece, anılan insanlık durumunu olumsuzlayan koşullara dikkat çekmek ve itiraz etmek için kaleme alındığını da ifade ediyor. Dune Sapkınları/ Frank Herbert/ Çeviren: Dost Körpe/ Kabalcı Yayınevi/ 538 s. Frank Herbert klasik ‘Dune’ serisinin son kitabı olan “Dune Sapkınları”nda güce sahip olma duygusunun etrafında girdaplanarak gelişen entrikalar, savaşlar ve ihanetlerin arasında Dune tarihinin sayfaları açıyor. Halkının Dune dediği Arrakis gezegeni, yıllardır gaddarlığı ve acımasızlığıyla tanınan Harkonnenlerin elinden kurtulup Atreides Hanedanı’nın yönetimi altına girer. Baron Vladimir Harkonnen bu yenilgiyi kabul etmez. Konsey’e bağlı Büyük Hanedanların çok sevdiği ve doğal olarak diğer güçlülerin kıskançlığını kazanan, adil namıyla tanınan Kızıl Dük Leto Atreides, yönetimini üstlendiği bu yeni gezegende de başarılı olmaya çalışır. O gezegen evrendeki en değerli maddenin, melanj denilen baharatın elde edilebildiği tek kaynaktır. Halk ise kendilerini cennete götürecek olan liderlerini, mesihlerini bekler... SAYFA 28 30 HAZİRAN 2011