Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Bir Orhan Kemal incelemesi Orhan Kemal romanlarının sosyolojik analizi Sosyolog M. Nuri Gültekin’in yazdığı, Orhan Kemal’in Romanlarında Modernleşme, Birey ve Gündelik Hayat, Kemal’in kitaplarına yansıyan Çukurova gerçekliğinin sosyolojik bir analizine yöneliyor. Kitap, Kemal’in eserlerini sosyolojik bir analizine girişen ilk çalışma olma özelliği de taşıyor. Ë Ali ARİF onh Steinbeck’in Gazap Üzümleri romanı, ABD tarımındaki kapitalistleşmenin, genel anlamda Batı Avrupa’daki kapitalistleşme deneyimlerini takip ettiğini; bu deneyimin genel anlamda geleneksel üretim ilişkilerinin ve toplumsal yapıların yıkılmasına dayandığı söylenebilir. Oysaki Türkiye özellikle Çukurova tarım ve sanayisindeki kapitalistleşme ABD ve Batı Avrupa deneyimlerinden farklı özellikler gösterir. Bu farklılığın izlerinin en iyi takip edilebileceği yerlerden biri de Orhan Kemal’in Çukurova üzerine yazdığı eserleri. Orhan Kemal’in Çukurova üzerine kaleme aldığı eserlerinde, Türkiye kapitalistleşmesinin belli bir sürecinde beliren, bölgesel olmasına rağmen, Türkiye’nin hemen hemen her yerinden insanları çalışmak ve yatırım yapmak için sermayeyi çeken bu bölgedeki kapitalistleşmenin ülkenin her yerindeki toplumsal ve ekonomik yapıları az veya çok dönüştürdüğü, bu bölgenin aynı zamanda, Türkiye’nin bir aynası haline geldiği görülür. “ZİNCİRLERİNDEN BAŞKA KAYBEDECEĞİ ŞEYİ OLANLAR” J ye’nin aynasıyken öte yandan, kendine özgü dinamikler de barındırır. Bu kapitalistleşmede yer bulan hem ulusal hem de yerel dinamiklerin birbirleri arasındaki çelişkileri, çatışmaları ve ilişkilerinin yarattığı cümbüş, Kemal’in romanlarında kendini hissettirir. Yani Türkiye tarım ve sanayisindeki kapitalistleşme, bu kapitalistleşmenin bir laboratuvarı haline gelen Çukurova deneyiminin içsel ve dışsal özelliklerin en iyi anlaşılacağı kaynak, belki de Orhan Kemal romanlarıdır. Bu nedenle yalnızca okuyucuyu ya da edebiyat eleştirmenlerini değil, sosyologları ve iktisatçıları da ilgilendirir. Dolayısıyla, Orhan Kemal’in romanlarını okumadan Türkiye’deki kapitalistleşmeyi ve bu kapitalistleşmenin toplumsal hayatta yarattığı dönüşümü anlamak zordur, hatta mümkün değil. Kemal’in eserlerinden ve M. Nuri Gültekin’in Orhan Kemal’in Romanlarında Modernleşme, Birey ve Gündelik Hayat adlı kitabından da anlaşıldığı gibi Çukurova’daki kapitalistleşme, geleneksel sınıfsal ilişkilerin tümden yok olması üzerinden gerçekleşmemiş bilakis, geleneksel sınıfsal ilişkiler, egemenlik mekanizması ve cemaat yapılarının (burada dinsel cemaatleri değil, Durkheim’in ifadesiyle modern öncesi cemaat toplum türünü kastediyorum) aktörlerinden bazıları konumlarını kaybederken bazı cemaat yapıları ve onun aktörleri dönüşerek kapitalist sisteme entegre olmuştur. Bu işçileşememenin bazı sebepleri var. İlki, bu işçiler çok kötü koşullarda çalışmalarına rağmen “zincirlerinden başka kaybedecek şeyleri vardır.” Çünkü çevre bölgelerden ve Türkiye’nin değişik yerlerinden buraya çalışmaya gelen işçiler, genellikle geçici olarak çalışmaya geliyor ve bu yüzden geleneksel yaşam alanlarından kopuyordu. Yani Batı Avrupa ve ABD’de görüldüğü gibi geleneksel sınıf ilişkileri ve yaşam alanlarının tümden altüst edilmesi üzerinden oluşan bir işçileşme söz konusu değil. Örneğin Kemal’in Bereketli Topraklar Üzerinde isimli romanının kahramanları olan üç işçi, Sivas’ın bir köyünden ailelerini geride bırakıp çalışmak için Çukurova’ya gelir ve amaçları da para biriktirip geri dönmektir. Bu nedenle, fabrikanın bulunduğu mekâna ailesiyle birlikte bağlı olmayan, bütün hayatını fabrikadan aldığı ücretle idame ettirmeyen ve “zincirlerinden başka kaybedeceği şeyi olan” bu insanların işçi sınıfı bilincine sahip olamayacağı kesin. Zaten hem Kemal’in romanlarından hem Gültekin’in analizlerinden bu insanların işçi sınıfı bilincine sahip olmadığı görülür. İşçi sınıfı bilincinin oluşmasının önündeki bir diğer engel, geleneksel hemşerilik bağları. Bereketli Topraklar Üzerinde’de Sivas’tan göçen üç işçi, Sivaslı bir fabrika sahibinin yanında iş bulur ve özellikle Yusuf adındaki karakter, Sivaslı patron hemşerisine manevi bağlıdır. İşçi sınıfı bilincine sahip kişiler, sayıları az ve genel işçi kitlesi üzerindeki etkileri sınırlı olsa da teknik bilgiye sahip olan uzman işçilerdir. “Yazarın pek çok romanında gördüğümüz, bilinç sahibi, genelde teknik işlerden anlayan işçi tiplerine burada da (Hanımın Çiftliği) rastlarız. Bunlar her açıdan çevrelerindeki işleyişten ayrılan bireylerdir. Dünyadan haberdar, kitap okuyan, ağırbaşlı olgun kimseler olarak betimlenirler. ‘Aydın’ diyebileceğimiz, yol gösteren, gerçek çıkarının bilincinde bireylerdir.” (Gültekin, s. 137) “ELCİ” AĞALAR Kemal’in Çukurova üzerine olan romanlarında çeşitli Balkan bölgelerinden gelen göçmen de Ermeni, Doğulu Kürt, İzmirli veya Sivaslı işçi ya da Adana’nın kent dokusunun bir parçası olan Araplar da vardır. Bu bölgesel kapitalistleşme, bir yönüyle TürkiSAYFA 8 24 MART 2011 Türkiye tarım ve sanayisindeki kapitalistleşmenin laboratuvarı haline gelen Çukurova deneyiminin en iyi anlaşılacağı kaynak, Orhan Kemal romanlarıdır. Çukurova’daki kapitalist üretim ilişkilerinin yarattığı tüm katmanlar, bu katmanlardaki aktörlerin geldikleri kökenler ve aktörler arasındaki ilişikiler tüm canlılığıyla Kemal’in romanlarına yansır. Sosyalist bir dünya görüşüne sahip olan Kemal, romanlarında zorla sınıf bilincine sahip olan bir işçi sınıfı ya da saf karakterize olmuş bir burjuva sınıfı ya da bu iki sınıf arasındaki çatışma oluşturma çabası içine girmez. Olanı olduğu gibi verir ve bu yönüyle toplumsal hayatın içindeki cümbüş, doğrudan onun eserlerine taşınır. Örneğin Eskici ve Oğulları’nın ihtiyar karakteri, kapitalistleşmeye entegre olamamış eski bir toprak ağasının çocuğudur ve aile en nihayetinde işçileşir. Romanda ayrıca, bu konum kaybetme ve işçileşmenin aile fertleri, özellikle ana karakter olan eskici üzerindeki travmatik etkileri de irdelenir. Ancak eskici, burada kendi çöküşünün gerçek müsebbibi olan kapitalist sistemi sorumlu tutacak bir bilince sahip değildir. Ona göre ayakkabı tamirciliği ¥ yaptığı işlerini ka gö onunla açan B 6588) Anca toprak numla süreçte liğe ev işçi ile olan “e ya’da b Çukur listleşm ri. Bu k menler rasyon çalışan sınıf bi deki ön Kemal sık sık kazanm rak sah toplam Rom büyük Bey ile söz etm ilişkide köyleri şamaya larda i mevsim nır. Bu Hamza Ramaz de yara rında ç din en uzanan zar, bu güçlü b (Gülte Elcil manlar nu kay ki simg reylerd bu bire işçi top de işçi işçileri ğil, bu lerden ra işçil nun ya rülür v neksel moder ¥ CUMHURİYET KİTAP SAYI 1101 CUMH