03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

T debiyat ve sanat dergileri nicedir tanıtılmayı bekliyor. “Amanos Yazıları”, yeni bir dergi; Mart Nisan 2010, ilk sayısı; Antakya’da yayımlanıyor. Bursa’dan ses veren “Çinikitap” da öyle. Önyazıda Nuri Demirci bu adı, “… bir elimizde (...) Bursa’nın tarihini, bu şehrin kültüründe önemli bir yer tutan ve tarihi simgeleyen çiniyi, öteki elimizde de her birini bir çini gibi değerli bildiğimiz kitabı tutuyoruz.” diye açıklamış. Ankara İskitler’den gelen “Edep”i de saymalı. Toplam dört sayfa; ama o da bir edebiyat dergisi, o da yeni. “Beşparmak” ise Söke’den 21. yılı ve 156. sayısıyla selamlıyor edebiyatseverleri. Sunu yazısında “aşkım” sözcüğüne dikkat çekilmiş: “Birçok kişi, birçok yerde, birçok kez, birçok anlamıyla yinelediğinden ‘aşkım’ sözcüğünün içi epey boşaltıldı. ‘Aşkııım’la lastik gibi uzatıldı. Rengârenk; ama plastikten. Candan, içten, yürekten değil sanki. Çok yapay duruyor.” Tahsin Şimşek de aynı sayıda bu sözcüğün yapaylığına değinmiş: “’Aşk’ı Buralarda Bir Gören Var mı Aşkım!” “AfrodisyasSanat” İzmir’de yayımlanıyor. 20. sayısıyla dördüncü yılında. Güven Pamukçu, on yıldır bir köyde, dopdolu bir içerikle “Akköy” adlı edebiyat dergisini çıkarıyor; yeni yayımlanmaya başlayan şiir, gezi, çeviri dergisi “Akbük”te de onun imzası var. Yeni dergilere de eskilere de uzun ömürler… ürkçe Günlükleri’nin 13 Şubat Cumartesi bölümünde Feride Yılmaztürk’ün sorusuna verdiğiniz yanıtta “T bir gözden kaçma olacak sanıyorum bana göre doğru olmayan açıklamalar var. Bunları, ‘doğrusu budur’ diyerek belirtmenin tartışılır olacağını düşünüyorum. ‘Ayşe çok güzeldir.’ tümcesindeki ‘çok’ ve ‘güzel’ sözcükleri arasındaki ilişkide ‘çok güzeldir’e sıfat tamlaması diyorsunuz ve bu tamlamanın yüklem olduğunu söylüyorsunuz. Oysa bu tümcede ‘güzeldir’ sözü yüklem, ‘çok’ sözcüğü ise belirteç olup belirteç tümlecidir.” Hasan Ali Koyuncu böyle yazmış. Sıtkı Sağlam, saygılarını sunmakla birlikte daha sert konuşmuş: “25 Şubat 2010 tarihli Cumhuriyet gazetesindeki yazınızda ‘Ayşe çok güzeldir.’ cümlesindeki ‘çok’ sözcüğüne ‘sıfat’ diyorsunuz. Buradaki ‘çok’ sözcüğü ‘güzeldir’ yükleminin belirtecidir; ‘sıfat’ görevinde değildir.” ürkçe Günlükleri FEYZA HEPÇİLİNGİRLER E 23 MART SALI 25 MART PERŞEMBE “Eyvah!” dedim önce. “Benim öğretmen arkadaşlarıma ne oldu?” Gerçi böyle anlatan Türkçe öğretmenleri olduğunu biliyordum. Biraz da bu yüzden Feride Hanım’ı özel olarak yanıtlamayıp konuyu Türkçe Günlükleri’ne taşımıştım; yine de şaşırdım. Bugün Şişli ilçesinde görev yapan edebiyat öğretmenlerine konuşmadan önce biraz söyleşince karşı çıkışın nedenini anladım. Meğer devletin dağıttığı kitaplarda bu tür kullanımlar için geçen yıla kadar “sıfat” denirken bu yıl “belirteç” diye bir değişiklik yapılmış. Oysa bu, öyle tepeden gelen buyrukla değiştirilecek bir konu değil. Ayrıntısına girerek açıklamaya çalışayım: “Güzel” sözcüğünün türü nedir, diye sorulsa birçok kişi, “Sıfattır.” diye yanıtlar. Ancak “sıfat” Türkçede bir görevin adıdır. Sıfatın Türkçe karşılığının “önad” olması bundan. Sözcük, yanında belirtip niteleyeceği bir ad varsa sıfat görevine girer; yoksa ad olarak, adın girdiği her göreve girebilir. “Güzele bak.” derseniz dolaylı tümleç, “Güzeli severim.” derseniz nesne görevine girer. “Ayşe güzeldir.” dendiğinde de ekeylem alarak yüklem görevine girmiştir. Ekeylem, sözcüğü yüklem görevine sokar; ama eylem yapmaz; ad olarak yüklem yapar. Demek ki “Ayşe güzeldir.” tümcesinde “güzel” sözcüğü ad olarak yüklem görevindedir. Eğer örnek tümcemiz, “Ayşe çok çalışır.” olsaydı “çalış” eylem olduğu için “çok” sözcüğü bu eylemi belirten bir belirteç; dolayısıyla belirteç tümleci olurdu; ama “güzel” diye bir eylem yok. “Güzel” sözcüğü ad; genellikle sıfat görevine giren bir ad. Bir varlığı, onu oluşturan özelliklerinden ayıramadığımız gibi, bir adı da onu belirten sözcüklerden ayıramayız. Öyleyse “Ayşe çok güzeldir.” tümcesinde “çok” sözcüğü “güzel” adını belirttiğine göre, “önad”; yani sıfat görevine girmiştir. Bundan sonrasını Koyuncu’nun açıklamasından alıyorum: “Ad tamlamaları gibi sıfat tamlamaları da hangi öğeyi oluşturursa oluştursun tamlamayı oluşturan sözcükler birbirinden ayrılamaz.” Doğrudur. “Çok güzel” bir ad ve onu belirten bir sıfattan oluştuğuna göre sıfat tamlamasıdır; onu da ayıramayız. Yineliyorum: “Çok” sözcüğü hangi durumda belirteç tümleci olur? Yüklem durumundaki eylemi belirttiğinde. Tümcemiz, “Ayşe çok çalıştı.” olsaydı “çok” sözcüğü “çalış” eylemini belirteceği için belirteç tümleci olacaktı; ama “Ayşe çok çalışkandır.” gibi bir tümcede yüklemi “çok çalışkandır” diye almak zorundayız; çünkü “çalışkan” sözcüğü eylem değil, ad; “çok” da bu adı belirtiyor. Adı belirten sözcük asla belirteç (zarf) görevine girmez. enim yaptığım çok önemli hatalar da var. “‘Yemek yemek’ derken birinci sözcük ad, ikincisi eylem. Ad olaB na ünlüyle başlayan bir ek getirdiğimizde k, ğ oluyor, ama eylem olana getirdiğimizde k, y’ye dönüşüyor.” demişim. Güney Gönenç, “yemek yemek”teki iki sözcüğün de ad (ikincisinin ‘ad gibi kullanılan’ anlamında mastar = eylemlik) oldukları kanısındayım (en azından işlevsel olarak öyle kabul edilmeli).” diyor. Elbette öyle; “mak, mek / ma, me” ekleri eylemden ad yapan, eylemin adını yapan eklerdir. Bir uyarısı daha var Gönenç’in: “‘Yemeye” sözcüğünün yemeke yapısında olduğu ve k’nin (bir nedenle) y’ye dönüşmesiyle ‘yemeye’ biçimine girdiği kanısında değilim; ‘yemeye’ sözcüğü, bence, yeme(y)e yapısındadır; yani, ‘yemeye’ sözcüğü ‘yemek’ sözcüğünün değil, ‘yeme’ sözcüğünün ‘e hali’dir.” Bu kadar ciddi bir hata yaptığım için, doğrusu çok utandım. Güney Gönenç, uyarı yapmakla yetinmemiş, durumu daha iyi izlemek amacıyla örnekli bir çizelge düzenlemiş; “‘e hali’ gibi arkaik sözcüklerin kullanılmış olmasını ve ‘nin hali’ diye bir ‘hal’ icat edilmiş olmasını göz ardı etme”mi dileyerek inceliğini burada da sürdürmüş. “Çizelge şöyle [köşeli parantez içindeki biçimler kullanılmıyor, niçin bilemiyorum]: Eylem kökünden türetilen ve ad gibi kullanılan eylemlikler (mastar) yalın: i hali: e hali: de hali: den hali: nin hali: eylem kökü + (me) eki eylem kökü + (mek) eki ağaç dikme günü ağlamak ferahlatır gitmeyi düşünelim [gitmeği düşünelim] gitmeye can atıyor [gitmeğe can atıyor] yemede içmede gözü yok görmekte yarar var çalıp çırpmadan kime hayır gelmiş ölmekten korkma ölmenin dehşeti [ölmeğin dehşeti]” ? 29 MART PAZARTESİ www.feyzahepcilingirler.com / [email protected] Yıldız Teknik Üniversitesi, Türk Dili Bölümü Çukursaray Binası Kat: 2, Barbaros Bulvarı34349 Yıldız/İst. B U L M A C A Önce aşağıda tanımları verilen sözcükleri bulmaya çalışın ve her bir harfi bir yatay çizgi üzerine gelecek biçimde yazın. Sonra çizgilerin altlarındaki sayılara göre bu harfleri bulmacadaki aynı sayılı karelere aktarın. (Kara kareler iki sözcük arasını; bir satırın sonunda kara kare yoksa bu, sözcüğün alttaki satırın başına sarktığını gösterir.) Bulmaca tamamlanınca, sorulan soruların karşılığı olan sözcüklerin ilk harfleri yukarıdan aşağıya doğru ünlü bir şairin ve sevgilisinin adlarını oluşturacak; bulmaca karelerindeyse, aynı şairin ölmeden önce yazdığı mektuptan bir parça ortaya çıkacaktır. 1 L 2 B 3 B 4 E 5 F 6 C 7 B 8 D 9 C 10 N 11 E 12 D 13 G 14 N 15 K 16 C 17 B 18 D 19 B 20 N Hazırlayan: İLKER MUMCUOĞLU 52 45 24 J. “ ... Şarkılar” (Yaşar Miraç’ın bir şiir kitabı). 21 J 22 M 23 B 24 I 25 L 26 B 27 N 28 C 29 F 30 F 69 42 21 71 31 G 32 N 33 B 34 D 35 E 36 H 37 F 38 K 39 H 40 N K. “ ... Shu” (18521924 yılları arasında yaşayan, 170’i aşkın yapıtı Batı dillerinden Çinceye kazandıran çevirmen). 41 F 42 J 43 L 44 L 45 I 46 G 47 D 48 C 49 H 57 15 38 D 50 A 51 C 52 I 53 D 54 A 55 D 56 B 57 K 58 E 59 L. Arap tarihçi. Tanımlar ve sözcükleriniz: A. “1949 eylül’ünde birader..... ve ben / sokaklarında mohikanlar gibi ateşler yaktık” Attilâ İlhan. 60 F 61 A 62 B 63 F 64 C 65 D 66 B 67 A 68 M 69 J 70 B 25 1 44 43 71 J 72 H 73 B 74 G 75 E 76 E 77 N 78 N M. “Balboa”nın ortası. 61 67 54 50 68 22 B. “Yaz Sonu”nu da yazan ünlü yazarımız. 7 17 33 26 73 66 53 55 47 12 34 59 8 65 18 G. “Bu Dünyadan Nâzım Geçti” adlı anı kitabı da olan, yazar ve gazeteci. N. “Bunlardan çekmediğim kalmadı, beni ... inlettiler.” A.Ş.Hisar. 62 19 2 56 3 70 23 E. “Tas ...” (üzerine tas kapatılarak kuşbaşı etle pişirilen bir yemek). 74 46 13 31 27 10 20 40 78 77 14 32 C. “Bazı tanıdığı insanlarla, kadın olsun erkek olsun, epeyce... ve laubali muameleleri vardı.” Y.K.Karaosmanoğlu. 58 76 75 35 11 4 H. “ İki yaşında bir ... masumluğuyla annemin yanına gidecek ve dizlerine kapanacaktır.” Y.K.Karaosmanoğlu. 1050. sayının çözümü: A. YILKI ATI, B. 28 51 6 64 16 9 48 F. “İhtiyarladılar, harap oldular / Hurma bahçelerinde ceylan kadar / Put kadar güzel ... kızları.” Mustafa Seyit Sütüven. 72 49 36 39 AŞEKA, C. G VİTAMİNİ, D. MOD, E. UYKU TANRISININ, F. RUS, G. UÇARI, H. NOHUDİ, I. ESKİZ, J. LORD, K. LAB, L. EZA, M. RUGİ, N. İHSAS. D. Metin Eloğlu’nun bir şiir kitabı. 29 30 5 37 60 41 63 I. Tıpta bir uzmanlık dalını simgeleyen harfler. Şiir: “okuduğun bir şiirden / hatırlı kızım sivas’ı / de ki: / yanıyor hâlâ / metin altıok’un uçsuz sigarası.” SAYFA 35 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1051
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle