Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
OKURLARA Irwine Welsh’ten sarsıcı bir kitap: ‘Trainspotting’ ce’un mezarı başında, “Mezarlıklarda en büyük huzuru duyar oldum, ölmek isteğim yok, yaşamak isteğim olmadığı gibi” der. Biz de bir yanıyla içimizi ısıtan, bir yanıyla da üşüten bu tümceleri Özlü’nün Ferit Edgü’ye yazdığı mektuplardan okuruz. Her Şeyin Sonundayım’da ÖzlüEdgü mektuplaşmalarıyla, iki yazarın, iki arkadaşın, iki dostun, hayatlarını, yazdıklarını, birbiriyle uzun yıllara dayanan mektuplaşmalarda paylaşmalarına tanık oluyoruz. Ferit Edgü’yle mektuplaşma yıllarına giderek, Tezer Özlü’yle dostlukları, hayatları üzerine söyleştik. Ekonomi gazeteciliğinin öncülerinden Güngör Uras, ‘Bak, Ben Sana Anlatayım’ adlı kitabında o çok iyi bildiğimiz içten üslubuyla, devlet kurumları ve özel sektördeki çalışma yaşamı ile yakın tarihin kimi sivri köşelerinden süzdüğü anılarını paylaşıyor okurlarla. Eski zamanlara, eski insanlara ve eski İstanbul’a dair hoş bir yolculuk da sunuyor. Uras’la, Bak, Ben Sana Anlatayım üzerine konuştuk. William Wordsworth, 18. yüzyıl sonlarında başlayıp 19. yüzyıla uzanan Romantizm akımının en önemli şairlerinden. 1789’da Fransa’yla süren savaşın, hayal kırıklığıyla sonuçlanan toplumsal reform planlarının yarattığı karamsarlık havasının içinde insanlara yeniden umutlanmanın, yollarını öğretecek felsefi bir metin yazmaya koyulur. Kitabının adı “Münzevi” ya da “İnsan, Tabiat ve İnsan Hayatı Üzerine Düşünceler” olacaktır. Ancak birkaç yüz dizeden sonra kendi içine eğilerek tabiatın ve eğitimin ona kattığı gücü incelemeye karar verir. İşte bu içe bakış, dilimize “Bir Şairin Zihinsel Gelişimi” altbaşlığıyla çevrilen Prelüd’ü doğurur. Kitabı Nurduran Duman değerlendirdi. Bol kitaplı günler... Tezer Özlü, James Joy Başka bir dünyanın romanı Irwine Welsh’in Trainspotting adlı romanı, ilk yayımlanışından bu yana hep gündemde. Sinema ve tiyatroya da uyarlanan roman, tam anlamıyla dipte yaşayan ve ayrıksı tipleri anlatırken, hayatın kimilerince görülmek istenmeyen gerçeklerini çarpıcı bir üslupla dile getiriyor. Ë Ali BULUNMAZ İskoç yazar Irwine Welsh’in Trainspotting’i, 1993’te sessiz sedasız yayımlanmıştı. Ancak beklenmedik bir satış patlaması yaşanınca Welsh ve kitabı büyük üne kavuştu. Bu da yetmedi, roman, sinema ve tiyatroya uyarlandı. Danny Boyle’un yönettiği 1996 yılına ait aynı adlı film, beyazperdede fırtınalar kopardı. O fırtına, hem kitabın satışlarını ve romana duyulan merakı arttırdı hem de Welsh’in şöhretini. Trainspotting’i özel kılan ve pek çok benzeri arasında öne çıkaran şey, yeraltı edebiyatının sansürsüz, apaçık ve yalın bir örneği olması. Aynı zamanda, yanından geçerken ıslık çalınan, şarkı söylenen ya da görmezden gelinen gerçekleri; bir başka dünyanın varlığını da ifşa etmesi. Romanı daha önce okuyan veya filmi izleyenler o dünyaya, içindekiler kadar aşina zaten. Gettolara sıkıştırılan ya da en azından sıkıştırılmaya çabalanan büyük bir insan grubunu temsil ediyor Trainspotting. Ortaya konan ise rahatsızlık veren, korkulan, tiksinti duyulan ve tedirginlik uyandıran ama hepsinin ötesinde, içten içe merakla bakılan aykırı; “anormal” insanların dünyası: Yukarı çıkıp çıkmayacağını asla kestiremeden dipte yaşayan ve çevresini de bu insanlardan oluşturan bağımlıların evreni… Kitaptaki kahramanların sosyalliği sanal bir bakıma. Yani Welsh’in anlatımı, uyuşturucu yoluyla sosyalleşmeye çalışan, kendilerine özgü bir dünya yaratan kitlenin güçlü akıntısını yansıtıyor. Kim ne derse desin, arka sokakların böylesine bir canlılığı var. Farklı bir dünya, farklı bir dil; burada özgün bir argo çıkıyor karşımıza. Bir açıdan keşfedilmeyi ve anlaşılmayı bekleyen “gerçek hayatın” dili. Bu yüzden, romanda sayfaları kaplayan ne varsa, kurgunun kalıplarını yıkıp o dünyayı gözümüzün içine sokuyor. Trainspotting’i ilgi çekici kılan da buların toplamı; kitap, şoka giren birini kendine getirmek için atılan tokat gibi güçlü. Ama bir farkla, Welsh’inki şoka sokan cinsten. Çünkü anlattıkları, çekinilen sokağın veya mahallenin kendisi: Kimi zaman ürkek, suskun, çoğunlukla da bazılarınca anlamsız hatta abartılı bulunan her daim İ Irwine Welsh TURHAN GÜNAY eposta: turhangunay@cumhuriyet.com.tr cumkitap@cumhuriyet.com.tr Irwine Welsh’in 1993’te yayımlanan ve aynı isimle 1996’da sinemaya uyarlandığında büyük gürültü kaparan romanı Trainspotting, dipteki insanların ayrıksı hayatını olabildiğince açık bir dille anlatıyor. dumanlı yıkıcı bir cesaret… Welsh’in yapmaya çalıştığı, damarlarda dolaşan uyuşturucunun temizlenmesi gereken bir pislik olduğunu kanıtlamak değil. O, bunun neden ve nasıl hayata girdiğini anlatmak niyetinde, sadece anlatmak. Öyle olunca roman kendini ikiye katlıyor ve ağırlığı artıyor. Trainspotting’in insanda acıma veya nefret duygusu uyandırma gibi bir amacı da yok. Tuhaf bir hareketliliği ve aynı ölçüde durgunluğu olan hayatlar, dalgalanma ve uyumsuzluklar konu ediliyor Welsh tarafından. Kitapta büyük lafların yerine, ilgi uyandıran belirlemeler var sadece; “insanın içinden eroini söküp atabilirsin ama eroinmanı asla” bunlardan biri yalnızca. Welsh’in anti kahramanları, kendilerinin toplum tarafından “anormal” sayılıp “düzeltilmeye” çalışılmasından da rahatsız. Hayatı seçmemeyi seçiyor hepsi: Kariyer, araba, kanepe, aptal televizyon programları gibi şeyleri, çemberin dışında tutuyorlar. Bağımlılar belki ama bu durum, onların insandışı ya da duyarsız varlıklar olduğu sonucuna götürmüyor bizi. Hatta şöyle de denebilir: Anti kahramanların önemli bir bölümü gizli romantik. Bu özelliklerinin yanında, dürüst olduklarını söylemek de mümkün. Neredeyse hiçbir şeyi içinde tutmuyor ve olduğu gibi; lafı dolandırmadan konuşuyorlar. Welsh’in kahramanlarının bir başka dikkat çeken özelliği, birbirlerine karşı sadık olmaları. Bu bağlılığa en küçük bir ihanette, her kim o hataya düşmüşse, güvenilmez damgası yiyor ve geri dönemeyeceği şekilde dışlanıyor. Welsh’in kahramanları ve romandaki anlatım, ilk bakışta nihilist özellikler taşıyor gibi görünse de, bunu doğrulamayan bazı tutamaklar bulunuyor. Öncelikle kahramanların hayattan vazgeçmiş bir tarafları yok, aksine kendine göre bir yaşama tutunuş göze çarpıyor. Öte yandan onlar, belli oranda gelecek planı yapıyor. Sekteye uğrasa da, çemberi kırmak adına bir şekilde mücadeleye girişiyorlar. Doğallıklarından ve kendi yaşam tarzlarından vazgeçmemeleri, bazı eleştirmenlerin söylediğinin aksine nihilizmle bağdaştırılamaz. Bu, olsa olsa hayatı farklı algılama biçiminde nitelenebilir. Trainspotting, olay örgüsüyle, anlattıkları ve kahramanlarıyla sert bir roman. Kimilerinin yabancısı olduğu bir dünyayı ele alması, bunu yaparken de o dünyanın yaşam biçimi ve dilinden hiç kopmaması, belki rahatsızlık uyandırabilir. Ama madalyonun diğer tarafından bakılırsa, uyuşturucu, seks ve AIDS’le örülü bir hayatın içindekilere Trainspotting hafif bile gelebilir. Her şey bir yana Trainspotting, asla göz ardı edilemeyecek bir ağırlığa sahip. Romanın sinema ile tiyatroya uyarlanması ve defalarca sahnelenmesi de bunu destekliyor. Üstelik ilk yayımlanışından beri gündemde kalması ve arka sokak gerçeğini; başka bir hayatın nefesini güçlü şekilde hissettirmesi, kitabın ne denli önemli olduğunun bir başka göstergesi. ? bulunmazali@hotmail.com http://bulunmazali81.blogspot.com Trainspotting/ Irwine Welsh/ Çeviren: Avi Pardo/ Siren Yayınları/ 350 s. İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk?Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız?Yayın Yönetmeni: Turhan Günay? Sorumlu Müdür: Miyase İlknur?Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı?Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş.?İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0(212) 343 72 64?Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL.?Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden/ Reklam Müdürü: Eylem Çevik?Tel: 0 (212) 25198 74750 (212) 343 72 74?Yerel süreli yayın?Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1054 SAYFA 3