24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Ş Ş Harry Garuba iir Atlası CEVAT ÇAPAN Harry GARUBA/ Şiirler/ Çeviren: İlyas TUNÇ ‘esintiler peş peşe, rüzgâr kur yapıyor dalgalara’ uyandırıyor deniz kızlarını tıslayan akıntılardan aşağıda derinlerde denizin boşluklarında sümbüllerin bahçe tapınaklı taraçaları kuşattığı yerde uzaklarda, nehrin kırışık yüzünden uzaklarda gemicilerin ve martıların boğuk seslerinden rüzgârları burgaçlayan, suları çeviren fırtınalardan uzaklarda işte, uzanıyor kamışların gizleri işte, başlıyor su şarkıları… II. şimdi şarkıların etkisiyle kıvırıyor kalçalarını meyveler armağan ediyor dudakları arasında rüzgâr niçin taparcasına seviyor onu? güneş niçin kur yapıyor takılarıyla? ekiyor ışınlarını güneş onun bedeninin tarlalarına güvercinler cilve yapıyor kokan koltukaltının yuvalarında kalbinin peteklerini arıyor bir sözcük kümesi tutkulu bir çığlık kıpırdatıyor dilinin ucunu yorgun gezinirken sözcükler bu öfkenin anlamsızlığı boyunca günah salkımından, basmakalıp sözlerden bir anlamın peşinde varsın yaşasın bu pişmanlık şiiri bu sayfanın dışında. düşlemek nasıl yuvarlandığını numarasızlar dünyasına her tarafın kan içinde ve yanmış sen dönüştürdün rakamlar ormanını anlatılacak bir masala düşünülmeyecek, duyarsız kalınmayacak kadar yürek parçalayıcı Senin için bundan daha iyisi olamazdı ya kolların, bacakların kopsa, Lagos kıyı gölünün üzerine saçılsaydı, tamamen et ve şarapnel parçaları olsaydı bedenin tasarlanmayacak kadar korkunç bunu hatırlamak istedim sadece: sayılardan nefret ettiğini o kötü an yaklaştığında bedeninin dansla tasarımlanmış bir doğuşa dönüştüğünü, taç yapraklar gibi açılan kollar, usulca sallanan, hareketli, birbirine bitiştirilmiş ayaklar, uzatılan parmaklar, yükselirken havaya bulutlara binerken, kucaklarken yağmuru çalınan göksel flütler, filizlenen yıldızların renk oynaşmaları sonra törensel bir karşılamada gümbürdeyen davullar hayır, sayılardan nefret eden senin için tam tersi olamazdı.. MASSACHUSETTS CAMBRIDGE’DE BİR AFRİKALI Cambridge soğuk olabilir, dedi yeğenim, kayıtsız bir ses tonunun altına gizleyerek uyarısını. air, yazar, eleştirmen, akademisyen Harry Garuba, 1958 yılında doğdu. Ibadan Üniversitesi İngilizce Bölümü’nü bitirdi. Bir süre aynı üniversitede okutmanlık yaptı. Diktatör Sani Abacha döneminde Nijerya’dan ayrıldı. Kazandığı burslarla Teksas Üniversitesi Harry Ransom Beşeri Bilimler Merkezi’nde ve Harvard Üniversitesi Web Du Bois Enstitüsü’nde bilimsel araştırmalar yaptı. Daha sonra Güney Afrika’da Cape Town Üniversitesi Afrika Araştırmaları Merkezi’nde ve İngilizce Bölümü’nde dersler vermeye başladı. Sömürgecilik ve modernizm sonucu Afrika’da ortaya çıkan bireysel biçimlenmeler konusunda denemeler de yazdı. Büyüleyici bir lirizm ve içsel bir derinlik yakaladığı Shadow & Dreams and Other Poems adlı ilk kitabını 1982’de çıkardı. Çağdaş Nijerya şiirinden örnekler sunduğu bir de antoloji yayımladı: Voices from the Fringe. Garuba, halen, Cape Town Üniversitesi’nde Afrika edebiyatı profesörü olarak çalışmaktadır. MAYMUN AŞKI asılırken kollarının dallarında muz düşleri görüyorum özlüyorum sadece tatsız şeyleri şiirsiz, heyecansız şeyleri ekmek ve et ve yeryüzü gibi toprak ve tohum ve su gibi terlemiş bedenin tanıklığı gibi doğal kokusuyla körpecik denizler de gidermeyecek gün batımları da bu eksikliği özlüyorum sadece… gövdenin tomruğuna sarılmayı, ağaçları kucaklayan maymunlar gibi seni kucaklamayı yaprakların kavuşmasında tüylenen bir aşkı BİR ŞİİRİN ÖLÜMÜ Sesan’a uyak yapan her dizede bir yalan vardır yalan söyleyen bir dize vardır her uyakta söylentiye gelince: güzelliklere o kadar haşık bir genç varmış ki katlanamazmış yaşamının uyaklı şarkılarını patlatan siğillere, nehrin akışına, martıların inceliğine son veren tomruklara, kıymıklara getiremedi buraya bulutsuz bir günde kristal sağanaklar gibi dökülen güneşi süzüldü göklerin üstüne ruhu uyaklı yalanlar bırakarak ardında sözcüklerin bu sıradan, sıkıcı sanatı tutsak edebilir mi o gencin yaşamının gizemli sevincini? SU ŞARKILARI (darbukalar ve flütler eşliğinde söylenecek) I. Su şarkıları başlıyor işte… yüzümde boydan boya ince bir şarıltı kalbimde şarkıların bir ufacık dalgası esintiler peş peşe, rüzgâr kur yapıyor dalgalara suyun ve rüzgârın oyunbaz cilveleri CUMHURİYET KİTAP SAYI 1050 NUMARASIZ Bir Kızıl Haç sözcüsü dün Lagos’ta terk edilmiş bir cephane yığınında meydana gelen bir dizi patlamalar sonucu ölenlerin cesetlerinin toplu mezarlara gömüleceğini duyurdu. Yetkili, yüzlerce, belki de binlerce ölü bulunduğunu, hepsini sayamadıklarını söyledi. (Bir gazete haberinden) yazın Boston’a varınca kanım kaynıyor. gökyüzünde Afrika güneşi, dans eden bir ışık tekerleği. ağaçların arasından süzülen güneş ışığı serveti altın sikkeler yağdırıyor tenime Ashanti(*) kralının tüm hazinelerinden fazla tutuşturuyorum güneşte yeniden yurt özlemimi çağırıyor Afrika beni Cambridge’in yaz avuntularıyla kırmızılar, yeşiller, altın sarıları, bir renk cümbüşü içinde. yurdum gibi, adım başında sokaklar çekiyor beni kendine. dilimde acı biberler patlatan Nijerya lokantası Jamaikalı manavın mangolarla, muzlarla yüklü selamı tropikal kuşak halkının tekdüze ritimli aksanları. işte yurdum, burada blucinli gençlerle dolu caddelerde, düşük omuzların sallanmasında, salınmasında kalçaların ayakların ritminde, adımların taşralı havasında… evet, dans ediyor insanlar yürüyorken… tıpkı yurdumdaki gibi… derken soğuk bastırdı. kar fırtınalarının acımasız kışı yurt özlemimi yeniden tutuşturmayacak güneş bu sahte sıcaklığın boşluğunda birbirine sokulmuş ev içleri imgeler yok, her şeyi onlarla düşlemem gereken sözcükler yok dünyalarla, özlemlerle yüklü sözcükler hatırlıyorum tropikal fırtınalar gibi gürleyen, gümbürdeyen sözcükleri sesin hızı sayesinde lanetleyen, iyileştiren sözcükleri gökyüzündeki şimşek parıltısını izleyen ses benzeri hatırlıyorum sessiz harfleri, bir zamanlar dudaklarımda yaşayan hatırlıyorum dilimin üzerindeki tembel, uyuşuk sesli harfleri boğazımda bir tını yuvası yapan gırtlaksı sesleri tropik sesleri, güneş ışığı sözcüklerini ama gittiler kış gelince bunlar da gitti hepsi, sesler, öyküler, güneş ışığı yoksun bırakıyor bu soğuk beni siyahlığımdan karda donmuş zenci özelliklerimden ? (*) Ç:N: Ashanti: Güney Gana’da yaşayan yerli halk. SAYFA 27 Senin için bundan daha iyisi olamazdı Ölmek, numarasız, sayılar arasında yitmek ertelenmiş bir düş olacaktı… gerçekleşmiş çocukken nefret ederdin sen sayılardan öyküsüz sayıları sayanlar ruhsuzlardır toplamalar, çıkarmalar, çarpmalar anlatısız sayılar, biçimsiz rakamlar hatta şimdi, gülümsüyorum, düşünüyorken senin uyaklı cümlelerin belleğinde güvende olduğunu canım, ses yinelemelerinin coşkulu sanatçısı Senin için bundan daha iyisi olamazdı bir keresinde havada süzülen bir akbalıkçıl sürüsünü saymaya çalışıyorken bocaladın, kaçırdın birini, vazgeçtin saymaktan yakanı bırakmıyordu yitik kuşların imgesi, inanmıştın hesaplarken daima bir şeyin gözden kaçtığına yitik sayılar kuşlara dönüşürler değişim sürecinde hiç, hiç kimse, ikna edemedi seni inekleri saymaya hatta hareketleri yavaşlamış sığır sürüsünü bile ovalardan deniz kıyısındaki otlaklara dek gezinen korku dediler buna, sayma korkusu, numaralama korkusu sayılara ilgisizliğinin tersine sevmiştin isimleri, her ismin bir öyküsü vardır diyordun, bir cinsiyeti şimdi, bu ölüm anında, ağrılı yerimiz ovuluyormuş gibi, acının üzerine sürülmüş belesan yağı gibi, derin sularda ağlayan saklı tekneler gibi sakinleştiriyor belleğin gövdenin limanlarını numarasız öldüğünü düşünmek, sayılar arasında yittiğini, hesaba katılmadan
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle