04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Güney Dinç’ten ‘Aydınlığa Mektuplar’ ‘Mektuplarda Cumhuriyet coşkusu var’ Avukat Güney Dinç’in yeni kitabı Aydınlığa Mektuplar yayımlandı. Kitap, 19281937 yılları arasında okurların gazetelere gönderdikleri mektuplardan seçilen ilginç örneklerden oluşuyor. Aydınlığa Mektuplar, ‘Ekin Bahçesi’, ‘Dönüşüm, Değişim’, ‘Hep O Şarkılar’, ‘Bitmeyen KavgaÇalışma YaşamıKadınlara Dair’, ‘Şehremaneti’nin Nazarı Dikkatine’ ve ‘Daldan Dala’ adıyla altı ana başlık altında derlenmiş. Dinç’le yeni kitabı üzerine söyleştik. Ë Ozan YAYMAN dık. Ancak İkinci Dünya Savaşı ve ülkemizin çok partili siyasal yaşama geçiş günlerinde okur görüşlerini yansıtacak mektuplar da yayına hazırlanmaktadır. Gazetelerin taranmasında, çok güç koşullarda önemli bir kamu görevini başarıyla yürüten İzmir Milli Kütüphane’nin birikiminden yararlandım. kur mektuplarının basın tarihimizde önemli bir yeri var. Günümüzde, okur mektuplarının yerini internet üzerinden yayın yapan haber portallarının, okur görüşleri “ÇAĞINA DAMGASINI VURANLAR bölümü aldı. Ama siz çok gerilere YÜZYILLAR SONRA giderek okur mektuplarını araştırHATIRLANIYOR” maya koyuldunuz. Sizi buna iten etken Kitabın içeriğinden söz edecek olurne oldu? Bir de araştırmanız niye 1937 sak... yılından sonraki okur mektuplarıyla son Okur mektupları, basının değişmez buluyor? tüketicileri durumundaki okurları, konu Eski gazeteler arasında dolaşmak çok olmaktan çıkarıp özne durumuna getirikeyifli bir iş. Birden kendinizi yaşayan tayor. Tarih boyunca dünya, ünlülerin rihin ortasında bulursunuz. En önemsiz dünyası oldu. Birçoğumuz büyük dedeayrıntıya kadar her satırı okumak istersilerimizin adını bilemiyoruz ama acımasız niz. Böyle bir arayış sırasında çok ilginç savaşçıların, devlet yıkıp devlet kuran mektuplara rastladım. Olay böyle başlapolitikacıların, yeryüzünü aydınlatan bildı. Aralıklarla sürdürülen on yılı aşan bir gelerin yaşam öykülerini bir solukta anlaçalışma sonucunda kitap oluştu. Günütabiliyoruz. Çağlarına damgasını vuran müzde olduğu gibi, araştırma dönemiönderler, iz bırakan sanatçılar, yüzyıllar mizde de basının başkenti İstanbul’du. sonra da anımsanıyor. Bir de anımsanYeni Türk alfabesinin uygulamaya konmayanlar var. Gösterişsiz, ünsüz, yalın. duğu 1928 yılı kasım ayından başlayarak Okulda, karakolda dayak yiyen, otobüsçeşitli dönemleri kapsamak üzere İstante birbirinin ayağına basan, emekli aylığıbul’dan Vakit, Cumhuriyet, Son Posta, nı alabilmek için banka kapılarında saTan, Akşam, Milliyet. Kurun, İzmir’den bahlayan insanlar. Her sabah pencereAnadolu, Yeni Asır, Hizmet gazeteleri sinden sevgiyle izlediği ıhlamurların hoytarandı. Ankara’nın daha sonra Ulus adıratça budanıp köklenmesine yüreği elnı alan Hakimiyeti Milliye gazetesinde vermeyen doğa tutkunu insanlar. Suç işpek az okur mektubunun yer bulduğunu lemedikçe, bir lokomotifin çelik tekergördük. Yeni yazıya geçişle birlikte gazelekleri altında can vermedikçe, gazetelerteler, yayınlarının çekiciliğini arttırmak de adları okunmuyor. Yeryüzü, gerçekte amacıyla görsel ögelere daha fazla yer onların, yani anımsanmayanların dünyavermeye başladı. Bu gelişmeleri yansıtsı. Sorunları dost söylemak açısından, ülkemişilerinde tartışmak, çözin karikatür sanatının zümsüzlükleri aşmaya öncüleri Cemal Nadir yetmiyor. ToplumsalGüler, Ramiz Gökçe, laşmak gerekiyor. SoRatip Tahir Burak, kaktaki adamın, ünlü Nemci Rıza Ayça, Hulköşe yazarları gibi her ki Onaran, Sururi Güsabah gazetesinde dümen gibi ustaların aynı şüncelerini açıklayacağı yıllarda yayımlanan ve bir yeri de yok. Hangi okur mektuplarıyla örtelden çalacağını biletüşen çizimlerinden örmeyen yazarın yorgun nekler sunduk. Okurladizgelerinden konu rı fazla sıkmamak için bulma sıkıntısı çektiğini kitabın bir yerde sonizlerken, dert yüklü kilanması gerekiyordu. şinin susup kalması daAraştırmayı Cumhuriyanılacak şey değil. Yayet’in temel dönüşümyın yoluyla sağlanan lerinin gerçekleştirildiği Dinç, artık okurların karşısında toplumsallaşma, sus19281937 yılları arasın Güney bambaşka bir gündem bulunduğunu kunluğu aşmak isteyen daki süreyle sınırlandır söylüyor. SAYFA 8 O kimi insanların umut ışığı olmuş. Okurlar gazetelere gönderdikleri mektuplarında yalnız kişisel yakınmalarını sergilemekle yetinmemişler. Çok geniş alanlara yayılan öneri, eleştiri ve saptamalarıyla, insanlığın anı defterini tutmuşlar. Bugün çoğumuz gazetelerdeki okur mektuplarıyla belki yeterince ilgilenemiyoruz. Ancak geriye dönük bir araştırma, karşımıza şaşırtıcı ve bir o kadar da düşündürücü görüntüler koyuyor. Yakın geçmişin düşünce çeşitliliğini okuyucu mektuplarında buluyoruz. Mektupları okurken, “Neden bu uyarılara zamanında gereken ilgi gösterilmedi de, sorunlar yığınlaşıp sonraki kuşakların başına yıkıldı?” diye düşünmekten geri duramıyoruz. Güldeste niteliğindeki çok yazarlı bir kitap olan Aydınlığa Mektuplar, bu gerçeklerle birlikte sessiz çoğunluğun görüşlerini yansıtıyor. Geçmişin gazete okurlarının fazlasıyla üzerinde durduğu konular nedir ve yanı sıra uzun yıllar öncesinden, gazete okurunun yansıttığı sıkıntılar, günümüzle örtüşüyor mu? Hiç kuşkusuz en ilginç mektuplar, çevre ve kent sorunlarını ele alıyor. Onları “Şehremaneti’nin Nazarı Dikkatine” başlıklı bölümde topladık. Kentleşme, gelişmenin ve çağdaşlaşmanın en somut uygulanma alanı. Kentlilik, dostluk, sevgi ve paylaşım demek. Yurttaşlık olgusunun temeli de sevgi. Bir ülkenin dağlarını, denizlerini, ormanlarını, akasularını, havasını, güneşini, uygarlık yapıtlarını ve elbette insanlarını sevmiyorsanız eğer, yurt sevgisinden söz edebilir misiniz? Okurlar bu konularda çok somut istemlerde bulunuyor. Konutların, işyerlerinin kapıları önünde park ederek hava, ses ve görüntü kirliliği yaratan otomobiller, yol lardaki çukurlar, hamamların, fırınların pisliği, açıktaki helalar, sokak satıcılarının, fabrika düdüklerinin gürültüsü, tıkabasa doldurulan trenler, otobüsler, tramvaylar ve vapurlarla yapılan kent içi yolculuklar, geceleri yeterince aydınlatılmayan sokaklar, günlük yaşamın çarpıklıklarından ileri gelen en yaygın yakınmalar arasında bulunuyor. Bir de İstanbul var. Yağmalanıp yok edilen nazlı kent. Ihlamurların gölgelediği Boğaziçi iskeleleriyle, Şirketi Hayriye vapurlarıyla, tramvaylarıyla, hamamlarıyla, ‘sevdiğiniz sokak adlarıyla’ anılarda kalan İstanbul. Yazın tozlu, kış gelince çamurlu sokaklarında zilli satıcıların dolaştığı, gün kararırken havagazı fenerlerinin göz kırptığı, geceleri karga çığlıklarından insanların uyuyamadıkları İstanbul. Özellikle vapurlar ve tramvaylar, İstanbulluların anılarla, öykülerle yüklü günübirlik yaşamlarının ayrılmaz parçalarıydı. Savaş yorgunu Anadolu’nun iş ve umut kaynağı. Kalpak Mustafa’nın Kalpak Ahmet’i yitirdiği, Batumlu Emrullah’ın İslam Sürmeli’yi aradığı kuşatılmış kent. Bakırköy, Yeşilköy, Feriköy, Ortaköy, Arnavutköy gibi mahallelerinde adlarına uygun olarak kırsal yaşamın egemen olduğu bir dönem. Sabahları fabrika düdükleriyle uyanmaya alışamayan insanların şaşkınlığı. Ve İstanbulluların İstanbul sevgisi. Şimdi kaç kişi kaldı, İstanbul’da yaşadıkları için mutluluğunu doyasıya haykıran. Günümüzde rant uğruna kentsel değerleri yok etme yarışına girenler, yakın geçmişin yerini bulamayan çağrılarına kulak vermelidir. Elde avuçta kalanları da büsbütün yitirmemek için. Kentsel sorunların dile getirildiği ortamlarda, İzmir’den de söz etmemek olanaksız. Bir zamanlar ıssızlığı ve sessizliği ile anılan Kordonboyu’na yolcusu olmadan girmeleri yasaklanan faytoncular ilginç yöntemlerle bu yasağı delmeyi başarmışlar. Ancak belediyenin atlara don giydirme buyruğu karşısında da ne yapacaklarını şaşırıp kalmışlar. “CUMHURİYET KARARTILMAMALI” Kitabın adının esin kaynağı nereden geliyor? Geçmişin gazete okurunu, aydınlığa adım atan bireyler olarak görüyorsunuz. Bu kanıya nasıl vardınız? Türkiye’de Aydınlanma’ya bir başlangıç alınacaksa bana göre bu, günümüzde her yönden kuşatılan ve yok edilmek istenen Cumhuriyet yönetimine geçiştir. Öncelikle vurgulamalıyım ki, mektuplarda saptadığım temel yöneliş katıksız bir “Cumhuriyet coşkusu”dur. Okurların Cumhuriyeti yürekten sahiplendiklerini gördüğüm için de, kitaba Aydınlığa Mektuplar adının uygun geleceğini düşündüm. Çalışmanız bir anlamda, toplumsal arkeolojik kazı niteliğinde. Bu kazı sonucu ortaya çıkardığınız eserlerin ışığından günümüze bakarak neler söylersiniz? Gelinen noktada, biz neredeyiz? Artık okurların karşısında yeni bir gündem bulunuyor. Cumhuriyetin onca birikiminin bir solukta yok edilmemesi için neler yapılmalıdır? Gelinen aşamada demokrasilerin vazgeçilemeyecek erdemleri arasında bulunan çokseslilik, çoğulculuk, ve hoşgörü ortamı nasıl sağlanabilir? Bugün karşılaşılan sorunların aşılması, geçmiştekilerden çok daha güç. Okurların, her zamankinden çok, Cumhuriyetin kazanımlarına ve demokratik haklarına sahip çıkmaları gerekiyor. Kitabın son tümcesinde de belirttiği gibi “Cumhuriyet karartılmamalı.” ? Aydınlığa Mektuplar/ Güney Dinç/ Yapı Kredi Yayınları/ 284 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1067
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle