25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

OKURLARA ile girmişti edebiyatımıza giriş yapmıştı. Bu ilk kitabına ilişkin olumlu eleştiriler alan Şahiner, şimdilerde ‘Hanımların Dikkatine’ ile çıktı okurlarının karşısına. Bu kitabında da kadınların hallerine, onların meselelerine odaklanan Şahiner, orta sınıf kadınının popüler kültürün hegomonyası altında nasıl da yalnızlaştığına tanık ediyor bizleri. Seray Şahiner’le yeni kitabını konuştuk. Orçun Türkay üçüncü öykü kitabıyla okur karşısında. ‘Belkıs, Cevat ve Ne İdüğü Belirsizler’de Türkay, kendi çizimlerine öyküleriyle yetişiyor, yazının yetmediği yerde ise tekrar resimlerini devreye sokuyor. Daha önce yaptığı çevirileri ve kaleme aldığı öyküleriyle de dikkat çeken bir dil anlayışına sahip olan Türkay, nitelikli öyküler sunuyor okura. Doğu’nun dil ve dinlerini, gelenek ve yaşam biçimlerini öğrenip inceleme ve irdeleme isteği Batı’da çok eskilere dayanır. Bu istek, Batı yazınının başlıca uğraş alanlarından biri oldu zamanla. Bu irdelemelerin içeriğinde de en çok Türkler yer aldı. Çünkü Haçlı Seferleri’yle Doğu’ya açılan Batılıların yolu üzerinde Selçuklular vardı. Daha sonraki yüzyıllarda ise Avrupa içlerine doğru yayılan Osmanlılarla karşılaştılar. Onur Bilge Kula, ‘Batı Felsefesinde Oryantalizm ve Türk İmgesi’ ve iki kitaplık ‘Batı Edebiyatında Oryantalizm’ adlı çalışmalarında Türkleri farklı bakış açılarıyla değişik biçimlerde betimleyen Batı yazınından örnekleri titiz bir araştırma ve incelemeyle gözler önüne seriyor. Kula’yla kitaplarını konuştuk. Bol kitaplı günler... Seray Şahiner ‘Gelin Başı’ P ılgın proje”lerin ilki olarak anılıyor, İstanbul Ataşehir’e Selimiye’nin replikasının yapılması, benim gözümde, vahim ve acınası bir kalkışım. Yeterli sayıda ve depreme dayanıklı okul binası yapılacağına, yeni bir dev camiye gereksinme duyup duymadığımız ayrı bir konu bunu tartışacak somut verilerden yoksunum. ervasız Pertavsız EN S BATUR “Ç Mimari ve Acz Neredeyse suskun karşılanan “çılgın prodı. Yerlerine önerilen je”nin kabul edilemez yanı başka: neydi? Speer’in suİspanya’ya bakalım: Madrid’e XVII. ya da nusuyla yayımlanan XVII. yüzyılda inşa edilen klâsik bir katedrave bütün dünya dillelin yanına XIX. yüzyılda La Sagrada Familia, rine çevrilen kitap XX. yüzyılda Bofill’in ya da benzeri bir çağ(Berlin yayını, çevirdaşın tasarımı bir kilise eklenmiştir. İstanmen adı belirtilmebul’a, beş yüzyıl sonra, aynı mimarlık parametremiş), gerçekleştirillerinin maymunu bir yapı dikme kararı nereden miş yapılar kadar kaynaklanıyor? “Bâni”nin anakronik gustosundan maket aşamasındamı, İslâm estetiğinin burada yenilenmesini istekilere de sayfalar memekten mi? ayırmış, ayrıca “yeni Dalokay’ın camiinin Türkiye’de reddedilip Pave uygun sanat”ın kistan’da kabul görmesinden onca yıl sonra, hâlâ “başyapıtları”ndan yerinde sayan bir zihniyet iktidar koltuğunda. da (Breker ve ThoZaha Hadid Sözgelimi Zaha Hadid’le çalışmayı aklından geçirrak’ın düpedüz gromeyen bu karar sahipleri düpedüz mürteciler. Ontesk heykelleri) örlara Matisse’in ya da Soulages’ın kilise vitraylarınekler vermeyi savsaklamamıştı. Speer, “Fühnı, Le Corbusier’nin Ronchamps’ını örnek gösterer’in isteğine göre, gösterişli meydan ve cadderecek danışmanları olmadığı açık. ler açılmak suretiyle, gelecekte yapılacak inşaata Gözlerini bürümüş tek ölçü “büyüklük”. Çağdışı veçhe ve istikamet verecek olan yeni merkez olmakta herhangi bir sakınca görmüyorlar. Dahanoktaları elde edilecektir” der: “Alman şehirlerinin sı, “çılgın proje”lerinin henüz başlangıç aşamasınyeni veçhesi, Adolf Hitler’in iktidar mevkiine geçdayız: 2010’lu yılların İstanbul’u, ilk yarısını yitirtiğinden sonraki 8 yıl zarfında bir sıra büyük yapıdikleri mirasın ikinci yarısını yitirme şehvetine sülar sayesinde taayyün etmiş bulunmaktadır”. rüklenecekleri bir dönem olacak besbelli. III. Reich’ın estetik felsefesi büyüklük, azâmet, RTE/Topbaş ikilisi, yarım yüzyıl önce Mendeüstünlük duygusu üçgenine kilitlenmişti. İşin acıklı res/FK Gökay ikilisinin kalkıştıkları ölçüsüz girişiyanı, 18901930 arasının evrensel sanatının en me öykünüyorlar onlara Marmara depremi yargüçlü atılımlarının Almanya’dan gelmiş olmasıydı. dım elini uzatacaktır. Bilmem, sonuçta, geriye kaTopyekun savaş ilân edildi ülkenin yaratıcılarına. lacak “şey”in adını korumak doğru mu olur? Anakronik, Antik Çağ ile boyölçüşme hevesinde İki yıl önceydi, 1942’de Türkçe versiyonu da bir perspektif ile hızla inşa edilen yeni Almanya, Berlin’de basılmış, bir propaganda kitabını, Hey1945’te yerle bir olacaktı. Kalan yapılar ve ‘yabeliada’daki eskicide ele geçirmiştim: Yeni Alman pıt’lar ibretlik işaretlerdir. Her hükümran iyikötü iz bırakmak, ülkesinin Mimarisi’nin “naşir”i Alman Hükümet Merkezi İnşaat Genel Müfettişi Albert Spebüyük şehirlerine kalıcı izler bırakmak istemiştir. er’den başkası değildi. Önsözünde, olduKimileri tedavülden çoktan kalkmış bir estetik anğu gibi alıyorum buraya, şu cümlelere layışı dayatır, kimileriyse Renzo Piano’ya Beauborastlanıyor: urg’u yaptıracak ölçüde geleceğin “zeitgeist”ına “Sırf inşa etmek gayesiyle yapılan inşaat yatkın bir bakış açısına sahiptir. Dünyanın bütün hiçbir zaman netice olarak mimarîyi haiz hemşerileri eşit şansa sahip olamıyorlar. bulunmamış, bilâkis mimarî ona önayak II. Selimiye, yaratıcılık bağlamında bir aczin kaolmuştur. Nitekim ilk önce kilise veya mâbulü anlamını taşıyor: Yetke, ‘bu ülkenin günümübed inşa edilmiş; ilk önce kale, saray vs. ze yaraşır cami inşa edecek yetenekte mimarları inşa edilmiş, sonra onun etrafında mesyok’ diyor bize. Acaba doğru mu bu? Yoksa şu kenler kurulmuştur… Mimarinin yükselişi mu daha doğru: Bugün, Türkiye’de, Sinan’ın birAlmanya’da diğer sanatların da canlanmalikte çalıştığı taş ustalarını, tezyin sanatçılarını, sını mucip olmuştur. İnhilâle doğru giden hattatları bulmak oysa olanaksızdır. Trajikomik bir ressamlıkla heykeltıraşlığa karşı daha taklit işimizi görür, diye akıl yürütülüyor anlaşılan. 1935’te kısa fakat tahripkâr bir mücadelede bulunulmuştu. Ondan sonra Devlet tarafından inşa ettirilen ilk yeni yapılar mimarîye yakın olan sanatlara yol gösterdiler… Almanya, rehberi Adolf Hitler’in siyasetinde bir inşaat devrine doğru gitmektedir”. Metinde geçen “inhilâl” kavram, doğrudan “dejenere sanat”ı karşılıyor, belirtelim. III. Reich’in topyekun modern sanata yüklendiği, sanatçıları ülkeden, yapıtlarını müzelerden kovduğu, “autodafe”ler düzenlediği Vedat Dalokay’ın tasarladığı camii Türkiye’de reddedilip Pakistan’da dönemle ilgili sayısız araştırma yapıl kabul görmüştü. İspanya’ya XVII. yüzyılda inşa edilen klâsik bir katedralin yanına XIX. yüzyılda La Sagrada Familia gibi çağdaş tasarımlı bir kilise eklenmiştir. TURHAN GÜNAY eposta: turhangunay@cumhuriyet.com.tr cumkitap@cumhuriyet.com.tr İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Turhan Günay Sorumlu Müdür: Miyase İlknur Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL. Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden/ Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal/ Reklam Koordinatörü: Hakan Çankaya Tel: 0 (212) 251 98 74750 (212) 343 72 74 Yerel süreli yayın Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1113 16 HAZİRAN 2011 SAYFA 3
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle