Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Walter Benjamin’den ‘Alman Romantizminde Sanat Eleştirisi Kavramı’ Erken romantizmde ‘düşünseme’ kuramı Çağrışımsal etkisi yaygın bir kavram Romantizm. Bu kavramı herkes kendi bakışıyla yorumlar. Ancak Ömer Naci Soykan’ın kitap başlığı olarak seçtiği KuramEylem Birliği açısından sanat söz konusu olduğunda, bu akımın 19. yüzyıl başlarında ifade ettiği anlam, uygulama biçimiyle sanat felsefesinin ilgi alanına girecektir. Karşımıza çıkacak iki önemli isim de dönemin felsefesine ışık tutan Schelling ve Schlegel olacaktır. Nitekim Walter Benjamin de 1919’da Bern Üniversitesi’ne doktora tezi olarak sunduğu ve bu akımın “Jena” dönemi olarak da bilinen erken yılları üzerine Alman Romantizminde Sanat Eleştirisi Kavramı başlıklı çalışmasında bu iki düşünürün görüşleri üzerinden konuyu ele alıyor. Ë Kaya ÖZSEZGİN anatta ve Edebiyatta Eleştiri” üst başlığıyla dilimize çevrilen kitabın ana metninden önce sunum kapsamında Benjamin’in çalışmasını açımlayan iki yazıya yer veriliyor: P. LacoueLabarithe’in ve Fred Rush’un yazıları, özellikle de ikincisi, Jena Romantizmi nedeniyle yazarın eleştirel epistemolojisi hakkında yorum getirirken, bu yorumu Kant ve Hegel başta olmak üzere Benjamin’in öncüllerine bağlarken sanatın kendisinden daha büyük bir “aygıt” olan felsefeyle ilişkisini açıklığa kavuşturuyor. Çünkü Jena’cıların tipik tavrı, bir eseri anlamak, onun “tamamlanmamış olması” nedeniyle “yorum yoluyla bütünlenebilecek bir şey olarak bakmak”tan yana (s. 37). Orada hiç bitmeyen bir diyalog ya da diyalektik söz konusu çünkü. Ama Benjamin’in yaklaşımında göz önünde tutulması gereken ana kavram “düşünseme.” “Refleksiyon” ya da bizdeki yaygın karşılığıyla “tasavvur” dediğimiz bu kavram, romantizmin dayandığı temel etkinlik (s. 71). Benjamin’in çalışmasında bu kavrama, Fichte’de geçen anlamıyla “bilincin eylemi”olarak özetlenen “koyma” (“setzung”) kavramı eşlik eder. Şöyle diyor Schlegel: “Düşünmenin, kendisinden hemen sonra sonsuzca düşünebileceği şey üzerinde düşünmeyi 105). Benjamin burada Fichte’nin görüşüne vurgu yapar: “Düşünseme olmadan soyutlama, soyutlama olmadan düşünseme mümkün değildir.” Ancak burada kesin yargılardan kaçınılması da bir zorunluluk olarak romantikleri meşgul etmiş, bu yönüyle Sturm und Drang hareketinin teorileriyle çelişen bir durum ortaya çıkmıştır (s. 106). Doğa Bilgisi teorisi, Benjamin’in tezinde bir ara başlık olarak karşımıza çıkar. Sanat eleştirisi kavramını serilmemek için bu teoriye bakmak gerekir. Gerçek olan her şey gibi, nesne de düşünseme ortamında yer alır çünkü, dolaysız bilginin dışındadır bu. Fichte, dolaysız bilginin yalnızca sezgide önceden var olabileceğini öne sürmüştü. Schelling de doğa kavramını “sürekli oluş ve canlı bir bütün” olarak görüyordu. İnsan, “felsefi anlamda bir doWalter Benjamin ğa durumunda” yaşar ona göre; bu ise Hobbes’taki statercih etme özelliği”dir düşünseme (s. tus naturalis değil, insanın kendi kendi72). Erken romantiklerde sık rastlanan siyle ve onu çevreleyen dünya ile birlik bir düşünme biçimi bu. içinde uyumlu yaşadığı bir durumdur (Ö.N.Soykan, s. 17). “ELEŞTİRİNİN DERİNLİKLERİ” Sanat eleştirisi kavramı, ana konu olaWalter Benjamin, Alman romantizrak kitabın ikinci bölümünde yer alıyor. mindeki eleştiri kavramını incelerken, Erken romantizm döneminin sanat bilbüyük ölçüde Friedrich Schlegel’in Atgisi kuramını açarken, romantiklerin, henaeum dergisindeki fragmanlarına sanatı bir düşünseme ortamı olarak gördayanıyor. Schlegel’in yaşadığı dönemmeleri için özel bir neden aramanın de, yani 1800’lü yılların başında romanyanlış olacağına değiniyor Benjamin. tiklerin toplandığı Jena, bir kültür merOna göre düşünsemenin öznesi, temelkezi. 1793’ten beri Fichte orada ders de sanat ürününün kendisi. Eleştiri ise, veriyordu. Schelling o dönemde hemen sanat yapıtının bilgisi olduğu sürece hemen unutulmuş olan Spinoza’yı günonun “özbilgisi” aynı zamanda; onu dedeme getiriyor ve tasavvur ile eylemin ğerlendirdiği ölçüde, bu onun kendini birliğine dayanan Fichte’nin sübjektif değerlendirmesi olarak gerçekleşir (s. idealizmini sanat alanına kaydırıyordu 125). (KuramEylem Birliği Olarak Sanat, s. 205). GÖRÜNÜR OLANIN İÇİNDEKİ Goethe’ye göre “zamanının biricik fiGÖRÜNMEZ lozofu” olan Schelling’in kardeşi FriedSanat yapıtının kendisine gelince, rorich Schlegel ise gene Benjamin’in deyimantik sanat yapıtı kuramı, sanat yapıtımiyle “sanatçıfilozof”tu ya da felsefe nın biçiminin kuramıdır. Biçim, romanyapan sanatçıydı. Kendi döneminin dütikler açısından ilgi alanının merkezinde şünce dünyasıyla bağ kurmaya çalışıyoryer alan bir kavramdır. Schlegel, düdu. “Mutlak”ı sistematik olarak aramışünsemenin yapıt ve onun biçimi için yor, tersine, sistemi mutlak olarak kavönemini şöyle dile getirmişti: “Bir yapıt, ramaya çalışıyordu (s. 99). Bu durum dört bir yanından kesin sınırlandırılmış onu gidimli (“discursif”) düşünce ile ziama sınırları içinde sınırsız ise kendine hinsel sezgi arasında bir “orta yol” bultamamen sadık, her yerde aynı ve yine maya zorluyordu (s. 101). de kendi üstüne çıkmış ise biçimlendiErken dönem romantiklerinde eleştiri rilmiştir” (s. 135). Buradan şöyle bir sokavramını açmaya ve benimsemeye yönuç çıkarır Benjamin: “Romantizm, tanelik tutum yaygın. Felsefeye ve estetiğe mamen bilinçli olarak biçimlerin fetheait terimler içinde onların en sık kullandilmesi, geliştirilmesi ve arındırılması dıkları, “eleştiri” ve “eleştirel” gibi teiçin çaba göstermiştir.” Öte yandan birimler. Nitekim Schlegel, “eleştirinin çim, ne bir kural ne de kurallara bağlıderinliklerinden” yola çıktığını söylüdır. Erken romantik kuram, biçimlerin yordu. Çünkü romantikler ve spekülatif geçerliliğini yapıtın idealinden bağımsız felsefe için eleştirel terimi, her halükârbir kavram olarak temellendirir. Sanat da nesnel olarak üretken, derin ve dikeleştirisinde nesnel değerlendirme ise katli bir düşüncenin ürünü olarak yaranesnel inceleme ve yapıtın bilgisine içtıcı olma özelliği taşıyordu. kindir. Eleştirel olmak demek, düşünmenin Bilindiği gibi romantikler, özellikle şitüm bağların üstüne yükseltilmesiydi (s. ir ve müzik dalları üzerinde yoğunlaşır. O nedenle romantik şiir sanatı, “sanat ideası”nın kendisi ve sanat biçimlerinin “sürekliliği”dir. Her yapıtta “görünür” olanı içine alan bir “görünmez” yapıt gizlidir romantiklere göre. Eleştiri, Schlegel’in “kâhince” sözüyle adlandırdığı bir “bilgelik sanatı”dır bu anlamda (s. 148). Bu bağlamda bir “idea”, “sonsuz bir önermeler dizisi”dir. Şiir sanatının ideasına gelince, o “düzyazı”dır. Şiir ideasının düzyazı olarak kavranması, romantik sanat felsefesini belirleyen temel olgudur Benjamin’e göre. Eleştiri ise her yapıtın içindeki “düzyazısal” çekirdeğin serimlenerek oluşturulmasıdır (s. 166). Kitabın sonsözü, yapıtların eleştirilmezliği tezine dayanan Goethe’nin sanat teorisi ile romantizmin sanat teorisini karşılaştırır ve bunların birbirine karşıt görüşler olduğu gerçeği üzerinde yoğunlaşır. Walter Benjamin’in biyografisini kapsamlı biçimde incelediği kitabında (1) Bernd Witte, Alman romantizminde sanat eleştirisi kavramını konu alan doktora tezinin “uzlaşımsal akademik biçimiyle, daha geniş kapsamlı iddiası arasındaki çelişkinin, kesinlikle bilincinde olduğunu” belirtiyor. Benjamin, 1919 Nisanı’nda tezinin kaba yazımını bitirdiğinde şöyle bir saptamada bulunduğuna değiniyor: “Ne olması gerekiyorduysa oldu: Romantikliğin edebiyatta kesinlikle bilinmeyen gerçek doğasına bir bakış, yine de dolaylı olarak, çünkü romantikliğin merkezine, mesiyonizme yalnızca sanat görüşünü ele aldım benim için son derece güncel olan başka herhangi bir şey denli az yaklaşabildim; sahici bilimsel tavırdan kopma olanağını elden çıkarmadan. Ancak bu keyfiyetin ondan içeriden dışarıya doğru çıkarılabileceğine, bu çalışmada ulaşmış olmak istiyorum” diyordu. Eleştirinin günümüzde kavranışının tümüyle tersine, yapıtın yargılanmasına değil, “çözümlenmesi”ne dayalı olması gerektiğinin gene altını çiziyordu. Benjamin 1918’de Ernst Schoen’e mektubunda, romantik eleştiri kavramından modern eleştiri kavramının doğduğunu yazıyordu. Ancak romantikler için “eleştiri” hayli “ezoterik” bir kavramdı ona göre. Bilgiyle ilgili her şeyde mistik varsayımlara dayanan, sanatla ilgili her şeyde kendi zamanlarının ve geleceğin şairlerinin en iyi sezgilerini yeni sanata masseden bir kavramdı bu. LacoueLabarthe’a göre bu yorum, Benjamin’in her şeye karşın, bu tezi yazmak için o kadar emek ve zaman harcadığını açıklamaya yeterlidir (s. 23). ? (1) Walter Benjamin, Bernd Witte, Çeviren: Mustafa Tüzel, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2002. “S Alman Romantizminde Sanat Eleştirisi Kavramı/ Walter Benjamin/ Çeviren: Elçin Gen, Mustafa Tüzel/ İletişim Yayınları/ 194 s. SAYFA 8 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1057