22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Selçuk Altun’dan ‘Kitap İçin II’ Şey(tan) çıkartma seansları Kitap İçin‘in bir çeşit devamı sayılabilecek Kitap İçin II kitapçı raflarında yerini aldı: Bu kere yukarıda adı geçen kitap ekinde yayımladığı ikinci 1000 maddeyi okurla buluşturuyor Selçuk Altun. Maddeler 2000’i buluyor anladığımız; yüzlerce ressamın, yazarın, düşün insanının ilginç özellikleri, okunması (gerekçeleriyle) açıklanan bir sürü Türkçe/ çeviri/ orijinal dildeki kitap, dolaşılması gereken onlarca sahaf/ kitapçı/ müze/ tarihi bina/ sokak/ mekân, yazarın son romanının gezegendeki macerası, okuru sıkıştıran anket soruları, yargıyapolemiğe yansımış kimi olayların birinci ağızdan yorumları, komşuları/ dostları, şiirler/şairler, eğlenceli anlatılar, kenara atılmışunutturulmaya çalışılmış sanatçıları gün ışığına çıkartmak kitabın konu (kahr)amanları. Ë küçük İskender elli yaşa ve kendilerince yeterli doygunluğa ulaştığına inanan insanların oturup otobiyografi yazmaları ve bu metnin içine anılarını (bir de kronolojik olarak) serpiştirmeleri hadisesine hep iğreti bir koordinatta durmuşumdur; uzak durmak yetmez çünkü. Çünkü bu oluşturulan şey “ben tamamlandım; tamamlanmışlığımla sizin eksikliğinize ancak ders kitabı olurum” hissi doğurur. Paylaşılanlar ve aktarılanlar kesinlikle gözlemler, deneyimler, çıkarımlar değil, bal gibi de cetveldir ve sizin, yazarın gözünde ölçülüp biçilmenizden başkaca da bir işe yaramaz. “Vay be neler yaşamış, neler yapmış; biz de buralarda pinekliyoruz” ezikliğiyle hayatınızın artık sizi tiksindiren rutubetine geri dönersiniz. Hatta o otobiyografinin sahibine de okkalı bir hınç duyarak. Asla tam olamayacağınız sanki yüzünüze vurulmuştur. O imparator olarak tahtına yeniden mağrur otururken, siz silik ve iyice silinmiş kimliğinizle bir an önce kalabalığa karışmaya, iz kaybettirmeye çalışırsınız. cümlede üç kere kitap sözcüğü geçiyorsa bahis elzemdir); Selçuk Altun bu önemli ve cahilleri aydınlanmayla tedavi eden kitabının ardından, periyodundaki değişiklikle birlikte köşesinde yazmayı sürdürdü. Sürdürme bazen süründürmeye, bazen takıldığı meseleleri sündürmeye dönüştü: Haklılığı kendince tartışılmaz olaylar üzerine tartışmalara girmek yerine alaysılığını yitirmeden kâh Türkiye’deki suni dölleme ürünü bestsellers yazarları ve onların şişirme pompalarıyla, bu pompaların imalathanesi kimi medya ve kimi eleştirmenlerle ciddi dalgasını geçti, kâh onlardan bıkıp dünyaya, ülkesine, sanatın sanat diye algılandığı mevzilere çekildi. Okurlarına kilometrelerce ötelerden haberler, bilgiler, istatistikler, meraklısına cin(s) ayrımı yapmadan görücülük yaparak görünot’lar taşıdı; klasik müzik dinlerken mizahtan, Fenerbahçe’den söz ne yetişmekten başka bir anlam taşımadığını kaçımız erken fark edebildik ki?! (G)izsizlikten değil, ses(sizlik)ten dolayı gökyüzünü kara parçalarında arayan bir arkeolog Selçuk Altun. Anagrama sığınırsak, KAFA FİŞLE moduyla yazanlardan uzakta tutar karargâhını. Kitap İçin II bu karargâhlardan ikincisi ve arkeolojik kazılarda tonlarca gökyüzünün bulunduğunu beyninizle göreceksiniz. Zekâ’yı enkaza dönüştürmemek için okunmalı. Eskaza, kazalar es geçilmemeli. Ancak beni üzen bir iki noktayı da değinmeden geçemeyeceğim: Selçuk Altun neden gittiği yerlerdeki lokantaları, yemekleri ve o yemeklerin sanatçılarla bağlarını, gurmeliği; kaçırmadığı futbol maçlarındaki tribünleri ve yine sanatçıların futbol sevdalarını; izlemekten zevk aldığını sezdiğim at yarışlarını/ atinsan ilişkisini, sinemayı ve elbette çocukluğunu biraz dışarıda bıraktı?! Kendine mi (s)aklanmaktadır?! KURNAZ BİR SEYYAH Geçmişte çocuk olduğunu asla kabul etmeyen filozofun kim olduğunu merak etmez misiniz? Robert Kolej’in kuruluşu için şimdiki arazisini satmaya yanaşmayan ünlü şahsiyetin sonraları bunu neden kabul ettiği sizi hiç mi heyecanlandırmaz? Hangi yazarın kütüphanesinde kendi kitaplarından bir tane bile bulunmazmış, fikriniz var mı? Nobel’i kazandığını öğrendiği gün bir dergiden öyküsü için ret mektubu alan kimdir? Freud’un fobileri nelerdi; sıralayabilecek olanlarınız?! Kitap İçin II, bir bilgi dağarcığıansiklopedik bunaltı üzerine kurulu değil; Selçuk Altun’un kıvrak ama oryantalizme ödün vermeyen diliyle akıcıakışkan/ çatıştıklarına yapışkan, bir sayılmazsa da iki solukta bitirilebilecek bir tünlük. Günlük diyemiyorum, çünkü gece havası, serinliği pek yok. Çalışkan bir aklın, haşarı bir estetin, muzip bir çekingenin, kurnaz bir seyyahın ürünü. Duraklarda, garlarda, havaalanlarında, limanlarda değil, bindiğiniz taşıtta hareket ettikten sonra açın kitabın ilk sayfasını; araç bir yöne/siz öte yöne; size indirilen kitabı müritlerinize götürmeden önce, iyi okumanız gerektiğini unutmadan. ? Kitap İçin II/ Selçuk Altun/ Sel Yayıncılık/ 276 s. B ederken felsefecilerden vazgeçmedi. Sırf Batı seyahatnamesi de değildi bu; zaman zaman kendi coğrafyasının edebiyatçılarına, tarihine de yolculuk etti. Tek gemisi olanın tek iskelesi olur. Selçuk Altun, sefere sanat tarihinin şahsiyetleriyle çıkmaktan yana olduğu için iskeleden çok, yanaşılacak bir sahil bulmayı seven biri. Gönlü hangi koyda, hangi açıkta demir atmaya kayıyorsa onun peşinde oldu. Türkçesi tüm yazdıklarının istinat duvarı. Ne istihareye yatmak, ne istirahate çekilmek; o Selçuk Altun’u kültürde istihdam etmekten memnun. Kendini yetiştirmenin kendi YOL HARİTASI Hayatlar arası hiyerarşi ve iktidar savaşı galibi baştan bellidir aslında. Oysa bazı yazarlar gördükleri karşısında büyüyen gözbebeklerini kaleme almayı tercih eder; amaçları, yaşamlarınıyaşamsal notlarını bir sokak lambası gibi okurun evi önüne dikmekten çok, okurun eline yakışacak bir fenere çevirmektir. Gidilecek yolun haritası şüphesiz okurun hafızasındadır ama yolu aydınlatmaya çabalamak da o yazarların vicdani sorumluluğunda, etik duruşundadır. Fenerin içindeki, kalp pilinizdir. Yazar, pilinizi size bırakır; kalbinizle ilgilenir. Bu yazarlardan birinin de Selçuk Altun olduğunu söylemek her zaman güzel. 2006 yılında yayımlanan Kitap İçin adlı kitabı, Cumhuriyet Kitap’taki süreli köşesindeki itinalı aforizmaların, alıntıların ve kıs(s)aların numaralandırılmış ilk 1000 maddesinden oluşuyordu (bir SAYFA 4 Selçuk Altun, sefere sanat tarihinin şahsiyetleriyle çıkmaktan yana olduğu için iskeleden çok, yanaşılacak bir sahil bulmayı seven biri. Gönlü hangi koyda, hangi açıkta demir atmaya kayıyorsa onun peşinde. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1056
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle