22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

T 27 AĞUSTOS CUMA yanlar çıkınca, hele üniversiteden eski bir öğrencim, “Hocam…” diye boynuma sarılınca rahatladım. Gecenin onur konuklarından biri Bergama’nın eski belediye başkanı Sefa Taşkın, öteki de İstanbullu bir Rum olan Tanaş Çimbis’ti. Beni de neredeyse onur konuğu saydılar. Yemeğe gitmeden önce anılar anlatıldı, Türk Yunan dostluğu için geçmişte yapılan çalışmalar, düzenlenen konserler anımsandı ve anımsatıldı. İnsanlar arasında gerçek dostluk köprülerinin ancak diller aracılığıyla kurulabileceğine inananlar tarafından yaşama geçirilmiş bir dernekmiş o geceki toplantının ev sahibi. Meğer biz Ege’de İletişim Derneği “Siniparksi” tarafından düzenlenen bir etkinliğe katılmışız. Orada bulunuşumuzun uç uca eklenmiş rastlantılar sayesinde olduğuna oradakiler inanmakta zorluk çektiler. Çok da inanılır gibi değildi gerçekten. Anneannemin ve dedemin bir zamanlar yaşadığı Skalohori köyüne gideceğiz. Tam da o gün oraya teyzesini görmeye gelmiş Yannis’le karşılaşacağız. Yannis bizi, kendisinin de Türk Yunan dostluğuna ilişkin bir girişim olduğundan başka hiçbir bilgiye sahip olmadığı bu toplantıya çağıracak. Biz de kabul edip geleceğiz; bir de bakacağız ki katılmaya can attığımız bir toplantının ortasındayız. İlk defa geçen yıl Samos’ta Mihalis Kavuriadis tarafından başlatılan bu programda Yunan gençleri Türkçe, Türkiye’den gelen gençler de Yunanca öğrenmeye başlamışlar. İki hafta süresince 40 saat dil dersi görüyorlar, çeşitli gezilere katılıyorlar; birbirilerinin yalnız dillerini değil, kültürlerini de öğreniyorlarmış. Midilli’deki kursun sorumluluğunu üstlenen Fatoş Lazari’den aldım bu bilgileri. Ayrıca Sefa Taşkın’dan en zor zamanlarda düzenlenen ortak toplantıların, uluslararası şenliklerin öyküsünü dinledik. Tanaş Çimbis’ten, Yunancada dört binden çok Türkçe sözcük olduğunu öğrendik, tatlı bir anlatımla dile getirdiği anılarını dinledik. Ben de Midilli’den değil de babamın doğum yeri olan Girit’ten bana da anlatılan kimi anıları aktardım. Bu buluşmayı sağladığı için Yannis’e teşekkür ettik. Bir başka çiftle birlikte Yannis ve karısı yarın Ayvalık’a gideceklermiş. Biz de yarın akşam dönüyoruz. Belki Ayvalık’ta bir buluşma ayarlayabiliriz de bu konukseverliğin karşılığını vermeye çalışırız. ürkçe Günlükleri FEYZA HEPÇİLİNGİRLER asıl bir toplantı olduğunu ancak gittikten, toplantıya kaannis’in eşi ve arkadaşlarıyla dün akşam Cunda’da butıldıktan sonra öğrenebildim. Gidinceye kadar epeyce luşmayı başardık. Bir ara Yannis: “Buraya Alman bir N Y tedirgindim; ama Türkiye’den gelenler arasında beni tanıgrup gelse farklılıkları, fiziksel özelliklerinden, hallerinden, tavırlarından hemen anlaşılır; ama Türk ile Yunan’ı kimse kolayca ayırt edemez.” dedi. Masaya baktım, dışarıdaki kalabalığa baktım, Midilli’yi düşündüm; bu söze hak vermemek elde değildi. Aynı şey Midilli’de sık sık aklıma gelmişti aslında. Adanın herhangi bir yerinden bir grup insanı, diyelim Ayvalık’a ışınlasanız