03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Tahsin Yücel’den ‘Sonuncu’ ‘Kendini, kendine kanıtlamak için’ yazılan dev yapıt Ë Erdem ÖZTOP Tahsin Yücel o devasa başyapıtı Yalan’dan sonra Kumru ile Kumru, Gökdelen, Golyan Devrimi gibi kurgusal kitaplarını bizlerle buluştursa da Yalan’dan aldığımız tada yakın bir diğer kitapla, Sonuncu’yla yeniden karşımızda. Bu yeni romanında Tahsin Yücel, hayatını tek bir kitap yazmaya adayan, yazdığıyla da insanoğlunun serüvenini anlatmaya çalışan, yalnız kendinin yazabileceği, koca bir çınar gibi, göğe doğru gelişen, böylece yaşamın tam odağına yerleşen bir kitap hayaline koyulan Selami Harici’nin hikayesini anlatıyor. Büyük dedesi Osmanlı’nın son hariciyecilerinden olan, soyadını da buradan alan, varlıklı, Kandilli’de pek çok arsa ve köşkleri olan bir yalnız adam Selami Harici. Felsefe eğitimi görmüş, Fransa’da Sorbonne Üniversitesi’nde doktorasını yapıp Türkiye’ye dönüşünde evlenip çoluk çocuğa karışınca, üniversitedeki usuna gelen hayalini, kitabını yazmaya koyulur. Kırk yılı aşkın süre boyunca evdeki odasına kapanır. Hayattaki tüm sosyal faaliyetlerini sonlandırıp, tek amacı olan, hayatının yapıtını ortaya koymaya çalışır. Bitirdiğinde de ortaya yirmi dört bin yedi yüz on sekiz sayfalık bir yapıtla karşımıza çıkar. Bize de ailenin üç nesli gözünden kitabın yazılış serüveni anlatılır. Bu serüvenlere tanık olurken, Tahsin Yücel’in o nefis ironik diliyle, absürditeye varan kurgusal yapısıyla gene bizi gerçek bir edebi eserin içinde yolculuğa çıktığımızın ayırdına varırız. Yücel’le son yapıtı, Sonuncu’yu konuştuk. SAYFA 4 eni romanınızın adı Sonuncu. Endişelendik ilk elden bu adı duyunca. Tahsin Yücel son romanını mı yazdı bize diye… Yok değil mi böyle bir niyetiniz? Yok tabii. Belki bir roman daha yazar, onun da adını İlk koyarım! Sonuncu tabii ki romanın konusundan hareketle ortaya çıkan bir ad. Sonuncu nasıl ortaya çıktı peki? Başlangıçta bir öykü olarak düşünmüştüm. Yani, kitap yazmak isteyen ama bir türlü bitiremeyen bir kişinin öyküsü olsun istiyordum. Çoğu kez böyle oluyor. Bakıyorsunuz, arkasından çeşitli oluntular ekleniyor ilk düşündüğünüze, bakıyorsunuz ki bir öykü olarak kalmayacak. Sonuncu için de öyle bir durum oldu. Yavaş yavaş bir romana dönüştü. Böyle diyorum ya, yazmaya başladığımda o artık bir romandı. “ROMANLARIMA KENDİMİ DAHİL ETMEM” Y Bir yazarın kitap yazma ve bu süreçte onun olagelen sancılarını anlatıyorsunuz bu kez. Sanki sizden oldukça beslenmiş bir hali var romanın… Kahraman Selami Harici, Fransa’da doktorasını yapıyor, geliyor burada Fransız Hocalara asistanlık yapıyor… Öykülerimde kimi zaman, gören/ bakan/ gözleyen biri olarak kullansam da kendimi, romanlarıma kolay kolay dahil etmem. Sonuncu adına romanda birebir hiçbir göndermeniz, imanız yok, neden? Şöyle bir şey var, Sonuncu’yu çağrıştıracak: Romandaki kitabın yazarı, yani Selami Harici başlangıçta çok özgün, hiç söylenmemiş şeyleri dile getiren bir kitap yazmak istiyor. Yazacağı da yarı roman, yarı felsefe, türü de belirlenmemiş, ama böyle bir kitap yazma amacı var. Yurtdışında, Paris’te felsefe okuyor, doktora yapıyor… Bu alanda birçok meslek seçebilecekken, hep kitabını düşündüğü için, herhangi bir iş yapmıyor. Az önce de sözünü ettiğim gibi, çok özgün bir kitap yazma isteği Tahsin Yücel kitabını başlangıçta bir öykü olarak düşünmüş. roman boyunca da sürekli Kitap yazmak isteyen ama bir türlü bitiremeyen bir kişinin öyvurgulanıyor. Ama belki pek küsü... çok yazarın da yazgısıdır bu, bir türlü istediği o özgün dediğimiz izleklere, konulara ulaşamıyor. Sonunda da başkalarının söyledikleri, belki de onların yapıtları içinde özgün bulduğu birtakım parçalardan derlediği bir kitap ortaya çıkarıyor. Kimlerden parçalar aldığını da biz roman boyunca tam olarak da öğrenemiyoruz. Kahramanız Selami Harici yazdığı yapıtı noktalama işaretlerine ve büyükküçük harf kuralına uymadan yazıyor. Bunu da kasıtlı yapıyor olsa gerek? Evet, büyük harfi yalnız kitabın başında, noktayı da yalnızda kitabın sonunda buluyoruz. Dolayısıyla anlıyoruz ki yazarın düşüncesi tam bir bütün ve parçalara ayrılmayan bir bütün. Bu bir aldanış büyük bir olasılıkla. Bu konuda pek bir ayrıntıya girmiyoruz. Harici’nin yazdığı dev yapıtı yakınındakiler dahil kimse okumuyor! Neden? Bir kendisi, bir de eşi, ona da Selami Bey arada sırada kendisi okuyor. Bir de Selami Bey’in kitabı başkalarından parçalar alınarak oluşturulmuş olsa da, bütün bir yaşamın dökümü. Selami Bey öldükten sonra da çevredekiler tarafından yalnız ve yalnız bir nesne olarak ilgi uyandırıyor. Selami Harici diğerlerinden farklı, özgün bir yapıt ortaya koymaya çalışıyor belki ama, bakıyoruz, yirmi dört bin yedi yüz on sekiz bin sayfalık bir çalışma koyuyor ortaya. İroni yapıyor sunuz siz bir taraftan da burada aslında, öyle değil mi? Ya da yazarın (Sadece Selami Harici değil tabii) deli olma haliyle bir bağ mı kuruyorsunuz? Bu konuda aslında çok da ayrıntıya girmek istemedim romanda. Çünkü görüyoruz ki, Selami Harici normal bir insan değil! Ama bir de okuyan, okuduğunu anlayan, güzeli çirkini ayırt edebilen biri. Ama böyle bir tutkusu var. Ben de Selami Bey’in tutkusunu sergilemeye çalıştım. Bunlardan sonuçlar çıkarmadım. Demek istediğim, böylesine dev bir yapıt ortaya koymaya çalışan birinin ya da yazarların deliliğe yakın bir karaktere sahip olabileceğini mi gözler önüne serdiniz? Gerek bir yazarın, metne gösterdiği ilgiyle ailesine gösterdiği ilgi arasındaki kıskançlık derecesine varan ayrımını mı bizlerle paylaştınız? Bu türden mesajlar verme kaygım olmadı açıkçası ama tabii bu türden çıkarımlar da yapılabilir hiç kuşkusuz. Örneğin, Selami Bey’in eşi Zarife Harici’ye baktığımızda, sizin eşinizle olan yazareş ilişkisini gözler önüne getirmek mümkün. Hatta bana geçmiş sohbetlerimizde söylediğiniz, “Bir gün ölürsem, eşim beni ensemden tanıyacak” tümcesi romanın bir yerinde de karşımıza çıkıyor… Buradaki küçük bir benzerlik. Benim durumum daha değişik. Küçük bir çalışma odam var. Girdiğinde, ensemle karşı karşıya! Selami Harici’ninki Boğaz’a egemen bir yerde geniş bir oda. Ama o da masasının başında. Benim yüzüm pencereye, dışarıya dönük. Selami Bey, kararlı bir biçimde çalışmaya oturduğunda, her sabah kravatını takıp, en güzel elbiselerini giyerek masasının başına oturduğu zaman masayı duvara doğru çeviriyor. Az önce sözünü ettim, bu romanda bir de yazarın aile hayatını çok güzel irdeliyorsunuz… Selami Bey, hayatını yazdığı yapıta verince, ailedeki herkes kendi hayatlarını kendi dünyalarında yaşamaya başlıyorlar. Babalarıyla olan ilişkileri yok denecek kadar azalıyor. Selami Bey, kitabını bitirdiğinde dahi, bu iletişimsizlikten dolayı belki de kimse ilgilenmiyor. Durumları oldukça iyi. Buna rağmen sürekli eleştiriyorlar. Geçen yıllar sonucunda kısmen de olsa ilgi gösteriyorlar, o da az önce sözünü ettiğimiz, biçimsel anlamda, eserin boyutlarıyla, devasalığıyla ilgileniyorlar. İçeriğine dair kimsenin bir merakı olmuyor. Sizin de torununuzla aranız çok iyi. Romanda da Selami Harici’nin torunu Lami, yıllar sonra dedesinin yapıtı için aile içinde düşünsel anlamda en yoğun uğraşı gösteriyor. Yirmi dört bin yedi yüz on sekiz sayfalık kitabı incelemeye, sonuna kadar okumaya ni ¥ CUMHURİYET KİTAP SAYI 1051
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle