27 Aralık 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

¥ kalktım?” Bu çizgiler, o anın duygularıdır. Öyle duygular hissediyorsunuz ki, namusunuzla Destan’a, Kurtuluş Savaşı’na, Büyük Nâzım’a, Koca Mustafa Kemal’e, Anadolu’nun bağrında yatan binlerce kefensiz şehit askere saygı duyarak, eliniz ayağınız titreyerek çiziyorsunuz. Mustafa Kemal dedi ki, “Çocuklar, dünyada böyle bir savaş verilmedi. Emperyalizme ve sömürgecilere atılan ilk tokat Çanakkale, ikinci büyük tokat ise Kurtuluş Savaşı’dır. Mustafa Kemal Atatürk Cumhurbaşkanı olduğunda, aslan parçası, dünyada eşi benzeri olmayan bu savaşı anlatınız, demiştir. Ben Mustafa Kemal’in vasiyetini yerine getiriyorum, büyük Nâzım’ın aracılığıyla… Böyle bir çizgi roman rahatlıkla sinema filmi olarak uyarlanabilir. Film yönetmenleri Kuvayi Milliye Destanı’nın filmini yapmak isterlerse eğer bu çizgi roman aynı zamanda senaryo özelliğine de sahip. Kitapta, sahne sahne, plan plan çalıştım… Ama elbette animasyon için de çok elverişli… Fakat maalesef Türkiye’de bir animasyon sanayi yok. Çizgi roman bir şekilde Nâzım Hikmet’le Mustafa Kemal’i de buluşturuyor, değil mi? Pek değil aslında… Çünkü Nâzım Hikmet hiçbir zaman Mustafa Kemal’i görmedi. Nâzım’ın ömrü hapishanelerde geçti. Şairin 1938 yılında yazdığı mektup hiçbir zaman Mustafa Kemal’in eline ulaşmadı. Atatürk, Nâzım’ın adını biliyor, duyuyordu ama hayatı Kurtuluş Savaşı’yla geçtiği için şairin yanında olamadı. Nâzım Hikmet, 1925 yılından itibaren şiirleri ve yazıları yüzünden birçok kere yargılandı. 1938 yılında orduyu ayaklanmaya kışkırtmak gerekçesiyle 28 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırıldı. İstanbul, Ankara, Çankırı ve Bursa cezaevlerinde 12 yılı aşkın kaldı. 1950 yılında bir af yasasıyla hapishaneden çıktı. Ancak 48 yaşında yeniden askerlik yapmaya çağrılması ve öldürüleceği yolundaki söylentiler üzerine Moskova’ya kaçtı. Canını kurtarmak için kaçtı adam! 1951 yılında da Türkiye vatandaşlığından çıkarılmasına karar verildi. Türk vatandaşlığından çıkarılan dünya şairi Nâzım Hikmet, Kuvayi Milliye Destanı’nda bilmediği cepheleri, görmediği coğrafyaları, tanımadığı insanları isim isim yazdı… Dünyada böyle bir yazı üslubu olmadığı gibi böyle bir şiir örneği de yoktur. Kendi içinde tezatlıklar taşıyan ilginç bir buluşma bu! Eğer buluşma denilebilirse… Biri, kendi ülkesinde vatan haini ilan edilen bir dünya şairi, diğeri Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu... Büyük bir kahramanlık şiirinde yan yanalar… Hayır, buluşmuyorlar. Şair söylüyor: “Dağlarda tek tek ateşler yanıyordu. / Ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki şayak kalpaklı adam / nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden güzel, rahat günlere inanıyordu / ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında, / birdenbire beş adım sağında onu gördü. / Paşalar onun arkasındaydılar. / O, saati sordu / Paşalar: ‘Üç’, dediler. / Sarışın bir kurda benziyordu / Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı. / Yürüdü uçurumun başına kadar, / eğildi, durdu. / Bıraksalar / ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak / ve karanlıkla akan bir yıldız gibi kayarak / Kocatepe’den Afyon ovasına atlayacaktı.” Şu dizelerin ihtişamına, gerçekliğine ve görselliğine dikkat eder misiniz? Nâzım, o cephede yoktu, ben de yoktum. Evet! Yoktu ama görmediği cephelerin şiirini yazdı, siz de görmediğiniz bir savaşı çizdiniz. Yaşayarak yazdık ve çizdik! Çünkü bu bizim destanımız… İnsanlarımız bilmelidir ki, bu destan, bizim destanımızdır. Kurtuluş Savaşı kendi anlı şanlı tarihini yazmakla kalmamış, mazlum milletlere de örnek olmuştur. Dünya, Mustafa Kemal’im emperyalistlere karşı verdiği bu savaşa imrenmiştir. “Bağımsızlık benim karakterimdir,” diyen Mustafa Kemal, milli gücün ta kendisidir ve bu gücü kendisine biat eden Anadolu insanından almıştır. DİĞER KAHRAMANLAR Nâzım Hikmet, Kuvayi Milliye Destanı’nda Kurtuluş Savaşı’nın diğer kahramanlarını da anlatır. Dünyanın hiçbir yerinde Anadolu topraklarında olduğu kadar çok şehitlik bulamazsınız. Bu arada Kurtuluş Savaşı sürerken Mustafa Kemal’le tanışmak isteyen o kadar çok insan olur ki… Bunlardan biri de Fransız bir gazeteci kadındır. “Bizler işgalci Fransız ordusunun burada olmasını tasvip etmiyoruz,” der, gazeteci kadın. “… ve biliyoruz ki siz bu savaşı kazanacaksınız. Gazanız mübarek olsun paşam!” Gazeteci bu sözleri söylediğinde Kurtuluş Savaşı tüm şiddetiyle devam etmektedir. Çizgi romanda karakterleri oluştururken tablolardan, fotoğraflardan ya da başka resimlerden yararlanıyor musunuz? Fotoğraflardan yardım alabilirsiniz ama bire bir aynısını çizmemelisiniz. Çünkü çizgi fotoğrafın önündedir. Fotoğraf görüntüyü kaydeder, çizerler de fotoğraftan yola çıkarak çizgilerine fotoğrafta olmayan duyguları katar. Kuvayi Milliye Destanı’nda olduğu gibi… Duyguyu katmak nasıl oluyor? Delilik oluyor. Özel bir durum bu… O anda hissettiklerinize bağlı… Kuvayi Milliye Destanı’nı çizerken çeşitli kaynaklardan yararlandınız mı? Çok araştırma yaptım. Örneğin, Büyük Nâzım şiirde “düşman” diyor ama hangi düşman olduğunu söylemiyor. Fransız mı, Yunan mı, İngiliz mi? Bu ve benzeri durumlar için birtakım kaynaklardan okumalar yapmam gerekti. Bir başka noktaya da okurların dikkatini çekmek istiyorum; bildiğiniz gibi Nâzıl’la Abidin Dino çok iyi iki arkadaştır. Nâzım Hikmet sürekli Abidin Dino’ya takılır. “Yahu,” der, “çok güzel çiziyorsun da bana mutluluğun resmini yapabilir misin?” Nâzım yaşasaydı mutluluğun resmini görecekti. Ben Nâzım’ın da bir vasiyetini yerine getirdim. Mutluluğun resmini çizgi roman olarak yaptım. ? Kuvayi Milliye/ Nuri Kurtcebe/ Leman Yayınları/ 366 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1051 SAYFA 15
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle