04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

maz, lioğlu. com Prof. Dr. Zehra İpşiroğlu, yeni kitabı “Gençlere Mektuplar”da, bağımsız, özgür, çağdaş bir yaşam için gençlere sesleniyor. Ë Mavisel YENER itabın yazılış öyküsü çarpıcı. Gençlere mektup yazma fikri, Nazan İpşiroğlu ve dilbilimci Şeyda Özil ile birlikte “Gençler İçin, Sorunlar Çözümler” (ÇYDD Yayınları, Çınar 2002) kitabı üzerinde çalışırken doğmuş. Zehra İpşiroğlu’nun bu kitapta yazdığı birkaç mektuba gençlerden aldığı yanıtlar bu düşüncenin filizlenmesi ve giderek yeşermesine yol açmış. 2009 sonunda ÇYDD’nin kurucusu ve yöneticisi, ışık yolcusu Dr. Türkân Saylan hastalığının en ağır aşamasındayken Zehra İpşiroğlu’na yapmayı istediği projelerden söz etmiş. İpşiroğlu, yaşamdan ayrılmak üzere olan bir insanın hâlâ gelecek kuşakları düşünmesi, onlar için bir şeyler yapmak istemesinden çok etkilenmiş. Saylan’ın projesinin İpşiroğlu’nunkiyle benzeşen yanları da varmış. Çünkü o da gençlere mektuplar yazarak düşüncelerini, deneyimlerini paylaşmak istiyormuş. Sonraki haftalarda Dr. Türkân Saylan’ın hastalığı baş döndürücü bir hızla ilerlemiş, İpşiroğlu onu son kez ziyaret ettiğinde bu kitabı hazırlama kararı aldığını söylemeyi çok istemiş ama diyor ki: “… sözler boğazımda tıkanıp kaldı… Söyleyemedim.” İpşiroğlu Gençlere Mektuplar adlı kitabını işte bu nedenle Dr. Türkân Saylan’a adamış. Gençlere Mektuplar’da, gençlere yapıcılığın ve usun ışığında yazılmış yirmi yedi mektup var. Mektupların yazılış sürecinde yazarın gençlerle yoğun bir düşünce alışverişi içinde olduğu fark ediliyor. Mektuplarda İpşiroğlu’nun tanıklıklarının yansıtılmasının yanı sıra, gençlerden aldığı mektup ya da epostalardan, onlarla yaptığı söyleşilerden örnekler sunulmuş; belgelerden yararlanılmış. Kitap önemli bir birikim ve emek ürünü. Mektuplarda gündeme gelen konu ve sorunlara bütünsel olarak baktığımızda yalnızca gençleri değil, yetişkinleri de yakından ilgilendirdiğini görüyoruz. Özellikle eğitimcilere ışık olabilecek yaklaşımlar içeriyor metinler. Zehra İpşiroğlu, son yıllarda yaşamının büyük bölümünü Almanya’da sürdürdüğü için seçtiği örneklerde büyük oranda göçmen kökenli gençlerin yaşamlarından kesitler yansıtıyor. Aslında Almanya’da yaşayan Türk gençlerinin sorunlarının adanmış bir gençlik kitabı pek çoğu Türkiye’de de yaşananların bir modeli gibi. Çağdaş yaşamla geleneklerin çatışmasından doğan sorunlar, kuşaklararası çatışma, erkek egemen bakışın kız çocukları üzerindeki baskısı gibi pek çok konu mektupların bel kemiğini oluşturuyor. Deneme tadında yazılmış mektuplar, bir solukta okunup kitaplığa kaldırılacak bir kitap değil de, içimizi döküp dertleşmek istediğimizde arayacağımız bir dost gibi… Mektuplar yaşam sanatı üzerine düşündürüyor okurunu. Fakat bunu yaparken kişisel gelişim kitaplarının çoğunda olduğu gibi, bir şeyler öğretme çabasıyla, hazır formüller vererek yapmıyor. Tek çabası, bireyin kendi doğrusunu bulabilmesi için ona sunumlar yapmak. Yaşamın değişim ve dönüşüm içinde olduğunu duyumsatmak. Her mektupta farklı bir sorun büyütece alındığı için önemsediğimiz konuyu öne alarak okumamız da olası. Mektupların anlamının yaş grubuna, bireyin içinde bulunduğu ortama, çevreye göre değişmesi metinlerin çok katmanlılığının göstergesi. Bütüne baktığımızda, mektupların ortak iletisi çağdaş yaşama bir çağrı niteliğinde. “Toplumda bazı şeylerin değişmesini istiyorsak, bunu ancak elbirliği ile başarabiliriz,” diyor yazar. Gençlere Mektuplar’la buluşan bir genç, yaşamanın gerçekten bir sanat olduğunu kavrayıp bu konuda beyin fırtınası yapacaktır kuşkusuz. Zehra İpşiroğlu, bu beyin fırtınasını gençler onunla paylaşsın istemiş. “Dilersen sen de kitabı okuduktan sonra, bana yanıt verebilir, kendi deneyimlerinden, yaşantılarından, başarılarından, zekânı ve yaratıcılığını kullanarak ürettiğin çözümlerden ya da işin içinden çıkmakta zorlandığın sorunlarından ve kaygılarından söz edebilir; kendi yaşamından ya da çevrende gözlemlediklerinden olumlu olumsuz örnekler getirebilirsin.” (s,18) Kitabın yeni baskılarında gençlerden gelecek mektuplardan da bir seçme yapabileceğinin muştusu veriliyor. Mektuplar sorular sorduruyor okuruna. Bireyin yapabileceği en büyük keşif, kendini anlama ve tanıma yetisidir. “Hepimizde olan bu yetiyi kullanmasını biliyor muyuz?” sorusunun yanıtını ararken elimize sihirli bir ayna veriyor yazar. “Yaşamın belki de en güç, aynı zamanda en gizemli yanı insanın kendini bulgulaması, kendi sınırlarını olanaklarını zorlaması. Bu, yaşam boyu hiç bitmeyen bir süreç. Aslına bakarsan sihirli ayna daha çok gençken geçiyor elimize. Ama görmesini bilmeyen biri, onu herhangi bir aynadan ayırt edemiyor. Öyle olunca da bir süre sonra ayna büyülü gücünü yitirip gerçekten sadece senin dış görüntünü yansıtan sıradan bir aynaya dönüşüyor.”(s, 23) Bu aynayı kullanmayı bilen İdil Biret, Fazıl Say, Genco Erkal gibi çağdaş sanatçılar da kitapta anılmış. Her mektup farklı bir sürprizi de barındırıyor içinde. Örneğin üçüncü mektupta Bertolt Brecht’in kısacık bir öyküsü gülümsüyor okura. Dördüncü mektupta yaşamın şaşırtıcı bir denge oyunu olduğu anlatılırken, öfke kontrolü konusunda ilginç örnekler veriliyor. Beşinci mektupta anlatılan doğaçlama oyununu kızımla hemen oynamak benim de çok hoşuma gitti doğrusu. Sanatın farklı dalları aracılığı ile düş toplamanın keyfi, örneklerle sunulmuş gençlere. İşte minik oyunlardan biri: Gözünüzün önüne bir sırt çantası, bir sandık, bir de çöp tenekesi getirin. Sırt çantanıza yaşam boyu her an her dakika taşımak istediklerinizi koyduğunu düşleyin. Sandığa ise herkesin görmesini istemediğiniz değerli şeylerinizi gizlediğinizi hayal edin. Çöp tenekesine de beğenmediğiniz, hoşlanmadığınız ne varsa atın. “Sırt çantası, sandık ve çöp tenekesi üzerinde kafa yormaya değer. Çünkü her biri sana kendinle ilgili çok önemli ipucu verecektir.”(s, 56) Yaşamımızda yeni kapılar açacak, özgürleşmenin yolları üzerine düşündürecek mektuplar yetişkinlerin istemeyerek/ ya da isteyerek, gençleri nasıl da kişilik yitimine ittiklerini de gösteriyor. Gençler kendi istedikleri değil de başkalarının onlara biçtikleri rolleri mi oynuyorlar? “Çocuk rolü, öğrenci rolü, ev kızı rolü, başarılı rolü…” Anadolu’da hâlâ birçok ailede gencin geleceğini, ne okuyacağını/okumayacağını, kiminle evleneceğini, kendine nasıl bir yaşam kuracağını aile belirliyor. Gencin ailesine bağlı olması elbette güzel, ama bağlılık bağımlılığa dönüştüğünde sorunlar ortaya çıkıyor. “Bağlılıkta ilişkiler eşit düzeyde gelişirken bağımlılıkta ezenezilen ilişkisine dönüşebiliyor,” diyor dokuzuncu mektup. Zehra İpşiroğlu, Düş Hırsızlarına Karşı (E Yayınları) adlı kitabında içimizdeki gizli polis’le (Gipo) hepimizi tanıştırmıştı. O polisten kurtulduğumuzda, gerçek anlamda demokrasiye adım atacağımızı duyumsatmıştı. Gipo çocukların ve yaratıcı bireylerin düşlerini çalarak bireyi engelleyen her tür etkeni, gelenekleri, otoriter eğilimleri, ayırımcılığı, ötekileştirmeyi simgeliyordu. Gençlere Mektuplar’da Gipo yine karşımıza çıkıyor. Kız ve erkek çocuklar arasında yapılan ayrımcılığa ayna tutuyor, bunun gerçek nedenlerini ortaya seriyor. Düş Hırsızları’nda Nar tiplemesiyle de genç kuşakta gittikçe artan tutuculuk ve cinsiyet ayrımcılığı sorununa dikkat çekiyordu İpşiroğlu. Bu kez yine aynı konulara dikkat çekerken bunların altında yatan nedenleri gençlerle birlikte sorguluyor. Bize benzemeyeni ötekileştirmenin ardında bilinçaltındaki korkuların yattığını çekinmeden söylüyor. Gençlere Mektuplar cesurca, içtenlikle yazılmış bir kitap. Öyle ki, yazar gençlerle dertleşirken toplumdaki otoriter sistemi eleştiriyor ve şunu bile söylüyor: “Yeniden seçme olanağım olsaydı, yaratıcı gizil gücümü daha rahat kullanabileceğim serbest bir meslek seçer ve dünyada üniversiteye öğretim üyesi olarak girmezdim.” (s, 222) Mektuplar zaman zaman yazarlara ve başka okumalara da gönderiyor okurunu. Günter Wallraff, Aziz Nesin, Brecht, Aldous Huxley, Michael Ende, Tahsin Yücel bu yazarlardan bazıları. Kitabın son mektubuna geldiğimizde balıklar gibi masmavi suları yara yara derinliklere yol alıyor, kuşlar gibi kanatlarımızı çırpa çırpa göklere yükseliyoruz, aydınlık gelecek adına umutla doluyoruz; tıpkı Türkân Saylan usta gibi… [email protected] *Gençlere Mektuplar, Zehra İpşiroğlu, E Yayınları, 253 s, 2011, 14+ sıkıntılarına bir abla gibi çözüm bulmaya çalışıyor. Kitapta beni en çok düşündüren bölüm Tiraje Hanım’ın kızı ile çok fazla ilgilenmemesi. Çünkü bir anne çocuğunu bu kadar umursamazlıktan gelemez. Aklıma yatmayan yer ise İrini Hala’nın evini tamir ve dekore etmeleri. Nedeni ise böyle bir yalının tamiri o yalının manevi değerinin düşmesine neden olacaktı. Her şeye rağmen çok güzel bir kitap. Herkese tavsiye ediyorum. Çocuklar ve gençler, siz de bize yazar mısınız? Okuduğunuz kitapta en çok hangi karakteri sevdiniz? Neden? ·Öyküde sizi en çok düşündüren bölüm neresiydi? Neden? Öyküde size alışılmadık