28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

OKURLARA yıkamayabilirsiniz. Ama o toplumu uzun vadede dönüştürerek duyarsız, yönetenlerin yap dediğini yapan, tüket dediğini tüketen bir topluma dönüştürtebilirsiniz. Bunun için en etkin silah, o toplumun bireylerinin düşünme yetilerini zayıflatmaktır. Sadece “büyüklerinin” bellettiği düşünce kalıplarının dışına çıkamayan, öğretilen bilgilerden hiç kuşku duymayan, farklı söylemlerin ve davranışların ardında art niyetler arayan, ezber yoluyla zihinleri kelepçelenmiş insanlardan oluşan toplumumuzun sorun çözememe, sorunları bir çile yumağına dönüştürme hastalığı, demokratik düşünce ve davranışları geliştiremeyişimizin en önemli sebebidir. Ezber, hiçbir sınır tanımadan düşünebilmeyi ve böylece yaratıcı zekânın gelişmesini engeller. Handan Gökçek ve Can Eryümlü romanlarıyla bu ezberi bozmaya çalışıyor. Bir kadın... Yalnız erkeklerle değil, kadınlarla da zoru olan bir kadın... Çevresindeki her türden insanla problemli ilişkisiyle küçük bir toplum modeli oluşturan bir kadın... Yazar Ayfer Tunç’un yeni romanının kahramanı, hayattaki anlam arayışını “aşka açtım, doymamıştım” diye ifade ediyor. Ama aslında esas derdi “sefil” varlığındaki boşluğu anlamlı bir biçimde doldurmak. Tunç’un bu romandaki meselesi ikiyüzlü, kendini bile yalanlayacak kadar yalancı bir ahlak anlayışının ve düzenin, aşk da dahil tüm kavramlarıyla yıktığı insanı didiklemek. İdeal kadınideal ilişki modellerinin de, kötülenen Batılı veya Doğulu kadınlanetlenen ilişki modellerinin de erkek toplumunun yarattığı modeller olup olmadığını kurcalamak. Tunç ile yeni romanı Yeşil Peri Gecesi‘ni konuştuk. Bol kitaplı günler... Bir toplumu tankla topla P ervasız Pertavsız ENİS BATUR Harabe dim, bu benim şansımdı’ dedi”. * Bu haberin (Hurriyet. com.tr) altındaki okur yorumları, Ece’nin saptamasını doğruluyor: “Anlaşılan biz bir insan topluluğu değiliz”. Shoah üstüne düşündüklerimi ve hissettiklerimi yeniden dile getirecek değilim; yenilerine ne kadar “hazır”lanmış olunduğu ortada. ‘Dayanma eşiği’ kurcalamayı sürdürüyor beni. Gövdenin muamma cephesi, ruh sağlığının direniş gücü karşısında sus pus kalıyorum. Yaşadıkları, insanın içinde, görünmez yakasında ne türden yıkıntılara yol açıyor, nasıl bir harabe bırakıyor orada buna takılıp kalıyorum. ilim adamları, en çok da çağımızda, maddenin dayanma gücünü sınamışlar, dayanıklılık kerteleri üzerine deneyler yapmışlardır. Hangi karşıgüce, baskı türüne hangi madde ya da alaşım ne kadar direnebiliyor, öğrenildi sanırım. B Mengele’yle ilgili son bir haber, o kanatta bildiklerimizi tazeledi geçenlerde: 85 yaşındaki İzak Garon, tam 60 yıldır doktorlara başvurmayı reddediyormuş, rahatsızlığı ne olursa olsun: 1944’te, Yunanistan’daki evinden gestapo almış onu ve doğrudan Auschwitz’e gönderilmiş Mengele’nin deney laboratuarına. Şöyle aktarılıyor haberde: “Bir masanın üzerine yatırılıp sıkıca bağlandığını hatırlatan Garon, ‘Mengele içeri girdi. Narkoz yapmadan karnımı yardı ve tek böbreğimi keserek eline aldı. Böbrek onun elinde başı kesilmiş bir tavuk gibi kıvranıyordu. Ben ise acıdan avazım çıktığı kadar bağırıyordum’ dedi. Bu ölümcül deney sonrası hiçbir ağrı kesici verilmeden toplama kampının çamaşırhanesinde çalıştırıldığını belirten Garon, Mengele’nin kendisi üzerindeki deneylerine altı buçuk ay boyunca devam ettiğini söyledi. Garon, Mengele’nin ciğerlerinin fonksiyonlarını gözlemlemek için kendisini bir gece boyunca soğuk su içinde tuttuğunu da belirtti”. Nasıl olmuş da canlı kalabilmiş? “Daha sonra gaz odasına gönderildiğini ancak tamamen tesadüf eseri hayatta kaldığını söyleyen 85 yaşındaki Garon, ‘gaz odasının kapasitesi 200 kişilikti, benim elimde ise 201 numarası vardı, o gün gaz odasına gönderilme TURHAN GÜNAY eposta: [email protected] [email protected] İzak Garon, 85 yaşında ... Mengele’nin Auschwitz’deki (solda) deney labaratuvarından geçip sağ kalabilenlerden... Yukarıda Mengele Brezilya’da... ÖZREPLİKA Bazan (ama bazan mı?), yanıbaşınızdaki aslınızı görmez olur sizin yanıbaşınızdakinin aslını göremediğiniz. Nedir bu durumda, öyleyse, görülen? “Replika”mız. Başka ‘şey’lerin replikasının yapılabilmesi teknik bir sorun, biraz da hüner işi. İnsanın, daha doğrusu İnsanın değil de ‘kişi’nin replikası kendisinden çıkagelmiyor: Yanıbaşınızdakinin bile, sık sık da uzaktakilerin doğurduğu, yarattığı ‘şey’ o: Tıpatıp benziyor dış görünüşü, içi başkalaştırılmış, çünkü aslı görülmez olmuş. Yoksa görünmez mi olmuş? Biri, öbürü, ikisi birden. Sizi o kadar iyi tanıyordum ki aslınızı unutmuşum. Bundan yakıcısı: Kişinin kendi aslını kenara itip bir tür replikası üzerinde çalışması. Eleştiri, yergi adına kurmadım şu cümleyi, saptadım, çekildim. ? İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç?Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız?Yayın Yönetmeni: Turhan Günay? Sorumlu Müdür: Miyase İlknur?Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı?Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş.?İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0(212) 343 72 64?Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL.?Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden/ Reklam Müdürü: Eylem Çevik?Tel: 0 (212) 25198 74750 (212) 343 72 74?Yerel süreli yayın?Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1075 SAYFA 3
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle