Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
O zel dedektif Remzi Ünal yıllar sonra yeni bir macera ile okurlarla buluştu. Celil Oker Yenik ve Yalnız’ı (Ağustos 2010, Turkuvaz Kitap) Remzi Ünal’ın evlilik yolunda adımlar atarken evini ve mesleği terk edeceği sırada başlatıyor. Remzi Ünal önceki maceralardan tanıdığımız, Yıldız Turanlı’nın teklifini kabul edip, eski evini boşaltmıştır. Yıldız Turanlı ile eski evden çıkacakları sırada telefon çalar. Telesekreterden duyulan ses, önceki macerada onu ölümden kurtaran telefonu eden kadınındır. kuduğum Kitaplar METİN CELÂL lar, açıklamalar yapıyorlar. Daha önceki kitaplarında yer yer rastladığımız eşya, nebatat ve hayvanların söz alması bu kitabın genel özelliği olmuş ve öykülere farklı bir tat katmış. Ferhan Şensoy, en üretken mizah yazarlarından. Hemen her sene biz okurlarını en az bir kitapla ödüllendiriyor. Röportajlarından tezgâhta birçok eser olduğunu söylüyor. Dileğim otobiyografik eseri Kalemimin Sapını Gülle Donattım’ın ikinci cildine öncelik vermesi. İkinci bir dileğim de Ferhan Şensoy’un artık meslekten bir grafikerle, dizgiciyle çalışması. Kitaplarındaki o kocaman puntolara alıştık ama mizanpajdaki savrukluğun gitgide artması ve görünümün amatör ötesi hal alması anlaşılır değil. Biraz özen, biraz göz zevki lütfen! Celil Oker Yenik ve Yalnız Ö Hülya’nın kızı Nazan’la, galericinin sekreteri Selma ile konuşur. Yavaş yavaş karmaşık ilişkiler ağı ortaya çıkmaya başlar. Remzi Ünal’ın tekrar dedektifliğe döndüğünü gören Yıldız Tarhanlı evlilik ve taşınma işlemlerini tam ortasında “yapamayacağım” diyerek ilişkiyi kesmiş, en azından askıya almıştır. Remzi Ünal, romanın adına uygun olarak yenik ve yalnız bir ruh hali içinde, melankolik bir havada katili ararken pek gönülsüzdür. İş olsun diye görüşmeler yapıyor hissi verir. Üstünkörü sorular sorar, ayrıntılarla pek ilgilenmez sanki. Bu kadar dikkatsiz ve boş vermişken katili nasıl bulacak diye merak ediyorsunuz. Ama Remzi Ünal daha Şişli Camisi’nden galericinin cenazesi kaldırılırken klasik polisiyelerin vazgeçilmez finallerine uygun olarak olayla ilgili tüm tarafları reklamcının sekiz artı bir kişilik minibüsünde toplayıp katili açıklayıp onu Allaha havale ediyor. Katilin kimliğini öğrendikten sonra tekrar başa dönüp Remzi Ünal’ın hangi verileri değerlendirip bu sonuca ualştığına bakmakta fayda var. Celil Oker’in, Remzi Ünal’ı sevilen bir karakter. Onu daha çok tanıyıp, özeline daha çok girdikçe sevginiz, sıcaklığınız daha çok artıyor. Yenik ve Yalnız’da Remzi Ünal’ın özel hayatını bize biraz daha açtığını, kahramanımızla samimiyetimizin arttığını düşünüyorum. Kendini “Remzi Ünal... Şu Hava Kuvvetleri’nden müstafi, THY’den kovulma, kendisine saygısı olan hiçbir ‘freequent flyer’ın adını bile duymadığı sekizinci sınıf ‘charter’ şirketlerinde bile tutunamayan, şu sıralar sayenizde MS Flight Simulator’ın Cessna’sını her çakışında inatla bir daha yükselen eski pilot, exkaptan, nevzuhur özel dedektif Remzi Ünal” diye tanıtsa da kaybedenler kulübünden bir sima Sitedeki komşulardan biri olduğu anlaşılan kadın, Remzi Ünal’dan “evliliğini kurtarması” talebiyle küçük bir iş yapmasını istemektedir. Remzi Ünal dedektifliği bıraktığını söylese de, bilmeden de olsa ettiği telefonla hayatını kurtaran bu kadının isteğini geri çeviremez. Komşu kadın hemen gelir ve kocasının çekmecesinden almaması gereken bir zarf aldığını söyler, Remzi Ünal’dan bu zarfı yerine koymasını istemektedir. Araba galerisine gidip Hülya Çakır’ın (s. 22’de Selma Çakır olmuş) kocasına ve sekretere fark ettirmeden zarfı eski yerine koymaktır iş. Remzi Ünal, dolgun bir ücretli bu işi vefa duygusu ile kabul eder. Bu işte bir yardımcıya ihtiyacı vardır. Birlikte aikido çalıştıkları reklamcı arkadaşından kendine yardımcı olmasını ister. Reklamcı geçen yıl cip azmanı tuhaf bir araç almıştır. Onunla bir araba galerisine gitmek çok uygun görünmektedir. Romanın çözüm bölümünde adının neden verilmediğini anlayacağımız reklamcı ile galeriye giderler. Reklamcı araba bakarken Remzi Ünal da görevi başarıyla yerine getirir. Tahmin edilebileceği gibi zarf yerine konmuş ama iş bitmemiştir. Reklamcı arkadaşının söylediği gibi Remzi Ünal’ın içinde cinayet, ceset olmayan macerası yoktur. Kurban da, yine reklamcının tahmin ettiği gibi galerinin sahibi Kemal Çakır’dır. Galerici, Akmerkez’in önünde bekleme şeridinde siyah camlı bir cipin içinde ölü olarak bulunmuştur. Galeride masanın gözüne koyduğu zarfın dönüp dolaşıp kendine geri dönmesi, önce reklamcı arkadaşının sonra kendini ölümden kurtaran Hülya Çakır’ın polisçe sorgulanması Remzi Ünal’ın işin içine girip katili araması için yeterlidir. İlk bakışta elde çok az veri vardır. Hele şüpheli sayılabilecek hiç kimse yoktur. Remzi Ünal, Hülya Çakır’la, kız kardeşiyle, SAYFA 12 değil. Silah taşımayan dedektif Remzi Ünal’ın aikidodaki ustalığı dışında abartılmamış hatta sıradan bir kişi. Milyonlarca İstanbullu gibi ekmek parasını kazanıp hayatını sürdürmeye çalışıyor. Anlatımdaki somutluk İstanbul’u adeta bir kahraman gibi belirginleştiriyor. İstanbul, iyi ve kötü tüm hayat şartlarıyla romanın sahiciliğine büyük katkıda bulunuyor. Remzi Ünal’ın maceraları “İstanbul polisiyesi” olarak dünya polisiye edebiyatında kendine yer buldu. Kitabın sonundaki “sevgili okurum” diyen sonsözden de feyz alarak arayı uzatmamasını dileyerek yeni maceralarını merakla bekliyorum. SEÇME SAPAN ŞEYLER Ferhan Şensoy, Seçme Sapan Şeyler’in (Haziran 2010, Ortaoyuncuları yay.) arka kapağına “Öyküyle deneme arasında gidip gelen geziperver yazılar bunlar. Ya da öykü türünde açık denizler özleyen, birbirlerinden çok bağımsız metinler ve fakat bütünde buluşuyorlar; insanı çerçeveleyen eşya, nebatat, hayvanlar kendi gözlerinden değerlendiriyorlar bildiğimiz, kendini çok cinfikir sanan salak insanoğlunu” diye yazmış. Evet, Seçme Sapan Şeyler öykülerden oluşuyor ama “öyküyle deneme arasında gidip gel”diklerini söylemek zor, hele “geziperver” olmadıkları kesin. Ferhan Şensoy, ince ve kıvrak zekâsıyla kendisini pek tanımayan (!) okuru bu arka kapak yazısı ile korkutup kaçırmak istemiş sanırım. Zira Seçme Sapan Şeyler’de yer alan tüm çalışmalar rahatlıkla mizah öyküsü olarak tanımlanır. Ferhan Şensoy önceki yirmi kitabından alıştığımız kendine has üslubu ile günümüz (özellikle orta sınıf) insanının yaşamını en ince ayrıntılarında gözlemleyip, hayatlarındaki çarpıklıkları, paradoksları, korkaklıkları, siniklikleri ve tabii ucuz kahramanlıkları diyaloglarla akıcılaştırılarak hikâye etmiş. Seçme Sapan Şeyler’in önceki kitaplardan farkı öykülerde insanlar yanında “eşya, nebatat, hayvanlar kendi gözlerinden değerlendiriyorlar bildiğimiz, kendini çok cinfikir sanan salak insanoğlunu.” Eşya, nebatat ve hayvanlar öykülerin doğal akışını bozmadan dile geliyor ve olaylar hakkında yorumlarda bulunuyor Arzu Çağlan Ferhan Şensoy KEYFE GEZER Son yıllarda “geziperver” insanlar da, yazılar da çoğaldı. Türk insanı kendini bile şaşırtan bir maceraperestlikle dünyada ayak basılmamış yer bırakmıyor. Bu gezilerin bir kısmı da yazı ve kitap halini alıyor. Ama insanımızın gezdiği kadar çok yazmadığı kesin. Özel radyoların ilk DJ’lerinden Arzu Çağlan Seksi Şey adlı romanından sonra bu kez de bir gezi kitabı ile okur karşısına çıkmış. Oldukça karmaşık kapak düzeniyle itip fotoğraflarla bezeli gezi kitabına uygun mizanpajı ile kendine çeken bir kitap Keyfe Gezer (Ağustos 2010, Alfa yay.). Çağlan, önsözde “Gezginlik dünyanın en güzel kötü alışkanlıklarından biri. Bitmeyen bir iştahla daha gidebileceğim ülkeleri düşünüp, başka gezginleri dinleyen, okuyan ve kıskanan bir kadınım ben” diyor. 418 sayfada Barselona, Roma, Napoli, Paris, Stockholm, Kopenhag, Viyana, Amsterdam ve Madrid`i anlatmış. Arzu Çağlan çoğunlukla yalnız seyahate çıkıyor. Tipik bir turist gibi gezilmesi gereken yerleri gezmesinin yanında kendine has tercihleri de var. Örneğin Paris’te olduğu gibi hamamböcekleri ile koyun koyuna kaloriferi yanmayan bir otel odasında yatabiliyor ama yemeğini Michelin yıldızlı bir restoranda yiyor. Pasta ve şekerlemelere, giyime ve kırtasiyeye ayrı bir önem veriyor. Çağlan, gittiği Avrupa kentlerini, görüp yaşadıklarını seyahat rehberlerindeki bilgilerle harmanlayarak akıcı bir dille anlatıyor. Her yazı ortalama 45 sayfa uzunluğunda. Sonlarında da mutlaka yapılması gerekenleri öneren listeler var. Yazılar uzun gelse de eğer bu şehirlere gidecekseniz faydalı bir eser. Eğer bu şehirleri ilk kez Çağlan’ın anlatımıyla tanıyorsanız da gidip görmeye özendirici. ? CUMHURİYET KİTAP SAYI 1075