Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Kadir Aydemir’den “80’lerde Çocuk Olmak” ‘Kitap herkesi sanırım çocukluğuna götürdü’ Kadir Aydemir’in yayıma hazırladığı 80’lerde Çocuk Olmak, bir geri dönüş anlamı taşıyor. Yakın geçmişimize acıtatlı anılarla bir ışınlanış, hoş bir anımsayış! İkonları, modaları, ekolleri, doğruları, yanlışları, zihniyetiyle nevi şahsına münhasır 80’ler. Aydemir 80’lerde Çocuk Olmak‘ı anlattı. Gamze Akdemir ile Kadir Aydemir. Ë Gamze AKDEMİR itabı askerlik görevin sırasında tasarlamışsın. Nasıl karar verdin, insanları nasıl ikna ettin? Yitik Ülke Yayınları’nı kurmuş, 1415 kitap yayımlamış ve askere gitmiştim, orada bolca düşünme fırsatı bulacaktım, öyle de oldu. 80’lerde Çocuk Olmak kitabı için arkadaşlarıma mailler attım, telefonlar açtım. Sağ olsunlar, kırmadılar beni, kitapta yer alanların pek çoğu birebir dostum, diğerleriyle de bu kitap sayesinde tanıştık. Katılımcı, emek yoğun bir kitap oldu 80’lerin kitabı. Senin 80’lerin nasıldı? 80’lerim Göztepe’de geçti. İlkokulu iki ayrı okulda bitirdim. O yıllarda kapıcılık yapıyorduk, bilincim şekillenmeye başlıyordu. Sessiz, sakin, uyumlu bir çocuktum biraz da hayalperest. Tabii pek çok acıtatlı anı var zihnimde ama sanırım en çok Voltran, HeMan, Şirinler, Superman, Kara Şimşek, Susam Sokağı, Barbar Conan’ın maceraları ve Robotech kalmış aklımda. O yıllarda komşuluk ilişkileri gelişkindi, bir dizi ya da video kaset izlemek için evlerde toplaşılırdı. 80’lerin insanı saran bir havası vardı diyebilirim. Benim 80’lerim yoksulluk içinde geçti. Şimdi hatırlıyorum da su satıyordum Göztepe SSK Hastanesi’nin önünde. Bir ara terazi de edinmiştim, tartıyordum insanları. Best Burger diye bir hamburgerci vardı Göztepe’de, onu hiç unutamam. Şimdi genele ve kitabın geneline geçelim... 80’lerin popüler ve şimdikilere kıyasla hayli masum ikonlarının çocuk hayatlarda konuşlanışını okuyoruz. Döneme ışınlanıyoruz adeta. Nispeten kapalı bir toplumun ‘açılmaya’ başladığı 80’ler bugünlerin masum bir provasından K öteydi... Sanki üzerinden yüzyıllar geçmiş gibi geliyor. En çok ne olsa gerek? Bugünün iletişim karmaşası adeta kör edici, uyuşturucu, insanları eve hapseden bir yazgıya dönüştü. 80’lerde sokaktaydık ama evlerde de neşeli, içten, aslında renkli zamanlar yaşanırdı. Bugünün liberal yalnızlığı oldukça yabancı bize, çünkü aslında paylaşmayı seven bir toplumuz. Dikkat edin, televizyonun 2000’li yıllardaki gücü oldukça negatiftir. 80’li yılların televizyon ekranlarında eğitici, geliştirici, aydınlanmacı bir yayın politikası egemendi ya da bize öyle geliyordu. Pazar günleri rahmetli Hikmet Şimşek’in yönettiği klasik müzik konserlerini hangimiz izlemedik? Radyoda piyesler yok muydu? Belki de bugünün espri ve algılayış yeteneğimiz radyo ve televizyonda kaliteli yapımların bu toplumsal dönüşümle birlikte bize sunduğu kaliteli yapımların diliyle, konularıyla, temiz Türkçesiyle gelişti. Eskiden “abi”, “abla”, “amca”, “dede” tanımları vardı, bugün bunlar ortadan kalktı. Gittikçe ilkelleşiyor toplum, hem muhafazakârlaşıyor hem de ipin ucunu kaçırıyor. 80’lerde Çocuk Olmak, sanırım herkesi alıp çocukluğuna götürdü, o masum yıllara. 80’lerin çocukları dünyayı değiştirmeye devam ediyor. Nasıl? Bizim kuşak şu sıra 30’lu yaşlarına yeni girdi, birçok kuşaktaşımız iyi işler yapıyor, ürettikleri şey her ne ise en iyisi için çabalıyor. Kitabı hazırlarken bu duygu oluştu bende, dünyanın en büyük web sitelerinin kurucuları da 80’lerin çocuğu. 80’lerin çocuklarının empati yeteneği de gelişkin. Bunun nedeni de doğayla bütünleşik bir çocukluk geçirmiş olmaları; sokakta oynanan misket oyunları, ip atlamalar, ağaçlara çıkmalar, gazoz kapağına çamur doldurmaktan çıtalı uçurtma yapmaya, çeşitli el becerisi isteyen oyunlarlayaşam kültürüyle büyümüş olmaları. 80’lerde Çocuk Olmak kitabında yer alanlar 80’lerde çocuktu. 19701985 yılları arasında doğdu hepsi, sanırım katılım için yaş sınırı olan tek kitabımız bu oldu. Türkiye’de 80’ler denilince darbe kelimesini telaffuz etmemek mümkün değil ne yazık ki... Kitaba yazıyla katkıda bulunanların bir bölümü de anılarının darbeli kısımlarını paylaşıyor okurla. Kitabın eğlenceli özelliklerinin ön planda olmasına dikkat ettim yazıları seçerken. Konuları tek tek belirledim, yaklaşık 2.53 yılımı aldı projenin başlangıcı ve sonlanması. Elbette darbe yılları derin etkiler bıraktı insanlar üzerinde; bu kitapta “çocukların” gözüyle darbe neyi, nasıldı, tank ve asker görünce çocuk ne hissederdi, neler düşlerdi... Kenan Evren’den cezaevinde yıllarca kalan babaya, gözaltına alınan ağabeylerden öğretmenlere, hepsi tek tek yazıldı. Kara bir tortu bırakmış ardında darbe yılları, bu açık ve net. Her sayfada toplumsal bilinçaltını görmek mümkün. Bugünün 2540 yaş arası genç insanlarını anlamanın iyi bir yolu bu yazıları okumak. Elden geldiğince pozitif bir çalışma ortaya koymaya çalıştım, insanlar bu kanserojen dünyada yeterince kasılıyor, üzülüyor, mutsuz oluyor zaten. Her yanımız radyo dalgası, her yanımız kredi kartı ekstresi, borçlar, reklamlar, tüketime yönelik binlerce uyaran… Herkesin bildiği bir söz vardır “Söz uçar, yazı kalır” derler ya, biz de tarihe bir not düşerek 80’lerin en büyük fenomenlerini, tüm çizgi filmlerini, ünlü oyuncularını, sokak ve hayat kültürünü kâğıda geçirelim istedik. Yitik Ülke Yayınları’nın programında sırada ne var? Yitik Ülke kitap projeleri devam ediyor. Bozcaada Öyküleri ve Olimpos Öyküleri‘nden sonra 80’ler kitabının çıkması oldukça yorucu bir süreç oldu. Pek çok genç arkadaşımızın da kitapları yayımlanmaya devam ediyor. Sırada bir Tim Burton kitabı ve “90’lar Kitabı” var. Yazarların ilk eserleri ağırlıkta bizde, yakın zamanda Gökçenur Ç., Bülent Karslıoğlu, Ogün Kaymak, Elif Savaş Felsen, Adil İzci, Yaprak Öz, Çiğdem Aldatmaz, Serdar Çekinmez, Nil Esra Başaran, Sedef Özkan, Sine Ergün ve Mehmet Erikli’nin kitapları yayımlandı. Kısa bir süre içinde Esra E. Karaosmanoğlu, Alper Akdeniz, Özlem Özyurt, Göksel Bekmezci, Zerrin Soysal ve Aslı Solakoğlu’nun da kitapları yayımlanacak. gamzeakdemir@cumhuriyet.com.tr 80’lerde Çocuk Olmak/ Kadir Aydemir/ Yitik Ülke Yayınları/ 344 s. Burhan Günel’den bir dönem romanı Ahtapot Burhan Günel’in Ahtapot adlı romanı, 12 Mart muhtırası ve ardından ilan edilen sıkıyönetim günlerini konu alan siyasal bir dönem romanı. Yazar bu romanı yazmaya İstanbul’da başlamış, Adana’da İncirlik’te görevliyken sürdürmüş ve nihayet Ankara’da tamamlayıp yayına hazır hale getirmiş. Burhan Günel Ë İbrahim BERKSOY urhan Günel’in Ahtapot isimli romanının uzunca bir yazılış serüveni var. Anlaşılan otuz beş yıl boyunca bu roman yazarın yakasını bırakmamış, deyim yerindeyse bir gölge gibi izlemiş. “Başka öncelikli konular var, roman biraz beklesin” denildiği anlarda bile bir yolunu bulup yazarın gecesine gündüzüne girivermiş. Eşref saati denilen o uğurlu kimi zaman da uğursuz an gelip çatmış olmalı ki yazar son bir gayretle 1974’ten beri biriktirdiklerini ortaya serip roman türünün gerektirdiği titizlik ve diCUMHURİYET KİTAP SAYI 1115 B siplinle Ahtapot’u kitabevi raflarında okurlarının beğenisine sunmuş. Burhan Günel, Ahtapot’tan yola çıkarak Ankara’da bir kültür merkezinde (Konur Sokak’taki Kurgu Kültür Merkezi’nde) yaptığı söyleşide yaklaşık olarak şunları söyledi: “Ahtapot, Türkiye’de 12 Mart 1971’i anlatan bir dönem romanı. Ama aslında evrensel ve “bütün zamanlar”ı anlatır. Romandan Türkiye’yi, 12 Mart 1971’i ve romandaki tipleri çıkarıp yerlerine başka ülke adları, başka zamanlar, başka roman tipleri koysanız da sonuç değişmez. Sonuçta bu roman tüm zamanlara ait bir sıkıyönetim romanı.” O söyleşiden sonra romanı okumaya başladığım andan bitirdiğim ana kadar Burhan Günel’in bu sözleri hiç aklımdan çıkmadı. Yıllar önce Ankara’da ODTÜ’de öğrenciyken Ankara Film Festivali’nde “Sıkıyönetim” adlı yalın ve etkileyici bir politik film izlemiştim. O günlerde yabancı festival filmleri şimdiki gibi Türkçe altyazılı değildi. Altyazı yerine sinemada mikrofonla çeviri yapılırdı. Romanı okurken o filmde bir insanlık durumu olarak ortaya konan“sıkıyönetim atmosferi”ni anımsadım hep. Ahtapot/ Burhan Günel/ ABM Yayınevi/ 288 s. 30 HAZİRAN 2011 SAYFA 19