Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Duygu Ergun’dan şiirler Kuş Evi Duygu Ergun ikinci şiir kitabıyla şiirseverlerin karşısına çıkıyor. İlk kitabı Uzak Savaş ve tiyatro oyunu Barbara’nın Oyunu’yla enikonu tanınmış olan genç şair, edebiyat ve şiirin dışında başka pek çok alanla da içli dışlı. Dolayısıyla çok yönlü bir şair. Ë Engin TURGUT “Kuş evi insan varlığının kör olma biçimidir.” Duygu Ergun enç şairleri her zaman ilgiyle takip etmeye çalışmış ama onlara hep kuşkuyla da bakmışımdır. Genç bir şair, şiirin ülkesine göç etmeye karar vermişse işi zor demektir. Önce şiirin bir kardeşlik duygusu olduğunu kavrayıp şiiri hayattan, hayatı şiirden ayırmadan, kelimelere yeni anlamlar ve sesler katarak, şiir yazma eyleminin ciddi sorumluluğunu içinde taşıyarak yaratıcılığını, yeteneğini, içine muhalif yanını da ekleyerek şiirin kelam diliyle o kahırlı yolculuğa çıkmaya hazır olması demektir. re çöken sisten/ kalkmadı gözyaşları/ ve biz / sessizce bekliyorduk/ aydınlanmayı/ sonrası bir Haşim vaktiydi ekimde.” Elbette heyecanlanmanın yanı sıra gurur da duydum. Şiir adına ne kadar onur duysam azdır. Sanat adına saymakla bitiremeyeceğim o kadar güzel ve anlamlı özellikleri var ki, evet bu genç şairimle onur duydum. Siz hem İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı piyano bölümünden mezun olacak hem harika öyküler ve şiirler yazacak hem Atina’da Alman LiseGenç şair Duygu Ergun henüz yirmi bir yaşında... iki şiir kitabı ve bir tiyatro oyunuyla devrimci, ilerici ve aydın bir tutum izliyor. leri arasında düzenlenen “Jugend MusiziAbdülkadir Budak’ın şu sözünü her zaert” adlı uluslararası müzik yarışmasının man anlamlı bulmuşumdur: “Şair söylepiyano dalında üçüncülük kazanacaksıdikleri kadar değil, yazdığı şiirler kadarnız. Ayrıca, Sait Faik Öykü Yarışmadır.” Duygu Ergun’u okudukça onun sı’nda “Antikacı Kadın” adlı hikâyesi övgüye ihtiyacı olmadığını bir kez daha 136 eser arasından seçilen 28 hikâyenin anladım. Bu genç yaşında kendi kendiarasında yer alarak seçki niteliğindeki sinin rehberi olmuş, kendi yolunu emin kitapta yayınlanacak. Azımsanmayacak adımlarla yürüyerek izleyenlerden! İlbir güzellik bu! Yetmiyor, Duygu Erginçtir ki elime henüz ilk şiir kitabı gun kabına sığmayan, ruhundan taşan Uzak Savaş ve ilk tiyatro oyunu Barbabir sanatçı adayıdır benim için. Gelecek ra’nın Doğumu adlı kitabını okumamışgünlerde adını sık sık duyar ve nice baken yazıyordum bu satırları. Şimdi üç şarılara imza attığını görürseniz şaşırkitabı da elimde ve üç harika kitabını mayın. “Gemlik’e doğru denizi göreda okumuş ve alkışlamış birisi olarak ceksin, şaşırma” der ya Orhan Veli, evet yazımı büyük bir keyifle sürdürüyorum. ben de Duygu Ergun’un yeteneğini görGenç şair bizi mavi bir kasabaya gödüm ve sanat adına çok sevindim ama türüyor. Doyumsuz bir arzuyla tutku şaşırmadım! Genç şair arkadaşım, karatına binmiş, yeni rüyalar gösteriyor bideşim Duygu Ergun’un yeni kitabı Kuş ze. Bizi nice seslerden geçiriyor, yeni Evi adlı o güzel şiir kitabını okuyorum. seslere götürüyor: “Küçük mavi arabaYalınlığı sevmesi, vakur ve gencecik yamızla dolaştığımız yıllar/ kül rengi bir şına rağmen kendine güvenişi ve iyi şiirdüş çizerdi akşam gökyüzüne.” Şarkılar ler yazması karşısında şiire olan umudusöyleyen, hayattan ve âşık olmaktan asla mu bir kez daha tazeliyorum. korkmayan, sadece “kimseye boyun eğ“Hiç kimsenin Ayşe’si/ keşfedilmemiş memeyi” hayal eden bir kasabaya götübir apartman boşluğuydu/ bu zamanrüyor genç şair bizi. “Ufak bir yokluk lar.” Bir intihar trajedisini bu denli şiiranında tarihe ve insanlığa götürüyor” le anlatabilmek için müthiş bir yeteneğe bizi. sahip olmanız gerekir. Sevgili Duygu Ergun’un kimi dizeleri çeviri bir şiir giKuş Evi’nden çıkmak istemiyor insan. bi mi duruyor acaba derken yanıldığımı Ahşap kokan bir bahçeden tutun da, anladım. Bir şairin kumaşında binlerce bir dokunsanız yangın çıkaracak kırmızı renk olmalıydı ve bu coğrafya dünya şiidüşlerimize kadar kendimiz kalıyoruz ri ve edebiyatıyla beslenmeliydi. Çünkü bu evde! Bu evde “yeşili kırılmış/ bir anladım ki şiirin bütün iklimleri aşkın geceyi yiyordum elbisemi yırtarak/ ağparmak aralarından bize gülümsüyordu. zımda kumaşlı bir meyve tadı.” Kuş Duygu Ergun yazmış çünkü! “Parmakevindeyiz madem, bir serçenin ayaklalarımız arasından/ süzülen bir yaz rüzrıyla da yazmaya devam edebiliriz o zagârı gibi geçti hayatımızdan.” man! Duygu Ergun’un şiirini okuduğum da sırça hayatlar elinin tersiyle itiliMAVİ BİR KASABA yor, zihnimiz kir ve kandan arınarak kendini yeniliyor, “gümüş vazolardan Duygu Ergun’un Kuş Evi adlı şiir kigümüş karanfiller sarkıyor, bakır saksıtabında yolculuklar yapmaya devam lara bakır laleler ekiyordu” bir bahçeediyorum. Merak ediyorum genç şairinin içinden geçen akıllı rüzgâr. miz bu şiir terbiyesini hangi şairlerden Müzik setime koyduğum enfes bir kaalmış? Sevdiğim şairim ve arkadaşım G MÜZİK, ÖYKÜ VE ŞİİR Hayat karşısında bir duruşunuz ya da felsefeniz yoksa şiiriniz hep eksik kalır. İşte bu anlamda genç şairleri önemserken samimiyetinin yanı sıra, sahiciliği ve o hakikat duygusunu da arar dururum. Ya genç şair ileride şiiri bırakırsa, onun için şiir yazmak sadece geçici bir hevesse ya da şiirin ciddi bir emek isteyen bir uğraş olduğunu unutup, henüz derdi olmadan kendi şiirini oluşturmadan, bütün isteği sadece “şair” olmaksa buna şiir de, hayat da üzülür çünkü! Şiir üzerine ne söylenirse söylensin hep eksik ve yarım bir şeyler kalacağı muhakkak. Bu bağlamda şiirin ne olduğunu, nasıl olması gerektiğini yine bize iyi şiirin kendisi söyleyecektir diye düşünüyorum. Artık yaşını başını almış bir şair olarak böyle girizgâhlar mı yapacağım bilmiyorum? Yoksa henüz 1989 doğumlu olup, daha 16 yaşındayken “Edebiyatta Kusursuzluk” adını verdiği bir yazısıyla edebiyata ciddi bir giriş yaptığı için midir böylesine kendimi coşkulu hissedişim, bunu kendim bile pek anlayamasam da, Duygu Ergun’un ikinci kitabı Kuş Evi’ni severek okumanın tadını çıkarıyorum. “Ve tüm dünyada yer eden sefaletin/ bir an için sona erdiğini düşünmek” umudu ve özlemi içinde nasıl seviniyorum bir bilseniz? Böylesine insani duyguyu yaşayan ve isteyen kaç kişi var ki hayatımızda? “ŞehSAYFA 20 nun taksimiyle ilerliyorum kitabın sayfalarında. Yeniyetme bir kuş çarşısı değil burası. Kuşlar konuşkan, kuşlar yorgun, kuşlar küs! Sevdiğimiz ve sevindiğimiz bu dünya içinde ne tuzaklar varmış meğer? Bu kitapta zalimler de var! Dünya şiirine kuşbakışı bakmak da var! Mürekkep yüzlü gecedir bir dokunsanız gündüz bir “duyarsızlaşma ve aldırmazlık” tavrı gelir ve canınızı acıtır. Burası kuş evidir. Kuş Evi’nde en ücra bir saba vaktiyiz hepimiz. İnsanca ve devrimci bir tavırla bu kitabın sayfalarını hayatın sayfalarını çevirir gibi ilerliyorum: “Uzak savaşlarda ne insanlar yaratıldı ki/ kendilerini tanrı sandılar.” Duygu Ergun kendi sessizliğinde “kırmızının küllerini öperek” şiirin sokaklarında kaybolmasını iyi biliyor. Şiir meleği yeryüzüne inmişse çürümez şu gönlümüze yuva yapmış uykusuz mavi. Kimi arkadaşlarımız ölmüş ve öldürülmüşse ıslıklı ve bol yıldızlı gecelerde bizler şiirden vazgeçmeyelim. Duygu Ergun’un ilk şiir kitabı olan Uzak Savaş da Hayal Yayınları’ndan çıkmış. Ben, geleceği olan, iyi yerlere geleceğine inanan böyle güzel bir yayınevini, özellikle Özgen Kılıçarslan’ı da alkışlamak isterim. Şairine destek verdiği ve sahip çıktığı için. Duygu Ergun kimseye benzemeyen, hiçbir şairi andırmayan şiirler yazıyor, sevincim bundandır. “Savaş nedir?” diye soran ve bunu “adresin gösterdiği sokağa giderseniz sokak yoktur” diye cevaplayandır şair! Gölge ve ışığın oyununa gelmiyor şair. Denizin kuşlarına ve göğüne çoktan açılmış. Okumadan, yazmadan, üretmeden yaşamak acıtır şairi. Şiir yoksa yalpalar, nefes alamaz ve boğulur şu yamalı dünyada. Şair hep bir yaz üşümesi midir serin kuytularda? Bu şairimizin kalbinden bir masumiyet inceliği akıyor. İnsan şiirin o derin makamında dolaşınca serçelerin serçe parmağı bile gülümser. İyi şiirlerin üzümünden şarap sızar, incirinden hayat. Genç şair Duygu Ergun henüz daha yirmi bir yaşında ve iki şiir kitabı ve bir tiyatro oyunuyla devrimci, ilerici ve aydın bir tutum izlemesini bilmiş. “Ve umarsızca içiverdiler dağılmış düşlerini akşamın/ gergin ve kabaran yaşlı denizi içtiler ve yaprakları ağırdı.” Şiirler, öyküler yazması, fotoğraf sanatıyla ilgili karma sergilerde bulunması, çeşitli ödüller alması, TÜYAP Kitap Fuarı’nda Arif Damar adına düzenlenen seminerde konuşmacı olarak katılması yetmiyormuş gibi Barbara’nın Doğumu adlı bir tiyatro oyunu da yazmış ki gurur duymamak elde değil. Barbara’nın Doğumu, ne kadar önemli bir tiyatro oyunuysa da Duygu Ergun gibi genç bir yeteneğin doğumu da tartışmasız bir kıymet ve ayrıcalık demektir. Çok genç yaşına rağmen bu kadar güzel ve doğru işler yapması alkışlanacak bir sevinçtir ve mütevazı tavrını, hayat ve sanat karşısındaki o insani tavrını vakur bir duruşla sergiliyor. “Veremli Eylül” ikliminden şaşkınlıkla geçmiş, “suda boğulan karanfile” üzülmüş, “şairlere şiirler” yazmış, devrimci ağabeylerinin yasını tutmuş, “yokluktan nice hayaller” doğurmuş, karanlık ruhları aydınlatmaya çalışmış bir “gece feneridir” Duygu Ergun! Umut dolu genç bir şair ve yazar geliyor. Ayak sesini, kalbinin aşkla çarpan gümbürtüsünü duyuyor musunuz? “Soğukça reddettiniz çıplak düşlerimi/ oysa umarsız bir söz dahi istememiştim sizden/ beni rahat bırakın.” ? Kuş Evi/ Duygu Ergun/ Hayal Yayınları/ 90s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1074