25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Orçun Türkay’dan öyküler: ‘Belkıs, Cevat ve Ne düğü Belirsizler’ ‘Resimli Kitap’ Orçun Türkay üç yıl aradan sonra toparladığı üçüncü öykü kitabıyla okuyucularının karşısına çıkıyor. Belkıs, Cevat ve Ne İdüğü Belirsizler’de Türkay, kendi çizimlerine öyküleriyle yetişiyor, yazının yetmediği yerde ise tekrar resimlerini devreye sokuyor. Daha önce yaptığı çevirileri ve kaleme aldığı öyküleriyle de dikkat çeken bir dil anlayışına sahip olduğunu kanıtlayan yazar, Türkçenin “kullanmak isteyen” kontenjanından nitelikli öyküler sunuyor. Ë Eray AK linde yapacak çok fazla şeyi olmayanların işidir yazı. Dokunduğun zaman kendini bir daha kolay kolay kurtaramayacağın bir uğraş aynı zamanda. Yazıya giden yol nereden geçer, ne tarafa düşer bilinmez ama bir yazarın, kendiliğinden hiçbir zaman giremeyeceği bir yol olduğu kesin bu sınırsız hayal dünyasının. Yazacak insanı bulmak “yazma ediminin” kendi ve kimseye kaptırmadığı tek işi. O bir şekilde arar tarar, çok gezinip düşünür; öyle bulur kafasına kaka yapıp “şanslı” kılacağı insanı. Az önceki cümlenin “şanslı” kısmı tartışmaya açık ya… Olsun, söylemiş bulundum bir kere. Devam: Orçun Türkay da bu “şanslı” azınlıktan işte. Hatta o kadar “şanslı” ki yazının kendisi aramış taramış, onu bulmuş ve bolca pıçırtmış üstüne. “Pıçırtmak” da ne ola ki? Hemen çiziliverdi altı kırmızıyla bilgisayar tarafından. Artık omzuna, kafasına neresine denk gelirse. Türkay’ın da bundan hiç şikâyetçi olduğunu sanmıyorum ama. Sıklıkla yayımlamıyor belki öykülerini, ama gazını kesmeden yaptığı çevirileri, çeviri de bir “yeniden yaratım” sonuçta yazının kendisini gün geçmeden göreve çağırdığını açıkça gösteriyor. Onun da bu görevi “başım üstüne” deyip kabul ettiği açık; çünkü her çevirisi ve öyküleri gerçek bir cesaret gösterisi. Çevirileri dışında ilkin 2004’te yayımladığı Peri Masalları’ndaki öyküleriyle tanıştık Orçun Türkay’ın hayal dünyasıyla. Bu ilk kitaptaki öykülerin farklı tondan çaldığı açıktı, ancak ikinci öykü kitabı Zavallı kadar ses getirmedi. “Öykücü” ruhsatını da Zavallı’yla aldı zaten kendisi. Kahramanı Z.’nin peşinde birçok insanı sürükledi Türkay bu kitabıyla. Sonrasında ise “Bir şeyler yazsa da okusak!” diye aranan kalemler arasına girdi ve üç sene bekletti üçüncü kitabı için. Belkıs, Cevat ve Ne İdüğü Belirsizler, işte bu üç senenin ardından gelen öyküler Orçun Türkay’dan. Bu kitabında da tıknefes olmadan başka solukların, arayışların, anlatış ya da anlatamayışların peşine düşüyor yazar. Her şeyden önce, bu kitabı eline aldığında, klasik kalıplarla kurulmuş öykülere rastlamayacağını hatırlatmak isterim sana okuyucu. Belki sindirmek için biraz yorulman da gerekebilir bu öyküleri. “Deneysellikten” çok hoşlanmana gerek yok, “denemek” fiilinin kendisini biraz seviyorsan yeter bu kitabı eline almaya. Yok, yeni arayışlar seni açmazsa uzak durman daha iyidir Belkıs’tan, Cevat’tan ve Ne İdüğü Belirsizler’in, en başında da “Orçun”un öykülerinden. RESİM VE YAZI İÇİ İÇE Aslında çok da yeni değil Orçun Türkay’ın kitapta yaptığı. Kendisi de söylüyor zaten bunu: “Eskiler atasözlerini betimleyen resimler yaparlarmış…” diye. Bir tane daha ekleyelim: Serveti Fünun döneminde de güzel manzara resimlerinin altına şiirler işlenirmiş. Daha yakın zamana gelirsek de geçen aylarda John Berger ve Selçuk Demirel’in buna benzer bir çalışması yayımlanmıştı: Katarakt. Türkay’ın bu kitabında yaptığı şeyle çok büyük farklılıklar taşımakla beraber, Demirel ve Berger da çizim ve yazıyı çok güzel harman etmişti bu kitaplarında. Yazar da çok büyük farkları içinde barındırmakla birlikte, doğuş noktası açısından ele alındığında, buna benzer bir uğraş içine giriyor öykülerde; ama kendi çizgisinden sapmadan tabii. Yani, üzerinde çalıştığı ne kadar eski bir biçem olursa olsun, içeriğine yenilikler ekleyip onları “kendince” bir hale sokarak. Belkıs, Cevat ve Ne İdüğü Belirsizler’deki öyküler, yazarın kendi çizimleriyle eşgüdümlü ilerleyen metinlerden oluşuyor. Bir resmin öyküsünü düşlüyor Türkay, bir öykünün resmini. Bazen sırt sırta duruyor bu iki unsur, bazen de yüz yüze. Ama hepsinden önemlisi her zaman iç içe. Resmin o kendine has sessizliğinin içindeki kelimeleri döküyor birer birer ortaya yazar öykülerinde. Yazının yetişemediği yere resim; resim yorulduğunda yazı yetişiyor imdada. 2011 E yerine, tehlikeli sulardan geçerek okuma ve kendi yazma heyecanını canlı tutmak. Türkay’ın kendisi de farkında aslına bakılırsa bu tehlikenin. Kitabın girişinde yer alan samimi yazısı da bunu açıkça ortaya koyuyor zaten: “Başlangıçta, korkuyorum. Oysa korkacak ne var, öyle değil mi? Yapamazsam ne olur? Resim çizmek istiyorum sadece. Daha önce yapmadığım şey değil ki… Kendimce bir şeyler çizmek, çizerken de onunla birlikte, üstüne, berisine yazmak istiyorum. Çizdiğim/ çizemediğim şey yazıya yaslansın, yazı da ona. Varsın burada resimsiz yazı, hele yazısız resim, tek başına bir b*k etmesin; ancak yan yana, elbette o da belki… Zaten anladığım, bende başka numara, ara ki bulasın.” (s. 9) Yani yazar, iyi yapabildiğine inandığı iki işi yan yana getirmeyi amaçlıyor bu öykülerde. Ancak yazarın yola çıkarkenki bu korkuları, kitap ele alındığı andan itibaren bir tarafa bırakılıyor ve cesurca girilen bu yolda, yine cesur denemelerle “hakkı verilmiş” metinler ortaya çıkıyor. YÜKTE HAFİF PAHADA AĞIR Yazar bu zor metinlerin üstesinden gelmeye çalışırken kendisine en çok yine kendisinin değişmez bir parçası haline gelmiş bir “uzvu” yardım ediyor: Dili. Türkay’ın dil hassasiyeti, diğer yapıtlarından da yabancısı olmadığımız bir durum. Gerek öykülerinde gerekse de yaptığı çevirilerde rastladığımız bu unsuru, Belkıs, Cevat ve Ne İdüğü Belirsizler’in öne çıkan yanları arasında da rahatlıkla söyleyebiliriz. İçinde sürekli tutulmaya çalışıldığı belli bir canlılığı, her tona sığabilecek bir renkliliği, bunun yanında kendini durgun sulara bırakmak isteyenler için her zaman bir çıkış kapısı bırakan bir dili var Orçun Türkay’ın. Bu öykülerde de Türkçenin “kullanmak isteyene” kontenjanından bolca faydalanmaya çabalayan bir öykücünün, nitelikli uğraşlarını görüyoruz. “Ürkek bir esrarkeş, iki ayyaş, bir sevici, bir gizli hırsız, çöpçüler üstünden bir berduş, kukuletalı bellisiz adamlar (aslında bir adam), ortamalı bir saksafoncu, bir olasılık gemilerde çalışan kocamış bir garson…” (s. 58) Kahramanları bunlar Türkay’ın. Hepsinin ayrı resmi, ayrı öyküsü var. Ancak okurken hiçbir şekilde bunların bir bütünlük oluşturabileceği akıllara düşmüyor. Türkay’ın sürprizi de bu noktada aslında. Son öyküde tüm bu kahramanları, birbirinin eşi, dostu, düşmanı yapıveriyor. Kitabın son öyküsü “Leşevi”, bu bağlamda kitaba gerçek kimliğini kazandıran öykü. Bu “bütünlüklü” yapıyı daha önce Zavallı’da da görmüştük; ancak kitabın ilk öyküsünden sonra anlaşılıyordu kitabın Z.’nin öykülerini bize anlatacağı. Yazar, Belkıs, Cevat ve Ne İdüğü Belirsizler’de ise sona kadar gizliyor bunu okuyucudan. İşin garibi tüm bunları topu topu “altmış iki” sayfada yapıyor Orçun Türkay. “Yükte hafif pahada ağır” diye bir şey varsa bunu Belkıs, Cevat ve Ne İdüğü Belirsizler için rahatlıkla söyleyebiliriz. “Tıkız” kelimesini ise Türkay’ın kendisine hediye etmek isterim. e.erayak@gmail.com Belkıs, Cevat ve Ne İdüğü Belirsizler/ Orçun Türkay/ Yapı Kredi Yayınları/ 62 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1113 Artu B Artun yoğu tanb zihin larım yor. Y okur Efend kir ve na öv Öykülerin uyanmasında ise “çağrışımlar” büyük önem taşıyor. Zaman zaman resmin çizilişi de öykünün konusu haline gelebiliyor, o ayrı. Resmin hikâyesinin öykünün önemli bir parçası haline gelişi, önemli bir “ruh dökümü” bir yandan da. Yazarın çizim üstündeyken içinden akanlar, o resmin kimlik bulma aşaması birer birer kelimelere dökülüyor. Kolay gibi görünse de aslında çok zor bir işe girişiyor bu kitabında Orçun Türkay. Kendi çizimlerinin altına, yine kendinden doğan öyküler “uydurmak”, resimlerin okuyucuda uyandırdığı çağrışımları deyim yerindeyse “baltalamak” olur dikkatli yol alınmazsa. Beyazperdeye uyarlanan kitaplar gibi “doyumsuzluk” hissi uyandırabilir. Bazen çizimlerin bazen de yazının yetersiz kalabileceği durumlar ortaya çıkabilir. Yani, mayın tarlasına girmek aslında Orçun Türkay’ın burada yaptığı. Garanti oynamak Ë H Y b B ta d k bürünm den geç nin hem ması ba lular içi Ünsal’ı Palamu adlı kita nin anla bu beş bir kült di tabir adlı uzu rerek B tıpkı o döneml olduğu kitabı İ özlemin E GÖZD Sunu den olu yanı sır seyahat Fausto ların es tirilmiş li kayna deri ork balıklar payitah yapılan verilip s Artun tiği lüfe usulleri Huzur’ SAYFA 10 16 HAZİRAN CUMH
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle