Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Hazırlayanlar: Nilay Yılmaz, Aytül Akal, Mavisel Yener, Çiğdem Gündeş, Mustafa Delioğlu. ÇOCUKGENÇLİK OKUMA Gülten Dayıoğlu’nun yeni romanı: Akgüvercin ile Yeşilsalkım’ın Aşkı pısı vardır. Dört numarada yaşayan komşular kapıdaki gözleme deliğinden baktıkları halde kapıyı açmazlar. Beş numaradakiler iyidir, hoştur ama içleri boştur. Canevi’ne akıl öğretirler: “Masal kitabından bir masal bul. Öğretmene komşumuz anlattı dersin. Olur biter.” (s. 16) Altı numaralı dairede oturan yaşlı teyze epey konuşkandır. Canevi’ni buyur eder, masallar bildiğini söyler. Ona kendi yalnızlığını, hayırsız çocuklarını anlatır. Söz bir türlü masala gelemez. Sonunda anlattığı masal herkesin bildiklerinden biridir. Canevi, bunun bilindik bir masal olduğunu, bir başkasını anlatmasını istediğinde olanlar olur, büyük hanım sinirlenir. Canevi üç kapı çalmıştır ama bir masal bile öğrenememiştir. Simitçinin sesini duyunca bir solukta ona ulaşır, sorusunu sorar. Ne ki, eskiden çok masal bilen simitçi geçim derdine düşünce bildiği her şeyi unutmuştur. Yedi numarada yaşayan komşunun aranan bir suçlu olduğunu öğrenen Canevi’nin başı polisle derde girer. O kapıda ne aradığını anlatması çok da kolay olmaz. Sekiz numarada ilginç komşular vardır çünkü burası tanınmış bir terzinin işliği olarak kullanılan bir işyeridir. Terzi Uğur Bey, Canevi ile ilgilenir, ona ikramlar yapar. Kendi anılarını anlatır. Canevi bu işlikten çıktığında, masal değil ama hoş anılar koyabilmiştir cebine. Canevi’nin masal arama serüveni devam ederken dokuz numarada başına gelenler pişmiş tavuğun başına gelmemiştir. Kapının açılmasıyla birlikte ortalığı cankurtaran sesini andıran bir siren dalgası kaplar. Canevi neye uğradığını anlayamaz. Bu karmaşanın atlatılmasından sonra da Canevi’nin elinde kalan kocaman bir sıfırdır. Bu komşular “öğretmenin kafayı yemiş besbelli!” diyerek onu uğurlar. On numarada, en üst katta yaşayan komşu biyokimya profesörü Türkel Hanım, bir hayvanseverdir. Evdeki kediler, köpekler, kuşlar başlangıçta Canevi’ni korkutsa da, kısa sürede onlardan hoşlanmaya başlar. Türkel Hanım, hayvanlarla ilgili anılarını anlatır, evinde beslediği kaktüslerin gizeminden söz eder. Fakat Canevi buradan da masalsız çıkmıştır. Ama öğrendiği çok önemli bir şey vardır: Apartmanlarının en üst katından deniz görünmektedir. Annesi de bunu duyunca epey şaşıracaktır. Komşularla yaşadıkları, onların anlattıkları Canevi’nin dosyasına hemen girer. Ne ki, ödev eksiktir. Gerçek bir masal derleyememiştir. Bu soruna nasıl çözüm bulacağını düşünüp dururken kapı çalınır ve kim gelir, bilin bakalım? Uzaklara bakarken burnumuzun ucunu göremeyiz kimi zaman. Canevi’ne masalı anlatacak kişi, ona çok yakın biridir. Kitabın rotası bundan sonra masala doğru döner ve Akgüvercin İle Yeşilsalkım’ın Aşkı adlı masalı Canevi ile birlikte biz de dinlemeye başlarız. Bu masal da her masal gibi tekerlemeyle başlar. “Bir varmış bir yokmuş. Türlü türlü garipliklerin yaşandığı bir zaman diliminde, develer tellaklık yaparken pireler de berber olmuş, erkekleri tıraş ederlermiş. Çocuklar ise hiç durmadan babalarının beşiğini sallarmış.” (s. 91) Canevi, masalın niçin tekerlemeyle başladığını merak eder. Bunun yanıtını aldığında artık anlatılacak tuhaf olaylara iyice hazırdır. Güzeller güzeli Yeşilsalkım ile Akgüvercin’in masalını dinlerken Canevi her çocuk gibi, kendini kahramanlardan birinin yerine koyar. Kimin mi? Okuyun öğrenin, bu güzel masalın sularında kulaç atın. Aynı apartmanda yaşamalarına karşın birbirlerine kilometrelerce uzak duran insanların öykülerinin üst kurmacaya eklenmesi günümüz toplumuyla ilgili eleştirel bakışı da beraberinde getiriyor. Romanın kahramanı ateşten bir gömlek giydiğini düşünür ilkin. Romandaki öğretmen karakterine yüklenen yenilikçi kimlik, aynı zamanda eski değerlere de sahip çıkan, parçalanmış modern toplumda yok olup giden değerlere sahip çıkmaya çalışan bir öğretmen kimliğiyle iç içe geçmiştir. Öğretmen kimliğinde yazarın yansımasını da görebiliriz. Dayıoğlu da tıpkı romandaki öğretmen gibi, yenilikçi, çağdaş ama geleneğe bağlıdır. Modern toplumun ikiyüzlü değer yargılarından hoşlanmaz. Düşünce ikliminin yanı sıra, sanat ikliminde de tüm yeniliklerine açıktır ama bu yenilik yozlaşmayı beraberinde getiren bir yenilik değildir. Tam tersi, düşünce yetkinliği olan, çocuk ve genç okurda değişim/dönüşüm yaratabilecek yeniliklerdir bunlar. Romanda betimlenen öğretmen karakteri, özgün ödevler verme cesaretini gösteren, alışkanlıkları kırabilen, sıradan duyarlıkların ötesine geçebilmiş bir öğretmendir. Reçetelere bel bağlamak yerine yaratıcı olmayı seçmiş bir eğitmendir. Öğrencisinin imgelemini tetiklemekle kalmamış, apartmandaki pek çok kişinin imgelemini harekete geçirmiştir. Öğretmenin insani değerlerin aşınmadığı bir çağ özlemi, aynı zamanda yazarın da özlemidir. İnsanlar arası iletişimin yok denecek kadar azaldığı, bireylerin kendi çevrelerine surlar ördüğü bir dönemde, öğretmenin yılgınlığa kapılmamış olması, bu duyguyu öğrencilerine de yansıtması önemli bir ayrıntı. Öğrencisinde merak, öğrenme tutkusu yaratmanın yolunu araması romanın katmanlarından yalnızca biri. Öğrenci bir yolculuğa çıkmıştır, çoğunun cesaret edemeyeceği bir yolculuktur bu. Tanımadığı kapıları çalıp masallar aramak bir anlamda düş kırıklıklarına da davetiye çıkarmaktır. Kapıların ardı bilinmeyenlerle doludur. Öğretmen bunu bilmez mi? Elbette, bilir. Ama ister ki öğrencileri yıkıldıklarında doğrulmayı da bilsin, çıktıkları yolculuklardan ellerinde mücevher değerinde bilgilerle dönsün. Arayışın uzun ve zahmetli bir yol olduğunu duyumsasınlar. Apartmanda açılan ya da açılmayan her kapının simgelediği bir geçit vardır aslında. Bu geçitler kimi zaman yüreklere açılır, kimi zaman kent okyanusunda yitip gitmiş yaşamlara… Yazar, anlatının yalınlığına zarar vermeden şiirsel tümcelerle de karşılaştırıyor okuru. Dayıoğlu’nun kitaplarının Altın Yayınları’ndan çıkmasına alışık olan okurlar Doğan Yayınları’ndan çıkan bu Dayıoğlu kitabını gözden kaçırmasınlar. Her an kapınız çalınabilir, tanımadığınız bir çocuk sizden masal dinlemeye gelmiş