22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

K “Figen Oytaç İçin” Eskiden, elinde üç yıl önce 2101yayımlanmış bir Yaşar Kemal romanı taşıyan görsem –geciktiği için ayıplardım. Artık, elinde bir Yaşar Kemal yapıtı taşıyan kimi görsem gidip sarılasım geliyor. 2102 i) A.B.D.’nin ünlü Harvard Üniversitesi’nde 19100 öğrenci ve 2100 öğretim görevlisi için 80 kütüphanede 15 milyonun üzerinde kitap bulunmaktadır. Türkiye nüfusunun yüzde 15’inin okuryazar olmadığı iddia edilmektedir. (Demek ki 60 milyonumuz okuryazar!) Bu toplama isabet eden 1156 kütüphanede 13.6 milyon kitap vardır. (Türkiye’de Yayın Hayatı – İstanbul Ticaret Odası, 2009) ii) Ve maalesef söz burada bitmemektedir. Kütüphanelerden 2008’de 250 bin kitap ödünç verilmiştir. Ortalamada, okumak için bir kütüphaneden yılda 216 kitap alınmıştır. Günde bir kitap bile etmemektedir. (Çocuk pornosu izlemedeki dünya ikinciliğinden sonra en düşündürücü istatistik midir?) 2103 Ülkemiz kütüphanelerindeki kitap sayısının bir Amerikan üniversitesindeki kütüphanelerden daha az olmasının ayıbı galiba tüm T.C. hükümetlerine aittir. Kültür sorunu sanki bir kültür bakanlığı kurularak geçiştirilmiştir. Bu makama yeterli kaynak ayrılmamış, genelde bu işi önemseyen, kültürlü veya yetenekli yöneticiler seçilmemiştir. (2097. maddemde Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın (E.G.) gaflarına değinmiştim. E.G. 2010 sezonunu, “Özel Kuvvetler’in de bulunduğu Kirazlıdere’yi demokrasi müzesi yapalım” (Akşam, 02.01.10) diyerek açtı. Kendisine AKP’den de tepki geldiğini okuduk. Sanatçı Arif Sağ, “Bir yer için iki dakikada ‘müze yapalım’ kararı verip, 37 kişinin öldürüldüğü binanın 16 yıldır müze yapılmaması manidar” diyecektir. Şu sıralarda E.G. deyince aklıma, fırfır dönerken dilini çıkarabilen hacıyatmaz oyuncak geliyor.) 2104 “Eski CHP’liden AKP’li yapmak; omletten yumurta yapmaya benzer.” Vadim Bakatin’den aranjman 2105 KİTAP İÇİN’e, yaşayan şairlerimizden yalnızca TURFANDA (hiçbir yerde yayımlanmamış) şiirler almaya çalışıyorum; bir diğer kısıtım da diğer 24 maddenin kapsama alanını zorlamaması. Gözde şairlerimden Birhan Keskin’e attığım yeni yıl epostasında, bana uzun süre önce söz verdiği şiirlerin durumunu sordum. Yanıtından alıntı: “Turfanda şiir sözümü unutmuş değilim, ama mevsim normallerinin altında seyreden yağış dolayısıyla ürün rekoltesi berbat bir halde… Bir de tabii size uygun SAYFA 10 itap İçin... SELÇUK ALTUN LXXXV “Dünyada tek bir ülke olsaydı, başkenti İstanbul olurdu” hacimde bir şeyler çıkmadı bu sezon. Ama borcum borçtur biline.” 2106 Bir sahaf anekdotu daha! 22.10.09 günü Sahaf Turkuaz’a uğradım. Bir bilgi alıp çıkacaktım, gelmişken elim boş döner miyim en yakın iki rafa saldırdım. 1938 ürünü, Floransa yapımı ama İngilizce (Her Enemy, Some Friends – And Other Personages) bir antoloji dikkatimi çekti. 640 sayfalık kitabın yazarı Edward PrimeStevenson’ı tanımıyordum. Kitabın sağ üst köşesine dolmakalemle “Mme Melek Celal” yazılıydı. (“Bu ad bana yabancı gelmiyordu.” Kitap 250 adetten mürekkep özel basımdı. Elimdeki 92 no.lusu yazar tarafından imzalanıp, Lozan’daki Hotel Mirabean’da 03.08.38 tarihinde yapılan bir etkinlikte dağıtılmıştı. İçinde ilginç bir errör listesi de vardı ve fiyatı 20 dolardı. (Pazarlık etmeden alıp okumayazma evime döndüm.) Internetten önce kitabın ilk sahibi hakkında bilgi topladım. Melek Celal Lampe (18961976) Osmanlı’nın son döneminde yetişen bir ressam, yazar ve bibliyofildi. Bir Alman doktorla evlenip Münih’e yerleşmişti. Edward PrimStevenson (18581942) Amerikalı bir gazeteci ve yazardı. Eşcinsellere daha az baskı yapıldığı varsayımıyla İtalya’ya yerleşmişti. 1906’da, A.B.D.’nin ilk harbi eşcinsel romanını (Imre: A Memorandum) yazdığı iddia ediliyordu. Nihayet, nadir kitaplar listesine girdim; kitabın ilk baskısından tek adet vardı ve ederi 1620 dolardı. Benim 20 dolara aldığımsa imzalı, özel ve sayılı baskı, errör listeli olduğu için çok daha değerli olmalıydı. Sahaf Turkuaz’dan Nedret İşli’yi aradım, “Durum böyleyken böyle ya Sahafbaşı” dedim. Sonra, hattın öbür ucundan fışkıran “Cıyyakk” makamındaki ağıtın kulak zarımı zedelememesi için, ahizeyi kulağımdan zevkle çektim. 2107 “Nadir kitaplar bir tuhaf değil midir? Onlar seçerler sizi. Alıcılarına doğru uzanır, ‘Selam, ben buradayım, al götür beni’ derler. Sanki canlıdırlar.” Arture PerezReverte 2108 Mönüsünde yalnızca menemen bulunan, aykırı bir büfeye ad önerisi: “NEMENEM MENEMEN” 2109 Kadın Argosu Sözlüğü’nden (Filiz BingölçeMetis) Çıban: Yüzük, evlilik yüzüğü. Çıtçıt: Küçük erkeklik organı, penis. Et lokantası: Genelev. Gümüş: Yakışıklı delikanlı. Kaç leşin var: “Kaç sevgili değiştirdin” anlamında söylenir. Keklik: Evkadını. 2110 Batı’da çok satan kitap listeleri vasat altı polisiye ve gizem romanlarının istilası altındadır. (Ben bu duruma Poe’nun laneti diyorum.) Bir küresel yazar, “Yayınevleri artık edebi eser yerine güzel ve yakışıklı yazarlar aramakta” demişti. Bizdeki çok satan listelerinden sığ aşk ve duygu sömürüsü yapan romanlar, araştırma özürlü belgeseller, malumu ilam şiddetinde terapi kitaplarının inmediği malumunuzdur. “Roman öldü, şiir can çekişiyor” türü saptamalar durumu yansıtmakta yetersizdir. Gerçek daha vahimdir; edebiyat can çekişirken, bezirgân yayınevleri, sözde yazarlar ve sığ okurlar onu taciz etmek için it dalaşındadırlar. 2111 Şevket Rado’ya Mektuplar’dan – (Haz. E.Nedret İşli, YKY) Çok Sevgili Kardeşim Şevket; Kısa yazacağım. Uzun yazacak hâlim yok. Bizim kitabın başına geldi gelenler. Mektubunun tarzı tahririnden kapağının klişe olacağını tahmin etmekteydim. Bu Nebioğlu beni çıldırtmak istiyor galiba. Bu adama yalvarmalı mı bilmiyorum? Eğer kendine yalvarttırmak istiyorsa işte yalvarıyorum. Kitabımın kapağına Allah rızası için klişe yaptırmasın ne olur. Hiç olmazsa bu sözümü dinlesin. Muharrir kendi kitabını tashih etmesin! Dünyanın bir yerinde görülmemiş şeydir bu. Şevketçiğim bütün kuvvetinle mâni olmaya çalış! Sana da yalvarıyorum. Kapağa klişe, herhangi bir kompozisyon istemiyorum. Ocağına düştüm bu işimi hallet. Bir de kabilse bana metni gönder. Hiç olmazsa meraktan kurtulayım. Senin arkadaşlığından bunu beklemekteyim. Ne yap yap, bana kapaksız bir kitap gönder ve kapak işini dediğim gibi hallet. Hem bir ricam var. Ben görmeden evvel kitap satışa çıkmasın. Belki satışa arz edilmesinden vazgeçerim. Nebioğlu’nun emeklerini de öderim. Aman Şevketçiğim göreyim seni… Bedbaht Şair Oktay Rifat 2112 Edouard Roditi (19101992) yüz yaşında! İstanbul kökenli önemli yazar, şair, çevirmen, bibliyofil, estet ve polyglottu. Yaşar Kemal’in İnce Memed’ini İngilizceye çevirmiş, FahrelNisa Zeyd ve Yüksel Aslan’ı desteklemişti. T.S. Eliot, Stephen Spender, James Laughlin ve Lorca’nın dostuydu. “Sürrealist” sözcüğünü ilk kez onun kullandığına dair bir anekdot anımsıyorum. Türk(iye) dostuydu, göbek adı d’Israeli idi. Neden İsrail’e gitmediğini soranlara, “Yeniden Türklerin eline geçmesini bekliyorum” dermiş. Anısına saygıyla. Hemşehrimiz Eduard Raditi 75 yaşındayken. Yüksel Arslan’dan Raditi deseni (yanda). 2113 Four Seasons, dünyanın en elit otel zincirlerindendir. Bankacılık günlerimde o küresel şirketin işletmeciliğini yaptığı, İstanbul’daki iki otelin yönetim kurulu başkanıydım. Yaz(ama)makta olduğum Bizans Sultanı’nın anlatıcısı, A.B.D.’de iz sürerken Four Seasons’larda kalacaktır. Yurtdışında yaşayan genç dostlarım BaşakOzan Tarman, son tatillerinde Madagaskar’a komşu Mauritius’daki Four Seasons’da kaldılar. Lobideki bir masada Many and Many a Year Ago başlıklı romanı görünce, onun yazarı Selçuk Altun ile karşılaşmışçasına sevinmişler. Yaşam romanlardan da kurmaca; ne tuhaf, ne hoş. 2114 2009 Nobel Tıp Ödülü’nü “Bellek” üzerine yaptığı çalışmalarla alan Dr. Jonathan Benson’dan alıntı: “Bugün dünyada Viagra’ya ve meme silikonlarına, Alzheimer hastalığı araştırmalarından beş kat fazla yatırım yapılmakta. Bu yüzden, birkaç yıl sonra etraf dik memeli yaşlı kadınlar ve sert penisli yaşlı erkeklerle dolacak ama onlar bunların ne işe yaradığını anımsamayacaklar.” 2115 Güven Turan gıyabımda söylermiş, yüzüme de söyledi; AngloAmerikan edebiyatını benim kadar iyi takip eden bir kişi henüz görmemiş. Şeeyy … ben de! 2116 Bence The Unconsoled, Kazuo Ishiguro’nun başyapıtıdır. 2009’da YKY’nin Avunamayanlar başlığıyla yayımladığı romanın çevirmeni Roza Hakmen’dir (doğ. 1956). Hakmen Don Kişot’u Türkçeye Orta Çağ İspanyolcasından, Marcel Proust’tan Kayıp Zamanın İzinde’yi (yedi cilt) Fransızcadan çevirmiştir. Proust’un şiirselliğinin hakkını vermiştir. İzmirlidir ama pek (hatta hiç) ortalıkta görünmez. Roza Hakmen önemlidir! ¥ Avunamayanlar şöyle başlar: “Taksi CUMHURİYET KİTAP SAYI 1046
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle