Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
K Sumru ve Orhan Tiner için” İstanbul, Avrupa Birliği tarafından, Essen ve 2351Pecs ile birlikte, 2010 Yılı Avrupa Kültür Başkenti seçilmişti. Oysa o kuruluş, Türkiye’yi Birlik üyesi olarak bile görmemek için bin dereden su getiriyor. Tuhaf ötesi değil midir? 2352 Türkçenin az’izlikleri: i) Tıraş olmayıp yüzümü dinlendirdiğim günler, “Sakal mı bırakıyorsun?” diyen çıkarsa, “Hayır bırakmıyorum, nereye gidersem onu da götürüyorum” demekteyim. ii) Sıkça rastlanan bir kamusal uyarı: “Alkollü araç kullanmayınız.” Biz sapık mıyız ki alkollü araç kullanalım? Hepimiz benzinli, dizelli veya LPG’li araç yeğleriz. (Uyarı, “Alkollüyken araç kullanmayınız” şeklinde değiştirilse?) 2353 Ganalı Kardinal Peter Turkson, Papa Benedikt’in A takımından. Hazretin papalık şansını merak etmiyorum; o bir zenci ve soyadının anlamı, “Türkoğlu.” 2354 Gözlerime inanasım gelmedi, çok satan ama okuma listemde olmayan romanın adı “Şah&Sultan” idi. “&” işareti Amerikalılar tarafından not alınırken “ve” niyetine kullanılır ama “kinaye” ve “şirket unvanı” dışında yazışma dilinde kullanılmaz. Bir tarihi roman adına, hem de “şah” ve “sultan” sözcüklerinin arasına “&” işaretinin sokuşturulması Sığlıkistan’lık bir olguydu. Feyza (Hepçilingirler) Hanım’ın 11.11.2010 tarihli Cumhuriyet Kitap’taki notunu alıntılamalıyım: Bugün Radikal’in Kitap ekinde İskender Pala, (birinci baskısı 100 bin adet yapılan) yeni kitabının adını niçin “Şah ve Sultan” değil de “Şah&Sultan” koyduğunu şöyle açıklıyor: “Şah ve Sultan desem ikisini ayrıştıracaktım. Oysa İsmail ile Selim ayrı değildiler. Çaldıran’da iki ordu birbirine kükredi, yeniçeri ile nökerler, Türk ile Türkmen birbirine saldırdı. Bu, aynı bünyenin kendisiyle savaşıydı. Belki iki ikiz kardeşin birbiri üzerine atılması gibiydi. Bunun için Şah&Sultan’ı birbirine yasladım, ikisini sırt sırta veya yüz yüze birleştirdim. Şah ile Sultan’ı ayırmadığımı, bugün de kimsenin ayırmaması gerektiğini böylece vurgulamaya çalıştım.” Çok garip! Araya & koyunca ayırmamış, birleştirmiş mi oluyoruz? “Ve” ayrıştırıyor, “&” birleştiriyor mu? Amerikan kuvvetiyle mi yapıyor bu birleştirmeyi? 2355 İskender Pala’nın Varlık’la (Kasım, 2010) yaptığı söyleşinin başlığı: “Aydınlar çözümü doğru yerde arasınlar, halk doğru düşüncelere sahip olsun diye ‘Şah&Sultan’ı yazdım.” Aydın ve halka “doğruyu göstermek” için yüzlerce sayfalık roman mı yazmak gerekir? Pala’yı hangi aydın(lar) okuyordur? En başta ciddi editör müdahalesi gerektiren kitabı okuyamadığım için ben bir “aydın” olmayıp yoksa “manisa mıyım”? 2356 2010! Chopin’in (18101840) 200. SAYFA 10 itap İçin... SELÇUK ALTUN XCV On ikide kızın kahrı çekilir On üçünde ak gül olur açılır On dördünde her bir yeri bal olur On beşinde sevda düşer başına On altıda yadlar girer düşüne On yedide gezer kendi başına Çok sallanma zülüflerin tel olur On sekizde gayet yüksekten uçar On dokuzda gözlerinden kan saçar Yirmisinde sevdiğinden vazgeçer Son deminde bir kötüye kul olur” 2364 Yıl sonundan kitap önerileri: Anılarımda Yaşayanlar – Doğan Hızlan, YKY / Tamamla Bizi Ey Aşk – Ali Poyrazoğlu, Doğan Kitap / Otis Abi 4, Kayıtdışı Hatıralar – Yılmaz Aslantürk, Mürekkep / Taksim, Bir Şenliği Yaşamak – Mahir Öztaş, Heyamola / Çılgın Kalabalık Gelmeden Önce, Galatasaray – Cem Erciyes, Heyamola / Anadolu Yakası’nın Sıfır Noktası, Bağlarbaşı – Altay Öktem, Heyamola… 2365 Heyamola’nın semt kitapları dizisi 60’a yaklaştı ve henüz FENERBAHÇE yok! Onu özel bir ekip yayına hazırlamıyorsa ben de bilmiyorum ne yapacağımı… 2366 Tamamla Bizi Ey Aşk’tan – Ali Poyrazoğlu : Savaş Dinçel ve Saz Arkadaşları “Savaşçığım yatakta, ‘uf olmuş’ yatıyor. Bakıyorum, yırtar. Azıcık disiplinli yaşayacak. Kimler gelmiş, ne getirmişler hemen öğreniyoruz. Rutkay Aziz gelmiş, şebboy getirmiş. Ne mana, hemen çekiştiriyoruz. Tarık Akan gelmiş, bir tek gül getirmiş. ‘Bir yerden yolmuştur’ diyorum, çekiştiriyoruz. Altan Erkekli ve Altan Gördüm, ikisi ortak beş tek dandik lale getirmişler. İki Altan’a, bir buket, hemen çekiştiriyoruz. Ben evden, yılbaşında bana gönderilen, bu tip günler için sakladığım çikolatayı büyük bir kibarlıkla komodinin üstüne koyuyorum. Savaş’ın karısı Sumru alıyor, çikolatanın içinden banka müdürünün kartı çıkıyor. Müdürün rezilliği n’olacak. En çok çiçeği Müjdat Gezen getirdi. Meğerse yukarı çıkarken öbür hastaların odalarının önlerinde duran çiçekleri toplayıp getiriyormuş…” 2367 Yalçın Sadak’tan turfanda aforizmalar: Kirletilmektir ülküsü her arılığın. Derinden açığa vurulandadır gizem, gözden kaçırılanda değil. Hakikat, kavrayışta yalnızca düşük yapar. Yazmayı bir itiraf, olmadı bir ifşaat sananlar. Toplayın, şu benlik yayıntısını bay teşhirci. Her göze tanış gelen bir parça sırıtmakta onda. Bir görev düşkünü çıkar da, zabıtayı çağırırsa ne halt edeceksiniz? 2368 26.10.2010! Cep telefonumu evde unutmuşum, ne güzel. Dalga dalga bir rahatlık bulutu içime çöktü, özgürlüğün tadını anımsadım. Okuldan yarım günlüğüne kaçmanın keyfini sonuna dek çıkarmalıydım. 2369 Nice politikacı “Benim şahsi görüşüm” diyerek, demecini pekiştirdiği inancındadır. Oysa söylemiyle mükerrer yanlış yapmaktadır. “Teşekkür ederim, mersi, şükran” da aynı kapıya çıkmaktadır. Umurlarında mıdır? 2370 Futbol maçları yasal bahis ortamına dahil olup işe internet olgusu da karışınca ortalık toz dumana boğuldu. Şike davaları açılmaya başladı; antrenörler ve ummadığımız futbolcuların tutuklandığını gördük. (Bu alanda da Avrupa’nın önde gelen ülkeleri arasına girmemiz kaçınılmazdı.) Özellikle Avrupa liglerinde, müşterek bahis firmaları seçkin futbol takımlarının formalarında, kurumsal reklamlarını yaptırır oldular. Ne zaman bir futbolcu formasında bahis reklâmı görsem, aklıma, ameliyata sigara içerek giren doktorlar gelir. 2371 Büyük Britanya’nın en önemli edebiyat ödülü ManBooker’ı 2010’da, ülkenin Musevi Aziz Nesin’i Howard Jacob ¥ ‘Alo, alo muhterem samiin, burası İstanbul Telsiz Telefonu’ Bunu yaparlarsa sanki yoksullaşacaklardı; üç basamaklı enflasyon ve faiz oranlarını, medyanın emrine girmiş kırılgan koalisyon dönemlerini sanki unutmak istemiyorlardı… 2360 Bir yazara “neden yazıyorsun?” sorusunun yöneltilmesini anlamsız bulurum. Onun “neden” değil “nasıl” yazdığı önemlidir. Bu soruyu stand up filozofumuz Metin Üstündağ’a yönelten yandı: Neden Yazıyor’um’sunuz’lar (2): “arkadaş kurbanı’yım.. küçükken bana hep, kitap en iyi arkadaş dediler ve kafamı yediler.. yani beni buralara, kitap denilen o yalancı arkadaş düşürdü.. peki siz buralara nasıl düştünüz, neden yazıyorsunuz” “cevap vermezsem işkence mi yapacaksınız.. akılsızlık işte.. kim, hapse girmek, sürgüne gönderilmek, öldürülmek ve vatan haini sayılmak için bu zahmete girer ki.. bizimki delilik işte.. düpedüz delilik” “yazıyorum çünkü; özgürlük ve maceranın tadını arıyorum.. başkası olmuyorum, kendim oluyorum.. böyle çok daha güzel oluyorum.. onun için her gece ben, her gece yazıyorum” “herkese” en akıllı ve en duyarlı insanın ben olduğunu göstermek için yazıyorum.. bu ahmak insanlar bana muhtaçlar.. ben, bu zaman, bu hayat ve bu insanlar için bir lütufum.. yatıp kalkıp bana dua etsinler.. boş zamanlarında bana tapsınlar.. yalasınlar, yutsunlar beni” “ebenindamı çiçek açsın diye yazıyorum.. ee.. şey .. pardon.. kayıtta mıyız, ee, ben, çağından sorumlu olan bir sanatçı olaraktan, raktan ruktan yani” “yazmıyorum.. kayboldum.. yazıyor gibi yaparak, gizli gizli adres soruyorum aslında.” 2361 Her hafta üç karikatür dergisi alırım. Hepsinde tek tük gözde çizerlerim vardır yoksa onları kare kare izlemem, yalnızca Atilla Atalay’ı okurum. Bu bakımdan o dergileri, bir veya iki hit parçasının himmetine sığınmış CD’lere benzetirim. Genelde kareleri doldurulan çizgilerle, söz balonlarının dengesizliğinden şikâyetçiyim. Ortak artılarıysa, “vurucu muhalefet” yapmalarıdır. 2362 Yazar adaylarına yazar Elmore Leonard’tan (doğ. 1925) “10 öneri”: 1.Kitabı hava durumuyla başlatma. /2.”Önsöz”den kaçın./3.Diyaloglarda, “dedi”den başka fiil kullanma./4. “Dedi” fiilini pekiştirmek için zarf kullanma./5.Ünlem işaretlerine hâkim ol./6.“Aniden”, “Ortalık aniden karıştı” şiddetindeki sözcüklerden kaçın./7.Yöresel lehçeyi kullanırken ekonomik davran./8.Karakterleri detaylı tasvir etme./9.Yerleri ve nesneleri detaylı tasvirden kaçın./10.Okurun atlayacağı kısımları at… 2363 Karacaoğlan der ki: “On birinde mah yüzüne bakılır Eren Celasun ile Alacahöyük’te (Ekim, 2010). yaşını idrak ettik. Kasım geceleri, küresel virtüöz İdil Biret’in 15 CD’den mürekkep, “Fredryk Chopin – Complete Piano Music”ine odaklandım. (Onları bana 14.09.2001 akşamı, İdil Hanım armağan etmişti.) Nocturne’leri dışında Chopin’in o yapıtlarında, zamanın azalmakta olduğunu duyumsatan bir enerji mi var? 2357 Nur ve ben 29 Ekim tatilinde, Hitit Uygarlık Merkezleri’ni (Boğazkale, Yazılıkaya, Alacahöyük ve Ortaköy) gezmek üzere Çorum’a giden nitelikli bir gruba katıldık. Orada akademisyen piyanist Ayşe Celasun’la tanıştık. Oniki yaşındaki “cin” oğlu Eren, grubun maskotuydu. Ayşe Hanım’a, “Senelerce Senelerce Evveldi”nin yanımda bulunan çevirisini imzaladım. Onun, Cliff ve Selhan Endres tarafından İngilizceye çevrildiğini gören Eren, “Romanın iki çevirmen gerektirecek kadar mı kötüydü?” demişti. 2358 Küresel Kültürazzi: Babası Freud için bu çocuk adam olmaz; Papa X. Leo, Leonardo da Vinci için yaşamını beceriksizlikle tüketecek dermiş. / Rodin’in yaptığı Victor Hugo ve Balzac heykellerinin ikisi de sipariş verenlerce reddedilmiş. / Adolf Hitler’in Almanya başbakanı olana dek, vergi beyannamelerinde mesleği “yazar”lıktır. / Edna O’Brien’a göre Tanrı’dan sonra en ulvi şey edebiyattır. / Kompozitör ve piyanist Artur Schnabel’den (18821951), virtüöz piyanist Vladimir Horowitz’e (19031989) öğüt: “Bir parçayı çalarken zorlandığını duyumsadığın an suratını as.” / Lenin tenis oynardı. / Stalin, Hemingway okurdu. / “Alçaklık ve tuhaflıkla dolu olmasına rağmen bin yedi yüz yıldır ayakta kaldığına göre Hıristiyanlık’ın bir ulviliği vardır” görüşündeydi Voltaire. / Ronald Reagan 1940’larda, FBI’ın Hollywood bölge ihbarcısıymış. / Kompozitör Edward Elgar önemsenmediği dönemde, Tanrı’nın sanattan hoşlanmadığı görüşündeydi.. 2359 Yedi yıl önce TL’den altı sıfır atıldı, para birimi YTL oldu ve milyon ve milyarlı paralar yaşantımızdan çekildi. Beş yıl önceyse para biriminin adı yeniden TL idi. Özellikle Anadolu’da, hâlâ paralarından altı sıfır atmadan konuşan az kişiye rastlamadım. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1090