22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Friedrich Nietzsche’den ‘Gezgin ile Gölgesi’ Nietzsche’den aforizmalar Gezgin ile Gölgesi‘nde Nietzsche, insanı, toplumu, ahlakı, suçu, sanatı, sanatçıları, hırsı, tutkuyu, kıskançlığı, özgürlüğü, bağımlılığı, zıtlıkları, vicdanı, imkânsızlık gibi çeşitli düşüncelere değinen 350 aforizmayla karşımıza çıkıyor. durulmak, tutkunun ve arzunun enerjisini başka bir yöne, yaratıya, başarıya akıtmak, aklın ve mantığın gücünü her zaman üstün tutmak, Nietzsche’nin eserlerindeki temel budur. Sözcüklerin sonsuzluğundan alevler içinde yanarken, coşkusuyla güneşle yarış eden ateş topu, bedeniyle ruhu arasındaki yalnızlığı buzdağlarına çarpıp ışıklarla saçılır. Derinlerden hep filiz verir. Ölen ve her seferinde dirilen ruhu, hiçlik ve yaşamı hisseder, gözler. Çağının ötesini gören ruhuyla, artık kendi cennet ve cehennemini kuran bir gezgindir. İstekleri ve yalnızlığıyla ruhundaki çatışmalarla gezgin kendi gölgesini arkadaş edinir. Yalnızlıkta her şey karşıttır, çünkü istek, acı ve direnç vardır. Arzunun kırbaçladığı atlar, dört duvarlık yerdedir, bu yüzden kırbaçladığı yerde durup seyreder. Düşünceleri, ağaçların dalları gibi beyninden akar, ruhu yanarken mantığı buz gibidir, eserlerini belirli bir üslup ve mantık içerisinde üretir. “İnsanlar şu anda çok fazla şey yaşayıp, çok az düşünüyor. Aynı anda hem büyük bir açlık hissediyor hem de bağımlı oluyorlar ve bu nedenle, ne kadar çok yemek yerlerse yesinler, gittikçe zayıflıyorlar” (s. 102). Henüz mürekkebi kurumamış bir yazı, sanki biraz önce yazılmış, dünyanın halini anlatıyor. Bir insanın vicdan ateşi sönerse çok az düşünür. Bedeniyle yaşar, ruhu ya şeytana çalışır ya da ölmüştür. Doyumsuzdur çünkü. Karşısındakini yok sayar, kendi egemenliğinde her şeyi vardır, düşünmeye bile ihtiyaç duymaz. Saf yürekleri rüzgârının önüne katıp kullanır. Hep banacılıkta açlığı hiç bitmeyen bağımlıdır, güçle donatılmış görünen ruh zayıfıdır bunlar. “Gerçek bir tilki, sadece erişemediği üzümlerin değil, ulaştığı ve başkaların elinden aldığı üzümlerin de ekşi olduğunu söyler” (s. 119). Sahnenin perdeleri açılmamış, Nietzsche sahnenin önünde, gözün görmediğini hissedebilen filozof, bu yüzden yüz yıllardır yaşıyor. İnsan, ka Ë Ceylan KORYÜREK ietzsche, 1879’da ilerleyen hastalığı nedeniyle üniversiteden emekliye ayrılır. İnsanca, Pek İnsanca’nın ikinci cildi olarak Gezgin ile Gölgesi adlı yapıtını bu sıralarda yazar. Kendi gölgesiyle konuşan, bedenindeki her türlü ağrıya, aklı ve ruhuyla direnen, bedensel acılarını ruhunda harmanlayıp, mantık çerçevesinde yaratı nehrine döken, parklarda, sokaklarda her yerde yazan büyük bir filozoftur o. Düşünce dalları gökyüzüne ulaşan asırlık ağaç, Nietzsche sonsuzluğa dokunur: “Tutkularını aşan insan, ormanlara ve bataklıklara hükmeden kolonist gibi dünyanın en korkunç bölümüne sahip olmuştur. Bundan sonraki asli görevi, bastırılan tutkuların toprağına iyi tinsel eserlerin tohumunu atmak olmalıdır. Tutkuları aşmak sadece bir araçtır, hedef değil. Bu şekilde bakılmadığı takdirde, boşalmış derin toprakta birçok yabani ot ve şeytanca şey yetişir ve bir süre sonra eskisinden de gür ve çılgın olur” (s. 44). Yanlış olduğunu bildiğimiz bir şeyi arzulamak, doruklarda bedeni ve ruhu zincirlerken, aklı ön plana çıkarıp N narken kuşku duymaz, hedefin şaştığı durumlar Nietzsche gibi akıllılardır: “Sinirine ve intikam duygusuna hâkim olamayıp, başka bir şeyin hâkimi olmaya çalışan insan, hiçbir koruma tedbiri almadan vahşi bir nehrin yanına tarla açan çiftçi kadar aptaldır” (s. 49). Öfke içimizde uyuyan, uyanınca yakıp yıkan, bedenimizi, ruhumuzu ve çevremizi paramparça eden canavar. Kendini yok eden öfkeyle kurulan korku egemenliği. Egemenlik kurdukları zaman kendi çöküşleriyle başkalarını da öldürürler. İnsanı insanlıktan çıkaran her davranış, Nietzsche’de kontrol altındadır, ondaki aşırılıklar bile mantık yönündedir. Her okuyucu kendi payına düşeni alır. Tutkusu aklın içinde özgür bir ruhun yalnızlık zindanında verdiği yapıtlar, dönen çarklarda kanı akmış gerçeği yargılayan bir bakışla, düşünceye adanmıştır.? Gezgin ile Gölgesi/ Friedrich Nietzsche/ Çeviren: Murat Batmankaya/ Say Yayınları/ 158 s. Chantal Mouffe’un Siyasal Üzerine’si, liberal siyasal düşünce ve kuramcıların eleştirisi olarak gözükmekle birlikte asıl olarak yeni bir siyasal algının oluşmasını amaçlayan, altsiyasetten ulus üstü siyasal yapılara varıncaya kadar önermeler içeren yoğun bir kitap. Ë Ali Haydar FIRAT ouffe, siyasal olanı antagonistik bir çerçevede ele alıyor. Hegemonik liberal siyasal yaklaşımın antagonizmayı dışlayan, siyasal olanı teknikleştiren ve sorunların çözümünü uzmanlara havale eden tavrını kabul etmiyor ve siyasal olanı öldüren bir mahiyeti olduğunu düşünüyor. Mouffe, öncelikle Schmitt’in “demokrasinin homojen bir demosun varlığını gerektirdiği” tespitini eleştiriyor ama bunu yaparken yine ondan faydalanıyor ve siyasal kimliklerin bizonlar ilişkisini ve değişik kimliklerin ilişkisel olabileceği öngörüsünü ele alarak onu ileriye taşımaya çalışıyor. Kimliklerin ilişkiselliğini “kurucu dışsal” (Henry Staten) ve “öteki” (Jacques Derrida) kavramsallaştırmalarına gönderme yaparak irdeliyor; kimliğin kendisini kurma sürecinde ihtiyaç duyduğu bir başka kimliğin varlığını antagonizmanın gelişmesine olanak sağlayacağını düşünüyor Mouffe. Schmitt’in bizonlar ayrımının, dostdüşman ikiliğine dönüşebileceğini belirtiyor ve karşıtlık yerine “hasım” kategorisini öneriyor. Bu modelin demokrasinin kurucu unsuru olarak görülmesi gerektiğini SAYFA 18 Chantal Mouffe’den ‘Siyasal Üzerine’ Antagonistik politik bakış belirten Mouffe, bunu şöyle açıklıyor: “Bu model demokratik siyasetin antagonizmayı agonizme dönüştürmesini sağlar. Antagonistik boyutun, potansiyel antagonizmayı agonistik bir biçimde tüketecek kurumların ve pratiklerin oluşturulması sayesinde, nasıl ‘ehlileştirebileceğimizi’ tahayyül etmemize yardımcı olur.” (s. 29) Mouffe, Ulrich Beck’in basit modernleşmeden düşünümsel modernleşmeye geçişi içeren tezini de ele alıyor. Bu tez basit modernleşmenin kurucu ayakları olan sendikaların ve siyasal partilerin merkezi önemini yitirdiğini ve bu kurumların düşünümsel modernleşmeye özgü yeni çatışma biçimlerinin ortaya çıkaracağı durum ve sorunları çözemeyeceğini iddia ediyor. Bu tezle birlikte kolektif kimliklerin parçalandığını ve bireyin merkezde olduğu yeni bir yapılanmanın ortaya çıktığını savunuyor. Beck, aynı zamanda yaşadığımız toplumu risk toplumu olarak tanımlıyor. Anthony Giddens ise toplumsal, siyasal ve bireysel olanın değişen doğasını ele alıyor. Mouffe, Beck ve Giddens’ın modernleşmeye ilişkin husumet modellerinin anlamını yitirdiğini, kolektif ve gruba özgü anlam kaynaklarının tükendiğini söyleyen, bireylerin riskler alarak yeni bir bireysel ve siyasal algı oluşturduğu iddiasını tartışıyor: “Beck ve Giddens’ın savunduğu kolektif düzene nasıl ulaşılacak? Bugün dünyada varolan muazzam eşitsizliklerle nasıl baş edeceğiz? Hem Beck’in hem de Giddens’ın iktidar ilişkilerine ve bu ilişkilerin toplumları nasıl yapılandırdığına dair söyleyebilecekleri bir şey olmaması ilgi çekicidir.” (s. 62) Mouffe, ayrıca Giddens’ın Üçüncü Yol siyasetini ve bunun İngiltere’deki pratiğini, 11 Eylül saldırısını ve Habermas’ın bu saldırıya ilişkin çözümlemelerini, Avrupa’da sağ popülizmin yükselişini ele alıyor ve bunlarla ilişkili olarak neoliberal siyasetin eleştirisini yapıyor. Her şeyin ekonomik alana ve piChantal yasa egemenliğiMouffe ne tabi kılınmasını ve teorik düzeyde bu tabi kılınmaya meşruiyet kazandırılmasını eleştiriyor. Sol sağ antagonizmasına geri dönülmesini çünkü bu ayrımın ortadan kalktığı söyleminin sağ popülizmin yükselmesine neden olduğunu dile getiriyor. Mouffe, bu geri dönüşün solun ve sağın sabit anlam ifadeleri ve siyasetleri olarak algılanmaması uyarısında da bulunuyor. Mouffe, mevcut dünya düzeninin niteliği ve yaşadığı değişimi ele alırken kozmopolitlerin dünyaya liberal siyaseti dayattığını ve bunların öngördüğü yeni ulusüstü yapılanmaların aslında var olan neoliberal politikaları ve mevcut küresel düzeni (her ne kadar bir revizyonu gerekli görseler de) hâkim kılmaktan başka bir gerçekliğe denk gelmediğini düşünüyor. Bu noktada Michael Hardt ve Antonio Negri’nin İmparatorluk adlı eserine göndermede bulunarak, İmparatorluk’un liberal kozmopolizmle bir örtüşme yaşadığına dikkat çekiyor. Birleşmiş bir dünya yanılsamasının acilen terk edilmesi ve çok kutuplu bir dünya kurulması için çalışılması gerektiğine işaret ediyor. Tek bir hegemonik iktidar bulunduğu sürece her şeye karar verenin bu iktidar olduğunu belirten Mouffe, yeni söylemlerin ve kurumların yaratmanın bizlerin elinde olduğunu savunuyor. Siyasal Üzerine, bu bakımdan oldukça faydalı bir çalışma, egemen liberal yaklaşım ve kuramların nitelikli eleştirisinden fazlasını yapıyor, siyasal olanın söylem ve kurum düzeyinde nasıl yeniden inşa edilebileceğinin ipuçlarını da sunuyor çünkü. ? Siyasal Üzerine/ Chantal Mouffe/ Çeviren: Mehmet Ratip/ İletişim Yayınları/ 152 s. M CUMHURİYET KİTAP SAYI 1056 Friedrich Nietzsche
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle