27 Aralık 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

William Wordsworth’den ‘Prelüd’ William Wordsworth (Sir William Boxal tarafından yapılmış yağlıboya tablosu...) William Wordsworth, 18. yüzyıl sonlarında başlayıp 19. yüzyıla uzanan Romantizm akımının en önemli şairlerinden. 1789 yılında Fransa’yla süren savaşın, hayal kırıklığıyla sonuçlanan toplumsal reform planlarının yarattığı yoğun karamsarlık havasının içinde Wordsworth insanlara yeniden umutlanmanın, huzura ermenin yollarını öğretecek uzun soluklu felsefi bir metin yazmaya koyulur. Kitabının adı “Münzevi” ya da “İnsan, Tabiat ve İnsan Hayatı Üzerine Düşünceler” olacaktır. Ancak birkaç yüz dizeden sonra kendi içine eğilerek tabiatın ve eğitimin ona kattığı gücü incelemeye karar verir. İşte bu içe bakış, dilimize “Bir Şairin Zihinsel Gelişimi” altbaşlığıyla çevrilen Prelüd’ü doğurur. şairin zihinsel gelişimi. Bilindiği gibi William Wordsworth, Samuel Taylor Coleridge ile yayımladığı Lyrical Ballads ile İngiliz edebiyatında Romantik dönemi başlattı. İnsanın edebiyat için sıradan bulunan duygu özelliğinin ve sadece mekân ve süs olarak kullanılan doğanın şiirin merkezine konulması gerektiğini öne sürerek. Doğadaki sonsuz güzellik ve iyilik ve görünmeyenin reddedilmemesi gereken varlığı. İnsan da doğanın bir parçası olarak iyiydi ona göre. Çocuk ise en saf olan. Prelüd’de çocuk doğa tarafından büyütülüp, eğitiliyor ve şair ruhu, kalbi ve zihni doğaca işleniyor. Şairin özyaşamöyküsüne, şair kimliğinin oluşum ve gelişimine yer veren bu on dört kitaptan oluşan şiire bir sanatçının kişisel, estetik ve sanatsal gelişim sürecini konu eden Künstlerroman türünün dizelere taşınmış hali de denebilir. Wordsworth, eserinde kendisini ve doğayı merkezde tutmakta, toplumsal meselelere ve diğer insanlara pek fazla yer vermez. Fransız Devrimi, ülkesinin savaşa girmesi, kardeşi Dorothy, romantik akım yoldaşı Coleridge ve Robert Jones gibi kişiler dışında. Lirik bir söylem, romantik bir birinci tekil şahıs, yaşamın, doğanın, insanın çirkin taraflarını görmezden gelmeyi yeğleyen bir tutum… Yaşamı boyunca yazdığı bu eseri sürekli değiştirip, kendisinin hoş görünmediğini düşündüğü yerlerini değiştirmesi bu tutumla benzerlik gösterir. Zaman içinde pek çok ekleme ve eksiltme gören bu uzun şiirin uzun bir hikâyesi var. Wordsworth savaşın, toplumsal karamsarlığın ağır havasını dağıtacak, insanlara umut aşılayacak bir kitap yazmayı amaçlar. “Münzevi” ya da “İnsan, Tabiat ve İnsan Hayatı Üzerine Düşünceler”. Fakat sonra kendi iç dünyasına, doğaya, yüceye baktığı bu dizeleri yazmaya başlar. Prelüd’ü “Münzevi”nin önsözü yapacaktır. “Münzevi” bir türlü ortaya çıkmayınca, Prelüd’ün yazım süreci uzar. Şiir, bir başka şiirin önsözü olmaktan çıkar, kendisi olur. Ancak şairin ölümünden sonra karısının uygun bulduğu adla yayımlanır. Prelüd’ün çevirmeni, oldukça zor bir işi göğüslemiş, Nazmi Ağıl’ın çevirmeye girişmeden önce “Hangi Prelüd?” sorusunu yanıtlaması gerekmiş. Şöyle diyor Ağıl: “Ortada iki çeşit ve bunların sunduğu iki farklı Wordsworth portresi vardı. 