Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
şoförü beni karşılamak üzere bekleyen hiç kimsebir resepsiyon memuru bileolmadığını görünce mahcup oldu…” 2117 Venedik Günlüğü (10.12. 09 14.12.09) Roberto Bolano da “Cennet Venedik gibi bir yer olmalı” der. Nur ve ben Venedik’e iki yılda bir, kış başında gideriz; 2009, ziyaret zamanıydı. THY’nin 1867 sefer sayılı uçağıyla havalimanına iner inmez, müzik sisteminden bir göbek havası dökülmeye başladı! Uçağın adı Trabzon’du, aklıma Trabzonlu Kardinal Bessarion (14031472) geldi. Bibliyofildi, İstanbul’un fethinden sonra Avrupa’ya giden akademisyenlerden el yazması kitaplar topladı. Bu yapıtlar Marciana Kütüphanesi’nde. Kütüphane, Correr Müzesinde. Venedik’e yılda 14 milyon turist gelir, bunun yalnızca 65 bini Correr’i ziyaret eder. Venedik Doge’sinin sarayı artık müze. Karşısındaki binanın ön cephesinde dev bir İstanbul afişi vardı. Inspirations (İlhamlar) sloganıyla gezginleri, Avrupa’nın 2010 Kültür Başkenti’ne çağırıyordu. Binanın tavanından bir düzine nü heykel sanki eğilmiş, kimi tesettürlü zevata nispet yapar gibiydiler. San Marko Meydanı’ndaki Doge Sarayı’na komşu San Marko Kilisesi, Ayasofya’nın rüküş bir kopyasıdır. Üst katında, Konstantinopolis Dördüncü Haçlı Seferi (1204) çapulcuları tarafından talan edilirken, Hipodrom Meydanı’ndan (ç)alınan Quadriga (Dört At Heykeli) sergilenmektedir. Altındaki bilgiye göre onlar İstanbul’un Fethi’nde Venedik’e taşınmışlardır. Quadriga’yı yeniden ziyaret ettim. Hüzünlü bir duruşları vardı; gurbet elde gittiğim bir sirkte, köle gibi çalıştırılan hemşerilerimi görmüşçesine tırstım. San Marko Meydanı için son karizmatik imparator Napolyon Bonaparte, “Avrupa’nın en güzel misafir odası” dermiş. Venedik’te bu kez özel notlar aldım. Bizans ¥ Sultanı’nda onu hırpalayabilirim de. 2118 15.01.10! 2010 Avrupa’nın Kültür Başkenti İstanbul kutlamaları bağlamında pop müzik konserleri, havai fişek ve mehteran gösterileri yapılacağı sanki gururla duyuruluyor. Peki diğer Avrupalılar için gerçekten “kültürel” bir etkinlik düşünülüyor mu? 2119 Napolyon Bonaparte, “Dünyada tek bir ülke olsaydı, başkenti İstanbul olurdu” buyurmuştur. Ben 2010 Kutlama Komitesi Üyesi olsam, bu müthiş komplimana sahip çıkılması için de uğraşırdım. Nermin Mollaoğlu 2120 Gözde aforizmacım Yalçın Sadak’tan (doğ.1957): İstanbul Ölüsü bu sİpsİvrİ, orta yerde. 2121 Saatin Gizli Yüreği’nden (Elias Canetti, Çev. Ahmet Cemal, Payel), dört sözcüğü aşmadan: Noktalı virgülün düşü. Kuşkutornacısı. Alfabenin ayaklanması. Yılların olmadığı bir dünya. Bir düşle barışmak. Yazının son titreyişleri. 2122 Yılsonu ve yılbaşından kitap önerileri: Fener – Ari Çokona, Heyamola / Bir Kadıköy’oğlu – Hulki Aktunç, Heyamola / Ödülle rim – Thomas Bernhard (Çev. Sezer Duru), YKY / Aslında Cennet Yok – Kerem Işık, YKY / 15 Oyunda Devriâlem – Ali Yalman, Büyülü Fener… (Pythagoras, “Evreni sayılar yönetir” buyurmuş; yaşam, matematik sevenleri ödüllendirmiştir. ‘15 Oyunda Devriâlem’ kışkırtıcı ve eğitici 15 matematiksel düellodan mürekkep. Böyle kitaplara gereksinim var; bu işin üstesinden, hastasını acıtmadan iğne yaparak iyileştiren bir doktor gibi, gelen Ali Yalman’a tebrikler.) 2123 Hangimiz ilkokulda defterimizden umutla koparttığımız bir sayfadan, boyu belki on cm. uzunluğunda, bir tayyare yapmadık? Kanatlarında simetri sağlansın sağlanmasın o hınzır kâğıt parçasının havalanmasıyla yere çakılması bir olurdu. Japon Takuo Toda’nın kâğıttan teyyaresi havada 27.9 saniye kalarak (The Guardian, 28.12.09) Guinness Rekorlar Kitabı’na girmiş. Nereden nereye; bu haberi okurken aklıma Doğan Hızlan’ın (D.H.) kaç edebiyat ödülünde jüri üyesi olduğu takıldı. Edebiyat dergilerinin haberler kısmında açıklanan üç ödülden belki ikisinde D.H.’nin adına rastlarsınız. En az 15 ödülde jüri üyesi olduğu söylenir. Bunun, Guinness Rekorlar Kitabı’na girecek bir sayı olduğunu düşünürüm. Her ödül komitesi, jürisinde D.H.’yi görmek istemektedir. Kitabistan’da edebiyat ödülleri darboğazı da yok değildir. Ödüllerin altyapı, etik ve iletişim sorunları vardır. En önemlisi, bu iyi niyetli girişimlerde kazanana özgülenen tutarlar yetersizdir. Jüriye D.H.’nin katılımının sağlanmasıyla sanki bu eksiklikler kamufle edilmeye çalışılıyordur. (En son ne zaman bilmem ne ödülü kazandığı için gidip bir kitap aldınız?) 2124 Nermin Mollaoğlu ile ikimiz de YKY’den ayrıldıktan sonra tanıştım. 2005’te bir edebiyat ajansı kurma projesi vardı; istekliydi, birikimi vardı. En önemlisi böyle bir kuruluşa daha gereksinimimiz vardı. Sabırlı olması koşuluyla başarılı olacağına inandığımı belirttim ve Kalem Edebiyat Ajansı’na (Kalem) KİTAP İÇİN’de, Kitabistan’a hoş geldin dedim. Kalem’in kuruluşunun dördüncü yılında, en azından benim beklentilerimin üzerinde bir performansı oldu. Türkçeye yabancı dillerden nitelikli yapıtlar kazandırdı. Yazarlarımıza yurtiçi ve dışında iletişim hizmetleri sundu. Bir uluslararası edebiyat festivali (Tanpınar) başlattı ama en önemlisi; 250’nin üzerinde Türkçe kitabın yabancı dillere çevrilmesini sağladı. Nermin Mollaoğlu ve ortakları Ayser Ali ile Mehmet Demirtaş’ın girişimlerinin, zahmetli ve şirketleri açısından kâr marjı düşük işlemler olduğunu belirtmeden edemeyeceğim. Kalem’inizin mürekkebi kurumasın arkadaşlar… (Sığlıkistan’ın art niyetlileri için not: Selçuk Altun’un Kalem Edebiyat Ajansı ile bir ticari ilişkisi yoktur.) 2125 Teknoloji kurbanlarının deyimiyle teknoloji özürlüyüm. Öyle kalmayı yeğliyorum. Yazılarımı kurşun kalemle yazıyorum, internette websitem yok. Blackbeery’imle zor baş ediyorum. Facebook’ta Selçuk Altun fansitesi kurulmuş. Neden katılmadığımı soran bir dostuma, “Çünkü beceremem” dedim. (Bu vesileyle Facebook’cu okurlarıma teşekkür ederim.) ? CUMHURİYET KİTAP SAYI 1046 SAYFA 11