25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Elio Vittorini’den OKURLARA umhuriyet Kitapları’nın ‘Aydınlanma Kitaplığı”nın ikinci kitabı ‘Öfkelenin’in yazarı Stéphane Hessel, 94 yaşının baharını süren genç yürekli bir bilge ve Aydınlanma’nın değerlerini savunan bir yazar. İnsanlık onuru için bir 21. yüzyıl manifestosu niteliğindeki kitapçığında Hessel, özellikle gençleri, uygar bireyleri, haksızlık ve sorunlara kayıtsız kalmayarak neoliberal masallara kanmamaya, çevreye duyarlı olmaya, sosyal adaletsizliğe, tekelci sermayenin diktatörlüğüne karşı çıkarak, öfkelerini barışçıl yollarla dile getirmeye çağırıyor. Fransa’da satışı 2 milyonu aşan ve 25 dile çevrilen kitabının gelirini uluslararası alanda mücadele veren sivil toplum kuruluşlarına bırakan Stéphane Hessel, 2011 Nobel Barış Ödülü’ne de aday gösterildi. Uğur Hüküm Hessel’le kitabı üzerine konuştu. Murat Uyurkulak, yaklaşık beş senedir okurlarını merak içinde bırakmış bir yazar. Bu merakı ‘Bazuka’ adlı öykü kitabıyla gideriyor. Yeni kitabında aşka, yalnızlığa ve şiddete dair öyküler var. Okuyunca kahramanların o naif hallerinden çıkıp gelen sivri dilleriyle yer yer irkiliyor, yer yer de hafif meşrep bir sohbete koyuluyorsunuz onlarla. Uyurkulak’la Erdem Öztop söyleşti. Mustafa Balbay, hapishanede bulunduğu sürede yazdığı Sivil Toplama KampıZulümhane ve Düşünüyorum Öyleyse SanığımZulümname adlı kitaplarına bir yenisini daha ekledi; Silivri Üçlemesinin son kitabı Zulümdar, bir roman. Romanda yer alan kişiler ve kurumlar gerçeğin ta kendisi referans alınarak yaratılmış. Mustafa Balbay, romanı Zulümdar’ı Gamze Akdemir’e anlattı. Bol kitaplı günler... C Bir dünya dolusu insan Fil, Elio Vittorini’nin Sicilya Konuşmaları’yla beraber en bilinen yapıtlarından. İtalyan “yoksulluk edebiyatı”nın ağır örneklerinden olan roman, file benzetilen bir büyükbabayla beraber yaşayan ailenin gözünden dünyaya bakışı önümüze getirip Vittorini’nin söylemini yansıtır biçimde insana dokunuyor. Ë Ali BULUNMAZ lio Vittorini denince akla ilk olarak Sicilya Konuşmaları’nın gelmesi doğal. Çünkü bu kitap, Vittorini’nin ustalık yapıtı. Silvestro’nun Sicilya’ya yaptığı seyahati anlattığı Sicilya Konuşmaları, derin ruhsal çözümlemelerin yanı sıra Vittorini’nin geleneksel roman yazım tekniğini terk ettiğini muştular. Beri taraftan romanın, İtalyan “yoksulluk edebiyatı”nın özgün örneklerinin en başında konumlandırıldığını da söylemeliyiz. Sicilyalı ve yoksul çocukluğuna, kesintisiz yolculukları da ekleyen Vittorini’nin yazarlığa Floransa’da başlaması ilginç bir not olarak kayıtlara geçer. Her ne kadar yazarlığa doğduğu şehirden uzakta adım atsa da Vittorini’nin neredeyse bütün yapıtlarında doğduğu yerden izler bulunur. 1947’de yayımlanan (özgün adı Il Sempione strizza l’occhio al FrejusSemplon, Frejus’e Göz Kırpıyor olan) ve Fil adıyla Türkçeye çevrilen kitap, evrensel sorunlara değinen bir özelliğe sahip. FİL BÜYÜKBABA Vittorini’nin en sevdiği yapıtı olarak bilinen Fil, bir öykü anlatmanın ötesine geçerken insanın dertlerini; yoksulluğunu ve yoksunluğunu şiirsel biçemle ele almasıyla dikkati çekiyor. Vittorini’nin “bir ev dolusu insandık” diye başladığı ama bir dünya dolusu insana değen bir roman. Yazarın kapıyı açarken söylediği “bir ev dolusu insandık” cümlesinden çekip çıkarılacak bir kişi varsa, o da file benzetilen büyükbaba. Oturup kaldığı için mi, eski günlere atfen mi yoksa sadece görüntüsü yüzünden mi? Büyükbaba neden file benzetiliyor: “Annem büyükbabaya bizim bilmediğimiz bir mutluluğu tattığı için mi fil diyordu, yoksa bambaşka bir sebepten ötürü mü? Öyleyse bu sebep neydi?” Burada görünüşle beraber, güce yapılan bir gönderme söz konusu. Tünel inşaatında çalışmış, önünde hiçbir engelin duramadığı başarılı bir adam. Büyükbabaya “fil” diyen annenin pek çok duyguyla bu benzetmeye başvurduğu dikkatten kaçmıyor: Sevgi, övgü, sövgü, sitem; “ayakaltında bir yığın gibi duran”, evdeki yokluk içinde “çok yiyen” ve “hayata karşı umursamaz ve sert” duruşuyla fil adam. Benzetmenin bam teli bu sanki: Fil gibi büyük, güçlü ve sert bir insan; dolayısıyla onun payına düşenin haddi hesabı yok, bir köşede sessizce otursa da böyle bu. Ona “fil” diyen anne, ne olursa olsun bundan bazen gizli bazen açıktan haz duyuyor. Öte tarafta ise küçük ve her ne yapsa burun kıvrılan bir adam, kocası bulunuyor. Vittorini, bu ikisi arasında çok sert bir karşılaştırma yapıyor: “Dev”in yanında küçük adam! DAVETSİZ MİSAFİR Eve gelen konuk (Katransurat), pek çok eski ve yeni defterin ortalığa saçılmasını sağlarken büyükbabanın geçmişteki şaşaalı günlerinin anlatıldığı, tuhaf neşeli bir atmosfer yaratır romanda. “Bir ev dolusu insanın” hayatına giren beklenmedik misafir E Elio Vittorini TURHAN GÜNAY eposta: turhangunay@cumhuriyet.com.tr cumkitap@cumhuriyet.com.tr de denebilir ona: Her zamankinden zengin (en azından öyle olduğu varsayılan) bir sofra ve varsıl bir sohbet: “Bundan sonra ne olursa olsun gam yemem. Hayatımda bir kerecik olsun iyi insanlarla oturup sıcacık kestane kebap yemiş, şarap içmiş olacağım ya; hayatımın en büyük olayı olacak bu.” Konuk Katransurat, başta anne olmak üzere, evin tüm sakinlerinin büyükbabaya daha önce denemediği bir açıdan bakmasını da sağlar; bunu filin öyle dikkat edilmeyen niteliklerini anlatarak başarır: Sabrından, ılımlılığından ve öfkesinden bahseder. Kestane kebabın, şarabın ve konuşmanın neşesi de tüm bu olup bitene eşlik eder. Kesif bir yoksulluk ortamında konukla canlanan evde, büyükbabaya atfedilen fil benzetmesi, fillerin bilgeliğiyle birlikte eşelenir. Öleceğini anladığında hiçbir zaman neresi olduğunu tam bilmediği mezarlığını arıyor filler. Büyükbabanın suskunluğu ve durgunluğu böylesine bir arayış mı? Kim bilir? Belki asıl arayış, giyinerek evden ağır ağır çıkmasıyla başlar. Vittorini’nin dediği gibi romandan herhangi bir hisse çıkarma niyetinde olan, bu anlamda istediği yola sapabilir. Vittorini’nin, roman boyunca bir an bile eksik etmediği yoksulluk vurgusuna rağmen, alttan alta zengin bir metin bulunuyor. Bu, karşılıklı konuşmaların satır aralarında çok rahat biçimde seçilebiliyor. Ancak kuşkusuz en önemli zenginlik, bir tiyatro oyununda neredeyse hiç repliği olmadan sahnede oturan ama hayli ağırlıklı bir role sahip büyükbaba; hemen herkesin dilinde ve merak edilen kişi. Vittorini’nin kaleme aldığı incecik roman Fil, buradan bakıldığında gerçekten bir fil gibi hem de filin tüm nitelikleri kadar ağır… alibulunmaz@cumhuriyet.com.tr http://bulunmazali81.blogspot.com Fil/ Elio Vittorini/ Çeviren: Gönül Çapan/ Helikopter Yayınları/ 108 s. Vittorini’nin 1947’de yayımlanan ve Fil adıyla Türkçeye çevrilen kitabı, evrensel sorunlara değinen bir özelliğe sahip. İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Turhan Günay Sorumlu Müdür: Miyase İlknur Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL. Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden/ Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal/ Reklam Koordinatörü: Hakan Çankaya Tel: 0 (212) 251 98 74750 (212) 343 72 74 Yerel süreli yayın Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1110 26 MAYIS 2011 SAYFA 3
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle