Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
‘Ambulansla Dünya Turu’ Kadın merkezine seyahat Gündüz düşü nedir bilir misiniz? Kafanızın en kalabalık olduğu anda, belki bir yolculuk belki önemli bir toplantı sırasında var olmayan ülke topraklarında buldunuz mu kendinizi? Bazen bu dünyanın dışından olaylarla bazen de günlük yaşantının biraz dışında seyreder bu düşler. Hayatın düz ve kimi zaman dayanılmaz seyri içinde bir tür kaçış bir tür sığınma da olabilir pekâlâ. Bedeniniz uçaktayken, zihniniz balonla bir yolculuğa çıkmıştır, hani olur ya, Ambulansla Dünya Turu işte böyle bir kitap. Biraz zihin akışı biraz da Melida Tüzünoğlu’nun gündüz düşleri arasında bir yolculuktasınız. Ë Yıldız KALE nsanlığın var oluşundan beri kadınla erkeğin en büyük derdi anlaşılmamak. Biri diğerinin aklından geçenleri bilmek ister delicesine. Bu basit empati oyunu genelde başarısızlıkla sonuçlanır. Bir yolculuğa çıkan Melo’yla (ki Melida’nın kendisi oluyor) Bart’ın arasında geçen diyaloglar da bundan farklı değil. Yolculuk boyunca Melo, bir yandan günlüğüne notlar alırken diğer taraftan yaşadıklarını kendi zihninde bir kez daha canlandırır. Düsseldorf hava alanından başlayan macera, Sicilya topraklarından geçen birkaç günün ardından dönüş yoluna geçiyor. Ama bu bizim bildiğimiz bir yolculuk değil. Daha çok bir kadının zihninde yapacağımız düşler, düşüşler, isyanlar ve anlamlar üzerinde bir seyahat. Kadınla erkek arasındaki “anlam farklılığı” bir yana işin içine bir de farklı dillerin yorumlanması karışınca olaylar daha da “anlaşılmaz” olabiliyor. Kötü çevirinin, okuması ve anlaması ne zor metinler ortaya çıkarttığını herkes bilir. Peki, ya bir cümleyi yalnızca anlamak istediğiniz gibi çevirseniz? Melo Bart’ın tuttuğu seyahat günlüklerini işte böyle çeviriyor İngilizceden Türkçeye ya da erkekçeden kadıncaya. Okudukları, duymak istedikleriyle birleşince Bart’ın sözleri bambaşka yerlere gidiyor Melo’nun satırlarında. “Çikolatayı uçak korkunu bastırmak için yiyorsun” der Bart, “Yüzüne, ten rengine ve bluzuna renk verdiğini sanıyorsun kakaonun. O renk gelmiyor Melo. Korkuyla mücadele ederken bunu bir besin maddesiyle yapman yanlış” diye okur Melo. Garip mi? Aslında değil. Zira tartışmaların gelip tıkandığı bir noktada “bu fikre nasıl geldin şimdi” nidasıyla karşılaşmayan kadın var mı? Kadın aklının neden sonuç ilişkisini nasıl kurduğu ve nerelere gelebildiğiyle ilgili başarılı bir benzetme bu aslında; dil sorunu. Ne kadar ironik olsa da son derece gerçekçi. Kabul etmek lazım, kadınlar garip yaratıklar. Tüzünoğlu da bunu kabullenmekle ifade etmek arasında bir yerlerde yazıyor sanki satırlarını. Gündüz düşleri ve sevgilisiyle diyalogları arasında gidip gelen Melo her şeyi ters açıdan bakarak sorguluyor. Alışkanlıklar üzerine bir hayat kurmanın zorluğundan başlıyor örneğin. Bunu peynirden önce reçel yiyemeyeceğini öğrendiği annesinden alıyor; dil, din, askerlik ve milliyet gibi sınırlarına çarptığı devlete kadar götürüyor. Hayatı belirleyen sınırlar Melo’nun “sınırsızlığını” zorluyor zaman zaman. Uçak fobisiyle savaşırken; Bart’ın gözünden, güvensiz yetiştirilmek ve inanmamak üzerine kurulu bir kültürün altını kazıyor satırlarında. İtalyanlar, Meksikalılar, Fransızlar ve dilleri cirit atıyor romanda. Irkçılığa, çürük dişin güzelliği üzerinden bakarken Tüzünoğlu milliyetçiliğe “her toprağı öperim” diye cevap veriyor kendi dilinde. Göndermelerinde sıkça Kapital’e selam çakarken, ona inanmayanların yalnızca kendini dünyanın merkezinde olduğu düşüncesine varıyor. Avrupalılığı sorgularken havaalanında karşılaştığı “tipik” Türk hareketlerini tiye almaktan da hoşlanıyor. İşin özü hayatın kendisi gibi Ambulansla Dünya Turu, zor bir yolculuk, eşlikçi bir sevgili, beklentilerin ötesinde kötü bir tatil ve eve dönüşün anlatılmaz rahatlığı. Bazı kitapların anlamları nasıl okuduğunuza göre değişir. Tıpkı şarkılar gibi. Anlamak, duymak istediğiniz cümleleri hisleri cımbızlarsınız notaların, metinlerin içinden. Ambulansla Dünya Turu da böyle bir roman. Tüzünoğlu’nun iç dünyasında gerçek fikirler ve hayaller arasında bir zihin yolculuğu. Ambulansla Dünya Turu/ Melida Tüzünoğlu/ April Yayıncılık/ 264 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1113 16 HAZİRAN 2011 SAYFA 19 İ Melida Tüzünoğlu