olabilir, hazırlıklı olun! ? www.maviselyener.com *Akgüvercin İle Yeşilsalkım’ın Aşkı, Gülten Dayıoğlu, resimleyen: Emel Alp Sarı, Doğan Egmont, 231s, 2010, 9+ Masal kapılarını aralayan bir yapıt Gülten Dayıoğlu’nun son kitabı Akgüvercin İle Yeşilsalkım’ın Aşkı’nda olay örgüsünün derin yapısında insanoğlunun yalnızlığı, kent yaşamının getirdiği kaygılar irdeleniyor. Gülten Dayıoğlu, radarını nerelere tutacağını iyi bilen bir yazar, çünkü çocukları iyi tanıyor. Romanda, özgün masallar arayan Canevi’nin bireysel öyküsünü okurken aslında bu çocuğun diğer insanların öyküsünü de etkilediğini görürüz. Bireysel sanılan bir eylem, gerçekte toplumu etkiler. Romanda temellendirilen ana sorunsal da budur. Olay örgüsü içinde heyecanla yol alırken aynı zamanda yetişkinlerle ilgili sürpriz öykülerle de karşılaşırız. Ë Mavisel YENER itabın kahramanı Canevi’nin öğretmeni yarıyıl tatiline girerken yapacağını yapıyor ve bir tatil ödevi veriyor. Bu sıra dışı ödevde, öğrenciler komşu kapılarını çalıp, karşılarına çıkan yetişkinlere çocukluklarından kalma bir masal anlatmaları dileğinde bulunacak. Sonra da bu masalları yazıp, bir masal dosyası hazırlayacaklar. Dosyalardaki masallar sınıfta okunup değerlendirilecek, ilginç olanlar seçilip bilgisayara geçirilerek kitap haline getirilecek. Bu kitap sınıf kitaplığının baş köşesinde yerini alacak. Ödevi alan öğrencileri alıyor bir telaş. Komşularıyla tanışmıyorlar ki kapılarını çalıp masal sorsunlar! “Öğretmenim, biz komşularımızla pek fazla tanışmıyoruz. Öyle ki, asansörde ya da kapı girişinde karşılaştığımızda yüzümüze bakmayan, selam vermeyen komşularımız var. Üstelik onlar çoğunlukta. Bu kişilerin kapılarını nasıl çalacağız?” (s. 5) Öğretmenin bu yakınmaya yanıtı hazır: “Tanışmak için ilk adımı siz atacaksınız.” Öğrencilerin bu işi yapmaya pek niyetleri yok. Her kafadan bir ses çıkıyor, komşularının suratsız olduğunu öne sürenler mi ararsınız, komşularıyla olumsuz ilişkilerini sayıp dökmeye başlayanlar mı? Fakat öğretmen kararlı, bu ödev yapılacak! Canevi ödevi söylediğinde annesini bir anda ateş basar. “Bu öğretmen şaşırdı besbelli, böyle ödev verilir mi?” diye söylenmeye başlar. Ama çözümü kolayca bulur: “Kitaplıktaki masal kitaplarından kopya çekerek ödevini yapabilirsin.” (s. 8) Babası, her zaman için oğluna karşı annesinden daha ılımlıdır. Canevi’ni ürkütmek yerine onu desteklemek gerektiğini söyler. Öğretmenin bu ödevi niçin verdiğini kavramıştır. Canevi ilkin, apartmanın üç numaralı dairesinin kapısını çalar. Bu, yanlış bir seçimdir; çünkü komşunun işi başından aşkındır, yabancılarla konuşarak geçirecek zamanı yoktur. Üstelik kapıyı açan kızını azarlar: “Kızım, sana kapı açmayı yasaklamadım mı? Neden yine pat diye açıyorsun kapımızı? Hırsızı var, uğursuzu var.” (s.11) Canevi’nin cesareti kırılır ama yine de işine devam eder. Sırada karşı dairenin ka K Nilay Yılmaz İstanbul Bilgi Üniversitesi İnönü Cad. No: 28 Kuştepe/ İstanbul Tel: 0216 381 17 50 www.nilayyilmaz.com sihirlidegnekcumhuriyet@gmail.com SAYFA 30 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1090