kimin Yunan, kimin Türk olduğunu kimse ayırt edemez, diye her düşündüğümde bunun zaten her perşembe Ayvalık pazarında yaşandığını da anımsadım. İki halk arasında dillerinden ve kültürlerinden başka hiçbir ayırt edici özellik olmadığını düşünecekken dil ve kültür konularında da birçok ortak nokta olduğunu; benzerliği aslında daha çok bunların sağladığını teslim etmek zorundayım. Zeytinyağlı yemeklerin de sofraya sıcak getirilmesinin bizim ailede oralardan kalma bir alışkanlık olduğunu fark etmemiş miydim? Onların “horta” dediği otları biz de bol limonla bol zeytinyağıyla yemeye bayılmıyor muyduk? Yannis’in eşi, daha az önce “efendi” sözcüğünü hangi anlamda kullandığımızı sormamış mıydı? “Kereste” sözcüğünün Yunancada kullanıldığı konuşulmamış mıydı? Cunda, burada yaşanmış Rum kültürünü bir yanından sürdürdüğü için bu kadar çok sevilmiyor muydu? O kadar çok ortak yanımız vardı ki hangi sözcüğün bizim, hangi yemeğin onların olduğunun pek hükmü kalmıyordu. 29 AĞUSTOS ÇARŞAMBA O yıl tıp fakültesini kazanan tek kişi bendim ilde.” Bu öykücüğün adı da “ilgi Bekleyen”. “Bir arkadaşı onun evinde kalmaya başlamış. Yalnız kalamamaktan geçtim, dedi geçen gün, evde karım varmış gibi hissediyorum; aramak gerek, avutmak gerek, gezdirmek gerek… Yüzüne şaşkın şaşkın baktım. Eski karısıyım ben onun.” Zeynep Sönmez’in “Kalbin Evi” (Kanguru Yayınları) adlı kitabı da kısa kısa öykülerden oluşuyor. Kitapta iki bölüm var. “Gövde kalbin evidir” bölümündeki kısa öyküler genellikle hastalık, ilaç, hastane, ölüm temaları çevresinde örülmüş. “Ve aşk gövdede misafir” bölümündeki öyküler ise daha farklı alanlarda dolaşıyor. Bu kısacık öykülere bu kadar çok anlamı, olayı, duyguyu sığdırmak ustalık gerektirir. İki genç kadın yazar da bu bakımdan kutlanmayı hak ediyor. lp Gezer, “sonra” sözcüğünün kimi kullanımlarındaki anlam inceliğini fark etmiş. İşin ilginci, onun fark ettiği A anlam TDK’nin Türkçe Sözlük’ünde yok. Sözlüğün verdiği anlamlardan en yakını, “Makam, sıra, değer ve önemde arkada oluşu bildiren bir söz”. Reşat Nuri Güntekin’den bir alıntı ile de örneklendirilmiş bu anlam: “Evvela arabada, sonra sundurmada uyuyup dinlendiğime fena etmiştim.” Oysa Alp Gezer’in söylediği, sözcüğün bildiğimiz, kullandığımız; ama bundan farklı bir anlamı. “‘Sonra’ kelimesi her zaman ‘önceşimdisonra’ anlamındaki zaman belirteci olarak kullanılmayabilir.” demiş Alp Gezer ve bu savını kanıtlayacak örnekler vermiş: “Dışarıda yağmur yağıyor, sonra bayağı da ödevim var; çıkamam.” “Şu kız beni seviyor galiba. Bana böyle alık alık bakması, sürekli gülmesi... Sonra konuşurken kekelemesi….“ Alp Gezer iletisini bitirirken de şöyle demiş: “Bir nevi, ‘ayrıca, bununla birlikte, detayına inecek olursak’ bağlaçlarının birleşimidir. Sonra, güzel bir kelimedir de bu.” Son tümcedeki “sonra”, Alp Gezer’in dediği ve sözlükte bulunmayan, “ayrıca, bununla birlikte, ek olarak” anlamlarının bir başka ve güzel bir örneği değil mi? ? www.feyzahepcilingirler.com / feyzahep@gmail.co Yıldız Teknik Üniversitesi, Türk Dili Bölümü Çukursaray Binası Kat: 2, Barbaros Bulvarı34349 Yıldız/İst. 2 EYLÜL PERŞEMBE 31 AĞUSTOS SALI yşe Güren’in “Süreduran”ına (Çınar Yayınları) bayıldım. Kısanın kısası, A bir iki paragraflık öykücükler; ama her ayrıntıyı öyle bir kapsıyor ki birkeç kez okumak zorunda kalıyorsunuz. “Tıbbiyeli” öyküsü şöyle örneğin: “O yıl, Hatice kümesi temizledi. Kemal’i kene ısırdı. Ahmet göle yüzmeye gitti. Adana Hakkâri yolunda şoför, direksiyon başında uyuyakaldı; babam o otobüsteydi. Akşamları mum ışığında sağ kalan iki kardeşim ve annemle oturuyoruz. Sabahları, halıcıya ayak işlerini yapmaya gidiyorum. Tıbbiyeli, diyor patron, şurayı da süpürsene! B U L M A C A Önce aşağıda tanımları verilen sözcükleri bulmaya çalışın ve her bir harfi bir yatay çizgi üzerine gelecek biçimde yazın. Sonra çizgilerin altlarındaki sayılara göre bu harfleri bulmacadaki aynı sayılı karelere aktarın. (Kara kareler iki sözcük arasını gösterir. Bir satırın sonunda kara kare yoksa bu, sözcüğün alttaki satırın başına sarktığını gösterir.) Bulmaca tamamlanınca, sorulan tanımların karşılığı olan sözcüklerin ilk harfleri yukarıdan aşağıya doğru bir şiir kitabının adını oluşturacak bulmaca karelerindeyse aynı şiir kitabından dizeler ve şairin adı ortaya çıkacaktır. 1 I 2 F 3 G 4 I 5 B 6 K 7 J 8 F 9 J 10 G 11 J 12 B 13 C 14 C 15 C 16 J 17 F 18 E 19 B 20 E Hazırlayan: İLKER MUMCUOĞLU 64 27 3 10 55 34 79 53 22 H. Eşber Yağmurdereli’nin bir oyunu. 21 K 22 G 23 F 24 I 25 D 26 J 27 G 28 E 29 D 30 E 32 31 69 75 74 E 31 H 32 H 33 D 34 G 35 F 36 J 37 F 38 J 39 K 40 B 41 I. Kokona Yatıyor ve Ayyan Hamza adlı oyunları da olan, Tanzimat Devri tiyatro yazarı. 42 B 43 K 44 I 45 F 46 I 47 F 48 F 49 F 50 E 4 73 44 51 F 52 A 53 G 54 A 55 G 56 A 57 J 58 F 59 F 60 D 61 J 1 46 24 J. Akif Kurtuluş’un bir şiir kitabı. Tanımlar ve sözcükleriniz: A. “...Adam” (Şevket Süreyya Aydemir’in üç ciltlik ünlü yapıtı). 52 56 54 62 D 63 K 64 G 65 K 66 K 67 C 68 J 69 H 70 E 71 F 26 77 76 61 11 72 D 73 I 74 H 75 H 76 J 77 J 78 F 79 G 80 B 81 E 36 38 68 57 7 9 16 K. Bertrand Russell’in bir kitabı. D. Delgi. B. İç Anadolu’da, Tuz Gölü doğusundaki dağların en yükseği. 60 72 29 62 25 33 E. Çok bilmişlik. 78 2 49 47 23 35 66 6 65 63 39 21 43 1073. sayının çözümü: A. YÜZBAŞI 12 5 40 12 80 19 45 48 51 71 58 59 8 37 17 C. “... Hammer” (ünlü polisiye roman dedektifi). 70 81 50 20 30 41 18 28 14 13 67 15 F. “Şehrin büyükleri otelciye adamakıllı bir ... ...” (Reşat Nuri Güntekin). G. Zambakgillerden sıcak bölgelerde yetişen, yaprakları oldukça yüksek bir sapın tepesinde, rozet biçiminde toplanmış bulunan, Aloe vera da denilen bir süs bitkisi. NIN KIZI, B. ANNA KARENİNA, C. SELİM İLERİ, D. AZİZ NESİN, E. KANKAN, F. MARMARA, G. ENDAMİN, H. YAŞAR, I. VANDAL, J. EN. Şiir: “inanamazsın, inanamaz / yıkılır düşersin yerlere / ve kan akar kalbinden / inanamazsın, inanamaz!” SAYFA 31 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1074
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle