Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
İpek Çalışlar’la ‘Halide Edib’ üzerine... ‘Halide Edib; isyanın hatibi’ hiç. Belayı da böyle çağırıyor. Yahya Kemal’in bu anlamda “belalı” bir şiiri de yer alıyor kitabınızda. Halide’ye ithaf etmiş... Evet, “Rindlerin Hayatı”. 3 Ekim 1939’da Akşam’da yayımlanıyor. Ezberimde değil dur, kitaptan bulup okuyalım: “Bazan kader, gelen bora halinde. Zorludur;/ Dağlar nasıl bakarsa siyah ufka öyle bak./ Bazan da çevreden nice bir âdem oğludur,/ Görmek değil düşünmeye bigâne kal! Bırak!/ Dindar adam tevekkülü, rikkatle, herkese/ İsa’yı çarmıhında, uzaktan, hatırlatır./ Bir arslan esniyor gibi engin vakar ise/ Rind’in belaya karşı kayıtsızlığındadır.” Halide’nin belayla yakın ilişkisine gönderme gibi. noktasıdır bana göre. Baskıdan hak edilmiş bir özgürlüğe geçiliyor. “O coşku ve yeniden doğuş havası içinde, ben de yazar oldum” diyor. Evinde yazılar yazan bir kadınken bakıyoruz artık “Demet”, “Tanin” gibi gazete ve dergilerde sürekli yazılara başlıyor. Kadınlar ayrıca İkdam, Serveti Fünun, Sabah, Millet gibi günlük gazetelerde de yazmaya başlıyorlar. Kadınların yaşmak ve feracelerinin uzunluğunu ve kalınlığını belirleyen 1901 tarihli kıyafet yasaları gevşiyor. Kadınlar yardım ve eğitim amaçlı dernekler kurabiliyorlar. Halide anılarında “Sis kalkınca, insanlar muhteşem bir manevi doğuş yaşadılar” diye anlatıyor bu ortamı. Kadınlar ilk meclisin kuruluşunu damlara çıkarak seyrediyorlar hatta bir İngiliz dergisinin kapağında da çok başarılı bir illüstrasyonla yer almıştır. memur, sarayda acil harcamalarla ilgili işlemleri gerçekleştiren bir kâtip. Selanik doğumlu, ailesi ölünce Selanik’li Şeyh Mahmud ve eşi büyütmüş. Bilgiler çok fazla değil Halide Edib de bu konuda fazla bir şey yazmamış. Türkiye’de cadı kazanları genelde köken konusunda kaynatılır biliyorsunuz. Devletin de böyle kocaman bir arşivi vardır, insanları böyle kökenine göre çekmeceye koyar. Umarım bu bitmiştir, bitmesi gerekiyor yani ayıp bir gelenek. Halide Edib Milli Mücadele saflarına giderken bunu gündeme getiren kimse yok. Ne zaman ki muhalif bir ses çıkarıyor o zaman bu akıllara geliyor. En önce gazeteciler açısından terk edilmeli bu yaklaşım. Farklı farklı Halide yorumları var… Mesela aykırı mı, sevecen mi, zor bir kadın mı?… Bence ölçülü bir aykırılığı var mesela çok sert bir roman yazıyor sonunda bir çare olarak uzlaşma buluyor. Toplumun içinde veya önünde var olmak için belki ufak tavizler veriyor diyelim. Güncelle yakından bağlantılı bir kadın. Sevecen olup olmadığı konusunda soru işaretlerim oldu fakat Suriye’de onunla beraber bulunan Muazzez Tahsin, bir mektubunda çok sevecen bir Halide’den bahsediyor. Zaten hümanist bir eğitim almış ve ailede de öyle yetiştirilmiş. Sürgün yılları ve ardından giderek sertleşmiş bir kadın çıkıyor karşımıza. Sevecen olmayan insan bu kadar ısrarla idam cezasına karşı çıkmaz. Çocuklarına inanılmaz düşkün. Evdeki en önemli mesele öncelikle çocukların geleceği çünkü baskı, tehditler akıl almaz boyutlara ulaşıyor. “1909 irtica hareketinin ortasında iki küçücük yavrumla Mısır’a gittim diye yazmış anılarında. İkinci mesele işgale karşı nasıl direnileceği. DİNE BAKIŞI... Din üzerine hayli kafa yormuş Halide Edib… İçselinde samimi bir dindar… Evet. Şemsipaşa’daki evlerinde çalışan Ahmet Ağa ona Hz. Ali, Battal Gazi ve Eba Müslim Horasani’yi anlatıyor ama Halide en çok Hz. Ali’den çok etkileniyor. Kolejdeyken Hıristiyanlık tarihini merak ediyor ama Hıristiyanlığın Müslümanlığa bakışını bağnaz buluyor. “O günlerde bana en fazla Budizm tesir etmişti” diyor. Dine bakışı biraz bilgiye bakışı gibi. Bütün dinleri seviyor. Mevlüd dinliyor, güzel ezana kulak veriyor. Hatta bir gün Richard Crane’e, Hz. Muhammed’in hayatını yazmak istediğini yazıyor. Bir kültür gibi bakıyor dinlere, öğretilere, kutsal kitaplara değil mi? Aynen öyle, bir Shakespeare örneği var kitapta, “Muhammed, bana din temelinde ne verdiyse, Shakespeare de sanatta vermişti” diyor. Çok geniş bir ufuk bu, tarihi karakterlere de böyle bakması beni çok etkiledi. Biz imge gibi bakarken o mesela 3. Selim için “O feminist bir padişahtı” demiş. Sonra Kutadgubulik’teki demokrasi laflarını bulup çıkarıyor ve öyle yorumluyor. Herkesin yaptığı işte, geleceğe kalacak siyasi ve demokrat tavrına kıymet vermiş. Halide Edib’i taşımak kolay de ¥ Gazeteci, yazar İpek Çalışlar’ın yeni kitabı “Halide EdibBiyografisine Sığmayan Kadın” adlı kitabı raflarda. Çalışlar kitabında Halide Edib’in edebiyat, siyaset ve dünyanın dört bir yanında sürdürdüğü mücadele ile geçen ömrünü kaleme alıyor. “Mandacı mıydı? Nasıl bir milliyetçiydi? İyi bir eş, iyi bir anne miydi? Cephede ne yaptı? Kadın mücadelesindeki rolü neydi? Ermeni tehciri konusunda ne söyledi? Mustafa Kemal ile ilgili ne düşünüyordu?” gibi merak edilen ve yanıtları yarım yamalak bilinen sorulara kaynaklar ışığında yanıtlar getiriyor. İpek Çalışlar ile işgale karşı isyanın hatibi Halide Edib’i konuştuk. Ë Gamze AKDEMİR ir özdeşlik gördünüz mü Halide Edib ile aranızda? Ben de siyasi olarak ciddi problemler yaşamış birisi olduğum için ortak yönler bulduğum doğru. Tüm bu sorunları yüzyılın başlarında çekmesi ve başa çıkma azmi bana olağanüstü geldi. İnsanı rahatlatan bir tarafı da var, yüzyıl önce çok ağır baskılar altında neler başarabilmiş. Kadın olarak hepimiz için bir ders kitabı gibi Halide Edib. Bu toprakların tüm kadınlarını yansıtıyor. Neredeyse 10 kişinin başına gelebilecek kadar bela gelmiş başına. Belayı çekiyor da sürekli. Kitleler önüne ilk nerede çıkıyor? Türk Ocağı’nda çıkıyor. Ermeni tehciri ve ulusal ekonomi üzerine çoğu İttihatçı olan 700 kişilik bir topluluğa konuşma yapıyor. Türk Ocaklarının yıldızı gibi, konuşma yapacağı zamanlarda yer bulunmuyor salonda. O Sultanahmet mitingleri falan sonra... Kendi kurduğu cemiyeti var Tealii Nisvan... Bir de Yeni Turan oyununu sahneliyorlar ve kendisi de oyuncu olarak sahnede. İtirazlar, gerginlikler oluyor ama çıkıyor sahneye. Miting alanı gene iyi ama o zamanlar bir kadının sahneye çıkması başka yani... Gözü kara, bunu yapamam demiyor SAYFA 4 B PEÇEDEN TAŞAN ASİ LÜLE! 1874’te İstanbul’a gelen İtalyan yazar Edmondo de Amicis’in “değişim” BABASININ YAHUDİ KÖKENİ üzerine yazdıkları gibi aslında çocukluğu değişimin her alanda kendisini gös Dünya Savaşı öncesinde kadın konuterdiği yıllara denk geliyor. Nasıl bir hasu deyim yerindeyse muallâk, yanar döva esiyor? Nasıl bir ortama gözünü açıner gidiyor. Peçe yavaş yavaş kalkacak! yor ve yetişiyor? Aynen öyle, yanar döner... Halide, Halide’nin yaşadığı ortamı muhteAmerikan Koleji’ne davet edildiğinde, şem tarif ediyor Edmond de Amicis: konuşmasını yaparken siyah ince peçesi“Her gün eski bir Türk ölmekte ve Tanni kaldırıp yüzünü açıyor mesela. Falih zimatçı bir Türk doğmaktadır. Gazete Rıfkı harem selamlık duvarını zorluyortespihin, sigara çubuğun, şarap iyi sudu diye yazmış. Edebiyat da kadınlaryun, yaylı araba arabanın, piyano davudan yana. Peçeler savaşın ilk yıllarında lun, Fransız grameri Arap saf ve nahvikayboluyor. Bir memur yüzü açık kanin, kâgir ev ahşap evin yerini almaktadınların tutuklanması yönünde bir emir dır… Her sene binlerce kaftan kaybolyayınlayınca ortalık karışıyor. Kadınlar makta, binlerce İstanbulin ortaya çıko kadar tepki gösteriyor ki emri geri almaktadır”. Kadınlar konusunda da o mak zorunda kalıyorlar. Dairelerde, kadar çok sayfa ayırmış ki, epey yarardükkânlarda çalışan kadınlar artıyor. landım yazdıklarından. Değişim yılları Talat ve Cemal Paşalar daha değişime gerçekten her on sene de bambaşka bir açık, Enver Paşa’nın ise daha muhafazaşey olmuş. kâr olduğu anlaşılıyor. Ama Enver Paşa Bu Halide Edib’i değişimin daha buna rağmen kadın hakları konusunda fazlasını, daha insancasını talep etmeye taviz vermek zorunda kalıyor. Çarşaflasevk etmiş… rın, ayakların hangi noktasına kadar ine Tabi tiryakisi olmuş. Peçeli bir kız ceğini tayin etmek üzere komisyon kurama üniversiteye giderken peçesinin keduruyor. Bu da taviz yani düşünün. Babası Mehmet Edib beyin Yahudi narından bir lülesini asi bir şekilde peolması sonradan Müslümanlığa geçişi çenin dışında çıkararak gidiyor. Yani konusu... Bu Yahudi köken bir suçlama orada bir isyan var, Abdülhamid zamagibi yöneltilegeldi Halide Edib’e.. nında bile. Abdülhamid sansürünün Shakespeare’in ‘Jül Sezar’ını bile yasak Babasının ailesi 1500’lerde İspanladığı günlerde eğitim görüyor Halide. ya’daki engizisyondan kaçıp Bursa’ya Yani özgürlükçü fikirleri çok gençken yerleşmiş Seferad oluşmaya başlıyor. Düşünmeyi de okulYahudilerinden. da öğreniyor. Kolejde Miss Patrick sayeSonradan Müslüsinde kadın özgürlüğü konusunda fikirmanlığı seçmiş bir leri cesaretleniyor savaşımının ta başlarında. Mesela 1908 Devriminin onda yarattığı etkiyi, devrimin kadınlar üzerinde yarattığı fiziki ve fikri özgürleşme adımlarına dair izlenimlerini de okuyoruz… Büyük bir özgürleşme yaşanıyor tabi o nedenle 1980 Devrimi Hali“Kadın olarak hepimiz için bir ders kitabı gibi Halide Edib. Bu toprakların de’nin yaşamın tüm kadınlarını yansıtıyor. Neredeyse 10 kişinin başına gelebilecek kadar bela gelmiş başına. Belayı çekiyor da sürekli” diyor İpek Çalışlar... da bir dönüm CUMHURİYET KİTAP SAYI 1057