03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

D eğinmeler MUSTAFA ŞERİF ONARAN 2010 Altın Portakal Şiir Buluşması yinelemek zorunda kalıyorlar. Benim yönettiğim toplugörüşmede iki özel ozan vardı. Zerrin Taşpınar Sıvas yangınının içinden geçen bir ozandı. Eren Aysan, o yangında babası Behçet Aysan’ı yitiren bir başka ozan. Kemal Özer’in “Yaralı Semah” şiirine duyarlı anılar da karıştı. Böyle de olması gerekirdi. Cumhuriyet tarihimizin bu silindikçe genişleyen lekesi, bu “Sıvas Yangını” unutulursa, bu yangında öldürülen 37 kişinin anısı yitip giderse, şiirin tanıklığı işe yaramazsa, koyu bu karanlığa gömüleceğiz. Zamanla belki herşey unutulur. Ama şiirin tanıklığı anıt gibi durur. Kemal Özer ölü bir ozanın diri bir ozana el verdiğini anımsatıyor. Elden ele geçen, içimize yayılan bu sevgi duyarlığı kurtarabilir bizi. Sıvas Yangını hep şu soruyu gündemde tutacak; Dönemin yöneticileri neden iki adım önünü göremedi, neden olayı kendi akışına bıraktı? Bir gün bu sorunun da yanıtı alınabilir. Ama o zaman sorumlular çoktan öte dünyaya göçmüş olacaktır. DEĞERLENDİRMELER Toplugörüşmelerin değerlendirmesini Kemal Özer’in kızı Simge Özer Pınarbaşı yaptı. Bütün konuşmaları ilgiyle dinleyip notlar tutmuş. Bu notları yorumlayarak anlatması, benim diyen eleştirmenin kolayca üstesinden gelemeyeceği bir işti. Kemal Özer’in eşi Gülşah Özer, anılardan yola çıkarak aile çevresindeki dost insanları anlattı. Anıların izinde Kemal Özer’i daha yakından tanımış olduk. Altın Portakal Şiir Ödülleri “Dünya Şiir Günü” çevresinde yapıldığı için, “Şiir Açılımı” denebilecek bir dost ortamı oluşuyor. “Şiir Açılımı”nın şiir kardeşliğine yol açabileceğini umalım. Ama değişen şiiri anlamak, benimsemek zorlaşınca, şiir beğenisi gerilerde kalmış bir ozanın yeniliklerin izini süren bir ozanla hangi şiir kardeşliğinde buluşacağı tartışılabilir. Altın Portakal Şiir Ödülü, kendini yenileyen bir şiire verildiği geleneğini sürdürüyor mu? Seçici kurullar kendi içinde yenilenirken böyle bir gelenek vardı. “Bu ödüller neden hep ‘Yapı Kredi Yayınları’na veriliyor?” diye eleştirenler de oluyordu. Ama Yapı Kredi Yayınları çağdaş Türk şiirine geniş yer ayırıyordu. Şiir ödülünü kazanan ozanlar çağdaş Türk şiirinde yeri olan ozanlardı. Altın Portakal Şiir Ödülü, şiire geniş açıdan bakmayı da düşündürüyor. Şiirin; içtenliği, duyarlığı yaşatan bir lirizm işi olduğuna inanan ozanlarla, sözcükler arasındaki gizli ilişkiyi yaşatan, akıl hüneri olmasına özenen ozanlar bir aradaydı. Kemal Özer’in “Temmuz İçin Yaralı Semah” şiir kitabı üzerine yapılan görüşmeler bir kez daha anımsattı ki, şiirin bir işlevi olmalı: Cumhuriyet tarihindeki bir topluöldürümün unutulmaması gerektiğini düşündüren bir toplumsal işlevi. HEKİMLER İLE İKİ AYRINTI Kemal Özer “İkinci Yeni”deki gizilgücü kullanarak toplumcu şiire dolaylı bir anlatımla bakan, toplumcu şiiri savsöz anlayışından kurtarmasını bilen bir ozandı. Altın Portakal Şiir Ödülü, sesini yükseltmeyen bir şiirin toplumcu duyarlığı daha etkili kılabileceğini gösterdi. Gülten Akın’dan gelen bu yeni sese, Kemal Özer kendi sesini katarak anlam derinliği kazandırıyordu. Altın Portakal 2010 Şiir Ödülü’ne Emirhan Oğuz’u değer gören seçici kurulda Doğan Hızlan, Ahmet İnam, Cevat Çapan, Orhan Koçak, Şeref Bilsel var. Bunlar şiirimizin dokusunu iyi tanıyan edebiyat insanlarıdır. “Şiir seçici kurullarında ozanlar yer almamalı” diye dar bir görüş de var. Ayrıca Cevat Çapan ile Şeref Bilsel’i yalnızca ozan olarak mı görmek gerekir? Onlar kendi şiirine bakmakla yetinmeyen, çağdaş Türk şiirini, dünya şiirini iyi bilen ozanlar değil mi? Ayrıca Doğan Hızlan, Orhan Koçak, Ahmet İnam gibi ustaların seçici kurulda bulunması, Altın Portakal Şiir Ödülü’nün köklü bir gelenek oluşturduğunu gösteriyor. Bu yazıyı iki ayrıntıya değinerek bitirmek istiyorum. Altın Portakal Şiir Ödülü’nü başlatan Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Bekir Kumbul bir hekimdi. Bu geleneği sürdüren Belediye Başkanı Mustafa Akaydın da bir hekim. Onlara dün danışmanlık yapan Hasan Şişli, bugünün danışmanı olan Arif Bulut da birer hekim. Üstelik bunların hepsi de cerrahinin sıkıdüzeninden geçen usta hekimler. Ben de cerrahi sıkıdüzeninin ne olduğunu bilen bir eski hekimim. Antalya’da Mehmet Erdoğan adında bir asistanımın “Gastrocer” adında bir özel hastane kurmasını onurla karşıladım. Ama “13. Altın Portakal Şiir Ödülü Sempozyumu”nda “Onur Konuğu” oluşumun hekimliğimle ne alakası var! Hekimliğimden çok önce edebiyatın içinde değil miydim? ikinci ayrıntıya gelince: Antalya’da Vedat Sümbül’ün Genel Yayın Yönetmeni olduğu, Ayşegül Dinçbaş’ın sahipliğini yaptığı İZİM adında yeni bir sanat dergisi çıkıyor. (Ayşegül Dinçbaş’ın eşi de hekim. Onlar Girne’de çalışıyorlar). İZİM’in ilk sayısı Ocak Şubat 2010 tarihli bir derleme. Bu derlemeye birbiriyle uyuşması düşünülmeyen ozanlardan, edebiyatçılardan seçmeler yapılmış. Bu durumda İZİM’in nasıl bir yol izleyeceği bilinmiyor. Ama Vedat Sümbül iyi bir sanat dergisi çıkarmaya inanan bir genel yayın yönetmeni. Antalya’daki edebiyat çevrelerini de oldukça yakından tanıyor. Sanıyorum Ahmet Tüzün gibi bir sorumlu yönetmeni birlikte çalışmak için inandırabilirse İZİM edebiyatta işlevi olan bir dergi olabilir. O zaman Antalya, Altın Portakal Şiir Ödülü düzeyinde bir sanat dergisine kavuşmuş olur. Cumhuriyet kültürünün yaşamasında belediyelere önemli sorumluluklar düştüğü sözümü yinelemek isterim. Antalya Büyükşehir Belediyesi bu sorumluluğu onurla taşıyan bir belediye olduğunu göstermiştir. ? Bu sayfayla iletişim kurabilmek için dergilerinizi ve kitaplarınızı aşağıdaki adrese gönderiniz: Altın Portakal Şiir Ödülü’nü 2009 yılında “Temmuz İçin Yaralı Semah” adlı şiir kitabıyla Kemal Özer kazanmıştı. Bu yıl 18 Mart’ta başlayan 20 Mart’a kadar süren etkinlikler Kemal Özer’in şiiri ağırlıklıydı. ANTALYA’DAKİ EDEBİYAT ORTAMI Cumhuriyet kültürünün yaşamasında belediyelere önemli sorumluluklar düşüyor. Antalya BüyükŞehir Belediyesi de; Bekir Kumbul, Menderes Türel, Mustafa Akaydın gibi nitelikli başkanların sorumluluğuyla bu anlayışı sürdürüyor. Ama Antalya’da bir edebiyat çevresi olmasa, bu çevre Büyükşehir Belediyesi’nde çalışan kültür insanlarıyla bütünleşmese böyle bir şiir etkinliği gelenek oluşturabilir miydi? Zaman zaman bu etkinliklere katıldığım için Antalya’daki edebiyat ortamını da tanımak olanağını buldum. Antalya’ya yerleşen Şükrü Erbaş, Betül Tarıman gibi ozanlarla bu çevre giderek genişliyor. Toplumcu şiir anlayışına yeni bir duyarlık kazandıran Metin Demirtaş, alıştığı şiire uzak duranlara dargın, bir kıyıya bırakılmışlığın tedirginliği içindeki Abdullah Şanal, kendine özgü şiir birikiminden edebiyata bakan Naim Tuncalı, çağdaş şiire özgün bir yorum getirmesini bilen Ahmet Tüzün, yitik dönemlerin romancısı Celal Hafifbilek, bütün etkinliklerde yeri olan Hasan Şişli, Antalya’nın belleği sayılan Cahit Kerse, içinin sevincini öykülerine aktaran Neşe Karel, kültür radyoculuğunun gönül insanı Nuri Erkal hep o edebiyat ortamında tanıdığım arkadaşlar arasında yer aldı. Geniş katılımlı bir etkinliğe eşgüdüm sağlamak kolay değildir. Bu yıl eşgüdüm görevini başarıyla sürdüren Mustafa Koç oldu. Çünkü etkinlikler 4 ayrı ortamda yapılıyordu. Şiir okumalarının düzenlendiği 11 değişik lise vardı. Ozanlar kendi şiirlerini okuyarak, şiir görüşlerini anlatarak öğrencilerle yakınlık kuruyor, düzeyli bir şiir ortamı oluşturuyordu. Ayrıca Akdeniz Üniversitesi’nde şiirle felsefe ilişkilerini, çağdaş şiirin sorunlarını tartışarak, şiire değişik açılardan bakılmasını sağlayan açıkoturumlar yapıldı. Bir başka edebiyat çevresi ANSAN (Antalya Sanatçılar Derneği), edebiyatın işlevinin tartışıldığı bir ortam oldu. ŞİİR ETKİNLİKLERİ Antalya’nın bir gününü dolduran bu şiir yoğunluğu; ertesi gün, Atatürk Kültür Merkezi Perge salonunda, “Kemal Özer Şiiri ve Yaralı Semah” üzerine düzenlenen üç toplugörüşme ile etkinliğini sürdürdü. Önce Turhan Günay’ın haklı bir eleştirisini anımsatayım: Toplugörüşmelerde beşer konuşmacı ile bir yönetici var. Yöneticiye de en az konuşmacılar kadar söz düşüyor. Bu kadar söz kalabalığını bir saate sığdırmak kolay olmuyor. Üstelik konu ayrımı yapılmadığı için, bu 15 konuşmacı, birbiriyle örtüşen konuları Altın Portakal 2010 Şiir Ödülü’nü Emirhan Oğuz aldı. ltın Portakal Şiir Ödülleri 13 yıldır sürdüğüne göre gelenek oluşturmuş sayılabilir. Şiir anlayışları birbirine benzemese de, değişik yönetimler, o yönetimlerle birlikte çalışan kültür insanları bu şiir buluşmasının gelişmesine yardımcı oldu. Bu 13 yıl içinde Altın Portakal Şiir Ödülü’nü kazanan ozanlar; kimi zaman birbiriyle örtüşen, çoğu zaman birbirine benzemeyen şiirleriyle, çağdaş edebiyatımızın ne kadar zengin bir şiir birikimi olduğunu düşündürüyordu. Şimdiye dek bu ödülü kazanan ozanları, 1997’den bu yana anımsamaya çalışalım: Enis Batur, Haydar Ergülen, Gülten Akın, Mehmet Taner, Hüseyin Ferhad, Ahmet Oktay, Necmi Zekâ, Güven Turan, Yücel Kayıran, Birhan Keskin, Lâle Müldür, Cevat Çapan, Kemal Özer, Emirhan Oğuz... Ödülü kimin kazandığı açıklandıktan bir yıl sonra, onun şiiri üzerine değerlendirmeler yapılıyor, bütün bu çalışmalar bir kitapta toplanarak belgeleniyor, unutulmamasına özen gösteriliyor. A Mustafa Şerif Onaran Hekimköy Sitesi 20. Sok. No: 8 06800 ÜmitköyAnk. Tel.: (0312) 235 91 11236 23 46 SAYFA 26 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1051
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle