Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Ş M Mario BENEDETT iir Atlası CEVAT ÇAPAN Eşref Ebu YEZİT/ Şiirler/ Çeviren: Metin FINDIKÇI üş tarlaya ‘Kanatlarına ateş düştü ve ben sürekli söyledim: Uç!’ Eski acıyı duymadan. Yolculuktan ne zaman döndün Gelişin için kesilen biletten sonra Sonsuz Bir müjde olsan. Ateş Kanatlarına ateş düştü ve ben sürekli söyledim: Uç! Sönmeden yanan rüzgâra kondun. Kesen bir rüzgâra sardım kanatlarını Ve neden uçmadığını anladım Okudukça! Şair Kısık bir sesle bıraktın beni ve dedin: Sesini kes! Işığın gizi Özrü Öğütür. Şimdi şair olarak duruyorum Her zaman kısık bir ses gibi. Şimdi türkü söylüyorum, susturun Ötmeden. Şehir Bu iki açık kapı şehrin süsüdür Örgülü saçlarını salacağın gün Dalların bağrında beyazlık soyunacak memelerin sıcaklığını Ve ben kucak açacağım: Seni yaşadığım sürece Ve beni kuşatan sorularını yanıtladığım sürece, Soruların senin yolunsa! Atın eyerinde oturmaktan cesaret alarak Şarap bardağına esir fısıltının hayalini arayan benim, Çağrım reddedilir önümü okşadıkça Korkarım, armağanı sordukça: Ürkek bir kalp kalırım Önümde açık bir denizde gemi olarak yaşarım Kalbim ürkek Bildiğim ve korktuğum duru bir göğüste Kırılmadan uyuyamıyorum! Dirseklerinden giysilerini soyunur yapraklar ve Hezeyan gören bir atlıyla Karışırım Tırnaklarımla mezar kazıyan, bir sınırdan sonra Kan. Kulaklarımda sesin fısıltısı tereddüt eder Seni yaşadıkça Ve beni kuşatan sorularını yanıtladıkça Soruların senin yolunsa! Önümdeki yolun fiyatını biçerim Şiddet hafifler Dikenlerden kurtuldukça alnımdan boşalan hüznü uyandırırım Kanın terle karıştığını Görürüm Kollarımda taşırım, atın eyerine sarılarak, sonra boşalırım Benimle yarışan her kimse! Baharda Yanan Kelebekler Gibi Martılar geri döner Mevsiminde geri döner kelebekler. Ancak son kışta rüzgâr nergisleri koparır Bilinmezliğe dönerek. Son kışta Uzak kanatlarını soyundu Akan soğukluğu bıraktı Görünmeyeni yoran o kokularda. Son kışta Sevimli kısa bir etek gibi veya Uzun bir nakış Hüzünden başka bir şeyi bırakmaz kalbin defterinde. Belki de bir sahile benzetirim yeşilin kalbini Belki de gülen Bir güneşe Veya baharda yanan kelebeklere Ancak hiçbir şey bırakıp gitmeye benzemez. Sahrayı Geçen Tren Şehir sahrayı geçen trene benzer Arkasına binmeyi seviyorum keyifle. Külle renklenir güneşin memeleri Onu saran çayırlarla boyar bedenini. Korku ve ırmağın iki durağı arasında bağırır Kaldırımdan. Güreşe tutarız bedenimizi Sıradanlığımızı süsleriz sahte paralarla. Gurbet basamakları heybemizde bir davul Üstünde bedenlerimiz ürkek. Tükürükle doldururuz uzun laneti Bin kuraklıkta, kuru kalanı. Ancak bizi yükseklere taşıyacak Treni kaçırırız, durup bekleriz! Kahire’de Bir Cadde İki onaydan sonra geri döndü adam İki günde yaptıkları o değilmiş gibi: İlk gün gittiği yere ulaşır, İkinci gün yolculuğu tamamlar! İlk gün ağladığını görür İkinci gün ağlarken vedalaşır. İlk gün dostlarına kollarını açar İkinci gün suyun önünü tıkar. İlk gün onlara savaşı anlatır İkinci gün büyüdüklerini anlatırlar ona. İlk gün yaşam için İkinci gün uzun bir ölüm! İki onaydan sonra geri döndü adam ve anımsadı Onlarda başlayan savaşı Bilinen yerde gözden nasıl kaybolduklarını Tanklar sözlerini nasıl ağızlara tıkadığını ve Barutu koklayan herkes nasıl öldüğünü. İki onaydan sonra geri döndü adam Kahire’de bir caddede ilerledi Kaldırım taşları arasına Sahranın gurbetinden taşıdığı kumu bedeninden döktü Savaşın kuşatmasında yanan yaprakların hesabını yaptı Ateş ve sokak lambaları altında. İki onaydan sonra geri döndü adam Hüznünü boşalttı bir zamanlar Bu caddeden geçtiği zamanlara benzeterek Düşen acıdan başka bir şeyi bırakmadan. Kahire’de bir cadde Binlerce yıldır insanların ve arabaların geçtiği İçinde ağaçların ve insanların çalkalandığı, Çamurun ve kemiklerin birbirine karıştığı Ancak karanlık nehre benzer Hayatın ölüme benzediği gibi! İki onaydan sonra geri döndü adam Kahire’deki bu cadde gibi Hüznün balkonların üstünden sarktığı İçinde felaketlerin dans ettiği Adımların karıştığı kanında ve gezmekten sonra Kalbinde uyuyan bedenlerin Çeşmelerin asılı kaldığı! İki onaydan sonra geri döndü adam Kapalı ve açığı ters yüz eder İki kentin arasında avucun kokusunda Yıllarının resmini yaptı Soru, rüzgâr ve kumdan Bu uzaklık yeterli oldu mu? 30 HAZİRAN 2011 SAYFA 23 ısır’da ve Arap dünyasında tanınmış şair ve romancı. Mısır’ın Binha şehrinde 13 Mayıs 1963 yılında dünyaya geldi. Nil kıyısında, Kahire’ye 1 saat uzaklıkta Binha’da (eski adıyla Firavunlar kenti) yaşamını sürdürüyor. İngiliz Dili ve Edebiyatı okuduktan sonra Kuveyt gazetesi kültür sayfasının editörlüğünü yaptı. Kahire’de Arap kültür ve edebiyat dergisini çıkardı. Kahire’de bir televizyon kanalında kültür programı hazırlayıp sunuyor. Şiirleri dört dile (Fransızca, İspanyolca, İtalyanca ve Rusçaya) çevrilmiştir. Kitaplarından bazıları: Denizi Şaşıran 1989, Tesadüfler 1996, Suskunluğu Anmak 2000, Ölümün Sıratı Üstünde 2001, Kelebekleri Anmak 2005. Denizi Şaşıran Güvercinlerin kanatlarını çırparım Denizin dalgalarını kıyıya yıkarım. Gökyüzünü estiririm dikenler beni tutar Dikilirim, Yağmurun iplerini çözerim Toprağın giysilerini süslerim Hasat mevsiminde tomurcuklanırım. Fark edip çağırdıklarım bana gelir Nidalarıyla zambak çiçeklerini ışıldatırlar Yoldaki kuyuları aydınlatan ışığa uzanırım Korku ve cesaretle Görünürüm! Onca zamandır içinde tuttuğun Taşın tılsımını çözerim: Gerçeğin rahminde döllenen İlk inancın iki çizgisi arasında! Toprağın Öfkesi Öfke içinde durduğu yerde sözünü söyler yer! Toprak savrulur rüzgâr estikçe Kaçan bir sürü gibi Külle örtülen yangının çıplaklığı Çayırın bedeninden ince bir tüy gibi dökülür Uyarır, yorgunluğu geçmesi için Dönün ölünüze/kaçarak. Öfke içinde durduğu yerde sözünü söyler yer! Balta yeri yarmak için inmeden Balta altından bir kaşık Sapı ahşaptan Çirkin kambur sırtı Uyumasına engel Bir yere dökülmeyen akan nehirde Yerde binlerce Tanrı Akan ve akıtan Tanrı Ecelden geçen ve mezara dolan! Ben sizi onunla birleştiren Eğilen boynunuzu uzatan Yarın uykunuz ölüm olacak Ölünüze dönün/ kaçarak. Öfke içinde durduğu yerde sözünü söyler yer! Yer hazır bekliyor Acıdan oluşur ipi Milyonlarca ayda gelen ve taşın çocuğunu doğuran! Yer kekliklerini öldürür Çolak Nil nehrini y ı r t a r bu rahatlık B A T A R Onunla Binlerce kuyuya Öfke toprağı öldürür! Yolcu Yolculuktan ne zaman döndün Yüzün hâlâ soğuk Kanın gibi. Gözyaşlarımla sarıldım CUMHURİYET KİTAP SAYI 1115 ren m aya namak da e ktim akdirde ılık ya msatırız FA 23