Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
K eni bir güze daha giriyoruz… Okullar açıldı, kimileri önümüzdeki günlerde açılmış olacak… Milyon milyon çocuk, genç ne okuyacak, hep ders kitabı mı? Bunların dışında şiir, öykü, roman neleri sunacağız çocuklara, gençlere? Ya da sunabilecek miyiz dersiniz? Beyinlerini çelen görsel, işitsel şeytanların kandırıları tüm hızıyla sürerken üstelik? Birkaç yıl oluyor… Çocuk gençlik yazını üzerine arka arkaya yazdığım yazılar, beklemediğim bir ilgiyle karşılanmış, telefonla arayıp ileti gönderenler bir yana yağmur gibi yağdırdıkları kitaplara ekledikleri kısa mektuplarıyla azımsanmayacak sayıda yazar alana özgü sıkıntılarını paylaşmıştı benimle… Onlara, bu konulara bir süre sonra yeniden döneceğimi söylemiştim ya, süre yıllara yayılıp gitti geçen zaman içinde. Öyle oldu ki, belki artık çocukgençlik yazını üzerine bilgilerimiz de eskidi, bunlara yenilerini eklemek gerekti… Nitekim masama aldığım bir kucak kitap, bu konuya özgü bilgilerimizi sorgulama olanağı yaratırken var olanları altüst edip kendimizi eleştirebilme, yeni ufuklara doğru açılarak farklı temelde birikime dayalı dizge oluşturabilmemiz için de kapı aralıyor sanki… itaplar Adası M. SADIK ASLANKARA Çocuk yazınındaki bilgilerimizi gözden geçirmek Y Bir kucak kitap diyorum ya, bunların içinde Sedat Sever’in yayıma hazırladığı AÜ Eğitim Bilimleri FakültesiTÖMER Dil Öğretim Merkezi işbirliği sonucu gerçekleştirilen etkinlikte sunulan bildirilerin yer aldığı I.Ulusal Çocuk Kitapları Sempozyumu (2000) ile yine Sever’in yayıma hazırladığı aynı fakültece düzenlenen bu kez ikinci etkinlikteki bildirilerin yerleştirildiği II.Ulusal Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Sempozyumu (2007) adlı oylumlu kitapları anmam gerekiyor ilkin. Çünkü toplam iki bin sayfaya varan söz konusu iki kitapta iki yüzü aşkın bildiri aracılığıyla alana değgin hem çeşitlilik bağlamında hem de çokseslilik temelinde ele alış bütünlüğüne sahip geniş bir bakış açısıyla karşılaşıyoruz. Sedat Sever, “çocuk edebiyatı konusu(nun), çağdaş bireylerin yetiştirilmesi sürecinin temel bir aracı olarak ülkemizde ilk kez bilimsel düzlemde ele alın(dığını)” vurguluyor ikinci kitabın “Sunuş”unda. Eğitim, yazın, dil alanlarıyla öteki alan bilimcilerinin, çok sayıda şairle yazarın erkesi sonucu ortaya çıkan etkinlikte gerek kuram, gerekse eylem (uygulayımörnekleme) bağlamında ciddi bir birikime ulaşıyoruz kanımca. Ötesinde bu yolla çocuk gençlik yazınının tarihçesi, toplumdan topluma değişen değerler eşliğinde kotarılan çocuk yazınına dayalı farklı ürünlerin ele alınışı bir bütün halinde kuşbakışı da olsa gözler önüne seriliyor. ÇOCUKGENÇLİK YAZININDAKİ KURAMSAL BİRİKİM... Çok yazarlı iki temel kitabın yanına yine çok yazarlı beş yayın daha (özel sayı/yıllık) eklemek istiyorum: Yansıma (Çocuk Eğitimi ve Edebiyatı Özel Sayısı, TemmuzAğustosEylül 1975, sayı 434445), Türk Dili (Gençlik Yılı Özel Sayısı, Mayıs 1985, sayı 401), Mustafa Ruhi Şirin’in hazırlayıp yönettiği Çocuk Edebiyatı Yıllığı/1987 (Gökyüzü, 1987), Çocuk Edebiyatı Yıllığı/1989 (Gökyüzü, 1989), Hece (Çocuk Edebiyatı Özel Sayısı, AğustosEylül, 2005, sayı 104105), Çocuk Edebiyatı (Editörler: Ömer YılarLokman Turan. Pegem A, 2007). Yansıma’dan Hece’ye iki derginin tam otuz yıl arayla aynı konuya odaklanmaları ilginç. Yukarıdaki yayınlarda çok sayıda yazarın, geniş bir yelpazede farklı yayılışlar gösteren görüşleriyle yüz yüze gelebilmek olası. Bunlara eklenebilecek çok yazarlı başka yayınlardan da söz edilebilir herhalde. ÇİKEDAD (Çocuk ve İlkgençlik Kültürü ve Edebiyatı Araştırmacıları Derneği), Marmara Eğitim Kurumları ile Maltepe Üniversitesi tarafından üniversite yerleşkesinde düzenlenen, kendi payıma yararlanarak izlediğim Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Kurultayında (1112 Kasım 2005) sunulan bildiriler kitaplaşmış olabilir sözgelimi. Alana değgin öteki kitapların da adlarını anmam zorunlu. Çocuk Edebiyatı ve Çocuk Kitapları (Hazırlayan: Meral AlpayRobert Anhegger, Cem, 1975), A.Ferhan Oğuzkan’dan Çocuk Edebiyatı (1977), İsmet Kür’den Türkiye’de Süreli Çocuk Yayınları (AKDTYK, 1991), Selahattin Dilidüzgün’den Çağdaş Çocuk Yazını (YKY, 1996), Necdet Neydim’den Çocuk ve Edebiyat (Bu, 1998). Mustafa Ruhi Şirin’den Çocuk Edebiyatı (Çocuk Vakfı, 2000), Recep Nas’tan Çocuk Edebiyatı (Ezgi, 2002), Hasan Güleryüz’den Yaratıcı Çocuk Edebiyatı (2002, Pegem A, 2006), Sedat Sever’den Çocuk ve Edebiyat (Kök, 2003), Necdet Neydim’in “Bu” tarafından yayımlanan Çocuk Edebiyatı (2003), Çeviri Çocuk Edebiyatı (2003), Genç Kız Edebiyatı (2005). Yukarıda sıraladıklarımla sınırlı değil kuşkusuz yayınlar. Başka kitaplardan da söz edilebilir. Ne var ki çok yazarlı yayınları öne almak kararındayım bu hafta. Böylelikle savrulmalarla da olsa bir ölçüde çeşitlenmiş yaklaşımla alan üzerine düşünsel uçkunlar arasında gidip gelebilmek kolay olacaktır diye düşünüyorum. Bu çerçevede hem konuya değgin özetlemeye girişebiliriz hem de yorumlarla destekleyebiliriz bunu. Çocuk kitaplarından önce de çocuk yazını ürünleri vardı geçmişte. Anlatılagelen masallar, fıkralar, öyküler, mani, tekerleme türünden şiirler bunlar arasında anılabilir. Ancak bütün bu anlatı yazınının “çocuğa özgü” somutlanabilmesi için ilkin toplumlarda “çocuk” olgusuna bakışın berraklaşması, hatta bunun da ötesine geçilerek çocukla ilgili bir toplumsal uylaşımın, devlet örgütlenmesinde buna dönük bir hukukun çıkmış olması, yerin belirginleşmesi gerekiyor. Sonrasında kavramların sınırları çizilip bu temel üzerinde bir birikime gidebilmek olanaklı hale gelecektir zorunlu olarak. GUTENBERG GELDİ DE MERTLİK Mİ BOZULDU?.. Bütün bu nedenlerden ötürü çocuk yazınının Aydınlanma ile başlaması, burjuva devrimiyle pekişmesi, ardı sıra bilim çağı, Sanayi Devrimi’yle birlikte atılım yapması doğal sayılmalı. Nitekim Gutenberg’in 15.yy’da bulguladığı tipo basım tekniği ile alanda büyük patlama yaşanması, bunun yaklaşık beş yüzyıl boyunca sürmesi üzerinde ne denli durulsa yeridir. O halde çocuk yazını da, öteki yazın dalları gibi asıl büyük çığırını, diyelim büyük patlamasını Gutenberg’in bulgusuna borçlu. Ancak burada ulaşılan “kitap nesne”li aşamayla birlikte ortaya çıkan kuramsal birikim dizgesi de büyük önem taşıyor. Birikimi bir bütün halinde görebilmek, geldiğimiz düzeyle ilgili önemli ipucu oluşturuyor. Buradan hareketle Ahmet Şimşek’in yakınışı, kuramsal alanda birikim olgusuna yönelik ciddi eleştiri olarak alınabilir. Şimşek, sürdürülen çalışmalardaki yanlış tutum üzerinde duruyor: “Mevcut çalışmaların çoğunda dikkati çeken bir nokta ise, Türkçe literatürde ‘kendinden önce yapılmış olan çalışmaları’ görme gereğinin duyulmamasıdır. Oysa bir bilim alanında literatürün oluşması, ancak kendisinden önce yapılan çalışmaların (eksik ya da yanlış bulunması ayrıca ele alınmalıdır) görülmesiyle mümkün olabilir. Bunu aynı zamanda bilimsel düşünüşün de bir gereği olarak anlamak gerekir.” (Sever; 2007, 141) Gutenberg, kitaplar aracılığıyla yalnız yazınsal verimin niceliksel olarak yaygınlaşmasını sağlamadı, yanı sıra bu türlerde sergilenen örneklerde büyük bir niteliksel ilerlemeye, deyiş yerindeyse âdeta sıçramaya yol açtı. Buna kitap nesnesine yüklenen estetik değer, sürekli yenilenen biçim değişiklikleri de eklenebilir kuşkusuz. O zaman çocukların kitaba yönelişinde bunun da bir neden olabileceği öngörüsüyle çocuk yazını verimi ürünlerindeki yükselişi çok yönlü, boyutlu bir gelişim bağlamında değerlendirmek olası. Ayrıca basım olanaklarının çeşitlenip zenginleşmesi, buna yönelik büyük bir tecim alanının doğması da yine bunların bir türevi olarak alınabilir. Ancak çeşitli yazınsal türlerin somutlanışı bağlamında kitap nesnesinin bu ürünler aracılığıyla gerçeklik algısını etkileyeceği unutulmamalı. Gerçekten “çocuk kitaplarında, yazarın çocuğa göre kurguladığı, çocuğa uygun yaşam durumları, çocukların belleğinde yanıtlanması gereken sorular”dan kalkarak bu “sorulara yanıt aramaya koyulan” çocuklar (Sever; 2003, 15) kitap nesnesi aracılığıyla gerçekliğe bakışlarında derin sarsıntılar yaşamakla kalmıyor, yanı sıra kitap, onlardaki algının kökten değişikliğe uğratılışında da etkin rol üstleniyor. Bu olgu, sinemanın yarattığı özgül gerçeklik algısının dış gerçeklik algısını bozundurmasına benziyor. ÇOCUK GENÇLİK YAZINININ GELECEĞİ ÜZERİNE... Kitaptan kâğıt hamuru, kâğıt hamuruyla yeniden kitaplaşma döngüsü içinde halkayı tamamlayan kitap nesnesi bir saatli bomba ya da dinamit lokumu olarak elden ele geçen önemli bir uygarlık gereci biçiminde de alınabilir kuşkusuz. Buradaki akışta yazarçizer/okur çocuk/kitap ilişkisinin bir yandan yaratıcı usu kışkırtırken, bu arada çocuğun, kitap yayıncıları tarafından hedeflenmiş arka alan gerçekliği yönünde biçimlendirildiği göz ardı edilebilir mi? Ama dış gerçeklik algısında bunun çarpıtılarak yansıtılması çocuk gerçekliği çerçevesinde can alıcı sonuçlar doğurmaya aday görünüyor. Kitap yakma kültüründen okuma kültürüne uzanan bu uzun, engebeli yolun sonunda ulaşıldı kuşkusuz eleştirel okuma düzeyine. Çocuğun bir çırpıda buna uzanabilmesi olası mı? Çocuklar, gençlikten erişkinliğe yazınsal metinlerle ilişkilerinde farklı evrelerden geçerek olgunlaşıyor ancak. Okuma kültürü dediğimiz olgu da bu temele dayanılarak kurulabiliyor sanırım. O halde kavramsal açıdan bunu enine boyuna tartışmamız gerekiyor. Demek ki okuma alışkanlığının körlemesine tekniğe dayanılarak değil, bilinçli beceriye dönüştürülmesiyle kazanılabilir eleştirel düşünce üretimi. İçselleştirilmiş okuma devrimi diyebileceğimiz kültür, işte ancak o zaman çıkar ortaya. Ne var ki “aslında çocuklar için müstakil bir ‘edebiyat’ yaratmanın gerekli olduğunu sanmıyorum’ biçiminde düşünenlerin bulunmadığı da sanılmamalı. İnci Enginün böyle söylerken şunu ekliyor bu arada: “Nice meşhur dünya çocuk klasiği, çocuklar için yazılmamıştır.” (Şirin; 1987, 37, 59) Şirin’in de “okunmayı sağlayan ‘edebiyatın gücü’dür” diyerek bir ölçüde bu düşünceye yaklaştığı kestirilebilir. (Şirin; 1987,49) Gutenberg’in bulgulayışıyla kitap nesnesi nasıl bir kültür yaratmıştı geçmiş yüzyıllar içinde, bir onu düşünelim, bir de yaşamamıza katılmış olan ekitabı, onun yol açacağı kültürü… Önümüzdeki birkaç on yıl içinde nasıl bir kültür var edecek acaba ekitap? Buna yönelik yeterli düşünsel çalışma yaptık mı? Konuyu, sorunsalı enine boyuna tartıştık mı? Bunu şimdiden kestirememekle birlikte, bu yeni “sanal kitap” bulgusunun çocuktaki gerçeklik algısını yeniden değiştireceği, bu algı üzerine yeni ipotekler koyacağı öngörülebilir herhalde. Demek ki Gutenberg’in kâğıt hamuru, şunca yıl içinde basımevine dönemeden yeniden buharlaşıp ortadan kalkacak; kitap nesnesinin yerini, bunun sanalı alacak. Dilden dile, kulaktan kulağa geçen bir anlatı geleneğinin ardından kazanılmış, tüm çağlar içinde kilden kayaya, tabletten dikilitaşa, papirüsten parşömene, kâğıda, rulodan, elyazmasından kitaba âdeta anıtlaşmış “kitap nesnesi”nin zafer takını yıkmaya geldi sıra… İnsanoğlundan korkulur… Yaraya merhem olmak da var onda, pire için yorganı yakma lüksü de. Peki, nesneleştirme aşamasından nesnenin kendisine, buradan sanallaştırmaya ne gibi düşünceler ürettik bugüne dek? Haftaya konuyu sürdürelim o halde… ? SAYFA 21 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1074