25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Heryerekon’un romanı Zulümdar taş” kartı alıyor. Sigara yasağı ardından içki yasağı getiriliyor. İnsanlar yalnızlaştırılıyor. Askerler, gazeteciler şaşkına çevriliyor. Hepbaşkan, Kıtalar Birliği Toplantısı’na (Kıtbir) katılarak yabancılara ödün veriyor, ulusal duyarlılığı, bölünmez bütünlüğü küçümseyerek beğeni kazanıp dış ülkelere “kafa tutan adam” olarak anılıyor. Dini inançlarından dolayı haksızlığa uğrayanlara sahip çıkıyor. İhalelerde denetimi kaldırıyor. Doğal kaynakların kullanılması yeniden düzenleniyor, etnik unsurlara ödün veriyor. Kendilerini tok tutup toplumu “muhtaç” duruma getirerek yönetmeyi ilke ediniyor. Konuşmalarını ise Süperdanış ve ekibi hazırlıyor. Hepbaşkan, hükümeti, devletin yerine koymayı başarıyor. Devlet, gözden düşürülüyor, Hükümet Güvenlik Mahkemeleri kuruluyor. Özel yetkili savcılar görev yapıyor. Devlet memurluğu yerine, hükümet memurluğu getiriliyor. “Hükümet başa, devlet leşe” anlayışı egemen kılınıyor. Hepbaşkan, medyayı kendine bağlayıp uçak yolculuklarında gazeteci listesi hazırlıyor. Medyayı kullanarak birçok açılım gerçekleştiriyor. İşyerleri denetleniyor, Hepbaşkan’ın partisine oy verenler destekleniyor, diğerleri batırılıyor. Teğmen Çakı, Çiçek’le nişanlı. Gece gündüz dağlarda teröristlerle çatışır, arkadaşları şehit olur. Teğmen Çakı, otuz asker ve polis arkadaşıyla gözaltına alınır. Gerekçe, Heryerekon terör örgütüne üye olmak ve başkentte suikast düzenlemek. Böylece ordu ve medya da davaya katılır ve toplumda tepkiler başlar. Önce emekli astsubaylar, albaylar, generaller tutuklanır, sonra da çalışan subaylara sıra gelir. Hepbaşkan, operasyonu yapanları destekler. Ünlü gazeteciler, köşe yazarları ve internet medyası da susturulur. Hepbaşkan ülkedeki seçimi, sandığı kazanmak olarak görür ve “seçimden önce seçim kazanılmalı” der. Ülkede işsizlik artarken “istikrar” olduğu savunulur. Seçimlere giderken cezalar, vergi borçları affedilir. “Seçim sonuçlarının yüklenip açıklanacağı bilgisayar programı” da hazırlanır. Uydurma delillerle operasyonlar sürdürülürken deniz subayları, “en üst komutanına kadar suikast hazırlığı içinde” olma gerekçesiyle hapse atılır. Ülkede halk, Hepbaşkan’a göre biçimlendirilir. Her zengin, il başkanının emrine girer ve yoksullara dağıtmak için ne istenirse yerine getirir. Polisler bile sanık göreviyle tutuklanır, teröristlikle suçlanır. Babası şehit olan çocuk için “Allah vatanlı büyütsün” söylemi o günlerden kalmıştır. Emniyet, Fecemaat grubunun eline geçer. Yetmiş yaşındaki generale sorulan bir soru davanın gidişiyle ilgili bilgi vermeye yeter: “Askerliğinizi yaptınız mı?” Hepbaşkan, demokrasiyi inanca dönüştürmeyi başarır, devletin içinde kendi devletini kurar. “Milletimiz bizden korkacak ve bize sığınacak” der. Kendi anayasasını hazırlamaya başlar, daha çok başkanlık ister. Bir ilçede, kendisine “Zulümdar” diyenlerin çıktığını öğrenince, yandaşları onları susturur. Süperdanış, tüm başkanlıkların Hepbaşkan’a bağlandığını bildirir ama Hepbaşkan “Yetmez, biraz daha bulun” der. Balbay, ülke adı vermeden bir düş ülkede geçen olayları, etkili ve çarpıcı bir kurguyla dile getirirken roman da yazabileceğini kanıtlıyor. Okuyucu bu düş ülkesinde yaşananlardan ders çıkararak, kuşkusuz, yaşadığı ülkedeki demokrasinin değerini daha iyi anlıyor. Demokrasi Tanrısı: Zulümdar/ Mustafa Balbay/ Cumhuriyet Kitapları/ 238 s. Selçuk Altun’a yanıt Ë Ayşe KULİN elçuk Altun benim hakkımda ilk kez yazmıyor. Geçen yıl kaleme aldığı bir yazıya ‘Sinekler Pisliğe Konar’ tarzında bir başlık atmıştı. Yanıtlamamıştım. Benim romanlarımı, öykülerimi beğenmek mecburiyetinde değildi ve bir değerli yazar olarak, eleştirisini şanssız bir benzetmeyle yapmak, kendi seçimiydi. Bu yıl Cumhuriyet Kitap Eki sayfalarında yine benim romanlarımı sığ bulduğunu yazmış. Yanıtım bu görüşüne değil. Yazısını, sergi, konser ve müze salonlarında karşılaştığı birikimli ve zarif okurlarına imzalı yollamak üzere armağan edeceği 100 kitabını talep edenlerin başvuracağı faks numarasıyla sonlandırmış. Kitaplarını okutabilmek için armağan etmeye razı bir yazarın bana olan duygularını tüm kal S bimle anladığımı bilmesini isterim. Yanıtım, 12 Nisan günü verilen IMPAC Edebiyat ödülünün aday listesinde olmamı asparagas haber diye değerlendirmesine. Ben Orhan Pamuk ile birlikte “long list” tabir edilen ilk aday listesindeydim. Evet, bu ödülün aday adayıydım. Ne yazık ki biz iki Türk yazar, 6 kişilik kısa listeye giremedik. Altun devam ediyor, ‘Özgeçmişinde kitaplarının birçok dile (?) çevrildiği de iddia ediliyor!’ Kitaplarım 17 dile çevrildi. Yılsonu bu sayı 22’ye ulaşacak. Çevrilen kitaplarımı internet üzerinden göndersem, uyduruk kapaklar yapıp göndermiş diyeceğinden korkuyorum. Bu nedenle, kitaplarımı yazarı olduğu Cumhuriyet gazetesine götürüp, tetkik buyurması için, bir geceliğine bırakacağım. Dilerim, Tanrı ona da bir gün hem çok satan hem de başka dillere çevrilen bir yazar olmayı nasip eder. Gazeteciyazar Mustafa Balbay, Zulümdar adlı romanıyla “Silivri Üçlemesi” adını verdiği diziyi tamamlamış oluyor. Olayların başkişisi olan Zulümdar, iktidarı her şeyiyle ele geçiren Hepbaşkan. Süperdanış, Başdanış ve Yandanış adlı yardımcılarıyla ülkeyi yönetiyor. “Delil ve Dava Üretim Merkezi” (DEDÜM), iktidarın yürümesine katkıda bulunurken devlete karşı, devleti hükümetin emrine alma savaşımı veriyor ve bunun için o ülkede, medya ele geçirilmeye çalışılıyor. Ë Hasan AKARSU epbaşkan, “devleti temizleme, devleti çetelerden arındırma” gibi isteklerle harekete geçer. Medya, STK’ler ve seçimler satın alınacak, demokrasi kurallarını Hepbaşkan koyacak ve demokrasi tüm kurumlarıyla ele geçirilecektir. Her alanda demokrasi için her şey kendilerinde olsun diye çalışılacaktır. Bu nedenle eşi görülmeyen bir dava hazırlığı başlatılır. Örgütün adı konulur: “Heryerekon.” Tanımı da şöyle yapılır: “Hepbaşkan iktidarının tehlike olarak gördüğü herkesin üyesi kabul edildiği, insanları ve kurumları içine alan, çapı ve boyutlarının net olarak belirlenmesi olanaksız yapı.” Kişilerin örgüte nasıl sokulacağı belirlenirken, bilgisayarlar, telefon konuşmaları delil olarak kullanılacak. Tüm kurumlar ele geçiriliyor, suçsuz kişiler için suç üretiliyor. Belediye başkanları, iktidar partisine geçmek için zorlanıyor, ihaleler paylaştırılıyor. Kantar adlı sanatçı, iktidarın istediği gibi hareket etmediğinden uydurma ihbarla, uyuşturucu kullandığı ileri sürülerek zor durumda bırakılıyor. Dava, toplumda korku yaratmayı başarıyor. Yurttaşlar telefonla dinleniyor, suçsuz olanlar “Helal YurtSAYFA 18 16 HAZİRAN Düzeltme metnidir Ë Barbaros ALTUĞ (*) Haziran 2011 tarihinde, Cumhuriyet Kitap ekinin 11. sayfasında Selçuk Altun adı altında, temsil ettiğim değerli yazar Ayşe Kulin için akla hayale sığmayacak bir iftira ve karalama yazısı yayımlanmıştır. Yazanın yayın dünyasını bilmezliğinden ve İngilizce yazılanları okuyamamasından kaynaklandığı muhtemel olsa da bu çirkin yazının bir kötü niyet taşıdığı da aşikârdır. Yazıda öncelikle Ayşe Kulin’in Dublin IMPAC 2011 yılı adayları arasında yer almasının bir asparagas olduğu iddia edilmektedir. Yazara Dublin IMPAC ödül komitesinin 15 Kasım 2010 tarihinde yayınladığı basın bülteninden aynen alıntı yaparak cevap vermek gerekirse: 162 titles have been nominated for the Award (http://www.impacdublinaward.i e/Newsarchive.htm). Bunun çevirisini anlamadığı anlaşılan Selçuk A.’ya bir iyilik yaparak biz verelim: Bu sene ödüle 162 kitap aday olmuştur deniyor. Nominated zaten aday olmuş demektir. Yazıyı yazan şahsiyet bu kadarla kalmıyor; Ayşe Kulin’in biyografisinde yer alan pek çok dile çevrilmiştir açıklamasına da takılmış! Herhalde vakti zamanında hasbelkader yöneticisi olduğu holdingin gücü vasıtasi ile bastırmaya muktedir olduğu söylenen ama pek kimsenin ciddiye almadığı kitapçıklarını Haldun Taner’den Sait Faik’e Türk edebiyat dünyasının en önemli ödüllerini kucaklamış ve milyonlarca hayranı olan Ayşe Kulin’in yapıtları ile 2 H bir tutarak hiddetleniyor! “Hani bana, hani bana”! Heyhat ne hiddet ne de bir holdingin yöneticisi olmanın gücü ile buralarda kitap bastırmak, gözlerini kör eden hırsıyla kaleme aldığı ama doğru olmayan beyanlarının komikliğini örtemiyor. Hemen not etmesini isteyelim: Ayşe Kulin’in yapıtları Türkçe hariç tam 21 dilde basılıyor. ABD’den Çin’e kadar yüzbinlerce yabancı okuru var. Ve evet, uluslararası ödüllerde Orhan Pamuk ile adı anılan, gurur duyduğumuz bir Türk yazar. Kulin’in eserleri, Almanca (Unionsverlag), İspanyolca (Ediciones Ambar), Hollandaca (De Geus), İtalyanca (Giunti), PolonyaLehçe(Albatros), Fransızca (Editions Ramsay), BrezilyaPortekizce (Planeta), Çince (Commonwealth), Yunanca (Enalios), Tayvan (Fong Hong), Macarca (Joszöveg Muhely), Sırpça (Alnari), Makedonca (Toper), Bulgarca (Locus), Hırvatça (Profil), İngilizceABD (Dalkey), Romence (Carti Adevarat), Boşnakca (BuyBook), Litvanyaca (Kronta) ve Gürcüce yayınlanıyor. Kendisine isterse kitapların kapaklarını da yollayabiliriz. Hatıra olarak bakabilmesi ve bir Türk yazarın başarıları ile gururlanması için! Yazıyı yazan şahsa, yazdığı yazıları şahsi hırsını ve çekemezliklerini karıştırmadan, yazdığı gazetenin namuslu adını lekemeden kaleme almasını salık verir, bundan sonraki hayatında Ayşe Kulin’in başarılarına yakınlaşabilmesini içtenlikle dilerim. Saygılarımla. (*) Represents best of Turkish literature... 2011 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1113
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle