Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
T 10 MAYIS SALI ürkçe Günlükleri FEYZA HEPÇ L NG RLER yana olan köylerde, şimdiki zaman fiilinin çekiminde hayli farklılıklar var. Örneğin ‘geliyor, gidiyor’ fiilleri bir köyde ‘gelibba, gidibba’, başka bir köyde ‘gelibatı, gidibatı’, diğerinde ‘gelivatı, gidivatı’ şeklinde söyleniyor. Hayli kaynak karıştırdım. Konunun uzmanlarınca bu ve benzeri tespitler yapılmakla birlikte farklılıklar hakkında bir bilgiye ulaşamadım. Biliyorum, bu özel bir uzmanlık alanı, benim istediğim sorunun tartışmaya açılması. Bu farklılıklardan köylülerin kökenleri hakkında bir bilgi edinilebilir mi? Bu farklılıklar Türkçenin hangi lehçelerinden kaynaklanıyor? Benim ulaştığım bir bilgi, ‘gelivatı, gidivatı’ şeklindeki çekim Uygurca’da bulunuyor.” Benim ağızlar konusunda hiçbir çalışmam yok. Işıksoluğu’nun yazdıklarını okurlarım arasında konuya ilgi duyanlar çıkabilir düşüncesiyle aktarıyorum. “Çocuğunuz elinizden tutup, ‘Hadi dalgalara tekme atalım’ dediğinde dalgalara o tekmeyi savurabiliyorsanız, vücudunuza bir sinek konduğunda onu kovabiliyorsanız, tabağınızdaki yemeğe uzanabiliyor, lokmayı ağzınıza atıp yutkunabiliyorsanız, 22 yıllık ALS hastası Alper Kaya’nın (50) ve bu hastalıktan mustarip başka hastaların neler yaşadığına dair fikriniz olmayabilir.” Hürriyet’in 8 Mayıs Pazar ekinde Şermin Terzi böyle tanıtmış Alper Kaya’nın “İşaret Parmağım” adlı kitabını. Namık Kemal Nomak iletmişti bu kitabı bana. O ara nereye gidiyordum anımsamıyorum; yolda okudum. Zaman zaman gözlerim doldu; ama daha çok, Nomak’ın dediği gibi hayranlık duydum. Alper Kaya’nın azmine, yaşama coşkusuna, hayata tek bir parmakla tutunmasına; yazar olarak her bir ayrıntıyı gören, ince ince betimleyen gözlem gücüne, dili kullanmadaki özenine, doğayı bütün ayrıntılarıyla duyumsayışına, her şeyine hayran oldum. Her harfin ne kadar büyük bir çabayla konduğunu düşününce elinizdeki kitap kendiliğinden kutsallık kazanıyor. Kitabın neden “İşaret Parmağım” (Ben Yazarım Yayınları / benyazarim.com) adını taşıdığını Alper Kaya, Önsöz’de şöyle anlatıyor: “Bir bilgisayar faresi ve bir tıklama ile birer birer yazılan harfler… Kelimeler tümcelere, tümceler paragraflara, paragraflar sayfalara dönüşüverdi. Bilgisayarda yazı yazabilmek için gereken o tıklamaların tüm fiziksel yükünü, çalışan tek parmağım olan işaret parmağım taşıdı. O benden vazgeçmedi, ben de onu terk etmedim. Bu kitaptaki yazılarım ve diğer yazılarımın kahramanı, işte o sol işaret parmağım.” “Yapıyor olmak” kalıbını ilk, Nurettin Selsil bildirmişti; ama bundan önce, “Dilerim yaktığınız ateş her gün daha fazla insanın yüreğini tutuşturur ve böylece dilimizi korumanın, geliştirmenin önemini kavrayanların sayısı, şu anki düzeni değiştirecek düzeye ulaşır” diyerek gönlümü fethetmişti. Kendi çevremde yaygın kullanıldığına tanık olmadığım için bekletmişim soruyu. Meğer kimi çalışma alanlarında epeydir ve çokça kullanılıyormuş. Selsil’e bir arkadaşının ilettiği soru şu: “Son zamanlarda arkadaşlarımızla üzerinde yoğun bir şekilde kafa yorduğumuz bir konu var: ‘Şunu yapıyor olurum’ ya da ‘Şunu yapıyor olacağım’ gibi kullanımların yaygın şekilde arttığı dikkatimizi çekiyor. Hatta fiilleri zaman zaman bizim de bu şekilde kullandığımızın farkına vardık. Merak ettiğimiz böyle bir kullanım doğru mudur? Bu tarz kullanımlara doğru olduğunu düşündüğümüz alternatifler üretebiliyoruz; ama ‘bir şeyi yapmış olmak’ şeklinde bir kullanıma alternatif üretemiyoruz. Sizin görüşleriniz nedir, merak ediyorum.” Nurettin Selsil’in dediği gibi, ‘yapıyor olacağım’ kalıbı İngilizcedeki ‘I will be doing’ kalıbının doğrudan çevirisi gibi gözüküyor. Televizyonlarda kullanıldığını duyanlar da olmuş. Zaten yaygınlaşan ne varsa oradan geçerek geliyor. Nasıl da çabuk benimseniyor bu havalı söyleyişler! “Yapıyor olacağım” diyen, “yapacağım”dan daha fazla bir şey söylüyorsa kullanılabilir elbette. Sözgelimi, “O saatlerde ben uyuyor olacağım” denebilir. Türkçedeki genel yaklaşımı özetlemek gerekirse şöyle deriz: Bir şeyi yapmış olan, anımsadığı bir zamanda yapmışsa o şeyi, (Her ne kadar kullanımdan düşmüş gibi görünse de dilbilgisi açısından doğru bir kullanımdır.) “yaptıydım” diye anlatabilir. Anımsamadığı bir zamanda yapmışsa “yapmıştım” diye anlatır. Bizim eylem çekimlerimizin yetersiz olduğunu düşünenler, buldukları her farklılıktan, “Şu çekim Türkçede yok, bu çekim Türkçede yok.” diye bir küçümseme çıkarmayı ihmal etmezler. Bu zamanların dışında da anlatım olanakları var; ama hadi sayalım. Kaç tane zaman var Türkçede? Beşi bildirme, dördü tasarlama kipi, dokuz tane basit zaman; sekiz hikâye, yedi rivayet, altı da koşul bileşik zamanı, yirmi bir tane de bileşik zaman. Toplam otuz tane. Bunlar yetmiyor da hâlâ İngilizceye özeniliyorsa benim söyleyecek ne sözüm olabilir? feyzahep@gmail.com feyza@feyzahepcilingirler.com 12 MAYIS PERŞEMBE D emir İnan, bir süre önce üzerinde durduğumuz “yaşında yaşımda” konusunu, örnekleriyle birlikte bir güzel özetlemiş: “Bence insan kendinden söz ederken ‘yaşımda’, başkasından söz ederken ‘yaşında’yı kullanmalı. Bu yaşıma geldim böyle bir olayla karşılaşmadım. 18 yaşıma geldiğimde sürücü belgesi alacağım. Ahmet kırk yaşına geldi ama hâlâ evlenemedi. Yaşından başından utan be adam! İnsan bunları kaç yaşında öğrenir bilmem ki?” YİNE 10 MAYIS SALI Dr. Mehmet Ali Işıksoluğu “maşat” sözcüğünü soruyordu: “Baktığım sözlüklerde ‘maşatlık’ sözü olmasına karşın ‘maşat’ sözü yok. ‘Maşatlık’ için ‘Gayrimüslim, bilhassa, Yahudi mezarlığı: Yahudi, Ermeni mezarlığı’ deniliyor. Maşatlığın ‘Meşhed’den geldiği söyleniyor. Meşhed için de, ‘şehit olunan, şehidin gömüldüğü yer’ deniliyor. Yerel ağızda ise ‘mal maşat’ deyimi ile ‘Maşat Deresi’ adı var. Maşat Deresi için ‘ölüm deresi’ denilebilir mi? ‘Mal maşat’ için ne denmesi gerektiğini kestiremedim.” Ötüken Türkçe Sözlük, “maşat” sözcüğüne Derleme Sözlüğü’nden aktararak yer vermiş. Üç ayrı “maşat” var. İlk ikisi ağızlarda kullanılıyor. Biri, “Giysi yıkanan açık ya da kapalı yer, çamaşırlık” anlamında. İkincisi, “güreşçi” demekmiş. Üçüncüsü, Işıksoluğu’nun söylediği anlam: Arapça “meşhed”den geliyor. “Meşhed” de “şehadet”ten gelir, “birinin şehit olduğu ya da şehidin gömüldüğü yer”. O zaman “Maşat Deresi”, “ölüm ya da şehit deresi” demek olacak. “Maşatlık”, yine Işıksoluğu’nun dediği gibi, “Müslüman olmayanların, özellikle Yahudilerin mezarlığı” anlamında kullanılıyor. “Mal maşat”ı da aynı sözlükte buldum: “Sığırlar” demekmiş. Işıksoluğu’nun ikinci sorusu işin uzmanını gerektiriyor. “İlgilendiğim Tavas yöresinde (Tavas/Denizli) yan 11 MAYIS ÇARŞAMBA BULMACA Önce aşağıda tanımları verilen sözcükleri bulmaya çalışın ve her bir harfi bir yatay çizgi üzerine gelecek biçimde yazın. Sonra çizgilerin altlarındaki sayılara göre bu harfleri bulmacadaki aynı sayılı karelere aktarın. (Kara kareler iki sözcük arasını gösterir. Bir satırın sonunda kara kare yoksa bu, sözcüğün alttaki satırın başına sarktığını gösterir.) Bulmaca tamamlanınca, sorulan tanımların karşılığı olan sözcükleri yukarıdan aşağıya doğru bir şairin adını oluşturacak; bulmaca karelerindeyse, aynı kitaptan bir şiir dizeleri ve şiir kitabının adı ortaya çıkacaktır. A. “... ... Efsanesi” (Yaşar Kemal’in destansı bir romanı.) Hazırlayan: İLKER MUMCUOĞLU 1 A 2 L 3 A 4 C 5 I 6 B 7 H 8 G 9 A 10 F 11 H 12 B 13 M 14 A 15 K 16 H 17 F 22 34 5 45 65 J. Tevfik’in üflediği. 18 G 19 C 20 D 21 H 22 I 23 J 24 M 25 A 26 B 27 K 41 35 23 28 C 29 D 30 B 31 D 32 L 33 B 34 I 35 J 36 C 37 K 38 F K. “... Bülteni” (Nazlı Eray’ın bir yapıtı). 39 H 40 E 41 J 42 F 43 C 44 D 45 I 46 M 47 F 48 D 55 61 62 49 D 50 A 51 L 52 K 53 H 54 M 55 K 56 K 57 G 58 A 37 15 70 56 27 52 L. “Jane ...” (Charlotte Bronte’nin romanı). Tanımlar ve sözcükleriniz: 59 H 60 E 61 K 62 K 63 H 64 M 65 I 66 E 67 F 68 B 69 51 2 32 M. Bir briç terimi. 69 L 70 K 71 H 72 B 73 A 74 E 73 9 50 3 58 1 25 14 B. “Arthur ...” (Sarhoş Gemi’nin şairi). 64 24 46 54 13 17 10 67 42 47 38 G. “We ... The World” (Live Aid şarkısı). 33 6 30 72 12 26 68 C. “... Küçükömer” (Düzenin Yabancılaşması’nın yazarı). 44 49 31 29 48 20 E. “hayat zamanda iz bırakmaz / bir boşluğa düşersin bir boşluktan / birikip yeniden sıçramak için / ... var hüzün” (Attilâ İlhan). 1109. sayının çözümü: A. YAZIK OLDU YARINLARA, B. AZİZİYE, C. SİNEKLERİN, D. ABİDEVİ, E. KAAN ARSLANOĞLU, F. MÜZİKÇİ, G. EDİB, H. YİDDİŞ, I. VRŞ, J. EDO. 8 57 18 H. Yas havalarına uygun bir halk ezgisi. 4 28 19 43 36 D. “Sevgiliden bir parça sevgi alıp bana verenler / Buna karşılık canımı alıp sevgiliye verdiler” diyen şair. 66 74 60 40 F. “33 ...” (Ahmed Arif’in şiiri). 11 16 21 63 7 59 53 39 71 I. “.. Alova” (şair). 26 Şiir: “karşı koyulmaz bir ilişkisizliğin, / dünya oyunları içindeyiz. / sonra veda, / bir kez daha veda / elveda.” Levent Karataş. CUMHURİYET K TAP SAYI 1110 MAYIS 2011 SAYFA 31