28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Ş Heinrich Heine iir Atlası CEVAT ÇAPAN Heinrich HEINE/ Şiirler/ Çeviren: Yaşar ATAN ‘Şimşekler çaktırmak gelir elimden, Yani sanmayın öyle sessiz biriyim taş gibi’ Soğuk mu soğuk, hüzünlü bir adam buldu onları ilkin. Bir kış gecesi düşlere dalıp gittiğinde, Farelerin gizli tıkırtılarını sayıyordu sessizce Ve gaga vuruşlarını, ormanlardaki kurtların kuşların. Bil bakalım, kim buldu ilk öpücüğü? İlk öpücüğü öpülen mutlu dudaklar buldu; Bu dudaklar art niyetsiz başkalarını öptü Aylardan mayıstı, o güzelim mayıs. Çiçekler püskürdü hemen topraktan Ve gülümsedi ta tepelerdeki güneş, Tekmil kuşlar şarkılar söyledi. LORELAY Biraz da çok günler ver daha yaşanacak, Hep aynı minval üzre ve karımın yanında. KUM SAATİ BOŞALIRKEN Karşımdaki kum saatinde görüyorum: Azalmış kumu, habire akıyor ağır ağır aşağıya. Sen benim tatlı karım, yoldaşım, Bak ölüm çekip götürüyor beni uzaklara. Kollarından çekip alıyor beni, karıcığım, Dirensem bağırsam neye yarar? Koparıyor ruhumu bedenimden, Ruhum da korkusundan çekip gitmek istiyor. Bu ortak evimizden kovuyor karımı. Hiç düşünmezdi garibim böyle bir ayrılığı. Tirtir titriyor umarsız, sele kapılmış gibi, Habire söyleniyor; “Nerelere gitsem ki?” Nice diklensem, bağırsam çağırsam, Çeksem çekiştirsem de artık nafile. Koparken ruh bedenden, kadın erkekten, Alıp başını gidecek her biri biryerlere gönlünce. (1851) SİLEZYALI DOKUMACILAR Gözyaşı yok nice hüzünlü de olsa gözleri Tezgâhları başında öfkeden gıcırdıyor dişleri: “Almanya sana kefen dokuyoruz, diyorlar yalnızca, “Ve kefenine üç beddua örüyoruz “Hep tezgâh dövüyoruz hep tezgâh. Yaşamsa bir gündüz, ama boğucu. Hava karardı uykum geldi, Güneşli gün yorucu mu yorucuydu. Yatağımın yanında bir ağaç var, Ve dallarında bir bülbül; Bir aşk ezgisidir tutturmuş öylesine Hep duyuyorum, en ağır düşlerimde bile. (18231824) ESKİDEN BİR VATANIM VARDI GÜZEL Bir vatanım vardı eskiden, güzel mi güzel, Yüksek mi yüksek olurdu meşeleri. Ve menekşeler başını eğerdi ben geçerken, Ne var ki bunlar hep düşlerimdeydi. Ve vatanım bana Almanca sarılır, öperdi. Nasıl da güzeldi böylesi, kimseler bilemez. Almanca, “seni seviyorum,” derdi. Ama bütün bunlar hep düşlerimdeydi. (1833) ÜÇ KANATLI MELEK, GÜZEL SERAFİN Küçük bir oğlak gibi kaçıyordu önümden Onun gibi ürkek ve yabancı Kayadan kayaya sıçrayıp tırmanıyordu Dalganırken havada saçları. Yakaladım onu sonunda Kayaların tam denize daldığı yerde Diller döktüm ona, usul usul dinledi Fazla uzatmadı, birden yumuşadı yüreği. Tam gökyüzünün yanına oturduk Nasıl da mutluyduk ta yukarılarda öyle Güneş ağır ağır gömülüyordu Ta aşağılarda gittikçe kararan denize. Gitgide daha da soluyordu canım güneş Ayaklarımızın altında kararan denizde. Ve dalgalar coştukça coşuyordu Sevinçle güneşi örterlerken çığlık çığlığa. Ağlama Serafin, güneş daha ölmedi Bak kıpır kıpır dalgaların arasında. Gelip ta yüreğimin içine gizlendi O canım güneş, alevler içindeki. ADONİS BAHAR BAYRAMI Artık hüzünlü Bahar Bayramı gelip çattı Ve o güzelim çiçekkızlar da hemen hırçınlaştı. Ağıtlar yakaraktan nasıl da birbirlerine saldırıyorlar. Saçları rüzgârda, göğüsleri açık, habire bağırıyorlar: Adonis! Adonis! Tam hava kararırken ellerinde meşaleler Didik didik onu arıyor, korkular içinde çiçekkızlar Ve yankılanıyor o derin ormanda hıçkırıklar, Kahkahalar ve hep birden haykırıyorlar: Adonis! Adonis! Birden yerde upuzun yatarken görüyorlar Yüzü solmuş, ölmüş o fidan gibi genç çocuk Kıpkızıl kana bulanmış bütün çiçekler Ve hıçkırıklarla, ağıtlarla inliyor her yer: Adonis! Adonis! (*) 7971856 yılları arasında yaşayan, Heinrich Heine (Haynriş Hayne), ülkemizde pek tanınmamasına karşın dünyaca ünlü en büyük birkaç Alman şairinden biridir. Ne var ki Yahudi kökenli olduğundan, çoğu kez Alman toplumunda dışlandı ve Fransa’ya göç etmek zorunda kaldı. Orada birçok ünlü düşünür ve sanatçıyla kalıcı dostluklar oluşturdu; zaman zaman onlarla sanatsal üretimini sürdürdü. Şiirlerinin çoğu, günümüzde bile dilden dile dolaşmakta, Almanya’nın bütün okullarında okutulan ders kitaplarında tanıtılmaktadır... “Silezyalı Dokumacılar” ve “Lorelay” adlı şiirleri, dünyaca en ünlü şiirleridir. Hitler döneminde adı, okul kitaplarından silindi. Ne var ki günümüzde bile şarkılaştırılmış Lorelay şiirini, hangi Almana sorsanız, hemen mırıldanmaya başlar. Ama yazarının kim olduğunu çoğu bilmez! Gurbet yaşamının son yıllarını yatalak olarak Paris’te geçirdi ve orada öldü. En ünlülerinden birkaç kitabı: Buch der Lieder (Şarkılar Kitabı), Neue Gedichte ( Son Şiirler), Deutschland Ein Wintermârchen (Almanya – Bir Kış Öyküsü), Atta Troll. Sommernachtstraum (Atta Troll. Bir Yaz Gecesi Düşü). Doğrudan Fransızca olarak yazdığı kitaplarından birkaç örnek: Poèmes et Légendes (Şiirler ve Efsaneler), Tableaux de voyage (Yolculuk Tabloları). 1 Bilmiyorum nedendir, Öylesine sıkkın canım, Geçmiş zamanlardan bir efsane Kovsam da gitmiyor, gelip oturmuş içime. İşte akşam oluyor hafiften Durgun mu durgun akıyor Rhin Nehri Ve doruklarda batan güneş Aydınlatıyor ışıl ışıl tepeleri. Güzelim dağın doruklarına, Oturmuş efsanedeki o bakir dilber Işıl ışıl parlıyor altın takıları, Karanlıkta bir yanıp bir sönüyor. Altın saçlarını da tarıyor habire Ve tutturmuş bir şarkı gönlünce Ta karşı sahillerde bile dinleniyor Güçlü mü güçlü sesi öylesine. Ve kürek çekerken bir balıkçı, Birden düğümlenir yüreğinde bir acı, Gözleri hep tepelerde dolanır Görmez olur artık kıyıları. Sanırım çabuk bitirmek için işi Yutuverdi balıkçıyı dalgalar Ve durup dururken Lorelay’ın ezgisi, Neler etti böyle bir akşam vakti. CENNET BAHÇELERİ’NDE GÖZÜM YOK BENİM Hiç de gözüm yok Cennet Bahçeleri’nde benim, Orda o ermişler arasında işim ne ki? Zaten arasam da bulamam oralarda Burda tanıdığım o canım kadınlardan daha güzelini. O uçan kanatlı meleklerin bile en çekicisi Tutamaz canım karımın yerini Üstelik bulutlar üstüne kurulup ezgiler söylemek Zaten hiç de düşlerime giren bir eğlence değildi. Tanrım, sanırım şimdilik en iyisi Bırak biraz daha kalayım burda ben. Yeter ki iyileştir şu felçli bedenimi Ve biraz da cüzdanımla ilgilen. Biliyorum, bu dünya tıkabasa dolu Hem günahlarla hem günahkârlarla Ama ben gene de alışmışım ayrılamam Gözyaşlarıyla dolu bu ıslak kaldırımlardan. Bırak hep yanında kalayım onun Zaten bir mırıldanmaya görsün ağırdan ağıra, Mutlu yüreğim o güzel ezgilerle birden coşuyor, Öylesine sadık, bana öylesine güzel bakıyor. En iyisi Tanrım, biraz sağlık biraz da para, İnan daha fazla isteğim yok. “Uzak olsun bizden yalancı Tanrı uzak. “Ne açız dedik ne üşüdük, hep ona taptık “Aldatıldık sonunda alaya alındık. “Boşa gitti umutlarımız boşuna bekledik “Hep tezgâh dövüyoruz hep tezgâh. “Uzak olsun kral da, zaten zenginlerin kralı, “Umurunda mı halimiz ahvalimiz, “Vergi salar habire, gözü son kuruşumuzdadır. “İt sürüleriyiz sanki bizi birbirimize kırdırır “Hep tezgâh dövüyoruz hep tezgâh. “Yazıklar olsun bu ana vatanımıza yazıklar, “Vatanımız yalan dolanla hep gül gülistan. “Püsküren her çiçek hemen soluyor orda, “Yalnızca böcekler beslenip semiriyor “Hep tezgâh dövüyoruz hep tezgâh. “Dokumacılık da battı batıyor zaten. “Gene de mekik dokuyoruz, gece gündüz mekik. “Sana kefenlik bez dokuyoruz, Almanya, “Kefenine üç beddua örüyoruz “Hep tezgâh dövüyoruz hep tezgâh.” (1844) BÜTÜN ÇİÇEKLERİN GÖZÜ ORADA Bütün çiçekler dönmüş o yöne, Pırıl pırıl güneşe bakıyorlar. Bütün ırmaklar almış başını, Okyanuslara gidiyorlar. Ve bütün şarkılar açmış kanatlarını, Uçuyorlar sevgilime doğru. Sizler de hıçkırıklarımı götürün ona Ve de bu yas dolu şarkılarımı. (182223) ÖLÜM, SOĞUK BİR GECEYDİ Ölüm soğuk bir geceydi, BİRAZ BEKLEYİN Şimşekler çaktırmak gelir elimden, Yani sanmayın öyle sessiz biriyim taş gibi Çok yanılırsınız sonra çok, Üstelik yıldırımlar saçmayı da bilirim. Acı da olsa böyle işlerin sonu, çekinmem, Gelince günü saçacağım zaten tekmil yıldırımları. Ve duyacaksınız çığlıklarımı o zaman, O çığlıklarım kopacak yıldırımları. Ve o gün estireceğim o vahşi kasırga, Meşe ağaçlarını kökleyip kökleyip savuracak: Nice saraylar sallanacak şangır şungur Ve nice kutsal çan kuleleri yerle bir olacak. (1839) BİL BAKALIM, İLK SAATİ KİM BULDU Söyle bana, şu duvar saatini kim buldu ilkin, Saatleri, dakikaları kısaca şu zaman dilimlerini? (*) Adonis: Tanrıça Afrodit’in sevgilisiydi. Kıskanç ve acımasız savaş tanrısı Ares, bir yabandomuzu salarak onu öldürttü. Adonis her yıl dünyamıza dönüyor ve bahar ayları başlıyordu. Bu olay antikçağda Bahar Bayramı olarak kutlanıyordu.) SAYFA 23 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1075
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle