Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Ş Erich Müsham iir Atlası CEVAT ÇAPAN Erich MÜHSAM/ Şiirler/ Çeviren: Danyal NACARLI ‘Haykıracağım insanlara: özgür ol! Silinsin akıllarınızdan boyun eğmek! Yalan söylemektir boyun eğmek!’ çiylerden sel gibi bulutlara yağan; öpen, götüren, ağlayan,tadına varan. Hani ner’de özümün adını koyan? Ner’de dünyamı hasretimden ayıran? Bir Hacıyım, hedefini tanımayan. Sevgi Sancısı Damla damla akıyor gözyaşım kırışık çarşafına yatağın. Takılıyor korkulu düşüncelerin kancası ruhumun ağırlığına. Bükülüyor ağrıdan bacaklarım; ve damlayan gözyaşlarımla sallanıyor hüzünle sakalım ve akıyor burnum ayrıcalıkla... Hülyasıdır , ah, sevginin ruhumla süzgeçlediğim. Sevginin sancısıdır, ah, beni tepeden tırnağa cimdikleyen. Zavallı yüreğim. Rüyalar seziyor uzak teselliyi. Dikiyorum kulaklarımı ve titreyen ruhumun arasından düşlere dalmış, fısıldayarak mırıldıyor sevdiğim iki dudak seni yorgun köpek! Tanrı olmak istiyorum… Tanrı olmak istiyorum ve dualar duymayı ve himayemi esirgeyebilmeyi, ateşle insan yüreklerini yok etmeyi ve kurban edilmiş ruhları arzulamayı. Ve yok etmeyi dünyayı, alemi, evreni ve üst üste yığmayı enkaz yığınlarını. Doğmalıydı o zaman bir yeni ve onu da eylerdim yeniden fani. Tek başıma dolaşmak istiyorum üstünde dağların Tek başıma dolaşmak istiyorum üstünde dağların, ve olmasın hiç kimsenin haberi yollarımdan; kim görmüşse çünkü patikasını doruklarımın, aşağı çekip düşürmüştür beni doruklarımdan. Tek başıma yürümek istiyorum üstünde dağların, sönsün kayalarda şarkım kimseler işitmeden, götürsün feryadımı rüzgâr tenhasına uzakların;kendi kalbine şarkı söyleyen, söylüyordur gerçekten;kendi kalbine yakınan, yakınabiliyordur ancak; kendi kalbini tanıyan görebiliyor ancak yürekten;Yanıma çıkın! Vazgeçmek istiyorum dünyadan ve istiyorum dağların üstünde tek başına dolaşmak. Mahkum Ömrüm boyunca girmedi şu aklıma bir başkasının zulmüne boyun eğmek. Tıktılar beni karanlık bir zindana, yurdumdan, eşimden ve işimden uzağa. Ama öldürseler de beni döverek: Yalan söylemektir boyun eğmek! Ben mecbur muyum? hiç de istemem öyle o beyleri güzel güzel eğlendirmek. İtaat etmem angaryacının sözüne. Daha güzel görevler bilir başkaldıran işi değil boyunduruk altına girmek Yalan söylemektir boyun eğmek! Bu devlettir, özgürlüğümü çalan, peşimden gelir, ister beni kandırmak, gelir zindana hiç de utanmadan. İstiyorlar benden, yasadan masadan korkmamı kelepçedeyken bile el ayak Yalan söylemektir boyun eğmek! Dizin isterseniz bu dinsizi kurşuna! Böylece yeter belki size öldürmek. Razıyım ellerimin kurumasına, boyun eğmektense onun kamçısına, yaşarken kölelerin cahilliğinde. Yalan söylemektir boyun eğmek! Ama koparsa bir gün zincirim ikiye, solumlarım en derin soluklarla içime güneşi zalimin zulmü! Haykıracağım insanlara: özgür ol! Silinsin akıllarınızdan boyun eğmek! Yalan söylemektir boyun eğmek! Yaşama Reçetesi Sakınmadan bak her meyvenin tadına; Asla teslim etme kendini Tanrı ve Şeytan’a; boşver geleceği, olma geçenlere pişman; yorma şimdiki anı ve hiç korkma ondan; seyret hayatı, kıskanma başkasının bahtını; hep oyna çocuk gibi, acıda da duy merakını. yaşa yazgını, yasa kayıtsız kaygısız. Zevk duymaktır yaşam, kutsanmış ve hiç günahsız. Atıyorum her akşam... Atıyorum her akşam arkama bir geleceği, asla bir daha kalkmayan ancak akıllarda yaşayan. Yeni görüntüler doğup büyüyecek dünya yeni eksenlerde dönecek olmak, ölmek, sevmek, üretmek. Geçmişlerden kalıyor hep bir aralık. Atlıyor zaman dönerek, azarak mezara. Haykırıyor yaşamak! ? SAYFA 39 lman şair ve oyun yazarı Erich Mühsam 1978’de Berlin’de doğdu Der arme Teufel (Friedrichshagen, 1902), Weckruf (Zürih, 1905) ve Kain (Münih, 19111919) gibi anarşist dargiler yayımladı. Bavyera’da sol akımlarda önemli görevler üstlendiği için 1919’da altı hapis cezasına çarptırıldı. Daha sonraki çeşitli devrimci etkinlikleri bir Nazi toplama kampında ölmesine yol açtı. Die Wüste, 1904; Der Krater, Wolken, 1914; Brennende Ende, 1920; Revolution, 1925 gibi şiirleri ile Die Hochstapler,1906; Die Freivermahlten, 1914; Judas, 1921; Staatsrason,1928 gibi oyunlarında anarşist ve ekspresyonist tekniklerden yararlanarak toplumsal eleştirinin başarılı örneklerini verdi. Çeşitli manifestolar ve kuramsal yazıları da yayımlanan Mühsam 1934’te Oranienburg’da öldü. A Bir Hacıyım... Bir Hacıyım, hedefini tanımayan; ateş görse de yanan yeri bilmeyen; elinden dünya yad güneşlere kaçan. Bir hayalciyim, bir parıltıya kanan; güneşin ışınında altın kazıyan; ve iple çektiği o uyanıştan kaçan. Bir yıldızım, ilahını aydınlatan; ışığını karanlık ruhlara salan; ve bir gün solgun sonsuzluklara düşen. Suyum, denizlere dökülmeden akan; CUMHURİYET KİTAP SAYI 1057