gelen, aklınıza yatmayan yerler var mı? Neden? Mektup yazarak bize ulaşmak isteyenler için mektup adresimiz: Mavisel Yener Ata Cad. Defne Sok. No:1 D1 Balçova, İzmir Elektronik posta göndererek bize ulaşmak isteyenler için: [email protected] Anımsatma:* Mektubunuzda ev adresinizi, telefonunuzu, yaşınızı, okuduğunuz kitabın adını, yazarını ve yayınevini belirtmeyi unutmayın. Size bir sürprizimiz olacak! * Mektubunuzda kitabın özetini yazmayın, olur mu? Biz, anlatılanlar hakkında sizin ne düşündüğünüzü çok merak ediyoruz. Türkan Saylan’a K osyal eğiştiği ırmataşlarıaktan alların r gibi er. tarafınhatırlı arın slenen le gökarklarıne emiktrikli oksa ?” diye rı soru e, başaleleri, ğaçkau manda yaa en gelebia farklı erim. guruavi Yaz kazadakları nup sine bı ralar ve erçeke mi Cumhuriyet Çocuklarından Mektuplar Hazırlayan: Mavisel YENER Begüm Yardımcı İstanbul 9 yaş TAŞ İlköğretim Okulu Merhaba Mavisel Yener, ben sizin önerdiğiniz kitapları görüyorum ve istediğim kitapları listeliyorum. “Delidolu Arkadaşım” (Daniel Pennac, Günışığı Kitaplığı) isimli kitabı okudum. En sevdiğim kahraman Mösyö Margerelle. Çünkü öğretmen ve çok güzel taklit yapıyor. Öykümü en çok dikkatimi çeken yer Mösyö Margerelle’nin kılık değiştirdiği yer. Selinay Karadüz, Gaziemirİzmir, 8 yaş 9 Eylül İlköğretim Okulu Merhaba Cumhuriyet Kitap, okuduğum kitabın adı Günlüğümden Sevgilerle. Yazarı Laura Baker, Yayınevi: Beyaz Balina Yayınevi. Çeviren: Nüket İzzet. Okuduğum kitapta en çok Ece karakterini sevdim. Çünkü Leylak gibi kendini üstün bulmuyor, arkadaşlarını küçümsemiyor. Anlamadığım tek olay, Leylak’ın kötü bir kız olmasına karşın çok arkadaşı olması. Bu CUMHURİYET KİTAP SAYI 1101 ci renm ve koleknumda Çizğu, Üç a ve kitapta olağandışı bir olay var. Günlük sahibine cevap veriyor. İyi bir sırdaş olan günlük Ece’nin en iyi dert ortağı. acağım ştirel ve asıl ta gerekirbilirim. ocuklaa giden Louis a”sı ve çük hem derinuna gini de Su İlke Bahar 12 yaşİstanbul Ben size Televizyona Düşen Çocuk Gip adlı kitabı anlatacağım. Kitabın yazarı Gianni Rodari. Kitap Can Yayınları’ndan çıkmış. Kitap 179 sayfa, 1970 Andersen Ödülü almış. Ben bu kitabın en çok Karpalılar ve Piza Kulesi bölümünü sevdim. Çünkü: Karpa Gezegeni’nden gelen Karpalılar Piza Kulesi’ni alıp kendi gezegenlerinde düzenledikleri yarışma için küçülterek kendi gezegenlerine götürmek istiyorlar. Ama başaramıyorlar. Benim bu kitapta en sevdiğim karakter ise Carletto Palladino. Çünkü: Bay Carletto’nun kurnazlığı sayesinde Karpalılar gerçek Piza Kulesi’ni götüremiyorlar. Ezgi Tonyalı, Canik/ Samsun, 13 yaş Merhaba! Size son okuduğum kitabı anlatmak istiyorum. Adı: Sekizinci Renk. Yazarı: Gülten Dayıoğlu. Yayınevi: Altın Kitaplar Yayınları. Kitapta Ela adlı bir kızın 12 yaşından evlilik çağına kadar olan hayatını ve yaşadığı sıkıntıları anlatıyor. Bu kitapta en çok beğendiğim karakter Ülev. Çünkü o Ela’nın 1101 24 MART 2011 SAYFA 25
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle