Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Y aha önce de sormuşumdur, Türkiye’de edebiyat eleştirisi edebiyat okuruyla ne ölçüde buluşabiliyor, ülkemizde roman, öykü, şiir okuyan insanlar edebiyat eleştirmenlerini ne denli önemseyip umursuyorlar diye… Dahası, bu soruyu sorduğum için, kimi eleştirmenlerden eleştiri aldığım bile olmuştur, sen Türkiye’deki edebiyat eleştirmenlerini küçümsüyor musun diye… Sonunda, sanırım, sınırlı sayıdaki edebiyat okurunun değil, ama belki daha da iyisi, halkımızın geniş bir kesiminin (!) büyük ölçüde önemseyip umursayabileceği bir “edebiyat eleştirmeni” bulundu… Meğer nicedir aranan edebiyat eleştirmeni, Başbakanlık Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu’nun bağrında yatıyormuş da, haberimiz yokmuş! KRİMİNOLOJİK ELEŞTİRİ! Biliyorsunuz, geçenlerde, William S. Burroughs’un (19141997) Sel Yayıncılık’tan yayımlanan Yumuşak Makine adlı yapıtı için soruşturma açıldı. Muzır Kurulu ise, kendisinden istenen raporda kendini kat kat aşarak, değme eleştirmenlere taş çıkartacak “yorum”larda bulundu. Muzır Kurulu’na bakılırsa, Yumuşak Makine , “gerek konu, gerek anlatım bütünlüğünden yoksun” bir romanmış. Bu kadarla kalsa iyi. “Tarihî, mitolojik unsurların yaşam tarzlarından örnekler vererek kişisel ve objektif olmayan gerçek dışı yorumlarda bulunuyor”muş... “Mezkur kitap”, yani zikrolunan, adı geçen kitap, “bu haliyle edebî eser niteliği taşımadığı” gibi, “okuyucu haznesine hiçbir ilave katkısı yokmuş”. Muzır Kurulu’nun eleştirisi, pardon, raporu sürüyor: “… kriminolojik açıdan da kitapta, insanın bayağı, adi, zayıf yönlerinin işlenmesi, okuyucu üzerinde suça izin verici tavırları geliştirmekte” imiş… KÜLTÜREL DEĞERLER... İşte, size, dört dörtlük bir edebiyat eleştirisi!.. Bundan böyle Nurullah Ataç’ın, Berna Moran’ın, Memet Fuat’ın, Mehmet H. Doğan’ın, Füsun Akatlı’nın yazmış oldukları eleştirileri okumanıza gerek yok; Orhan Koçak’ın, Semih Gümüş’ün, Ömer Türkeş’in eleştirilerini de okumamız gerekmiyor! Edebiyat dergileri ve kitap eklerinin, Muzır Kurulu’na başvurması yeterli! 2005’te, Başbakanlık Müsteşar Yardımcılığı görevini yürüttüğü sırada, emekli bir profesörün, rüyasında Nakşibendi Şeyhi Mehmet Zahit Kotku’yu gördüğünü ve Başbakan Erdoğan’a tavSAYFA 6 26 MAYIS eryüzü Kitaplığı CELÂL ÜSTER celaluster@cumhuriyet.com.tr William S. Burroughs’un “Yumuşak Makine” adlı romanı üzerine açılan soruşturma üstüne İçimizdeki muzır! D ler ve ölçütlere bağlı kalacaksın! GROTESK BİR DÜNYA “Küçükleri, yetişkinler için yazılmış kitaplardan koruma” görevini üstlenen Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu’nun raporuna göz gezdirirken, bir yandan da, “muzır” sözcüğünün anlamı üstüne düşünüyorum. “Muzır”, bizde, iki anlama gelir. Birinci anlamı, “zararlı, zarar veren”dir. Örneğin, “haşerâtı muzırre”, “zararlı böcekler” demektir; “neşriyâtı muzırre” de, “zararlı yayınlar”. İkinci anlamı ise, “afacan, haşarı, yaramaz”dır. Aykırı bir üslupla yazdığı Çıplak Şölen gibi romanlarında, karabasanı andıran çılgın bir mizah dünyası çizen, grotesk bir dünyayı gözler önüne seren, öncelikle Amerikan toplumunun egemen kılınmış yaşam tarzındaki yerleşik değerleri yerle bir etmeye yönelen William S. Burroughs, “muzır” bir yazardır, ama “afacan, haşarı, yaramaz” anlamında… Sabahattin Ali, 1940’ta yazdığı İçimizdeki Şeytan adlı romanında, toplumsal gündemin kişilikler üstündeki baskılarını, güçsüz kalan insanın kapana kısılmışlığını sergilemişti. Emre Kongar, kısa bir süre önce yayımlanan İçimizdeki Zalim adlı yapıtında, toplumbilimsel ve ruhbilimsel yaklaşımlardan ustaca yararlanarak, “içimizdeki zalim”in kökleri ve kaynaklarını araştırıyor, “içimizdeki zalim”i anlamanın, giderek onun üstesinden gelmenin ipuçlarını sunuyordu okuyucuya. UZUN MESAFE YARIŞI Düşünüyorum da, eleştirel, muhalif edebiyat yapıtlarını “afacan, haşarı, yaramaz” bir yaklaşımın ürünleri olarak görmek, onları us ve bilinçle okuyarak insan’ı ve toplum’u olanca insanîliği ve toplumsallığıyla tanımak yerine, böylesi yapıtlarda “zararlı”yı yakalamaya çalışan raporlar, aslında “içimizdeki muzır”ın bir yansıması sanırım… Sorun, Burroughs gibi yazarların “muzır”lığında değil, “içimizdeki muzır”da galiba… Türkiye’de sansür, bir zamanlar, komünist düşünceye karşı işliyordu. Bugün kitabevlerinde en az beşaltı çevirisi bulunan Komünist Manifesto, daha 1980’li yıllara kadar ne baskılardan geçti. Şimdilerde, sansürün okları, “müstehcen” kalkanına sığınarak, edebiyat yapıtlarına yöneliyor. Ne ki, Camus’nün dediği gibi, “Özgürlük, bir uzun mesafe yarışıdır”. Ve İbsen’in dediği gibi, “Gerçeğin ve özgürlüğün aramızdaki en kötü düşmanı, kopkoyu çoğunluktur”. Anlaşılan, o kopkoyu çoğunluk, özgürlüğü apaçık kavrayıncaya, özgürlüğe sahip çıkıncaya kadar sürecek bu yarış… BURASI TÜRKİYE! Evet, yalnızca günümüzde soruşturmaya uğrayan kitaplar değil, Shakespea‘CUTUP’ TEKNİĞİ re’in, Dostoyevski’nin, Tolstoy’un yaMuzır Kurulu’nun, Burroughs’un yepıtları, giderek Orhan Kemal’in, Yaşar ni anlatım tekniklerini denediği YumuKemal’in romanları, Sait Faik’in öyküleşak Makine adlı yapıtıyla ilgili raporunu ri, dahası Bâkî’nin, Mevlâna’nın, Kayhazırlayan “edebiyat eleştirgusuz Abdal’ın şiirleri de, meni”, Amerikalı yazarın söz konusu ölçütler göz 1960’larda uyguladığı “cut önüne alınarak yeniden deup” (kesyapıştır) tekniğini ğerlendirilmeli bence! Bu de derinliğine kavramış göişin üstesinden gelebilecek rünüyor… Neden, dersebir Muzır Kurulu’muz varniz? Nova Express ve Patlaken… yan Bilet adlı kitaplarla bir Türkiye, çok ilginç bir üçleme oluşturan Yumuşak ülke. İngiliz hukukçu ve Makine’de, metin yer yer yazar John Mortimer’ın de“kesilir” ve yeniden düzenyişiyle, “Borsada servet lenerek yeni bir metin oluşyapma özgürlüğünün, ifade turulur. İzi 1920’lerin Dadaözgürlüğünden daha çekici cılarına kadar sürülebilecek kılındığı” dünyamızda, olan bu tekniğin uygulanTürkiye’de de para ve ekoması sonucunda, geleneksel, nomi açısından uluslararaalışılmış yazma ve okuma sı, küresel değerler ve kubiçimlerini kıran bir seçerallar geçerli. Ama iş sananek getirilir edebiyata. Bita, kültüre, edebiyata geldi William S. zim Muzır Kurulu “eleştirmi, “Burası Türkiye!” YeBurroughs men”imiz de, raporunu harel, dinsel ve ulusal değer siyeleri bulunduğunu bildiren bir mektubunu, dilekçe hakkı kapsamında değerlendirerek Başbakanlık’a gönderen Ruhi Özbilgiç başkanlığındaki Muzır Kurulu, dilediğiniz yapıtın eleştirisini (!) hazırlayabilir… Hem de, o kitabın, “toplumun sosyal normlarıyla çatışıp çatışmadığını”; “Türk milletinin millî, ahlakî, insanî, maddî ve manevî kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan” insanlara zarar verip vermediğini ortaya koyarak!.. zırlarken benzer bir tekniğe başvurmuş! Yumuşak Makine’nin orasından burasından tümceleri, paragrafları kesip alarak, raporun orasına burasına yapıştırmış ve bildiğimiz, alışılmış edebiyat eleştirisi yöntemlerinin tümünü allak bullak eden yepyeni bir eleştiri tekniği yaratmış!.. 2011 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1110