04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

OKURLARA Okulu’nda üç aile bireyinden hemen hemen aynı dönemi anlatan üç farklı öyküyle karşımıza çıkıyor. Toplumsal ve bireysel olan arasındaki çizgiyi eşelemeye koyulan; bunu yaparken baba, anne ve kızlarının dilinden bilincin altını üstüne getiren Gide, anlayacağınız gibi yine geleneği bozmuyor. Sosyolog Mehmet Nuri Gültekin’in yazdığı, ‘Orhan Kemal’in Romanlarında Modernleşme, Birey ve Gündelik Hayat’, Kemal’in kitaplarına yansıyan Çukurova gerçekliğinin sosyolojik bir analizine yöneliyor. Kitap, Orhan Kemal’in eserlerini sosyolojik bir analizine girişen ilk çalışma olma özelliği de taşıyor. Aydın Şimşek’in yeni kitabı ‘Bebek Patikleri’ yayımlandı. Şimşek kitapta “kısa öykü yapıcı değil aksine yıkıcı bir türdür, ilk saldırdığı yer sıradan, gündelik dil ve anlamlardır, bu nedenle de kısa anlatı türü yaygın dile, yaygın yazmaya ya da yayarak yazmaya olanak vermez. Diğer yandan kısa öykü nedenselliği (yani içeriksel gerçekliği) önce anlamaya, sonra da onu terk etmeye yönelmesi için her defasında okura kapalı bir zarf uzatır” diyor. Şimşek’le kitabı ve kısa öykünün neliği üzerine söyleştik. İtalyan gazeteci, televizyoncu ve yazar Alfonso Signorini, ‘Chanel: Rüya Gibi Bir Hayat’ adlı kitabında, yirminci yüzyılın en önemli yaratıcılarından biri kabul edilen moda tasarımcısı Coco Chanel’in yaşamöyküsünü sürükleyici bir roman havasında, fakat bir yandan da belgesele yakın bir gerçeklikle anlatıyor. André Gide ‘Kadınlar P W ittgeinstein’ın Gizli Defterler’ini bir tür şaşkınlık içine düşerek okudum. Yayımlamayı öngörmemişti, denilebilir: Neden korumuş, yok etmemiş öyleyse, öleceğini aylar öncesinde anlamışken hem de? ervasız Pertavsız EN S BATUR Avare notlar Cephe notlarından oluşan defterlerde steno üslubu ağır basıyor. Kurşun yağıyor üzerlerine dört bir noktadan, I. Dünya Savaşı kurbanlarından biri olmasına ramak kalmış. Son sayfalara gelirken, “yaşamak çok istiyorum” cümlesinde ve ikide bir “Tanrı bilir”, “Tanrıya kalmış”, “Tanrı nasıl diliyorsa” hamlelerine sığınmasında silüeti beliren genç adam, bir yandan da Tractatus’una hazırlıyor kendini. Bütün yazdıklarını tanıdığımı söyleyecek değilim elbet, tanımıyorum: Benim bildiğim Wittgeinstein o iç(ten) muhasebeye dönmemiştir bir daha. Hastane yatağından ona ulaşan Trakl’a yetişmeye çalışıyor. Birliği Krakova’ya vardığında, birkaç gün önce kalp krizinden öldüğünü öğreniyor. XX. yüzyıl ıskalarının benim gözümde en önemlilerinden biri. Trakl ile Wittgeinstein’ın o odada, üst üste birkaç gün konuşabilmeleri gerekirdi. Bize konuşmalardan hiçbir iz kalmasa da. “Gizli Defter”, özel bir kategori. Çoğumuzun gizli kapaklı sayfaları bir çekmecede birikiyor. Gizlenmek için yazmak versus aralanmak/açılmak için yazmak, bir denklem. Yazıp kurtulmak, bir başka denklem. Bütün bunların, yüzyıl sonra olmadık okurlara ulaşması durumu üstünde düşünmek yararlı mı? Paris’te bir İstanbullu, 96 yıl sonra, Doğu cephesinde bir Viyanalının yazdıklarından böyle söz ediyor. * Dünya kupasının en renkli figürü, hiç şüphe yok, Almanya’da ortaya çıkan pörtlek gözlü octopus’tu, sonuna kadar bahisçilerin gözdesi oldu, her seferinde doğru tercihi yaparak. Tek rakibi papağan, final maçı öncesi Hollanda’yı seçerek çuvalladı, Paul gene doğruyu gösterdi. Şakayla karışık, inanıyor, ciddiye alıyordu herkes değilse bile çoğu bahisçi, sekiz bacaklıyı. Şans ve talih oyunlarına düşkün kişiler genellikle bâtıla kilitlenmeye yatkındır. Geçenlerde bir ekonomist, Wall Street’te bir yıl boyunca, evindeki maymunu Borsada kullanan bir uzmandan söz ediyordu. Bir eliyle kendi aklının dümen suyunda hisse alımsatımı yapıyor, öteki eliyle maymunun işaret ettiği kalemlere oynuyormuş. Yıl sonu bilançosunu çıkardığında, sonuçların hemen hemen aynı olduğunu görmüş. Ekonomistin amansız oysa haklı yorumu beni düşündürdü: Dünya ekonomisinin dizginlerinin önemli bir bölümünü elinde tutan borsa uzmanlarının, broker’ların, bankerlerin perspektifi, özünde maymunun güdülerinden daha sağlam verilere dayanmıyor olabilir mi? Böyleyse, oturup ağlayalım. Paul vakası doğrulayıcıydı: Yüzde 100 oranında onun tercihlerine bağlı kalmış bahisçiler hiç kayba uğramadılar sonuçta. Şans’ın / Talih’in / Felek’in / Kısmet’in özü yoksa burada mı gizli? Neresi: Burası? * Osmanlı azınlıklarının çoğu ücra arşivlerde unu Wittgeinstein Almanya’da ortaya çıkan pörtlek gözlü Ahtapot Paul, sonuna kadar bahisçilerin gözdesi oldu, her seferinde doğru tercihi yaparak. TURHAN GÜNAY eposta: [email protected] [email protected] Turgut Çeviker tulmuş minör yazar ve araştırmacıları üzerine dev bir antologya hazırlığını yıllardır sürdüren Johann Strauss üzerine kısa bir deneme yazmıştım. Beni onunla Timour Muhiddine karşılaştırmıştı, hemen kanım ısındıydı. Sanırım biraz da Johann’ın etkisiyle, Timour da kendi köşesinde, Türk edebiyatının Paris’te kaybolmuş kimi figürleriyle ilgileniyor, malzeme topluyor (bu arada, özellikle Cenevre’de pek çok ürün yayımlamış Jön Türklere de dikkat çekiyor). Bunlardan biri, Turhan Doyran. Yıllar önce adını Bilge’den duyduğum o tuhaf adam yarım yüzyıl Paris’te yaşadıktan sonra, geçenlerde, yaşadığı gibi sessiz, ölmüş. Sendikacılıkla uğraştığını bilmezdim; fotoğraf, kolaj, çeviri, yazı çalışmalarından bir ölçüde tanırdım. Bilmem ölümü herhangi bir gazetenin kültür sayfasında haber yapılmış mıdır? Altan Gökalp’in araştırmaları, başta Aleviler üzerine tez kapsamında gerçekleştirdiği saha araştırması (197779), yaklaşık 450 sayfalık bir kitapta toplanacakmış. CNRS kabul etmiş projeyi, Gorgeon’un girişimi sayesinde. Hiç karşılaşmadım Altan’la, çok küçük bir yazışmam olduydu “Charivari” bağlamında. Kaybolması işten değildi, kitap onu kuyunun ağzından çekip alabilir. Doğru çevirmen bulunabilirse, Türkçede yayımlanması için önayak olacağım. Yazı ve yayın yaşamım boyunca, hem unutulmuş metinlerle, hem de figürlerle epey ilgilendim, çabalarım oldu. Soy’un uç örnekleri özenle korunmalıdır. Üniversitelerimiz, kültür kurumlarımız yaya kaladursun, o işi gönüllü, üstelik olanakları sınırlı bireyler üstlenmiştir. Turgut Çeviker gibi adamlar, koskoca fakültelerden fazla yararlı olmuştur. Akademinin ölüsünden boşuna söz etmiyorum yıllardır: Üniversitelerimiz Kenan Evren’e ya da Orhan Pamuk’a onursal doktoralar vermeye bayılırlar da Çeviker’i fark etmezler bile. İşleri güçleri bir cahiller ordusu yetiştirmek, ellerine birer diploma sıkıştırıp toplumun içine salmak. Özgün araştırma, derinlemesine girişimler kimlerden geliyor? Donkoff, Andrews, BacquéGrammond, Veıkstein, Tietze, Gorgeon… daha sayalım mı? Johann ya da Timour: Kimsenin tasası değil o adamlar. Görmezden geliniyorlar. Batılılar aptal: Metin And’dan Tahsin Yücel’e “Légion d’honneur” ödülleri dağıtıyorlar. Bizimkiler akıllı: Kültürleriyle yakından ilgilenen yabancıların varlığından haberdar olmamayı yeğliyorlar. İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Turhan Günay Sorumlu Müdür: Miyase İlknur Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL. Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden/ Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal/ Reklam Koordinatörü: Hakan Çankaya/ Müşteri Temsilcisi: Ozan Altaş Tel: 0 (212) 251 98 74750 (212) 343 72 74 Yerel süreli yayın Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1101 24 MART 2011 SAYFA 3
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle