Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Y askalya, Hıristiyanlığın kilise takviminde temel yortudur. Hz. İsa’nın, çarmıha gerilişinin üçüncü gününde dirilişini kutlamak amacıyla düzenlenir. Gerçi yortu gününün tarihi çeşitli kiliselere göre 22 Mart ile 25 Nisan değişebilir, ama aslolan ilkbaharın gelişidir. Paskalya, İstanbul’un her geçen gün yoksullaşan/yoksullaştırılan Hıristiyan gelenekleri içinde belki de en “renkli”sidir. Örneğin, boyalı Paskalya yumurtaları, Hıristiyanlıkla hiçbir ilişkim olmamasına karşın, çocukluğumdan beri hayatımın ayrılmaz bir parçasıdır. Paskalya kutlamaları çerçevesinde ortaya çıkan halk göreneklerinden biridir bu. Doğanın yeniden dirilişi bağlamında doğmuş putperest bahar şenliklerinin eski tören ve simgelerinden kaynaklanan halk göreneklerinden biri. Boyalı yumurtalar, Paskalya’nın simgesi olup çıkmıştır. Bu boyalı yumurtaları, göz kamaştırıcı birer sanat nesnesine dönüştürerek dünyanın en değerli ve incelikli armağanlarını yaratmak ise, Fabergé’nin sanatsal ve tecimsel dehasının ürünüdür. Bir zamanlar Ovidius demiş ki: “İnanın, armağanlar insanları da baştan çıkarır, tanrıları da…” Doğru söze ne denir ki! Kimilerine göre, sevgiyle verilmişse, armağanın küçüğü büyüğü olmaz; armağanın kendisinden çok, sevgidir insanın gönlünü hoş eden. Kimilerine göre de, armağanın kötü bir yanı da vardır; vereni üstün kılar, alanın özgürlüğünden bir şeyler götürür. Armağan vermenin zorluğu ise, seçimindedir; sözgelimi, karınız 900 odalı bir sarayda yaşıyorsa, onun aklını başından alacak bir armağan seçmek hiç de kolay olmasa gerektir. eryüzü Kitaplığı CELÂL ÜSTER celaluster@cumhuriyet.com.tr Paskalya yumurtalarından Fabergé’nin yumurtalarına P dorovna için Fabergé’ye birer Paskalya yumurtası ısmarladı. 18851916 yılları arasında çarlık ailesi için elli “yumurta” yapıldığı, Fabergé atölyelerinde çok zarif ve olağanüstü güzel parçalar yaratıldığı biliniyor. Yıllar içinde Fabergé’nin yumurtaları gittikçe yetkinleşti; ünlü kuyumcu, müşterilerini daha da hoşnut etmek için, her birinde bir temayı öne çıkarıyordu. Örneğin, Maria Fyodorovna’nın oğulları 1890’da bir Rus kruvazörüyle denize açıldıklarında, o bahar tasarlanan Paskalya yumurtasının içinde, geminin altın ve platinden yapılmış minik bir replikası yer alıyordu; gemi, akuamarin üzerinde yüzer biçimde tasarlanmıştı ve lombar delikleri elmastandı. Aslen Danimarkalı bir prenses olan Maria Fyodorovna için Fabergé atölyelerinde bir yılda hazırlanan Danimarka Sarayları Yumurtası’nda, çariçenin Danimarka’da geçen gençliğinin saraylarının suluboya minyatürleri görülüyordu. Ne var ki, bu mutlu armağan geleneği 1917’de sona erecekti: Devrim kapıya dayandığında, II. Nikolay, “çarlık yumurtaları”nı düşünecek durumda değildi, can derdine düşmüştü. İngiliz Faber & Faber yayınevinin eski yöneticisi ve Stradivari’nin Dehası kitabının yazarı Tony Faber’ın Random House’tan yayımlanan Fabergé’s Eggs (Fabergé Yumurtaları) adlı kitabı, yalnızca Fabergé’nin kuyumculuk ve tasarım harikaları üstüne bir inceleme değil, aynı zamanda bu “arzu nesneleri”nden yola çıkarak tarih ve toplum üstüne önemli şeyler söylüyor okura. Örneğin, bir Huguenot ailesinden gelen, Avrupa kentlerinde öğrenim gören Fabergé’nin, yepyeni fantezi ürünü nesneler yaratırken, XV. Louis ve XVI. Louis’nin saray kuyumcularının tasarımlarından esinlendiğini anlatırken, hem Fransız hem de Rus hanedanlarının kanlı sonlarına yaklaşırken saraylarını görülmemiş bir zenginliğe boğduklarını gözlemliyor Faber. Romanovlar değerli ve yarı değerli taşlarla bezeli Fabergé ürünlerini hayran hayran seyrederlerken, Rus halkı görülmemiş bir yoksulluk içinde yaşıyordu. Böylesi bir ortamda, geçimini köylülerin bağışlarıyla sürdüren Grigori Yefimoviç Rasputin, hastaları iyileştiren ve gelecekten haber veren bir “starets” (ermiş) olarak ün salmıştı. Rasputin, tam da 1905 Devrimi sırasında çarlık ailesiyle tanışmıştı. 1908’de Çar II. Nikolay ve Çariçe Aleksandra tarafından, hemofili hastası olan oğullarının kanama nöbetlerinden birinde saraya davet edilen Rasputin, bir olasılıkla hipnoz gücüyle çocuğun acılarını hafifletmeyi başarmış, böylece çariçenin sırdaşı olan Rasputin’in çar ailesi ve devlet işleri üzerinde on yıl sürecek nüfuzu başlamıştı. Faber, kitabında, Rusya sarayındaki Rasputin dönemini, Rasputin’in yükselişi ve öldürülüşünü, yönetimi ele geçiren Aleksandra’nın otokratik rejimi daha da sertleştirmesini, birkaç hafta sonra da çarlığın devrim karşısında yenik düşmesini olanca canlılığıyla anlatıyor. Faber’ın anlattıklarından, öldürülmeden önce Sibirya’da ev hapsinde tutulan çar ailesi üyelerinin, köylülerin “armağan ettikleri” Paskalya yumurtalarını kendi elleriyle boyayıp süslediklerini öğreniyoruz. ALIŞILMIŞIN DIŞINDA Kuşkusuz, Faber’ın kitabının başkişisi, Fabergé’nin kendisi. Bir Fransız Huguenot ailesinden gelen Fabergé’nin babası, 1840’larda Petersburg’da tanınmış bir kuyumcuymuş. Peter Carl 1870’te aile işini devralmış ve çok geçmeden ünü yurtdışına taşmış. Oğullarının, başta İsveçli François Berbaum olmak üzere ortaklarının, Michael Perchin gibi yetenekli ustalarının katkılarıyla, altın ve gümüş gibi metallerden, malakit, yeşim ve lapis lazuli değerli ve yarı değerli taşlardan nesneler yapmakta ustalaşmış yetkin bir tasarımcı olarak ünü tüm dünyaya yayılmış Fabergé’nin. Kısa sürede Moskova, Kiev ve Londra’da Fabergé’nin denetiminde bağımsız atölyeler açılmış. Alışılmış mücevher biçimlerinden farklı çiçekler, hayvan ve insan bibloları, gerdanlıklar, yüzükler, saatler, özellikle de imparatorlar için yapılan ve Rusya’da olduğu kadar öbür Avrupa ve Asya saraylarında da çok tutulan “Paskalya yumurtaları”yla tanınan Fabergé, belli ki, parlak bir işadamıymış aynı zamanda. 1910 yılına gelindiğinde, atölyelerinde 1500’den fazla zanaatkâr çalışıyor, şirket bugünün parasıyla yılda 175 milyon dolar kâr sağlıyormuş. Faber’ın anlattıkları doğruysa, Fabergé her sabah saat 10’da atölyesini dolaşır, tamamlanmak üzere olan bir nesneyi uzun uzun inceler, beğenmezse parçalayıp unufak eder, zanaatkâra dönüp, “Daha iyisini yapabilirsin, baştan başla ve doğru dürüst yap!” dermiş. Hiç kuşku yok ki, en çok merak edilen konulardan biri de, 1917 Devrimi’nden sonra neler olup bittiği. Fabergé, “yumurtalar”ın bir bölümünü çok önceden yurtdışına çıkarmış; ama saraydaki düzinelerce “çarlık yumurtası”na el koyan komünistler, bunları 1920’lerde sıcak para elde edebilmek için yurtdışındaki alıcılara satmışlar. Nitekim, Faber’ın kitabının en ilginç yanlarından biri de, Şanghay’daki bit pazarlarından zenginlerin özel koleksiyonlarına kadar, bu şaheserlerin izini sürmesi. “Fabergé yumurtaları”nın yazgısı çok ilginç bir yol izlemiş. “Yumurtalar”ın yakın geçmişteki en önemli koleksiyoncusu, “Forbes” dergisinin sahibi, ABD’li işadamı Malcolm Forbes. Forbes, 196585 arasında dokuz Fabergé satın alarak “Yumurtalar”ın yeniden dünyanın en değerli nesneleri olmasını sağlamış. Birçokları Forbes’un ölümünden (1990) sonra bu “arzu nesneleri”nin değerinin düşeceğini sanırken, 1994’te “Kış Yumurtası” 5.6 milyon dolara satılmış; sekiz yıl sonra da Katar Emiri tarafından 9.6 milyon dolara satın alınmış. 2004’te ise, Forbes ailesi koleksiyondaki dokuz “Yumurta”nın satışa sunulması için Sotheby’s müzayede eviyle anlaşmış. Ancak Rus petrol zengini Viktor Vekselberg, müzayededen önce Sotheby’s ile anlaşarak Forbes Koleksiyonu’ndaki dokuz “Fabergé Yumurtası”nı toplam 90 milyon dolara satın alıvermiş. Anlaşılan, ilk kez Rus çarları tarafından sipariş edilen, Devrim sonrasında dünyanın dört bir yanına dağılan “Yumurtalar”, şimdi petrol kralları eliyle Rusya’ya geri dönüyor. Evet, başlangıçta Büyük Perhiz sırasında yenilmesi yasak olan yumurta, daha sonra yaşamın ve dirilişin simgesi olarak büyük önem kazanmıştı. “Fabergé Yumurtaları” ise “zenginliğin simgesi” ya da “iktidar simgesi” olmayı sürdürüyor. ? İNANILMAZ ARMAĞAN Rus Çarı III. Aleksandr’ın, 1885 yılında Çariçe Maria Fyodorovna’ya verdiği Paskalya armağanı, ilk ağızda çariçeyi düşkırıklığına uğratmıştı belki de: yaklaşık 6.5 santim boyunda, mineli bir yumurta; evet, çok zarif bir parçaydı, ama yine de geleneksel bir “Paskalya yumurtası”ydı işte. Kim bilir, belki de başlangıçta burun kıvırmıştır Maria Fyodorovna. Oysa yumurtanın içi şaşırtılarla doluydu. Açıldığında, yumurtanın sarısının altından olduğu görülüyordu. Onun içinde altın samanlar üzerinde çok hoş bir altın tavuk vardı. Onun içinde minicik bir elmas taç, onun içinde de mini minnacık bir yakut takı. Çariçe ömründe böyle bir şey görmemişti. Tüm bir çarlık ailesi bu inanılmaz armağan karşısında o kadar büyülenmişti ki, “Paskalya yumurtası”nın yaratıcısı kuyumcu Peter Carl ya da Karl Gustavoviç Fabergé (18461920) tüm tasarımlarında çarlık mührünü kullanma hakkını elde edecekti. III. Aleksandr, o günden sonra hemen her Paskalya’da çariçeye yeni bir Fabergé yumurtası armağan etti. III. Aleksandr öldükten sonra onun yerine geçen oğlu II. Nikolay da bu geleneği sürdürdü. Her bahar, eşi Aleksandra ile annesi Maria FyoSAYFA 6 Faber’ın kitabının başkişisi, Fabergé Fransız Huguenot ailesinden geliyor. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1050