1805’teki kendini daha doğrudan ifadelerle ortaya koyan, daha genç, daha cesur bir Wordsworth sunarken, 1850’deki daha dolaylı, daha ihtiyatlı, daha soyutlamacı ifadelerin sisi ardından bakan bir yüz gösteriyordu. Epey tereddütten sonra metni Wordsworth’ün okur karşısına çıkmak istediği son haliyle çevirmenin daha vefalı bir tutum olacağı kanısına vardım.” Ağıl’ın bu emeği edebiyata yapılmış bir hizmet. Kim bilir, belki yakın bir zamanda 1805’teki ilk kitap da Türkçeleşir ve edebiyata borcumuz bir hizmet daha tamamlanmış olur. ÇOCUKLUK, ERGENLİK, YAŞLILIK Wordsworth kitapta insanı insan yapan erdemlerin, şairi şair yapan doğru ruh halinin, yaş aldıkça uzaklaştığı bu doğru ruh haline tekrar kavuşabilme yollarının peşine düşer. Nefes alan, uyuyan, herkes gibi sıradan işlerle meşgul olan insanın şair kimliğiyle buluştuğu lirik Prelüd’ün epik bir havası var. Şairin diğer insanlardan farklı, yaşadığı dünyanın ise başka bir yer olmadığını savunan Wordsworth “şairlik” hakkındaki görüşleriyle tutarlılık gösteren bir yaşam sürdürür, seçimlerini bu tutarlılıkta yapar, öyle yaşamak için çaba gösterir. Ona göre “şair” diğer insanlardan farklı olarak çevresine daha meraklı gözlerlerle bakar, diğerlerinin kanıksadığı, sıradan bulduğu şeyler karşısında her an şaşırmaya hazırdır. Bu nedenle esin kaynağı olarak şiir’in merkezine oturttuğu doğanın yaratıcı ruhuyla ilişki içindedir; bu ilişki onun sezgilerini derinleştirir, diğerlerinkinden daha gelişkin algıya, daha hassas duyulara sahip olmasını sağlar, o kadar. Şu durumda “çocuk” ve “çocukluk” temasını Prelüd’ün ve romantik şiir anlayışının önemli bir kısmına oturtmasına şaşmamak gerekir. Zaten insan hayatını üç bölümde inceler: Her şeyin mükemmel olduğu, bilişsel bir anlayış ve algılayış dönemi olan çocukluk; sahip olduğu değerli şeyleri unuttuğu ergenlik; görüş yetisinin azaldığı bir bunalım dönemi olan yaşlılık, ki bu dönemi atlatan şair yeniden doğaya yönelir, melekeleri doğayla bütünleşir, insanın doğayla bütünleşmesi hayal gücü demektir. Birinci tekil şahsı odak noktasına koyup en çok “ben”i önemseyen bir anlatım ve söylem benimseyen şairin çocukluk, ilk gençlik, Cambridge’te geçen eğitim yılları, köyü Hawkshead’teki kır yaşamı, Londra’daki kent hayatının sunduğu zengin insan manzaraları, devrimci düşüncelerle döndüğü Fransa, Fransız Devrimi, ülkesi İngiltere’nin Fransa’ya savaş ilanı, önce etkisi altına girdiği, sonra şairi tehlikeli bir noktaya taşıdığını düşündüğü Godwinci yaklaşım gibi pek çok otobiyografik konuyu içeren Prelüd’ün başkahramanı gene de hayal gücü’dür. Doğa ve insan birleşmesiyle oluşan bu güç, kutsal olana, ahlaki güzelliğe ulaştırır ve tüm var olanı sevmeyi sağlar. Doğa sadece bir şiir nesnesi değil; esin, inanç, var olup da görünmeyenin bulunduğu bir kaynaktır. Bakarsınız bir özne gibi hareket eder, bakarsınız bir eğretileme, çağrışım olur. Şair şiirin daha en başında hem de ilk dizede, alır o doğanın rüzgârını, öğrenmeye meraklı, coşku içindeki çocuğun yanağını okşayan bir ziyaretçi yapar: “Ah, bir kutsayış var bu yumuşak meltemde/ yanağımı yelpazelerken, yeşil kırlardan/ ve öte mavi göklerden getirdiği mutluluğun/ pek de farkında olmayan bu ziyaretçide.” İnsan ise yaratıcı gücü, yüceyi birlikte oluşturduğu doğayla Tanrı’yı, Tanrı’nın verdiği canı, hayatı, paylaşır. Bunun farkında olan aklıyla, kumaşı, dokusuyla insanı, doğadan daha kutsal bulduğunu söylediği son dizelerde artık öğrenmiştir çocuk ve öğretecek çok şeyi vardır şairin: “Tabiatın peygamberleri olarak biz/ kalıcı bir ilham vereceğiz onlara/ akılla takdis edilmiş, imanla kutsanmış/ neyi sevdiysek başkaları da sevecek/ ve bunun nasıl olacağını öğreteceğiz onlara.” Dünyanın kıyılarına zaman zaman vuran iyilik ve sevgi dalgası çekilir çekilmez, çağ eski batıl tapınmasına düşse, insanlar köleliğe dönse, uluslar rezalete batsa bile teselli bulacaktır o ve “biz” dedikleri bu sevgi, şiir, eser sunumuyla.? PrelüdBir Şairin Zihinsel Gelişimi/ William Wordsworth/ Çeviren: Nazmi Ağıl/ Yapı Kredi Yayınları/ 264 s. Şairi şair yapan ruh hali Ë Nurduran DUMAN ocukluğumuzdan itibaren içimize işlemiş öyle anlar vardır ki, ruhumuza şifa verip beynimizi besler; farkında olalım ya da olmayalım, bizi yeniler, sağaltır, düştüğümüzde kaldırır, yukarıdaysak daha yukarılara çekerler bizi. Böyle anlar belirgin bir üstünlükle güçlüdür, hayatımızın en olmadık yerinde, yanlış bir fikre kapılmış ya da kavgacı düşüncelere düşmüşken, sıradan işlerimiz günlük ilişkilerimiz arasında koşuşturan bizleri karşılayıp iyileştirmek ya da mutluluğumuzu pekiştirmek için aklın en derin bilgileri veren geçitlerinde bekler. Ç KORKUYU ÖĞRENEN ROMANTİK ŞAİR Romantik şair William Wordsworth, hepimizin hayatında var olduğunu söylediği bu anlara “zaman lekeleri” der. Prelüd’ünde “zaman lekeleri”ni özellikle vurgular, çocukluk anılarına giderek örnekler de. Babasının ölümü, kayak yapışı, at kiralayıp arkadaşlarıyla yarışması… Çocuk dimağını farklılaştırıp geliştiren bu anılar yıllar sonra güçlenip bambaşka anlamlar kazanarak yetişkinin karşısına gelir, daha doğrusu aklına. Erişkin akıl onlarla yeniden biçimlenir. Wordsworth’ün kayık çaldığı bölümde, suda kuğu gibi kayarak ilerlediği sırada dağlarla karşılaşması iyi bir zaman lekesi örneğidir. Hep neşe verici bildiği doğa, ruhu besleyici başka bir duygu da verir; korkuyu öğrenir: “Dev bir doruk, kapkara ve devasa/ sanki isteyerek, bir içgüdüyle/ kaldırdı kafasını/ bir daha/ bir daha asıldım küreklere/ ve daha da büyüyerek o iç karartıcı gövde/ dikiliyordu öylece benimle yıldızlar arasında.” Bundan böyle günlük hayatta gördükleri gözünün önünden silinecek yerine başka görüntüler gelecektir. Zaman lekeleri, anılara gitmek, çocuk olmak, çocukluk, doğa, hayal gücü gibi temaları işleyen Prelüd için, şairin yaşamının ilk yirmi yedi yılını konu ettiği bir uzun erimli şiir demek yetersiz, hatta yanlış bir ifade olur. Adı üstünde, bir SAYFA 8 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1054
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle