Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
D ir evin dağınıklığına, acımasız doğaya, uzayıp giden yola bakarken bile insandır bir öykücünün gördüğü: Yaşamanın içinde savrulup duran insan. O insana kendi birikiminden bakan öykücü, kişiliğini geliştirirken kendine göre bir yaşama biçimi benimsemiştir. O yaşama biçiminden bakar insana. Bağışlayan, acıyan, öfkelenen bir bakış olabilir bu! Yaşamanın akışı bir öykücünün kişiliğiyle bütünleşir. Demet Eşrefoğlu Vardar’ın öykülerini okurken o bakışa kadınsı bir duyarlığın dağıldığını da görüyoruz. Demet Eşrefoğlu Vardar yeni bir öykücü. Bir kitapta topladığı 19 öyküsüyle edebiyatımıza ilk adımları atıyor. (SAMSUN ASFALTI, Çiviyazıları Yayınevi, 2010). Kadın duyarlığı biçem özelliği sayılır mı? Bir yazarın kişiliğini oluşturan öyle ayrıntılar var ki, yaşamanın akışına bakarken bunlardan kurtulması olanaksızdır. “Samsun Asfaltı”ndaki öykülerde arayalım bu özellikleri: eğinmeler MUSTAFA ŞERİF ONARAN Öyküde kadın duyarlığı Demet Eşrefoğlu Vardar o dağınıklığı şöyle anlatıyor: “Taş kesilmiş iki varlık gibi yemeğe oturduklarında ya da koridorda karşılaştıklarında birbirlerine “İyi geceler!” bile demeden odalarına çekildikleri günkü gibi gergin bir geceydi.” Odadaki nesnelerin durumu, karıkoca arasındaki gergin ortamı yaşatan bir biçim alıyordu. Demet Eşrefoğlu Vardar bu sıkıntıyı şöyle açıklıyor: “Sessizlik, salonda var olan tedirginliği sanki daha da artırıp huzursuz ediyordu her ikisini de. Aslında üzerine giydiği suçluluk duygusu değil de, yenilmişliğin sıkıntısıydı.” Bir kocanın yenilgisi miydi bu? “Bir akşamüstü kahvesini içmek için, belki de ilk kaçamağını yapmak için oturduğu kafede, karşısındaki genç kadının ta derinlerine dalarken, karısının camdan onları gördüğü günü anımsadı.” Sessizliklerdir araya giren, çözümsüzlüklerdir. Kadının kendi gövde özgürlüğünü bir başkasında sınamasıdır. Giderek, konuşmadan, duyumsamadan geçen bir zaman girer araya. Kadının kocasını sevmesi artık yeterli değildir: “Seni seviyorum ama yetmiyor bana. Ruhum biraz hırpalanmak, acı çekmek ve yorulmak istiyor.” Birinin evi bırakması gerekecektir. Demet Eşrefoğlu Vardar bu uzaklaşmayı okurların yorumlarına bırakmaktadır: “Bir kadınla erkeğin arasındaki bu uzaklığı tarif etmek imkânsızlaştırmıştı artık” (En İyisi Çekip Gitmek). düşünceler içinde kendinde küçülmek, onu bir başka kadınla paylaşmaya katlanmak, onursuzluk içinde yaşamak sayılmayacak mı? (Tarçınlı Çay). KADIN DUYARLIĞINDAKİ AYRINTILAR Demet Eşrefoğlu Vardar’ın öykülerinde değişik kadınlar var. “Küskün gidişlerin terkedişlere dönüştüğünü bilen” kadınlardan tutun da, ölümün kıyısındaki bir ağabeyi öte dünyaya yolculayan, yorgun bir kız kardeşe kadar nice kadın var bu öykülerde (Güle Güle Gidin Hocam). Demet Eşrefoğlu Vardar sevecen bir yürekle bakıyor onlara. Bir kadın yaşama serüveninde kaç erkek tanımış olabilir? Onların önemli bir bölümü düşlem gücünde yaşayacak da, değişik olasılıklarla uzak birlikteliklerin yakınlaşması düşünülecek (Hayır Böyle Olmayacak). Gerçek ilişki tensel yakınlaşma mıdır? Başka yakınlaşmalara aldırmadan tensel ilişkinin tadını çıkarmak mı gerekecektir? İçinde yıkılmalar olsa da bir kadın cinselliğe mi sığınacaktır? (Ankara’ya Kar Yağıyor). Öyküde kadın duyarlığının sınırlarını belirlemek kolay değil. Belki ne kadar kadın varsa, o kadar başka kadın anlayışını tanımak gerekecek. Ancak Demet Eşrefoğlu Vardar gibi bir öykücü bilinmeyen kadını tanıtabilir. Oysa aramıza yeni katılan bir öykücü o! Kadına bile yabancı olan kadın dünyasını iyi biliyor. Söylenmesi zor ayrıntıları da göstermeyi göze alabiliyor. Yunanlı ozan Athina Papadara’nın dizelerini anımsayalım: “Kadınım ben, geceyarısı gibi bir şey Hâlâ bir hammadde değerli karanlığım.” Demet Eşrefoğlu Vardar’ın öyküleri yalnız sevi ilişkilerinde sınamıyor kendini. O öykülerde ezilmişlik kimliğine sığınanlar da var, yenilgilerden yeni bir güçle çıkanlar da. Bir kadın yazar insanı anlatırken değişik etkileşimler altındadır. Doğurduğu çocukta anlam ayrıntıları sezen bir anneyi, evli bir adamla ilişki kuran bir kadını yorumlamaya çalışırken, kendi kişiliğinin açmazlarından yola çıkar. Belki de öykü kahramanının ağzından yaşamayı şöyle yorumlamak isteyecektir: “Şöyle kocaman bir çukur açmalıyım. Bütün yaşadıklarımızı doldurmalıyım oraya. İhanetlerimizi, ağlayışlarımızı, sevişmelerimizi, yalanlarımızı, canımı yakışlarını, ruhunu yaralayışlarımı. Ellerimde, bedenime büyük gelen kürekle debelenmeliyim, o kahverengi toprağın üzerinde” (Hadi Rahat Bırak Beni). Demet Eşrefoğlu Vardar kadının gizli dünyasına girmeyi göze alan bir öykücü. Ancak böyle bir yazar öyküde kadın duyarlığını gerçekçi bir biçimde yaşatabilir. “Samsun Asfaltı”ndaki öyküler 15 yıla yaklaşan bir çalışmanın ürünü. Demet Eşrefoğlu Vardar’ın öyküleri azımsanmaması gereken bir birikimi gösteriyor. Yazıyı Füruzan’ın değerlendirmesiyle noktalıyorum: “Demet Eşrefoğlu Vardar’ın dünyası kişilerinin kendilerini içtenlikle ortaya koyuşlarından güç alıyor. Hayatla bağ kuran bu öykülerin sevileceğini düşünüyorum.” ? Bu sayfayla iletişim kurabilmek için dergilerinizi ve kitaplarınızı aşağıdaki adrese gönderiniz: PENCEREDE SAKSI ÇİÇEKLERİ Baskı altında geçen bir çocukluğu anlatan kadın, dövmeyi alışkanlık haline getiren bir babayı, bu davranışa duyarsız kalan annenin mutfağa sığınarak kendini korumaya çalıştığını anlatıyor. Erkek çocuğa duyulan sevgi, kız kardeşin içinde gizli bir kine dönüşmüştür. Ağabey ağaçtan düşüp ölünce kız kardeş sevincini de gizler. Kendini yetiştirip evlenince kurtulacak mıdır? Kurtuluş, döven bir kocadan ayrılmaktır. Kurtuluş, babasının ölümünden sonra annesini daha iyi anlamaktır. Kurtuluş, sabun kokulu çarşaflara sığınmaktır. (Sabun Kokulu Çarşaflar). Kendimizi önyargılardan kurtaramayacak mıyız? İçimizdeki kötülüklerle mi büyüyeceğiz? Zaman, kırgınlıkları yumuşatmayacak mı? “Sabun Kokulu Çarşaflar”ı okurken bu sorular içimizde yankılanıp duracak. “Samsun Asfaltı”nın kıyısında bir gecekondu mahallesi. Pencerelerini saksı çiçekleri süsleyen bir ev. Kızlarına sevgisini gösteremeyen bir baba. Evin önündeki tahta somyaya kurulup sigarasını tüttürür, yoldan geçen taşıtlara dalardı. Kaçırmak zorunda kalarak evlenmişti karısıyla. Uzunca bir evlilik. Sonra da yüreğine yenik düşünce, bakırcı dükkânının karanlığında evin sorumluluğunu yüklenen bir erkek çocuğu. “Samsun Asfaltı”nda bir adam mı var? Kurtarılması gereken biri mi? Yoksa babasının hayali mi? Oğlanın bir kazada ölmesi gecekonduyu karanlığa gömecektir. Artık evin önündeki tahta somyaya oturup uzaklara dalan anne şöyle düşünecektir: “Çünkü doğan bu yeni bebeğin, babası ile barışmanın iyi bir yolu olacağını sanmıştı. Yüzü asıldı birden, gözleri bulandı. Ne zalim, ne kalpsiz adamdı şu babası. Hiç ama hiç yumuşamamıştı.” Bir anne geçmişiyle ödeşedursun, yaşamanın anlamsız akışı yeni insanlarla sürüp gidecektir (Samsun Asfaltı). EN İYİSİ ÇEKİP GİTMEK Demet Eşrefoğlu Vardar bir olay öyküsü mü anlatıyor? Ama aklımızda kalan öykü değildir. Bir kadının ezikliği, bir genç kızın davranış biçimidir. Aynı evde birbirinden uzak yaşayan insanların dağınıklığını anlamaya çalışırız. Demet Eşrefoğlu Vardar B O ESKİ YALNIZLIK Her yüzün kendine özgü bir öyküsü var mıdır? Yoksa bizim düşlem gücümüzde yaşayan bir öykü mü? Öyküye dönüşen hiçbir ilişki yaşandığı gibi değildir. Yaratıcı güç sözünde gülümseten bir yalan vardır. Bütün iş öykünün kurgusunda yeni bir ilişkiye girişmektir. Otobüsün koltuğuna gömülmüş, mor renkli gözlüklerinizin arkasına çekilmişsinizdir. Bir otobüs firmasının bürosunda, servis otobüsüne binen bir kadına, onu uğurlayan adama, otobüse atılan sırt çantasına bakıp yeni bir öyküye dalmışsınızdır. Sevi, belki de dokunmaktır. Otobüsteki kadın onların ilişkisini düşlem gücünde yaşatır. Kendini kadının yerine koymaya çalışır. Karmaşık ilişkilerin burgacında kendini dinlemek ister: “İşte Üsküdar’ın o telaşlı kalabalığındayım yine. Yapayalnızım. Genç adamın otobüsü çoktan otobana çıkmıştır, değil mi?” (Barbaros Bulvarındaki Düşler). Bir öykü kahramanı kendi yalnızlığından çıkıp, yeni bir ilişkinin aldırmazlığına karışmak isteyebilir. Kendinde çoğalmak isteyen herkesin böyle bir özlemi olabilir. Demet Eşrefoğlu Vardar bu iç gerçeğin gizlerine varmak istiyor. Belki de bilinçaltında yaşadığımız bir gerçeği denemek istiyoruz. Belki de bu gerçek kendimizi yeniden tanımaya yarayacak, o eski yalnızlıktan kurtaracak bizi. Sıradan alışkanlıklar sevi ilişkisine dönüşünce araya giren bir başka sevgiliye katlanmak kolay olur mu? Gene de beklemek gerekir, kimi beklediğini bilerek beklemek. Oysa sevdiği adamın bir başka kadından döneceğini sezerek beklemek, çelişkili Mustafa Şerif Onaran Hekimköy Sitesi 20. Sok. No: 8 06800 ÜmitköyAnk. Tel.: (0312) 235 91 11236 23 46 SAYFA 38 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1057