Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Mehmet Coral’dan Hallacı Mansur’un öğretisine değinen bir roman Allah Benim Mehmet Coral, Allah Benim‘de, İslam tarihinin en ilginç isimlerinden Hallacı Mansur’un öğretisini ve korkunç işkenceler gördükten sonra idam edilişini, müritlerinden İbn Ata’nın ağzından anlatıyor. Ë Rozerin DOĞAN allacı Mansur öğretisinin de aktarıldığı kitapta, dokuzuncu yüzyıl İslam tasavvufunun en önemli temsilcisinin uğradığı işkenceleri uzun hapishane dönemini ürpertici satırlarla okurla paylaşıyor Coral. Hallacı Mansur, evrendeki tek gerçek aşkın Allah’a duyulan aşk olduğuna inanır. Onun, “En el Hak” (“Allah Benim”) sözü de yobazlar tarafından Allah’ın inkârı ve dinden sapkınlık olarak görülür. Aslında o, “En el Hak” demekle; “Ben önemsizim, benliğimi hiçledim, tüm benliğim Allah’ındır” anlamında kullanır. Kendisini tehlikeli bulanlar, ne demek istediğinden çok kendilerinin ne anlamak istediğiyle ilgilenmiş ve Hallacı Mansur’u hunharca katletmişlerdir. Yazar konunun geçtiği dönemin dokusunu da aktarmaya çalışarak anlatmış hikâyesini. Kitabın başına aldığı ve Molla Cami’den aktardığı “Dikkat et! Eymen vadisinde bir ağaç ansızın, ‘Ben Allahım diyebilmiştir. Peki, ‘Ben Allahım’ sözü bir ağaçtan çıkınca makul görülüyor da, bir yüce benlikten çıkınca neden görülmüyor? Neden? Niçin?.. Çünkü bağlarından kurtulmuş bir benliğin sesi sadası, ‘En el Hak’tan başka bir şey olamaz” alıntısı anlamlıdır. Önemli olan söylenen değil kimin söylediğidir. Biri suçlanmak isteniyorsa bunu yapmak kolaydır. Ne garip tarih gerçekten bir tekerrür müdür diye düşünmekten alamıyor insan kendini romanı okurken. Hallacı Mansur, “Halife; ‘fitne çıkarmak istiyor, onu katledin veya EnelHak sözünden dönene kadar dövün’ emrini verdi. Ona önce yüz kırbaç vurdular. Hiç ses çıkarmadı. Ölmediğini görünce, ellerini ve ayaklarını kestiler. ‘Korkudan sarardığımı sanmayın. Kan kaybetmekten sararıyorum’ buyurdu. Darağacında ‘Tasavvuf nedir?’ diye sordular. ‘Tasavvufun en aşağı derecesi, işte bende gördüğünüz bu hâldir’, ‘Ya ileri derecesi?’ dediler. ‘Onu görmeye tahammülünüz olmaz’ dedi.” Yazarın ustalıkla ve tüyler ürpertecek kelimelerle aktardığı bu tarihi gerçeklik okurun da belleğini zorlamaya adar. Okurken unutulmaması gereken bir gerçeklikte, Hallacı Mansur’un kişiliğinde tarihler boyunca boyun eğmeyenlerin uğradığı zulmün sözcüklerle ifadesi olduğudur. Kitabın anlatıcısı İbni Ata Hallacı Mansur’u uğradığı işkencelere rağmen vakurluğunu şu sözcüklerle anlatır “Şeyhim dimdik ayağa kalktı. Yüzünden yansıyan ilahi ışık mahkeme üyelerinin gözlerini kamaştırdı. Ona doğrudan bakamadılar. Şeyhim onların yüzüne karşı aynen şunları söyledi: “En el Hak dedim… İkrar ediyorum…” Doğru bildiğinden dönmeyen bu bilgenin sonu bilindiği gibi mahkeme heyetinin suçlarını sabit bulması ve ölümüyle sonuçlanır. Mahkeme vardığı sonucu yazarın kaleminden Hallacı Mansur’un yüzüne şu satırlarla beyan ettiğini okuruz: “Ebu elMuğiz elHüseyn ibn Mansur elHallac, yüce mahkeme seni yaptığın eylemlerle hanedanın ve şeriatın varlığını tehlikeye düşürmekten, Hacc’ı nezirle ikâme ederek dinin beş direğini zedelemekten ve kendini Tanrı olarak ilan etmenden dolayı suçlu buldu. Bu nedenle hükümdarın onayını takip edecek iki hafta zarfında, şeriat esaslarına uygun olarak idamına karar verildi. Söyleyeceğin son bir söz var mı?” İdam edilmeden önce halk taş atmaya başlar. Atılan taşlara hiç ses çıkarmaz. Hatta tebessüm eder. Bir dostu, gül atar. O zaman inler. Sebebi sorulduğunda “Taş atanlar beni tanımaz. Halden anlayanların bir gülü beni incitti” der. Daha sonra dili ve başı da kesilir, cesedi yakılır, külleri Dicle’ye savrulur Hallacı Mansur’un. Hallacı Mansur öğretisinin dünyaya öğrettiği gibi umut insan ruhunu besleyendir. Tarih boyunca zalimler ölümü yoksul halka yaşam diye sunarlar. Ama insan ruhundaki umut sonunda zulmü yener. Zulüm ve haksızlığa karşı evrensel eşitsizlik planında dava açamazsınız. Bu dünyanın işi, yine bu dünyada görülür. “Sana her şeyi sunan, ama maddi bağlamda hiçbir şeyin doğrulanmadığı bu âlemde, yarın bana olacakları gördüğünde ne demek istediğimi bir nebze anlayacaksın” der o. Yüzyıllar sonra insanlık anlayabildi mi? Allah Benim/ Mehmet Coral/ Doğan Kitap/ 144 s. 26 MAYIS 2011 SAYFA 19 H Mehmet Coral CUMHURİYET KİTAP SAYI 1110