28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Şair, çevirmen, sanat eleştirmeni Edouard Roditi yüz yıl önce doğmuştu Edouard Roditi’nin ilk yüz yılı Roditi’nin Türk sanat ve edebiyatı için çalışmaları saymakla bitmez. 1986’da Frank adlı derginin Türkiye sayısının editörlüğünü yaparken, 35 yazar, ressam ve film yönetmenini bir araya getirmişti. 1992’de İspanya’da ölümüne dek, Türk ve diğer yazarlara fahri danışmanlık yapmayı sürdürdü. Kendi ürünlerine gelince; 25 kitapta, 2000 dolayında şiir, çeviri, deneme ve makalesi yayımlanmıştır. Çoğu İngilizce, Fransızca ve Almanca olmakla birlikte diğer dillerde de temsil edilmiştir. Şiirden felsefeye, Sürrealizmden Museviliğe, Kabbala’dan psikoterapiye, sanattan mimariye geniş bir konu yelpazesi vardı. O gerçek bir polyglot (çok dil bilen) ve polymath (çok şey bilen) idi. Ë Clifford ENDRES 010; şair, çevirmen, sanat eleştirmeni ve bon vivant Edouard Roditi’nin yüzüncü doğum yılıdır. Bir avantgarde düşkünü olan Roditi, arkadaşı Ezra Pound gibi, yapıtlarını desteklemeye değer bulduğu kişiler için çırpınırdı. Dostu Alain Bosquet’nin dediği gibi o, “kültürler arası bir elçiydi”. Ekseninde Türkiye eksik olmazdı. 1910’da Paris’te doğan Edouard parlak bir gençti; on sekizindeyken James Joyce, Gertrude Stein, LeonPaul Fargue ve Jazz döneminin diğer öncü yazarlarının katkıda bulunduğu “genç dergi” Transition’da sürrealist düzyazıları çıkardı. 1929’da Oxford’da öğrenciyken, okulun edebiyat dergisi Oxford Outlook’ta, “Birinci İngiliz ve Amerikan Sürrealist Manifestosu”nu yayımlamış ve şair Stephen Spender ile birlikte, Oxford Üniversitesi Şiir Kulübü’nü kurmuşlardır. 1930’da Almanya’ya gittiğinde de henüz öğrenciydi. Orada karşılaştığı antisemitik gelişmeler onun kendi Sefarad Musevi kökenini irdelemesine neden oldu, derken eski İbrani şiir ve felsefe geleneğini incelemeye başladı. 1941’de yayımlanan Prison Within Prison: Three Hebrew Elegies’de, bu sürecin onun şiirindeki tutku dokusunu arttırdığı görülür. Roditi Amerika’da ihtisas çalışmalarını sürdürürken İkinci Dünya Savaşı patlak verdi. O savaş sırasında New York’taydı, geceleri Voice of America’da çalışırken gündüzleri işgal altındaki Fransa’da, kapana kıstırılan Musevilerin kaçırılmasına yardım ederdi. Bu dönemde, başta VVV ve View olmak üzere New York avantgarde dergilerine düz şiir yazarak ve çeviri yaparak katkıda bulundu. O, Fransız sürrealistleri Andre Breton ve Alfred Jarry’nin yanı sıra Portekizce, İspanyolca, Yunanca ve İtalyanca yazan modern yazarlardan İngilizceye ilk kez çeviriler yaptı. Savaştan sonra, 1945’te Birleşmiş Milletler’in kuruluş konferansları ve 1946’da Nürnberg savaş suçları duruşmalarında simültane çevirmen olarak çalışmalarıyla ön plana çıktı. 1940’ların sonunda Alain Bosquet ve Alexander Koval ile birlikte Avrupa’ya dönüp, Berlin’de Almanca edebiyat dergisi Das Lot’u çıkardılar. Bu derginin bir önemi de, Celan ve Dürrenmatt gibi yeni Alman yazarlarının yanı sıra Djuna Barnes ve Paul Bowles gibi yazarları çeviri yoluyla Alman okurlarına tanıtmasıydı. Roditi 1950’de, Food and Agriculture Organization’ın (FAO) Ankara’da toplanan Akdeniz bölge toplantısına yorumcu olarak atandı. Bu onun Türkiye’yi ilk ziyaretiydi. PARİS’TE BİR AMERİKALI Aslında Roditi ailesinin Türkiye ile eskiye dayanan bağları vardı. Edouard’ın dedesi ve babası İstanbul doğumluydu. Dedesi 1880’lerde Boston’a göç edince ailece Amerikan vatandaşlığına geçmişlerdi. Bilahare Boston’dan Paris’e taşınan aile vatandaşlıklarını koruyunca, Edouard Paris’te bir Amerikalı olarak doğdu. Eğitimini Fransa’da tamamlamış olan babası Oscar Orient Express Company’de çalışmaya başlamıştı. İşi gereği 1890’larda İstanbul’a dönüp, Pera Palas Oteli’nin inşaatını ve yönetimini denetledi. 1907’de İngiliz vatandaşı bir Fransız kadınla evlenince doğduğu kente bir daha dönmeyecektir. Edouard’ın 1950’de İstanbul’a gelince bulduğu akrabaları arasında, iyi eğitimli ve edebiyat tutkunu kuzeni Thilda Serrero da vardı. Onun sayesinde kentin kültürel dokusunu özümseyip, Fransız ve İngiliz kaynaklarına Türk sanatı ve edebiyatı hakkında yazmaya başladı. Kadim kentte karşılaştığı erken İslam tarihi ve özellikle Musevi ve Hıristiyanlıktan izler onun sık sık İstanbul’a gelmesine neden oldu. Orada edindiği dostlar arasında Aliye Berger, Füreya Koral, Sabahattin ve Bedri Rahmi Eyüboğlu, Şakir Eczacıbaşı ve onların çevresinden kişiler vardı. Abidin ve Güzin Dino, Selim Turan, Avni Arbaş ve Fikret Mualla ile şiirlerinin Roditi tarafından Fransızcaya çevrilmesini isteSAYFA 10 2 yen Nâzım Hikmet bu zincirin Paris uzantısı sayılabilir. Roditi, Nâzım’dan çeviri yapmadı ama iki kentteki Türk sanatçıları hakkında makaleler yazdı. Yapıtlarında Türklere ait istisnai noktalar bulunduğu düşüncesiyle onları “İstanbul Ekolü” bellemişti. Denemeleri Preuves, Art Voices, Jeune Afrique, Colloquio ve News and Review gibi dergilerde yayımlandı. 1957 Edinburgh Uluslararası Festivali’nde, modern Türk sanatının tanıtıldığı bir sergi açılacaktı. Bu etkinliğin organizasyon sorumlusu Roditi’nin arkadaşı, İngiliz yazar Derek Patmore’du. Birlikte çalıştılar; Patmore İstanbul, Roditi ise Paris’teki Türk sanatçılarından yapıtlar topladı. Türk resim sanatını ilk kez uluslararası izleyici dikkatine getiren sergi başarılı geçti. 1959’da Bayram Gazetesi’ne verdiği demeçte, “Misyonum Türk uygarlığını Batı dünyasına tanıtmaktır” ve “Türkiye’nin ‘insanlık deneyimi’ Batı’ya yardımcı olabilir” demişti Roditi. On yıl boyunca sanatçılarla yaptığı söyleşiler, 1960’da yayımlanan Dialogues on Art’ta toplandı. Kritiklerin alkışladığı kitapta, önemli Türk ressamı Fahrelnissa Zeid ile yaptığı uzun söyleşi de yer almıştı. İlk kez 1943’te “D Grubu” ile sergi açan Zeid, ressam Aliye Berger ile Halikarnas Balıkçısı olarak da bilinen Cevat Şakir Kabaağaçlı’nın kardeşleriydi. Roditi, “Ailelerimiz üç kuşaktır tanışırlar” demişti. Misyonunun yanı sıra cömert duruşu sağ olsun Roditi, Türk sanatçıları için yazmaktan öteye gitti; onları etkin şekilde destekledi ve tanıtımlarını yaptı. Eyüplü sanatçı Yüksel Arslan onun ilgisine mazhar olanlardandır. Roditi, Mazhar Şevket İpşiroğlu’nun duvarlarında bir tablosunu görünce, Andre Breton kanalıyla onu 1959’daki Paris sürrealist sanat sergisine davet etti. Arslan sergiye katılmak için seçtiği yapıtları yurtdışına çıkarmayı başaramadı; ama Roditi’nin ısrarlı girişimleri sonucu Raymond Cordier Galerisi’nde 1961’de bir sergisi açıldı. Arslan, Roditi’nin kapısını ilk kez çaldığında, yanında resimleri ve cebinde yalnızca 200 doları vardı. Elli yıl sonra Bilgi Üniversitesi’nin Santralistanbul Galerisi’nde, görkemli bir retrospektif sergisi açılan Arslan’ın mevcut konumuna ulaşmasında, Roditi’nin desteklerinin etkisi de vurgulanmaktadır. “O benim teyzem* ve ağabeyimdi” demişti Arslan; “Onsuz başaramazdım.” Türkiye’nin “gönüllü kültür el¥ çisi” Roditi, Batı kültüründen CUMHURİYET KİTAP SAYI 1056
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle