Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cahit Kayra’dan tartışmalı konuya bir değini Varlık Vergisi rilme gibi cezalar konulmuştur. Haziran 1943’e değin Varlık Vergisi’nden sağlanacak gelirin yüzde 80’ini aşan bölümü tahsil edilmişti. Varlık vergisinde vergilendirilen mükellef sayısı 114.368 kişidir. Vergisini ödemeyen ya da ödeyemeyen azınlıklara mensup 1400 kişi Aşkale’ye sürgüne gönderildi, Aralık 1943’te geri döndü. Bu dönemde sadece Varlık Vergisi değil, 19441946 arasında tarımsal kazançlara uygulanan Toprak Mahsulleri Vergisi ve Yol Vergisi geniş tarım kesimine uygulanmıştır. Varlık Vergisi hakkında ilk kitap, bu verginin uygulamasında baş görevli olan İstanbul Defterdarı ve Maliye Teftiş Kurulu Başkanı Faik Ökte tarafından 1951’de yazılan Varlık Vergisi Faciası. Bu, aslında Varlık Vergisi çerçevesinde CHP’nin tek parti iktidarının kapsamlı eleştirisi ve suçlanması niteliğini taşır. 14 Mayıs 1950’de çok partili düzene geçildikten sonra Varlık Vergisi unutuldu. 1991’de Sovyetler Birliği dağılınca, uluslararası politik dengeler bozuldu. ABD, dünyaya tek başına egemen oldu. Küreselleşme dalgası bütün dünyayı sardı. Türkiye’de İkinci Cumhuriyetçilik akımı ortaya çıktı. Birden bire ve hemen hemen yarım asır sonra Varlık Vergisi Türkiye gündemine yeniden taşındı. Bir roman, Salkım Hanımın Taneleri ve Faik Ökte’ye dayanarak yazılar Varlık Vergisi kitapları çoğaldı. Cahit Kayra şöyle diyor: “Medyada tanınmış, tanınmamış yazarlar, Varlık Vergisi üzerine kitaplardan ya da ağızdan anlatılanlardan öğrendiklerine, işittiklerine dayanarak yazılar yazdı. İddialar, kötülemeler sergilediler. Verimli bir kaynak bulduklarını düşünen İkinci Cumhuriyet yandaşı akademisyenler de boy boy kitaplar çıkardılar, konferanslar verdiler, televizyonlarda açıkkapalı oturumlara çıktılar” (s. 2122). Bu belirlemeden sonra Kayra şunları yazıyor: “Savaş yılları sırasında genç bir Maliye müfettişiydim. 1941 yılında... Varlık Vergisi çalışmalarına en genç, küçük yaşta, en kıdemsiz müfettiş olarak katıldım” (s. 23). Bugün, o dönemde Varlık Vergisi alanında çalışan kimse bulunmuyor. Varlık Vergisi’ni bizzat uygulayan ve tek yaşamda kalan Cahit Kayra. Şöyle diyor: “Varlık Vergisi konusunda, o dönemi yaşamamış, o dönemi bilmeyen, anlamayan, belki de kasıtlı olarak anlamaz görünen insanlar tarafından yanlış ve haksız yere eleştirilmesini hoş görmek gibi bir hakkım olmadığını düşünüyorum” (s. 23). KİTABIN BÖLÜMLERİ Kayra işte bu nedenlerle ve gerçeklerin ortaya çıkmasını istediği için bu kitabı yazdığını belirtiyor. Kitap beş bölümden oluşuyor. Birinci bölüm, “İkinci Dünya Savaşı ve Sorunlar” başlığını taşıyor. Bu bölümde İkinci Dünya Savaşı’nda Türkiye’nin dış politikası, o dönemde Türk ekonomisinin temel yapısı milli gelir ve üretim üzerinde duruluyor. Savaşın finansmanının ele alındığı kısımda, Batı’da ve Türkiye’de savaşın finansmanı üzerinde duruluyor. Savaşın ortaya çıkardığı ekonomik ve mali zorlukların Türkiye Cumhuriyeti hükümetini olağanüstü bir vergi çıkarmaya zorla2011 Yakın tarihimizin en tartışmalı konularından birisi “Varlık Vergisi” ve uygulamaları. Gerek verginin temeline, gerekse bu verginin uygulaması biçimine değinilerek çok ağır eleştirilerde bulunuldu. Genellikle, terazinin bir kefesi, “eleştiri kefesi” öne çıkarıldı. Varlık Vergisi uygulamalarında görev yapmış maliye müfettişi Cahit Kayra bu konuda SavaşTürkiyeVarlık Vergisi adını taşıyan bir kitap yazdı. Kayra çalışmasında terazinin diğer kefesini anlatıyor. Kitabında belgeler ve tablolar verip günün koşullarını nesnel olarak değerlendiriyor. Ë Alev COŞKUN arlık Vergisi, Kasım 1942 Mart 1944 arasında, on altı aylık bir dönemde uygulanan ve isminden de anlaşılacağı gibi varlıktan alınan bir vergi. Başta İstanbul ticaret burjuvazisi olmak üzere bütün Türkiye’deki ticaret adamlarından bir kez olmak üzere toplanır. Türkiye, İkinci Dünya Savaşı’na bilinçli olarak katılmama politikası izler. Ancak bu politikayı yürütürken sınırlarda ülke ekonomisinin taşıyamayacağı ölçüde asker kitlesinin konuşlandırmak ve bu askerleri beslemek zorundaydı. Ülke savaşa girmese de ekonomide enflasyon sürüyordu, karaborsa ve stokçuluk, hareketleri de özellikle toptancı tüccarların kazançlarını şişirmişti. O dönemde vergi yükü, ücretli kesimin üzerindeydi. Vergilendirilmemiş büyük gelir ve servet sahiplerini vergilendirmek amacıyla, Varlık Vergisi Yasası, 11 Kasım 1942’de yürürlüğe girdi. AĞIR VERGİLER Varlık Vergisi yukarıda da belirtildiği gibi olağanüstü bir vergiydi. Bu verginin temel şikâyet konusu, vergi matrahları ile oranlarının saptanmasında yerel mülki amirler ve maliyecilerden oluşan vergi takdir komisyonlarının aldığı kararlar. Kendilerine tebliğ edilen vergilerini otuz gün içinde ödemeyen yükümlüler için tutuklama ve çalışma kamplarına göndeSAYFA 20 26 MAYIS V dığını rakamlar vererek belirtiyor. İkinci bölüm “Varlık Vergisi ve Uygulama” başlığını taşıyor. Bu bölümdeki rakamlardan anlıyoruz ki bütün Türkiye’de Varlık Vergisi için vergilendirilenlerin toplam sayısı 114.368 kişi. Buna göre vergisini ödemeyip Aşkale’ye gönderilenlerin sayısı 1400 kişi ki bu da toplamın yüzde birini biraz geçiyor. Bu bölümde, Varlık Vergisi uygulamaları sırasında ve verginin sona erişinden bugüne bu konudaki tartışmalar üzerinde duruluyor; Doğan Avcıoğlu, Korkut Boratav, Yahya Tezel, Çetin Yetkin, Altan Öymen, Zeki Kuneralp, Avnen Levi, Erik Jan Zürcher, Şerafettin Turan, Tezer Öçal, Arslan Başer Kafaoğlu, Hüseyin Perviz Pur, Erdinç Tokgöz, Bensiyon Pinto’dan alıntılar veriliyor. Bu yazarların olumlu olumsuz görüşleri açıklanıyor. Dördüncü bölüm “Eleştiri ve Tartışmalar”a ayrılıyor. Bu bölümde Varlık Vergisi ile ilgili ileriye sürülen bütün konular ve eleştiriler tek tek ele alınıp irdeleniyor. Beşinci bölüm: “Kırsal Kesimin Vergilendirilmesi” başlığını taşıyor. Kayra’ya göre, “Toprak Vergisi bir yara, bir hüzün.” İstanbul’da varlıklı kesimden alınan Varlık Vergisi’ne karşın, Anadolu ve Trakya’da çiftçiden alınan Toprak Mahsulleri Vergisi’nin ve Hayvanlar Vergisi’nin, çok daha ağır olduğu belirtiliyor. Kayra şöyle diyor: “Anadolu’nun o sessiz fakat çok ağır dramına tanık olduktan sonra, daha önce İstanbul’da Varlık Vergisi bağlamında gördüklerim ve düşündüklerim anlamlarını büyük ölçüde yitirmiştir” (s. 218). Çünkü bu vergi bütün tarım kesiminden, piyasa için üretmeyen, kendisi için üreten küçük ve yoksul köylünün üzerinde ağır bir yük oluşturuyordu. 19391946 yılları arasında Toprak Mahsulleri Vergisi’nden 415.9 milyon, Varlık Vergisi’nden ise 317.2 milyon TL gelir sağlanmıştır. Kayra böylece savaş koşulları nedeniyle sadece İstanbul’un varlıklı kesiminden değil, Anadolu’nun yoksul kesiminden de daha büyük oranda vergi alındığını belirtir. Kitabın altıncı bölümü: “Savaş, Sefalet ve Türkiye’nin Yardım Eli” başlığını taşıyor. Kayra, Varlık Vergisi ile “zenginden daha fazla vergi alınmak istendiğini”, o dönemin “özellikleri içinde yanlışlıklar da yapıldığını” devlet adamlarının temel amaçlarının “devleti ayakta tutabilmek” olduğunu, bu nedenle bu ağır “riski almaktan çekinmediklerini” (s. 219). Buna karşın “Türk köylüsünün vergi yükü, fakirlik, yaşam koşulları ve ilgili parametreler açısından bakıldığı zaman İstanbul’un zenginlerinin yükünden çok daha ağır” olduğunu belirtiyor. Kayra ayrıca şu önemli yargıda bulunuyor: “Türkiye, savaş yılları içinde, gayrimüslimlere ve yabancılara karşı iddia edildiği gibi yıkıcı değil aksine önemli bir yardım kaynağı olmuştur” (s. 220). Yazar, Türkiye’nin savaş yılları içinde Yunanistan’a önemli yardımlar yaptığını, ayrıca Avrupa’da 5 milyon 752 bin 400 Yahudinin öldürüldüğünü, Türkiye’de bir tek Yahudinin burnunun bile kanamadığını, aksine Türk diplomatlarının Avrupa’daki katliamdan kaçan Yahudilere sığınak olduğunu belirtiyor (s. 231239). Türk diplomatlarının Avrupa’da birçok Yahudiyi koruduğunu ve kurtardığını belgelere dayanarak açıklıyor. Yazar, “Özet” ve “Sonsöz” bölümünde ise “Eksik bilgi yanlış bilgiden ayrışmaz ve yerine göre daha önemli yanlışlara neden olur” dedikten sonra şu yargıya varıyor: “Türkiye, savaşa girmemek için radikal önlemler alırken varlıksız kesim yanında zengin kesime de başvurmuş, onlardan bir servet sermaye vergisi alma yoluna gitmiştir. Bu yolda Türkler, gayrimüslimler ve yabancılar arasında ayrım ve eşitsizlik yapılmamıştır” (s. 257). AŞKALE YOLCULARI Kayra kitabında, vergisini ödemeyediği için Aşkale’ye gönderilen grup üzerinde de duruyor. Örneğin İstanbul’da ünlü avukat Gaid Franko’nun yaşlılığı nedeniyle Aşkale’ye gönderilmesi birçok kitapta eleştirilmiştir. Kayra, Bilal Şimşir’in Türk Yahudileri adlı eserine gönderme yaparak şu çok ilginç durumu ortaya koyuyor: “Evet, devlet sıkıntıdadır ve ünlü Av. Gad Franko’dan vergi talep ediyor. Franko vergisini ödeyemiyor ve Aşkale’ye gönderiliyor ama savaşın alevleri içinde, Vichy’deki Türk büyükelçisinden Gad Franko’nun kamplarda bulunan akrabası Stela Ayache ile Dolly Uyanık’ın kurtarılması, korunması isteniyor ve Türkiye’ye 11 Nisan 1944’te gönderildiği belirtiliyor” (s. 162). Yaşlı avukat Gad Franko Aşkale’ye gönderilerek manen zarar görmüştür, ama aile fertleri korkunç Yahudi kamplarından kurtarılmıştır. Kayra böylece Varlık Vergisi’nin bilinçli olarak bir azınlığa yönelik yapılmadığını ortaya koymuş oluyor. Kayra’nın kitabının geniş bir ekler bölümü var. Bu bölümde Milli Koruma Kanunu, Varlık Vergisi Kanunu, Toprak Mahsulleri Vergisi Kanunu maddeleriyle verilmiştir. Cahit Kayra, Varlık Vergisi’ni övmüyor ancak günün koşullarında azınlıklar dahil, ülkede yaşayan tüm vatandaşların esenliği için o dönemde dış politikada uygulanan tarafsızlık politikasının uygulanması yönünde zorunlu olarak sınırlarda bekleyen mehmetçiklerin yaşamlarını sürdürebilmeleri için devletin bir kaynağa gereksinim duyduğunu, bunu sağlamak için bir zenginlik vergisi olan “Varlık Vergisi”ne başvurulduğunu, bunun yanında çok yoksul olan tarım kesiminin de ağır bir biçimde vergilendirildiğini belirtiyor. Cahit Kayra, temelde ve özet olarak Varlık Vergisi için “Yasa haklıydı, uygulama yanlıştı” diyor. Yazar ayrıca Avrupa’da sadece Almanya’da değil, İngiltere, Fransa, İsviçre, ABD’de Yahudilerin çektikleri zorlukları da belirtmekten de geri kalmıyor. Varlık Vergisi’ne karşı olmak başka, olayları günün koşullarında değerlendirmek, o günlerin politik ve ekonomik çerçevesinde çözümlemek başka. Cahit Kayra’nın kitabı terazinin diğer kefesini de verdiği için okunmalı. SavaşTürkiyeVarlık Vergisi/ Cahit Kayra/ Tarihçi Kitabevi/ 427 s. Cahit Kayra CUMHURİYET KİTAP SAYI 1110