Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Nevsâl Baylas’la ‘Dansa Âşık Bir Kuğu: Meriç Sümen’ üzerine Meriç Sümen, Kuğu Gölü (Siyah Kuğu rolünde) 1965. Fotoğraf: Ozan Sağdıç Parmak ucunda yükselen dev; Meriç Sümen mak için Londra’da Westminster Abbey’de düzenlenen özel törene Türkiye’yi temsilen Sümen’i de davet etmişlerdi. İşte o dönemde kendisiyle yaptığım görüşmelerden sonra bu değerli sanatçının yaşamöyküsünü yazmam gerektiğine karar verdim. Kitabı yazmaya başlarken Ankara Devlet KonservatuVarı’nın açıldığı ilk yılları araştırdım. Yaşamöyküsüyle örtüşen Türkiye’de klasik balenin evrimini irdelemek hem de ülkenin sosyopolitik ortamından, kültürel ve ekonomik konumundan söz etmek gerektiğini düşündüm. Bu amaçla Londra’dan Ankara’ya, İstanbul’a ve gerektiğinde Türkiye’nin başka illerine sık sık giderek hem kendisiyle hem de Devlet Balesi çevresinden birçok kişiyle görüştüm. Moskova’daki bir Türk meslektaşımın yardımıyla Sovyet arşivlerini de taramaya çalıştım. Bir yandan da Türkiye’de ve İngiltere’de kütüphanelerde araştırmalar yaptım. 2002’de başlayan söyleşiler ve araştırmalarım 2008’in sonuna kadar sürdü. Meriç ismi bir paroladan esinlenerek verilmiş değil mi? Evet. Meriç Sümen’in babası subay. Kızının doğduğu yıl 1943, ilkbahar; Trakya’daki bir piyade alayında görevli. Alayın parolası da zaman zaman değişiyor. Annesinin anlattığına göre kızının doğduğu gün alayın parolası Meriç’miş. İşte oradan esinlenerek yeni doğan bebeğe Meriç adını veriyorlar. AVRUPA BALESİNDE İLK TÜRK İMGELERİ Türklerin Avrupa’daki bale eserlerinde ilk ortaya çıkışlarının 15. ve 16. yüzyıllarda açık havada yapılan gösterilerle başladığını okuyoruz kitabınızda. Açar mısınız bunu Metin Hoca’nın da (And) verdiği bilgiler ışığında? Metin And, Gönlü Yüce Türk, Yüzyıllar Boyunca Bale Eserlerinde Türkler adlı kitabında anlatıyor bunu. 15. ve 16. yüzyıllarda Avrupa’da “Atlı Baleler” diye adlandırılan açık hava gösterilerinde Türk motiflerine yer veriliyor. And, atlı mızraklıların dövüştüğü, atların dans ettirildiği bu gösterilere bale adının verilmesinin nedenini, bir baleyi meydana getiren dans, müzik, giyim, koreografik düzen gibi öğelerin bulunmasına bağlıyor. And, Tiyatro, Bale ve Opera Sahnelerinde Kanuni Süleyman İmgesi adlı kitabında da, Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u almasından Viyana Kuşatması’na kadar yüzyıllar boyunca sürdürülen savaşların Avrupa’da o konularla ilgili oyunların yazılmasına ve sahnelenmesine yol açtığına dikkat çekiyor. Osmanlı sultanları Avrupa’daki oyun yazarlarının yanı sıra bestecilerin ve koreografların da ilgisini çekiyor. İtalyan Gasparo Angiolini’nin Kanuni Sultan Süleyman’ı konu aldığı balesi ve Avusturyalı koreograf Franz Anton Hilverding’in “Le Turc Genereux” (Gönlü Yüce Türk) adlı balesi en tanınmış örnekler. Bu bağlamda Metin And’ın, yabancı dergilerde yayımlanan İngilizce makaleleriyle, Cumhuriyet devrinde yeni doğmakta olan Türk Devlet Balesi’nin yurtdışında tanınmasına da katkıda bulunmuş bir kişi olduğunu, onun Türkiye içinde ve dışında yayımlanan makale ve kitaplarının araştırmalarımın temelini oluşturduğunu da vurgulamam gerek. Kitabınız sadece Meriç Sümen’e odaklanmıyor, koşutunda Türk Devlet Balesi’nin evrimi ve kurucusu Dame Ninette de Valois’yı okuyoruz ayrıntılarıyla, değerlendirmelerinden referans aldığınız Metin And’ı anıyoruz. Dame Ninette’in öğrencileriyle yaptığınız söyleşilerden kimi bölümlere de yer veriyorsunuz. Ayrıca Türkiye’de ulusal baleyi başlatmak için Muhsin Ertuğrul’un çabalarını da okuyoruz. Türkiye Cumhuriyeti’nde ilk bale adımları, Rusya’da 1917 Bolşevik Devrimi’nden sonra İstanbul’a sığınan Lydia Krassa Arzumanova ve Jenya Nanasova gibi bale öğretmenleri sayesinde atılıyor. Arzumanova’nın öğrencisi, Türkiye’de ilk özel bale okulunu açan Yıldız Alpar, öğrenciliğinde 1944’te Eminönü Halkevi Bedii Raks Grubu’nun bale gösterisi için gittikleri Ankara’da, Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün önünde dans ettiklerini anlatmıştı bana. Ama Türkiye’de ilk ulusal bale okulu 6 Ocak 1948’de İstanbul Valisi’nce Yeşilköy’de resmi bir törenle açıldı. Yaşları yedi ile on arasında on bir erkek çocuk ve on sekiz kız çocukla eğitime başlayan bu okulun açılması Londra’da Sadlers Wells Balesi Direktörü Ninette de Valois’nın çabalarının sonucu. Bu okul iki yıl sonra kapatılıyor ve öğrencileri Ankara’da Devlet Konservatuvarı’nda yeni oluşturulan bale bölümüne gönderiliyor. Londra’daki bale arşivlerinde incelediğim belgelerde, 1947 Mayısı’nda İstanbul’u ve Ankara’yı ziyaret eden Valois’nın Türkiye’de açılacak bir bale okuluna ilişkin tavsiyelerde bulunmak ve bu okulun eğitim sistemine ilişkin önerileri içeren bir rapor hazırlamakla görevlendirildiği kaydedilmiş. Valois yirmi yıl sonra, 1967’de Ankara Radyosu’nda yayımlanan mülakatında, bir bale okulu oluşturma teklifinin Türkiye hükümetinden geldiğini söylerken, “Tahminimce bu da İngiltere’den gelen bir misafirle sizin kabine üyelerinizden birinin arasında geçen tesadüfi bir konuşmadan çıkmış. İngilize bu konuda neler yapılabileceği sorulduğunda beni tavsiye etmiş. Ben davet mektubu geldiğinde çok ilgilendim ve çok sevindim” der. Sümen’in Ankara Konservatuvarı’ndaki öğretmenlerinden Molly Lake’in yaşamını anlatan bir kitapta da, Türkiye’ye tayin edilen İngiliz rahip Hutchinson’un İstanbul’da tanıştığı Eğitim Bakanı’yla sohbet ederken ulusal bale kurma konusunda Valois’nın yardımcı olabileceği fikrini ortaya attığı yazıyor. Metin And ise Valois’nın Türkiye’yi ziyaretinin öncesinde olup bitenleri Muhsin Ertuğrul’un kendisinden dinlediğini belirtir ve duyduklarını Ulus gazetesinde çıkan bir makalesinde şöyle özetler: “Muhsin Ertuğrul Türkiye’de bale çalışmalarına artık başlamanın sırası geldiğine inanmıştı. Londra’da Old Vic Tiyatrosu’nun yakınındaki bir kilisenin papazıyla tanışmış, bu papaz Dame Ninette de Valois’yı iyi tanırmış, onun aracılığıyla Türkiye’de ulusal baleyi başlatmak için gelip gelemeyeceğini sormuş. Dame Ninette de Valois’dan olumlu cevap alınca hükümetimiz kendisini resmi olarak çağırmıştır.” ‘SEN PATLA BEN ZIPLAYACAĞIM!’ Dame Ninette, “medarı iftiharı” öğrencisi Meriç Sümen’e başkalarına göstermediği yakınlığı gösteriyor, örneğin Londra’ya geldiğinde çoğunlukla onu evinde ağırlıyor. Kitabınızda Sümen ile Dame Ninette arasında bir paralellik de görülüyor diyebilir miyiz? Hem “Evet” hem de “Hayır” diye yanıtlayabilirim bu sorunuzu. Benzer yanları çok aslında. Sümen Dame Ninette’i örnek almış, ondan çok şeyler öğrenmiş, onun gibi azimli, önüne çıkan engellerden yılmayan, onun gibi pragmatik, öğretmenlerine saygılı, öğrencilerine şefkatli ama aynı zamanda acımasız bir hoca. Ancak Meriç Sümen Dame Ninette’den çok daha uzun süre, çok başarılı olarak dans etmiş bir balerin. Dame Ninette aynı zamanda çok iyi bir koreograf ama Sümen hiçbir zaman koreografi yapmayı düşünmemiş. Yöneticilik ile de arası iyi değil. Oysa Dame Ninette etkin bir yönetici olarak ün yapmıştır İngiltere’de. Dame Ninette, hem İngiltere’de hem Türkiye’de bale çevrelerinde bilindiği adıyla “Madam”, Türk öğrencilerine her zaman farklı davranmıştır. Türk öğrencilerinden “çocuklarım” diye söz eden Dame Ninette de Valois’nın, İngiliz öğrencilerine karşı çok sert davranırken Türklere karşı çok yumuşak olması, sırasında Türk öğrencileri kayırması İngiliz öğrencilerinde kıskançlık bile yaratır. Kitapta bunu örnekleriyle anlatmıştım. Şimdi yaşını başını almış bir İngiliz balerin, “Dame Ninette bir kere bile bize ilk adımızla hitap etmemiştir. Hep soyadımızla çağırırdı. ¥ Bu söyleşimizin konusu, Nevsâl Baylas’ın dünyaca ünlü balerinimiz Meriç Sümen’in kişiliğinde, Türkiye’de Devlet Balesi’nin oluşumu ve gelişimini aktardığı kitabı Dansa Âşık Bir Kuğu: Meriç Sümen. Çalışmasında, Sümen’in kişiliğinde Batılı anlamda modernleşmenin bir kesitini de sunan Baylas, aynı zamanda dansta klasikten moderne geçişe ayna tutuyor. Baylas ile Dansa Âşık Bir Kuğu: Meriç Sümen kitabını konuştuk. Ë Gamze AKDEMİR “Benim deneyimim o ki, olağanüstü dansçılar, aynı zamanda olağanüstü insanlardır; yaşama ilişkin tutum sahibi insanlar, bir tür arayış ve içsel nitelik sahibi insanlar...” Mikhail Baryshnikov eriç Sümen ile nasıl tanıştığınızdan başlayıp bu kitabı yazma fikrinin oluşum sürecini sorarak ve araştırmalarınızı hangi çizgide ve nasıl bir trafikte gerçekleştirdiğinizle başlayalım söyleşimize İngiltere’de Kraliyet Balesi’nin kurucusu, aynı zamanda Türkiye’de Devlet Balesi’nin kuruluşunda büyük rolü olan Dame Ninette de Valois, 2001 yılı Mart ayında öldüğü sırada Londra’da BBC Türkçe Yayınları’nda yapımcı ve sunucu olarak çalışıyordum. BBC Türkçe Servisi için hazırladığım sanat programında Dame Ninette’in yaşamını irdelerken İngiltere’de görüştüğüm kişilerin yanı sıra, onu çok yakından tanıdığını bildiğim Meriç Sümen ile görüşmemin şart olduğunu düşündüm. Londra’dan telefonla aradım ve Dame Ninette hakkındaki radyo programında Sümen’le yaptığım mülakata da yer verdim. Dame Ninette’i anSAYFA 20 M Dame Ninette de Valois, 1950. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1090